Avrupa Gazeteciler Federasyonu, Gazetecilikte Kadın Koalisyonu, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği ve Sınır Tanımayan Gazeteciler’in de aralarında bulunduğu 20 uluslararası basın özgürlüğü ve gazetecilik kuruluşu, İspanya'nın dönem başkanlığını devralacağı AB Konseyi'ne Türkiye ile kurulacak ilişkilere dair çağrıda bulundu. Açıklamada, “Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar, AB Konseyi’nin İspanya Dönem Başkanlığı’nı, yeniden seçilen Türkiye Hükümeti ile ilişkilerde medya özgürlüğü ve insan haklarını ön planda ve merkezde tutmaya çağırmaktadır” ifadelerine yer verildi.
Uluslararası basın özgürlüğü ve gazetecilik kuruluşları, İspanya'nın dönem başkanlığını devralıcağı AB Konseyi'ne Türkiye ile kurulacak ilişkilere dair çağrıda bulundu. Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi'nin internet sitesinde yayınlanan ve 20 kuruluşun imzasını taşıyan açıklamada şunlar kaydedildi:
“SEÇİMLER BAĞIMSIZ SESLERİN BOĞULDUĞU BİR MEDYA ORTAMINDA GERÇEKLEŞTİ”
“Aşağıda imzası bulunan kuruluşlar, AB Konseyi’nin İspanya Dönem Başkanlığını, yeniden seçilen Türkiye Hükümeti ile ilişkilerde medya özgürlüğü ve insan haklarını ön planda ve merkezde tutmaya çağırmaktadır.
Adalet ve Kalkınma Partisi (AKP) ve müttefiklerinin mecliste çoğunluğu elde ettiği ve Recep Tayyip Erdoğan’ın yeniden Cumhurbaşkanı seçildiği Mayıs seçimleri, hükümet yanlısı yayın organlarının hakim olduğu, bağımsız seslerin boğulduğu ve eleştirel haberciliğin baskı altına alındığı bir medya ortamında gerçekleşti.
Son yirmi yılda Türkiye hükümeti, ülkenin kamu medyası üzerindeki doğrudan kontrolü ve partiye bağlı yatırımcılar ve iş dünyası aracılığıyla ana akım medyanın çoğu üzerindeki dolaylı kontrolü de dahil olmak üzere medya ortamının yüzde 90’ından fazlasını ele geçirmiştir. İtaatkâr bir habercilik alanı yaratmak için devlet reklamcılığının gücünü kötüye kullanmış ve eleştirel habercilik nedeniyle yayıncıları düzenli olarak para cezaları ile hedef alarak, yayın düzenleyicisi RTÜK’ü bir silah olarak kullanmıştır.
“ÜLKE 14 MAYIS’TA SANDIK BAŞINA GİDERKEN EN AZ 47 GAZETECİ HAPİSTEYDİ”
Ana akım medyanın ele geçirilmesi, 2016’daki başarısız darbeden bu yana binlerce gazetecinin tutuklanması ve yargılanması da dahil olmak üzere bağımsız medyaya yönelik kitlesel bir baskı ile desteklenmiştir. Ülke 14 Mayıs’ta sandık başına giderken, sadece Haziran 2022’den bu yana tutuklanan 31 Kürt gazeteci de dahil olmak üzere Türkiye’de en az 47 gazeteci hapisteydi. Gazeteciler fiziksel saldırılara, siyasetçilerin ve destekçilerinin troll saldırılarına ve hükümet yanlısı medyanın karalama kampanyalarına maruz kalmaktadır. Polis gösterilerde gazetecileri rutin olarak tutuklamakta ve haber yapmalarını engellemektedir. AB üyesi ve aday ülkelerdeki medya özgürlüğü ihlallerini belgeleyen Mapping Media Freedom veri tabanına göre, Temmuz 2022’den bu yana 173 uyarı, yani toplamın neredeyse beşte biri Türkiye’de tespit edilmiştir.
Son dönemde hükümet, dezenformasyon yasasında 2022 yılında yapılan değişikliklerle çevrimiçi içeriği engelleme ve sansürleme çabalarını artırmıştır. Yasa, diğer hususların yanı sıra, ulusal güvenliği, kamu düzenini ve genel ahlakı tehdit eden ‘dezenformasyon veya yalan haber’ için üç yıla kadar hapis cezası öngörmektedir. Ayrıca sosyal medya mecralarının içerik engelleme taleplerine uymalarını aksi takdirde bant genişliklerinin yüzde 90’a kadar daraltılması ve yanı sıra altı aylık reklam yasaklarıyla karşı karşıya kalmalarını gerektirmektedir. Dahası, ‘dezenformasyon’ kavramının muğlak tanımı, siyasi muhalifleri cezalandırmak için yasayı kötüye kullanması zaten kötü bir itibara sahip olan yargıyı güçlendirmektedir.
Ayrıca var olan araştırmalar, halihazırda mevcut olan algoritmik önyargının, Google’da haber arayanların yüzde 80’inden fazlasını hükümet yanlısı medyaya yönlendirdiğini ve bağımsız medyayı kısıtlı bir haber havuzu içinde var olmaya zorladığını göstermiştir. Bu koşullar bir araya geldiğinde, bağımsız haberciliği susturmak için tasarlanmış düşmanca bir ekonomik ve adli ortam yaratmakta, halkın çeşitli haber ve bilgilere erişimini engellemekte ve Türkiye’nin demokrasisine ciddi zarar vermektedir. Sonuç olarak, Türkiye’deki son seçimler Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) tarafından özgür ancak adil olmayan seçimler olarak değerlendirilmiştir.
“SEÇİM SONUÇLARI TÜRKİYE’DE MEDYA ÖZGÜRLÜĞÜ, TEMEL HAKLAR VE HÜRRİYETLER AÇISINDAN İYİYE İŞARET DEĞİLDİR”
Seçimlerden bu yana çok sayıda gazeteci saldırıya uğramış ve bağımsız yayıncılara RTÜK tarafından para cezaları verilmiştir. Habertürk internet sitesinde siyasi köşe yazılarını yayınlamayı durdurmuş ve güncel haberleri eleştirel bir şekilde ele alan en tanınmış TV gazetecilerinden biriyle yollarını ayırmıştır. 27 Haziran’da TELE 1 Genel Yayın Yönetmeni Merdan Yanardağ tutuklanmıştır. Seçim sonuçları Türkiye’de medya özgürlüğü ve daha geniş anlamda temel haklar ve hürriyetler açısından iyiye işaret değildir.
“MEDYA ÖZGÜRLÜKLERİNİN VE TEMEL HAKLARIN GELİŞTİRİLMESİNİN TÜRKİYE İLE GELECEKTEKİ İLİŞKİLERİN MERKEZİNDE YER ALMASINI SAĞLAMAYA ÇAĞIRIYORUZ”
AB seçim sonuçlarını değerlendirirken, Avrupalı hükümetleri ve politika yapıcıları, medya özgürlüklerinin ve temel hakların geliştirilmesinin Türkiye ile gelecekteki ilişkilerin merkezinde yer almasını sağlamaya çağırıyoruz. Bunun yapılmaması hem Türkiye halkına hem de AB’nin değerlerine ihanet olacaktır.”
Çağrıda imzası bulunan kuruluşlar ise şöyle:
- Gazeteciler Cemiyeti
- Articolo 21
- Avrupa Basın ve Medya Özgürlüğü Merkezi (ECPMF)
- Avrupa Gazeteciler Federasyonu (EFJ)
- Bağımsız Gazetecilik Platformu (P24)
- Danimarka PEN
- Freedom House
- Gazetecileri Koruma Komitesi (CPJ)
- Gazetecilikte Kadın Koalisyonu (CFWIJ)
- Güney Doğu Avrupa Medya Organizasyonu (SEEMO)
- Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği (MLSA)
- OBC Transeuropa (OBCT)
- PEN Amerika
- PEN Kanada
- PEN Norveç
- Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF)
- Türkiye İnsan Hakları Davalarına Destek Projesi (TLSP)
- Uluslararası Basın Enstitüsü (IPI)
- Uluslararası Gazeteciler Federasyonu (IFJ)
- Uluslararası PEN