Türk Tabipleri Birliği'nden (TTB) Giresun'da yaşanan sel felaketine ilişkin bir yazılı açıklama yapıldı. Haziran ayından beri ülke genelinde yaşanan sel felaketlerine dikkat çekilen açıklamada "Ülkemiz insanlarının canını değersiz gören, doğasını ve şehirlerini rant için talan eden politikalara ve bunları uygulayan iktidarlara sessiz kalınmamalıdır" denildi.
Felaketin doğaya değil, doğanın yasalarına kulak asmayan iktidarlara/yerel yönetimlere bağlamak gerektiği ifade edilen açıklamada "Sel felaketlerinin, can kayıplarının, yıkımın kökenine ulaşmaya çalıştığımızda karşımıza doğa-insan ilişkisini katleden kapitalist kar için doğanın talan edilmesi mantığı çıkmaktadır. Küresel iklim krizinden dolayı yağışlar dönem dönem aşırı olabilir; bu doğal sayılabilir; doğal olmayan bu yaşananlarının olumsuz sonuçlarını kontrol edebilecek kapasiteye sahipken bunu yapmayıp, yaşananları afete dönüştüren iktidarların politik tercihleridir. Ülkemizi yönetenler bu felaketi hem küresel iklim krizinin sonuçları ile açıklamakta hem de küresel iklim krizinin oluşmasına neden olan politikaları savunmaktadırlar" cümlelerine yer verildi.
"AFET DEĞİL ÇARPIK KENTLEŞMENİN SONUCU"
Sel felaketlerinin Türkiye'de çok sık yaşandığına dikkat çekilen açıklamada "Ülkemiz açısından son derece önemli bu sel riskinin oluşumunun arkasında yatan nedenlerle ilgili meslek örgütlerinin görüşü; “Sellerin doğal afet değil, çarpık kentleşmenin bir sonucu olduğu!” şeklindedir. Yaşadığımız şehirler, plansız ve bilinçsiz yerleşimler ile yanlış arazi kullanımı sonucu, sellere daha fazla maruz kalmaktadır. Bu bağlamda ülkemizde yaşanan sel felaketlerinin çoğunun arkasında yatan temel nedenin kentleşmenin kontrolsüz biçimde yaygın ve başta yeşil alanlar olmak üzere çevreyi yok ederek büyümesi olduğunu söyleyebiliriz. Dolayısıyla sellerle mücadele sürecinde çözüm önerileri geçici söylemlerle değil, doğrudan kentleşmenin düzenlemesi işinde aranmalıdır. Güncel COVİD-19 salgınının kontrol altına alınamamasında da çarpık kentleşme etkin bir faktör olduğu bilinmelidir" denildi.
Açıklamada, Karadeniz’de yaşanan sel olaylarında öne çıkan üç ortak nokta dere yataklarındaki yapılaşma, Karadeniz Sahil Yolu’nun oluşturduğu setin derelerin Karadeniz’e ulaşmasına engel olması ve HES’ler nedeniyle derelerin akış rejiminin bozulması olarak belirtildi.
Açıklamada selden sonra belli bölgelerde su ve kanalizasyon sistemlerinde bozulma olacağına dikkat çekilerek şöyle denildi:
"Sel suları ile dağılan atıklar kirliliğe sebep olarak enfeksiyon riskini artırabilir. Sellerden sonra vektör üreme alanları genişleyecektir. Temizleme çalışmaları sırasında yaşanan çeşitli travmalar, emosyonel ve fiziksel stres sonucu miyokard enfarktüsü, elektrik çarpmalarına bağlı ölüm ve bulaşıcı hastalıklara yol açabilecektir.
Tüm bu sorunların giderilebilmesi için ivedilikle risk analizi yapılmalı, sel riski olan bölgede, hangi sağlık sorunlarının yaşanabileceği önceden değerlendirilmeli, hastalık/sağlık sorunlarının erken belirlenmesi için düzenli bir bilgi toplama sistemi oluşturulmalı, selden etkilenen evlerde yaşayanlar her gün ziyaret edilerek sağlık sorunları izlenmeli, günlük temiz su sağlanmalı, klor tabletleri dağıtılmalı, fare ve benzeri kemiricilerin risk durumu değerlendirilmeli, aşılama hizmetleri aksatılmadan sürdürülmeli, özellikle gebe ve çocukların rutin aşıları aksatılmamalıdır. Sel sırasında toprak, çamur, vb. ile kirlenmiş, derin yarası olanların tetanos bağışıklaması yapılmalıdır.
Türk Tabipleri Birliği olarak, gerek Halk Sağlığı kolumuz gerekse de başta Giresun Tabip odamız olmak üzere yerel tabip odalarımızla birlikte her türlü katkıyı vermeye hazırız."