Türkiye Barolar Birliği (TBB) İnsan Hakları Merkezi tarafından hazırlanan hukuki değerlendirmede, çeşitli asliye ceza mahkemelerinde 2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu kapsamında devam etmekte olan yargılamaların yanı sıra, Yükseköğrenim Kanunu disiplin hükümleri çerçevesinde, üniversite öğrencilerinin ders boykotlarına ilişkin disiplin sorumluluğu konuları incelendi.
5 ana başlık, 20 ara başlık ve 34 sayfadan oluşan değerlendirmede boykot çağrısı ve boykot eyleminin hukuki niteliği şu şekilde ifade edildi:
"Boykot Çağrısı ve Boykot Eyleminin Hukuki Niteliği"
"Protesto hakkı, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı ile ifade özgürlüğünün kapsamı içindedir. Protesto hakkı, birçok farklı eylem biçimini içerir. Barışçıl olduğu sürece, bu hak yalnızca protesto yürüyüşlerini değil, aynı zamanda abluka, oturma eylemi, işgal gibi farklı eylem biçimlerini de kapsar. Örgütlü ve kendiliğinden gerçekleşen her türlü eylem, toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının bir parçası olan protesto hakkına dahildir ve öncesinde bir bildirim şartına bağlı tutulamaz. Barışçıl toplantı hakkı kişilerin protesto zamanını yerini ve biçimini seçme hakkını da içerir. Nitekim, 1982 Anayasası’nın 34/1. maddesi de “Herkes, önceden izin almadan, silahsız ve saldırısız toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahiptir.” diyerek toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkına ilişkin söz konusu evrensel standartları tanımaktadır. Protesto ilke olarak kamuya açık alanlarda, kamu binalarında ve üniversitelerde yapılabilir. Protesto, belli bir konuda kendisini ifade etmek isteyen öğrenciler tarafından üniversite kampüslerinin içinde ya da dışında kullanılabilecek bir haktır.
"İfade özgürlüğü ve akademik özgürlük üniversitenin ve akademik yaşamın temel taşıdır"
İfade özgürlüğü ve akademik özgürlük üniversitenin ve akademik yaşamın temel taşıdır. Öğrencilerin ifade ve barışçıl toplantı gösteri yürüyüşü ve bunların kapsamı içinde yer alan protesto hakkı hem 1982 Anayasasının 26. ve 34. maddelerinde hem de AİHS’nin 10. ve 11. maddelerinde güvence altına alınmıştır. Öğrencilerin protesto hakkının sınırı, bu nitelikteki eylemlerin yükseköğretim kurumlarında eğitim ve öğretimi doğrudan engelleyici bir nitelik taşıması olabilir.
"AİHM’ye göre boykot çağrısı karşı görüşü ifade etme aracıdır"
AİHM’ye göre boykot çağrısı karşı görüşü ifade etme aracıdır. Bu nedenle AİHS’nin 10. maddesinde tanınan ifade özgürlüğünün kapsamı içindedir.19 Üstelik Mahkeme, boykotu siyasal bir ifade biçimi olarak niteleyerek bunda kamu çıkarının olduğunu vurgulamaktadır. Diğer siyasal nitelikteki ifade biçimlerinde olduğu gibi boykot da şiddete, nefrete ya da hoşgörüsüzlüğe çağrı biçiminde olmadıkça Sözleşme’nin geniş koruması altındadır. AİHM’in boykot çağrısına ilişkin bu yaklaşımı pek çok demokratik devletin Yüksek/Anayasa Mahkemeleri tarafından da benimsenmiştir. Örneğin, ABD Yüksek Mahkemesi şiddet içermeyen siyasal amaçlı boykotun Anayasa’nın koruması altında olduğunu açıkça ifade eder. Federal Alman Anayasa Mahkemesi de boykotu siyasal ifade özgürlüğü olarak tanımlamakta ve boykotun temel bir hak olduğunu vurgulamaktadır.
"Boykota Çağrı, Dersleri Boykot Gibi Protesto Eylemlerinin 2547 Sayılı Yükseköğrenim Kanununun 54. Maddesinde Düzenlenen Öğrencilerin Disiplin İşleri Kapsamına Girip Girmediğinin Değerlendirilmesi"
2547 sayılı Kanunun 54. maddesi yükseköğretim kurumlarına kayıtlı öğrencilere yönelik disiplin suç ve cezalarını düzenlemektedir. İlk bakışta boykota çağrı, dersleri boykot gibi protesto eylemlerinin aşağıdaki disiplin suç ve cezaları içinde değerlendirilebileceği düşünülebilir: 'Ders, seminer, sınav, uygulama, laboratuvar, atölye çalışması, bilimsel toplantı ve konferans gibi çalışmaların düzenini bozmak' gerekçesiyle kınama cezası verilmesi; 'Öğrenme ve öğretme hürriyetini engelleyici veya yükseköğretim kurumlarının işleyiş ve huzurunu bozucu eylemlerde bulunmak, Yükseköğretim kurumu personeli veya öğrencilerini tehdit etmek', 'Yükseköğretim kurumunda kişilerin şeref ve haysiyetini zedeleyen sözlü veya yazılı eylemlerde bulunmak', 'Yükseköğretim kurumu personeli veya öğrencilerini tehdit etmek' gerekçesiyle yükseköğretim kurumundan bir haftadan bir aya kadar uzaklaştırma cezası verilmesi; 'Yükseköğretim kurumlarında işgal ve benzeri fiillerle yükseköğretim kurumunun hizmetlerini engelleyici eylemlerde bulunmak', 'Kurum personeli veya öğrencilerine fiili saldırıda bulunmak', 'Yükseköğretim kurumu bünyesinde mevcut bina, demirbaş eşya ve benzeri malzemeyi tahrip etmek veya bilişim sistemine zarar vermek' gerekçesiyle Yükseköğretim kurumundan bir yarıyıl için uzaklaştırma cezası verilmesi; Yükseköğretim kurumu görevlilerine karşı cebir ve şiddet kullanarak görevin yapılmasına engel olmak”, “Öğrencilere karşı cebir ve şiddet kullanarak yükseköğretim hizmetlerinden yararlanmalarını engellemek” gerekçesiyle Yükseköğretim kurumundan iki yarıyıl için uzaklaştırma cezası verilmesi.
"Anayasa Mahkemesinin ifade ettiği üzere toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı bir araya gelebilme özgürlüğünü korumaktadır"
Anayasa Mahkemesinin ifade ettiği üzere toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkı, bireylerin düşünce açıklamalarında bulunmak amacıyla açık veya kapalı mekânlarda, kamu otoriteleri ile üçüncü kişilerin müdahalesi olmaksızın geçici olarak bir araya gelebilme özgürlüğünü korumaktadır. Toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkı, bir düşünceyi açıklamak, ortak çıkarları savunmak, belli fikir ve kanaatler çerçevesinde kamuoyu oluşturmak ve siyasal karar organlarını etkilemek için bireylerin bir araya gelebilmeleri amacına hizmet eder. Bu nedenle söz konusu hak, ifade özgürlüğüyle de yakından ilgili olup ifade özgürlüğü ile birlikte demokratik toplumun temelini oluşturur.Kişiler, bu hak aracığıyla idarenin yönetme biçiminin doğurduğu olumsuz sonuçları dile getirme ve belirli ölçüde etkileme imkânı elde ettiklerinden bu hak yönetime katılma araçlarından birini oluşturmaktadır.
"Bir ülkenin demokratik olduğundan sözedebilmek için bireylerin barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olması gerekmektedir"
Dolayısıyla bir ülkenin demokratik ilkelere uygun yönetildiğinden söz edilebilmesi için bireylerin barışçıl toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme hakkına sahip olması gerekmektedir. Bu gerekçelerle Anayasa Mahkemesi, izin almadan yapılan toplantıların yükseköğretim kurumundan uzaklaştırma cezasıyla cezalandırılmasını öngören kanun hükmünü Anayasa’nın 13. ve 34. maddelerine aykırı görerek iptal etmiştir.
"Üniversitelerde ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin istisnai olması gerekir"
Öğrencilerin ifade özgürlüğüne yönelik olarak getirilen düzenlemeler yönünden eğitimin derecesi büyük önem taşımaktadır. Disiplin yaptırımına bağlı olan eylemin ilişkili olduğu eğitimin derecesi arttıkça öğrencinin ifade özgürlüğüne yönelik müdahaleler azalmalıdır. Bu bağlamda özgür düşüncenin ve eleştirel aklın beşiği olarak kabul edilen üniversitelerde farklı düşüncelere sahip olan öğrencilere daha fazla hoşgörü gösterilmesi gerekir. İfade özgürlüğü, üniversite öğrencileri de dahil olmak üzere herkesin görüş ve fikirlerini serbestçe anlatabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi imkânına sahip olması anlamına gelmektedir. Dolayısıyla üniversite öğrencileri, söz konusu görüş ve fikirleri tartışmalı olsa veya rağbet görmese dahi ifade etme özgürlüğünün sıkı korumasından yararlanmalıdır. Üniversitelerde ifade özgürlüğüne yönelik müdahalenin istisnai olması gerekir. Anayasa Mahkemesine göre, ifade özgürlüğünün kullanılması ile ilişkili olarak eğitim hakkına yönelik müdahalelerde müdahaleye konu düşünce açıklamasının, eğitim kurumunun düzeni üzerindeki olası yahut mevcut olumsuz etkisinin de mutlaka gösterilmesi gerekir. Kuşku yok ki eğitim kurumunun disiplininin sağlanması meşru bir amaç olmakla birlikte söz konusu amacı gerçekleştirmek için bireyin ifade özgürlüğünü ortadan kaldıracak yahut kullanmasını aşırı zorlaştıracak müdahaleler kabul edilemez. Bu gerekçeyle, Anayasa Mahkemesi, öğrencilerin kendileriyle ilgili olan ya da kamuoyunu ilgilendiren bir konuyla ilgili dikkat çekme, kamuoyu oluşturma gibi amaçlarla izinsiz bildiri dağıtma, afiş veya pankart gibi materyallerin asılmasının ve dağıtılmasının disiplin yaptırımına bağlanmasını Anayasa’ya aykırı bulmuştur.
Anayasa Mahkemesi ‘işgal’i ‘İşgal, bir yeri geçici bir süreyle ele geçirme, işten alıkoyma, engelleme, oyalama gibi eylemler’ olarak tanımlamaktadır. Mahkeme, ‘Kurala konu eylemlerin, zor ve şiddet barındırabilen ve yükseköğretim hizmetlerinden yararlanmayı ve söz konusu hizmetlerin sunumunu öğrenciler ile akademik ve idari personel yönünden topluca kesintiye uğratabilecek nitelikte eylemler’ olarak ifade etmektedir. Danıştay’a göre, fiilin, yükseköğretim kurumlarında işgal ve benzeri fiillerle yükseköğretim kurumunun hizmetlerini engelleyici eylemlerde bulunmak suçu kapsamında değerlendirilebilmesi için süre ve katılım yönünden eğitim kurumlarının düzen ve güvenliğini tehdit edecek boyutta ve nitelikte bulunması gereklidir. Bu bağlamda Danıştay, örneğin, davacının öğrenci arkadaşları ile birlikte merdiven başında kol kola girerek slogan atmasını ve dersi bir sürü engellemesini bu eylemin kısa süreli olması nedeniyle işgal ve benzeri fiil kapsamında değerlendirilmemiştir.”
Değerlendirmenin ilgili bölümün sonuç kısmında ise şu ifadelere yer verildi:
"Öğrencilerin dersleri boykot etme çağrısı yapması ve boykot etmesi ifade özgürlüğü kapsamına girer. Öğrencilerin, başkalarının derslere girmesini ve derslerin yapılmasını fiziken engellemedikleri sürece derslere siyasal nitelik taşıyan ya da taşımayan herhangi bir konuyu protesto etmek ve o konuya üniversite yönetiminin ya da kamuoyunun dikkatini çekmek amacıyla üniversite kampüsünde ve binalarında toplanması hem akademik özgürlük hem de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkının koruma kapsamı içindedir. Bu tür eylemlerin 2547 sayılı Kanun’un 54. maddesinde sayılan disiplin suçlarından birinin kapsamında değerlendirilmesi Anayasa’nın 26. ve 34. maddelerine aykırılık oluşturacaktır. Böyle bir değerlendirme, yukarıda da açıklandığı gibi AİHM kararlarına; dolayısıyla ‘Usulüne göre yürürlüğe konulmuş temel hak ve özgürlüklere ilişkin milletlerarası andlaşmalarla kanunların aynı konuda farklı hükümler içermesi nedeniyle çıkabilecek uyuşmazlıklarda milletlerarası andlaşma hükümleri esas alınır.’ diyen Anayasa’nın 90/5. maddesine de aykırılık oluşturacaktır."