(ANKARA) - Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Ekrem İmamoğlu'nun gözaltına alınarak tutuklanmasıyla birlikte rezervlerde yaşanan düşüşe ilişkin, "Hem dışarıda hem de içerideki bu gelişmeler rezervlere yansıdı. Örneğin 700 milyarın üzerinde olan yabancı yatırımcıların bizim iç borç stokundaki payı yarı yarıya azaldı. Nitekim rezerv kaybının yüzde 58-60’ı offshore yani dış kaynaklı. Dolayısıyla Türkiye ekonomisini sürükleyen faktör dış talep değildir daha çok iç taleptir" dedi. Orta vadeli hedefleri olduğunu kaydeden Şimşek, "Enflasyon hedefleri konusunda kafamızda hiçbir tereddüt yok" ifadelerini kullandı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Habertürk'te katıldığı programda, ABD'deki temasları, Avrupa Birliği ile ilişkiler, enflasyon programı ve 19 Mart'tan sonra Ekrem İmamoğlu'nun tutuklanması ile birlikte yaşanan gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Şimşek, ABD ile temasların verimli geçtiğini belirterek, ''Gittiğimiz toplantılar IMF, Dünya Bankası toplantılarının yanında G20 toplantılarını da içeriyordu. New York’ta başladık. New York’ta kredi derecelendirme kuruluşlarının tepe yöneticileriyle bir araya geldik. Kendileriyle diyaloğumuz çok değerli'' dedi.
Üç önemli uluslararası kredi derecelendirme kuruluşuyla birer saatlik yoğun toplantı yaptıklarını kaydeden Şimşek, Washington’da yatırımcıyla bir araya geldiklerini ve toplamda 60’ın üzerinde toplantı gerçekleştirdiklerini dile getirdi. Şimşek, ABD’deki temaslarına ilişkin şunları söyledi:
“Uluslararası çok taraflı kuruluşlarla bir araya geldik. Özellikle kalkınmanın finansmanı için yatırım bankalarıyla görüşmelerimiz oldu. Dünya Bankası, Asya Altyapı Yatırım Bankası, İslam Kalkınma Bankası gibi. Oradaki bütün küresel büyük ölçekli yatırım kuruluşlarıyla bir araya geldik. Bu toplantılar için orada bulunup da yolumuzun kesişmediği kimse kalmadı. Arkadaşların bana verdiği bilgiye göre, 2 binin üzerinde yatırımcıya, uzmana hitap etme fırsatı bulduk
Yatırımcıların sorduğu sorular 4 ana başlık altında toplanabilir. Birinci başlık içerideki siyasi gelişmelere karşı programın dayanıklılığı soruldu. Bizim burada çok net bir yol haritamız var. İçerideki gelişmelerden bağımsız olarak birincil önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Bu konuda herhangi bir irade değişikliği yok. Programa çok güçlü bir destek var. Bizim gündemimiz vatandaşın gündemi, hayat pahalılığıyla mücadele ve yapısal dönüşüm. ‘Kaygı daha çok program devam eder mi?’ noktasında. O konuda zerre kadar tereddüt yok. Siyasi destek de yüksek.
İkinci ana başlık, küresel belirsizlikler var. Buna karşı Türkiye’nin dayanıklılığı soruldu. Dünya ekonomisinde büyüme, şu anda büyük bir belirsizlikle karşı karşıya. Katıldığımız resmi toplantılarda en çok konuşma arasında geçen sözcük belirsizlik. Risk ile belirsizliği ayırmak lazım. Risk aslında tanımlanabiliyor, ölçülebiliyor ve yönetilebiliyor. Belirsizlik çok daha farklı. ‘Bu belirsiz ortamda Türkiye’nin programı nasıl şekillenecek’ sorusu vardı. Burada birkaç başlık öne çıkıyor. Belirsizlik içerisinde büyümenin yavaşlayacağı beklentisi de var. Bu sene için küresel ticarette öngörülen büyüme yüzde 2’nin altına düşmüş durumda. Bu şu demek; küresel büyüme artık yüzde 3’ün altına düşecek.
"Rezerv kaybının yüzde 58-60’ı offshore yani dış kaynaklı"
Gelişmekte olan ülkelerin risk profili daha yüksektir. Bizim gibi ülkelerde küresel büyümedeki düşüşle ilgili riskteki azalma bizdeki fon çıkışını tetikliyor. Hem dışarıda hem de içerideki bu gelişmeler rezervlere yansıdı. Örneğin 700 milyarın üzerinde olan yabancı yatırımcıların bizim iç borç stokundaki payı yarı yarıya azaldı. Nitekim rezerv kaybının yüzde 58-60’ı offshore yani dış kaynaklı. Türkiye büyümek için dış talebe az bağımlı. İhracatın milli gelir içerisindeki payı yüzde 20 civarı. Dolayısıyla Türkiye ekonomisini sürükleyen faktör dış talep değildir daha çok iç taleptir. Türkiye ekonomisini sürdüren, içerideki tüketim ve yatırımdır. Bu bizi küresel belirsizliğe karşı göreceli olarak daha dayanıklı kılıyor.
Bütün bu küresel şok yeni ABD hükümetinin korumacılık konusunda yeni bir seviyeye çıkışıyla başladı. Türkiye’ye uygulanan tarife yüzde 10 dolayısıyla büyük bir avantaj orada da var. Asya bizim 2-3 katımız. Türkiye’ye tedarik anlamında fiyattan bağımsız ilave talep gelecektir. Asya’daki üreticiler bu yeni dönemden yararlanmak için Türkiye’ye yatırımı kaydırma ihtimali yüksek. Yeni görüşmeler de var.
Fon çıkışında biz de bu süreci yaşadık. Bir miktar daha fazla da etkilenmiş olabiliriz çünkü içerideki gelişmeler de üst üste geldi. Fakat ortalık yatıştığı zaman Türkiye’nin çok ciddi avantajlara sahip olduğu ortaya çıkacak. Küresel entegrasyonun zayıfladığı dönemde Türkiye’nin bölgesel entegrasyonundaki avantajı ortaya konuyor.''
"Arz yönlü bazı tedbirler alacağız"
Şimşek, küresel gelişmelerin yanında içeride yaşanan sıkıntılar hakkında, ''Çok boyutlu her zaman bu konular. Birçok tepki vermemiz gerekecek. Türkiye için en büyük avantaj olarak şu görülüyor; Küresel büyüme yavaş seyredecekse küresel emtia fiyatları düşecek. Petrol fiyatları 65-70 aralığında. Bu da Türkiye açısından inanılmaz bir avantaj'' değerlendirmesinde bulundu. Şimşek, şöyle devam etti:
''Enflasyon, Merkez Bankası’nın hedef patikasında kalacak. Beklentilerde sınırlı bir kötüleşme, lirada sınırlı bir değer kaybı var. Bunlar enflasyonu yukarı çeken faktörler. Ancak petrol fiyatlarındaki düşüş çok net bir şekilde dezenflasyonist. Finansal koşullar içeride sıkılaştı. Kurdaki sınırlı değer kaybı, talep zayıf olduğu için kur geçişkenliği de zayıf olacak. Büyüme de bir yavaşlama söz konusu olabilir. Arz yönlü bazı tedbirler alacağız. Bütçede biz kaynakları daha üretken, daha verimli, rekabet alanlarını artıracak alanlara kaydıracağız. Tasarruf ve verimlilik paketi ile zaten başlatmıştık. Bu süreç devam edecek.
Özellikle yüksek teknoloji yatırımlarını çok daha güçlü şekilde destekleyeceğiz. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımızın geçen sene açıkladığı hit 30 programı var. O programı güçlü bir şekilde sürdüreceğiz. Yeni teşvik sistemi de arz yönlü sürecek. Yatırım ayağını çok güçlü bir şekilde destekleyeceğiz. Ben küresel çalkantıların getirdiği fırsatları görüyorum.
''TBMM'de enerjide reformu hızlandıracak önemli bir reform çalışması var''
TBMM'de enerjide reformu hızlandıracak önemli bir reform çalışması var. Yatırımların hayata geçişini hızlandıracak çok ciddi bir reform çalışması var. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak da bizim en büyük önceliğimiz. Büyümenin geçici olarak yavaşlama riski var evet. Ancak yapacaklarımızın dezenflasyonist olması önemli. Yatırımı, ihracatı, istihdamı destekleyerek büyümedeki yavaşlamaya tepki vereceğiz.
"Enflasyon hedeflerinde hiçbir tereddüt yok"
Biz yatırımcılara şunu söylüyoruz; yukarı çeken faktörler var, aşağı çeken faktörler var. Biz aşağı yönlü faktörlerin daha güçlü olduğu düşüncesindeyiz. Dış talepteki zayıflık ve petrol fiyatlarındaki düşüş dezenflasyonist. Enflasyon hedefleri konusunda kafamızda hiçbir tereddüt yok. Biz her gelişmeye yönelik rakam revizesine gitmeyiz. Bizim orta vadeli bir hedefimiz var, hedefe yönelik çalışırız.
Cari açık programda öngördüğümüzden daha düşük olacak. Petrol fiyatlarındaki düşüş cari açığı 7-8 milyar dolar düşürecek. Bütçe konusuna gelecek olursak biz harcama disiplinini güçlü bir şekilde devam ettireceğiz. Harcamalarda frene basmış durumdayız. Bunu daha üretken alanlara nasıl kaydırırız ona bakacağız.
Ekonomide öngördüğümüzden daha fazla bir yavaşlama olursa gelir ayağında da bir zaafiyet oluşabilir. İlave bir tedbirden çok harcama disiplini bizim için önemli. Harcama disiplini dezenflasyonist. Borcumuzun milli gelire oranı yüzde 25. Bize benzer gelişmekte olan ülkelerde ortalama yüzde 70’in üzerinde.
"Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var"
Bize en çok sorulan soruların başında ABD ve AB ile ilişkiler geldi. 6 yıl aradan sonra ilk defa yüksek düzeyli ekonomik diyalog toplantısı yaptık. Türkiye-AB ekomomik entegrasyonunu nasıl hızlandırırız onu konuştuk sonra Avrupa’nın önde gelen finans çevreleriyle toplantı yaptık. Avrupa’nın Türkiye’ye ihtiyacı var. AB daha çok 'Nasıl ekonomik anlamda daha olumlu bir gelecek inşa ederim?' arayışında. Türkiye AB’nin beşinci en büyük ticaret ortağı. Türkiye’nin değer zincirinde çok daha önemli bir noktaya gelmesi hususunda bir noktada olduğu düşüncesindeyim.
Türkiye’nin altyapısı birçok gelişmekte olan ülkenin altyapısından çok daha gelişmiş. Havaalanları, limanlar, bilgi iletişim altyapısı (bu sene 5G’ye yatırım yapılacak). Nereden bakarsanız bakın Türkiye yatırımlar konusunda çok cazip bir ülke. Siyasi gelişmeler ne olursa olsun bu yatırımlar gelecek. Türkiye fon girişi ve çıkışı serbest ancak bu program buna dayalı değildir. Bu program Cari dengede kalıcı istikrar sağlayarak yapısal dönüşüm üzerinden küresel yatırımı cezbedecek bir programdır.
"ABD ile ticaret hacmini üçe katlamak istiyoruz''
Yeni ABD yönetimi ile diyaloğumuz her seviyede çok güçlü. Bu iyi ilişkiler sebebiyle bizi en düşük gümrük vergisi konumunda tuttular. Bu muazzam bir avantaj. ABD ile biz 3-4 ana başlıkta görüşme halindeyiz. Birincisi enerji, ikincisi ise savunma sanayisi. Türkiye dünya savunma sanayi ihracatında muhtemelen ilk 10’a girecektir. ABD yaptırımların kaldırılmasına yönelik bir çalışma grubu kurdu ve ilerleme öngörüyoruz. Üçüncüsü ise yapay zeka. Büyük veri merkezi gibi dijital dönüşüm gibi olmazsa olmaz teknoloji alanı. ABD’nin önde gelen teknoloji firmalarının tepe yöneticileri ile bir araya geldim. Türkiye yapay zeka hazırlık endeksinde kendisine benzer ülkelerden ileri ancak gelişmiş ülkelerin gerisinde. O yüzden bir bu ülkelerin seviyesine çekmek istiyoruz. ABD ile ticaret hacmini üçe katlamak istiyoruz. Ve bunun altyapısını oluşturmaya çalışıyoruz. ABD Türkiye’nin rakiplerine yüksek vergi uygulamaya devam ederse Türkiye büyük avantaj sahibi olacak.
"140 milyar doların üzerinde brüt rezerv var"
Brüt rezervlerimiz 2023’ün ortalarında 98 milyar dolardı. Türkiye çok yol kat etti. 140 milyar doların üzerinde brüt rezerv var. Tabii ki bir rezerv kaybı söz konusu. Ancak net rezervde de artıdayız. Çünkü bu rezervleri içerdeki portföy tercihleri ve yurtdışı portföy yatırım kaynaklı biriktirdik. Rezerv kaybının yüzde 58’i dış kaynaklı. 19 Mart sonrası da çıkış var. Sonrasında da çıkış var. Ancak bu son bir haftadır büyük oranda durdu. Hane halkımız ilk defa programa güvenin bir göstergesi olarak bu çıkışa ilgi göstermedi. Bu rezerv bankacılık sisteminde duruyor. Vatandaşımızın talebi yüzde 7-8 civarı. Çok sınırlı oldu. Banknot talebi çok yüksekti. Şu anda tam tersi var, banknot arzı yüksek. Şu anda bir sorun yok çünkü dezenflasyon sürecinde bir sorun görmüyoruz.
"Herkes kazandığı ölçüde vergi vermeli"
Programa ilişkin soru işareti yok, dezenflasyonda sorun görmüyoruz. Koşullar TCMB'nin kuru önemli ölçüde yönettiği bir süreç gerektiriyor. Rezerv politikası da kur politikası da, TCMB'nin yönettiği bir alan. Doğru iş yapıyorlar çünkü biz programı önceliklendirdik. Enflasyonun düşüşünün devamı için TCMB doğru adımlar attı. Şu anda TL için piyasa Merkez’e gelmek zorunda. Faiz artırarak finansal koşulları zorlaştırdı. Rezerv iç ve dış şoklara karşı bir tampon niteliği görüyor. Önümüzdeki dönemde cari açık azalacak, doğrudan yatırımlar artacak. Önümüzdeki 3 yılda 40 milyar doların üzerinde piyasa faizine göre çok daha düşük imkanlar alacağız. Türkiye’nin şu anda bir kaynak sorunu yok. Bizim bakış açımız şu. Kazanan herkes kazandığı ölçüde vergi vermeli. Önceliğimiz bir taraftan bütçe dengelerini iyileştirmek bir taraftan da dezenflasyonu sağlamak.
"İlk defa beyanname sayısı 5 milyonu aştı"
Gelir idaresindeki arkadaşlarımız muazzam bir çaba içerisindeler. 36 binin üzerinde çalışanımız, kayıt dışılıkla mücadelede hiçbir dönem olmadıkları kadar sahadalar. 2024 yılında 2,3 milyon yoklama yapıldı. 425 bin kiralık konuta fiziken gidildi. Bütün bu çabalar sonuç veriyor. İlk defa beyanname sayısı 5 milyonu aştı. Dolayısıyla biz sahada olacağız. Biz hasılat denetimini getirdik. Geçen sene yapılan bir düzenleme ile ilave bir yetki aldık. 2025’te bu tespitleri zirveye çıkartacağız. Tespit edilen hasılat çerçevesinde onun altında bir beyanı uygun görmeyeceğiz.
Kurumlar vergisinde de aynı büyümeyi bekliyor muyuz? 2024’te kira, ücret gibi alanlarda beyanname sayısı, 2025’te verilen beyanname sayısı 2 milyon 840 bin oldu, geçen sene ve 2023’te daha düşüktü. Bu hızla gidersek iki kattan fazla beyanname sayısı artmış olacak. 473 bin mükellef bu sene ilk defa beyanname verdi. Matrah yüzde 115 artmış. Beyanname sayısının 5 milyonun oldukça üzerine çıkması söz konusu.
"Gerekirse kurumlar vergisi beyannamesini gerekirse uzatırız"
Kurumlar vergisi beyannamesinin 30 Nisan olduğu bir yıl öncesinden belli. Bütün veriler elektronik ortamda. Ona rağmen tabii ki uzatma talepleri hep oluyor. Bu yönde epey bir talep var. Ben genelde arkadaşların teknik görüşüne saygı duyarım. GİB başkanımızla görüşeceğim. Gerekirse bir iki gün uzatırız. Ancak esas odaklanmamız gereken konu şu. Türkiye’de herekes kazandığı oranda vergi vermek durumundadır. Biz kayıt dışıyla mücadele ederek verginin tabanını genişletmeyi hedefliyoruz. Dünyada kayıt dışının sıfır olduğu bir ülke yok. Ancak bizde yüksek. Biz kayıt dışılıkla mücadelede kararlıyız. Bizim uygulamakta olduğumuz programda herhangi önemli bir sapma öngörmüyoruz.
İniş çıkışlar tabii ki olacak. Hiçbir program düz bir şekilde devam etmez. Programın özü dezenflasyondur. Bizim için odaklanacağımız alan ekonomideki yapısal dönüşümdür. O nedenle arz yönlü odaklanma çok ciddi bir şekilde devam edecek."