Tarık AKAN artık yok… O’nu kaybettik… Bu sabah Tarık AKAN’ı kaybettiğimizi sosyal medyadan öğrendim. Tam da “Hukukun Üstünlüğü Ya da Adalet “ başlıklı yazım bitmek üzere iken… Ne gariptir ki Tarık AKAN’ın hayatı, hayatındaki olaylar; “adalet ve vicdan”ın galebe çalması için verilen mücadele ile paralellik arzetmekte idi... Tarık AKAN, kimisi için yakışıklı bir jön, kimisi için Sürü filminin unutulmaz kahramanı, kimisi için ülkemizin kültürel bir zenginliği olan Malakanlar ile ilgili olan Deli Deli Olma filmindeki ihtiyar ,kimisi için bir eğitimci ,kimisi için efsane film Maden’in oyuncusu, kimisi içinse Mustafa KEMAL’in askeri idi… Benim için ise yukarıda saydıklarımın hepsi idi… Tarık AKAN dünyaya ,topluma olan sorumluluğunu zerresine kadar hisseden bir insandı… Çocukluk yıllarımda sürekli yakışıklılığından bahsedilen bir oyuncu iken ben onu Bekir YILDIZ’in ünlü eserinden uyarlanan Halkalı Köle filminde farketmiştim. O yıllarda video film furyası vardı . Tarık AKAN’ı da evde videoda Halkalı Köle filminde izlemiştim. Benim denk düştüğüm Tarık AKAN 70’li yıllarda kızların sevgilisi Tarık AKAN değildi… 80’li yılların Tarık AKAN’ıydi… Herhangi bir Kadın’daki Tarık AKAN idi… Demiryol’daki, Yol’daki , Derman’daki, Kanal’daki,, Kuduz’daki,, Kaçak’taki Tarık AKAN idi… 12 Eylül sonrası bir dönemde yeni yeni toplumda uyanışların başladığı bir zamandı Tarık AKAN ile tanışmam…Sürekli çok yakışıklı sözlerini duysam da bana ilgi çekici gelmez ancak ; filmlerinde sıkıntılı, kaygılı insanları oynadığını görürdüm… Bir Avuç Cennet’teki karakteri kim hatırlamaz? 80’lerde izlemiş olduğum -70’lerde oynadığı- Canım Kardeşim ve Hababam Sınıfı filmlerindeki Tarık AKAN ile Halkalı Kole’deki, Bir Avuç Gökyüzü’nde Tarık Akan arasında bağ kuramamıştım… 90’lı yılların başında ise Rıfat Ilgaz’ın ölümsüz eserinden uyarlanan Karartma Geceleri filminde oynaması üzerine romanı okumuştum… İnsan büyüdükçe algısı, bakışı değişir. Benim de 90’lı yıllarda Tarık Akan algım değişmeye başlamıştı… Bu yıllarda televizyonda dönemin nostalji modası ile birden eski Türk filmleri tekrar gösterilmeye başlamış, 70’li yılların Tarık AKAN’ı ile tanışmış olmuştum. Gerçekten de benim çocukluğumda bildiğim Tarık Akan’ın yerine bambaşka bir Tarık AKAN vardı… Bir oyuncunun yaşayabilceği evrime çok çok şaşırmıştım… Bir genç olarak Tarık AKAN’ın çok yakışıklı dendiği döneme dair -halen daha çok severek izlediğim- Emel Sayın,Gulşen BUBİKOĞLU,Filiz AKIN, Hülya Koçyiğit ile oynadığı filmleri keşfetmiş oldum. 90’lı yıllarda artık değişen bir Türkiye var idi… 28 Şubat, RefahYol iktidarı ve sonrasında da Akp’li yıllar… Tarık AKAN bu yıllarda hem politik, hem duyarlı bir yurttaş, hem de Cumhuriyet Devrimine sıkı sıkıya bağlı bir eğitim gönüllüsü idi… O, demokrası, insan hakları, laiklik vurgusunun yoğunlaştığı bir politik figür olarak zihnimizde yer etmişti… Bir jön olarak başladığı sanat hayatında sıkı bir değişimle politik-toplumsal filmlere geçen, film sektörü tröstlerine kafa tutan, 12 Eylül’de yargılanan, hücrede kalan, Barış Derneği davasında yargılanan, Nazım Hikmet ölüm yıldönümü etkinliğine katıldığı için hakkında dava açılan , 12 Eylül karanlığını - suskunluğunu -mahsunluğunu yırtmak için mücadele veren bir Tarık AKAN 80’li ve 90’lı yılları devirmişti. Bu insan 2000’li e 2010’lu yıllarda da mücadeleden geri kalmamıştı… Tarık AKAN 2000’lı ve 2010’lu yıllarda da mücadeleyi bırakmayıp geçmişten gelen deneyimlerini perçinleyerek mücadeleye devam etmişti… Kim unutabilir onun Cumhuriyet Gazetesi gecesi etkinliğindeki sözlerini ? “ Atatürkçülük bağımsızlık demektir ,Atatürkçülük ulusal onur demektir, Atatürkçülük devrimcilik demektir. Bütün dünya şunu çok iyi bilsin ki benim için tek bir yanlılık vardır Cumhuriyetçilik ve düşünsel ulusalcılık… “ Altın Portakal Film Festivalı’nde sahneye Tekel İşçileri ile omuz omuza olan kişi, boyun eğmeyen kişi diye sahneye çağrılıp yaptığı konuşmayı kim unutabilir? “ 2011 Silivri, Ergenekon, Balyoz, Yök, adalet , gençlik, 2011 ak mı kara mı siz karar verin” Kim cesaretlenmemiştir acaba Ergenekon-Balyoz tertipleri ile Türk Ordusunun başına çuval geçirilmek istendiği zamanki dik duruşundan ve Türk Ordusuna verdiği en karanlık dönemdeki verdiği desteklerden? 2009 yılında “Bugün Türkiye Cumhuriyeti Ordusu en güçlü gücümüzdür, ordumuza en köküne kadar sahip çıkmak zorundayız, bugün Atatürk’e atmış olduğu temellere sahip olan tek güç ordudur, Emperyalizm de parçalayamamış olduğu için ayaktayız hala… “ demesini unutmak mümkün müdür? Kim unutabilir belleklere kazınan “Bizler Mustafa Kemal’in askerleriyiz” dediği konuşmasını? Kim unutabilir üç yıl öncesinde Ergenekon kumpasının davasında Silivri’de barikatları yıkanlar arasında olduğunu? Ölenlere borcumuz onu olduğu gibi yansıtmaktır… Bazı sosyal medya hesapları ve yayınlar Tarık AKAN’ı istedikleri gibi yorumlasa da ;Tarık Akan dünyaya ve toplumuna karşı sorumluluğunu içinde taşıyan bir insandı. Tarık AKAN demek ; Sansure karşı olmak demektir… Faşizme karşı omuz omuza demektir… 12 Eylül karanlığına, mahsunluğuna karşı dik durmak demektir… Barıştan yana olmak demektir… Nazım Hikmet’i yaşatmak demektir… Karanlığa karşı aydınlanmayı ,laikliği savunmak demektir… Yeşilçam tröstlerine karşı dik durmak demektir… Tekel vatandır satılamaz demektir… Soma’lı ve Ermenek’li işçi ile dayanışma içinde olmak demektir… Gezi direnişi demektir…Bir ulusu ayağa kaldıran direniş demektir… Silivri demektir… Ergenekon-Balyoz-Oda tv kumpas davalarına karşı çıkmak demektir… Türk Ordusunun başına geçirilen çuvala karşı çıkmak demektir… Sonuç; Tarık AKAN demek Mustafa Kemal’in askeri olmak demektir… Ülkemizde son 10 yıl içinde bazı sloganlar öne çıktı… Teori gri pratik yeşilmiş…Mücadele, gerçeklik sloganları da belirler… Tekel direnişinin sembol sloganı “Tekel vatandır satılamaz”, Gezi direnişinin sembolü “Her yer Taksim her yer direniş” ve bir diğer slogan ise Ergenekon-Balyoz davalarında mahkemede avukatların dahi attığı “ Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganıdır… Tarık AKAN bu sloganların doğduğu mücadelede idi… O boyun eğmedi… O halkının sanatçısı oldu… Tekel Direnişinde Tekel’in Türk ulusunun kazanımı olduğunu, Tekel’in vatan olduğunu söyledi… Gezi’de Ali İsmail Korkmaz tişörtü giydi, “Her yer Taksim her yer Direniş “ dedi… Soma’lı madencilere destek oldu… Tekel direnişinde yer aldı , Gezi direnişinde yer aldı… Ve elbette Silivri’de Mustafa Kemal’in askeri olarak Türk Ordusuna geçirilmek istenen çuvala karşı mücadele etti… AĞAÇLAR AYAKTA ÖLÜRMÜŞ… Yıllarca dimdik, gölgesinin serinlik ve korunak verdiği ağaçlar Bir gün aniden ölürmüş… Tarık Akan da tıpkı Türkan Saylan gibi, tıpkı İlhan Selçuk gibi , tıpkı Cem Aziz Çakmak gibi tıpkı Levent Kırca gibi ayakta, mağrur, boyun eğmeyen, mücadele içinde öldü…
Ağaçlar ayakta ölür; Tarık Akan...
-
-
Yorumunuz onaylanmak üzere yöneticiye iletilmiştir.×
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, müstehcen, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen Üye/Üyeler’e aittir.