CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, “İktidarın 2023 Bütçe Yasası Teklifi, tutarsız hesapları ve enflasyonla şişirilen ödenekleriyle bir seçim, borç ve faiz bütçesidir. Faizi düşman ilan eden iktidarın samimiyetsizliğinin en önemli kanıtı, bütçenin yüzde 10’dan fazlasının faize ayrılmış olmasıdır” dedi.
Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunu bugün yayınladı. Toprak’ın değerlendirmeleri özetle şöyle:
“DAHA DA VAHİM OLAN, ‘KADININ KARİYERİ ÇOCUK DOĞURMAKTIR’ DİYEN ERDOĞAN KARŞISINDAKİ SUSKUNLUK VE SESSİZLİKLERİ: Seçim ve Siyasi Partiler Yasası değişikliklerini TBMM’ye getirmeden önce milletvekillerinin parti değiştirmelerinin önlenmesine dönük düzenlemenin de değişiklik teklifinde yer alacağını ilan eden iktidar, RTÜK’te kaybedilen üyeliği tekrar kazanabilmek için bu değişiklikten vazgeçti. Radyo Televizyon Üst Kurulu’nda (RTÜK) boşalan üyeliği kaybetmemek uğruna yasaların arkasından dolaşarak yapılmak istenen adaletsizlik ve hukuksuzluk da vekil transferiyle iktidarın gerçek niyetini ve zihniyetini ortaya koydu. Daha da vahim olan, iki parti değiştirip üçüncü partiye transfer olan vekilin ve eşinin, ‘Kadının kariyeri çocuk doğurmaktır’ diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın karşısındaki suskunluk ve sessizlikleri. Akademik kariyer yapan genç bir kadın, kendisine ‘Çocuk doğur’ diyen Cumhurbaşkanı’na itiraz dahi edemiyor, ‘Bu bizim özelimiz’ diyemiyor.
İKTİDARIN 2023 BÜTÇESİ, BİR SEÇİM, BORÇ VE FAİZ BÜTÇESİDİR: İktidarın 2023 Bütçe Yasası Teklifi, tutarsız hesapları ve enflasyonla şişirilen ödenekleriyle bir seçim, borç ve faiz bütçesidir. Faizi düşman ilan eden iktidarın samimiyetsizliğinin en önemli kanıtı, bütçenin yüzde 10’dan fazlasının faize ayrılmış olmasıdır. 2023 bütçesi, iktidarın tüm hesaplarını seçim üzerine kurguladığını, Hazineyi ve devletin kasasını adeta sıfırlayıp, seçimi kazanırsa beş yıl daha iktidarda kalıp halka acı reçete içirerek toparlamayı planladığını, kaybederse de yeni gelen iktidara enkaz devretmeyi amaçladığını ortaya koyuyor. Bu yıl olduğu gibi 2023’te de tüm bütçe ödeneklerinin, hedeflerinin daha ilk andan itibaren sapacağını, tutmayacağını ve kısa sürede yeni ek bütçenin kaçınılmaz olacağını öngörmekteyim.
KUR KORUMALI MEVDUAT’A KUR FARKI ÖDEMELERİ KAMUOYUNDAN VE TBMM’DEN GİZLENİYOR: 2023 sonuna uzatılan Kur Korumalı Mevduat (KKM) kur farkı ödemeleri için bütçede herhangi bir ödeneğin olmaması, iktidarın kendi eliyle yerleştirdiği bombanın yaratacağı felaketin boyutlarını hesap edemediğini gösteriyor. KKM’nin ‘Merkez Bankası’ ve ‘bütçe yükü’ katlanarak artıyor. Marttan eylül sonuna kadar Hazine’nin 7 ayda yaptığı kur farkı ödemesi 85 milyar TL’ye ulaştı ve ek bütçedeki ödeneğin iki katı aşıldı. Merkez Bankası, dövizden KKM’ye geçenlere yapılan kur farkı ödemelerini kamuoyundan ve TBMM’den gizliyor.
İKTİDAR, ‘FAİZİ İNDİRDİK, ENFLASYON DA DÜŞTÜ’ DİYEBİLMEK İÇİN ÜLKE EKONOMİSİNİ RİSKE ATIYOR: Merkez Bankası (MB) Para Politikası Kurulu (PPK) 20 Ekim toplantısında 1 puan beklentisinin üzerinde, 1,5 puanlık faiz indirimi kararıyla politika faizini yüzde 12’den 10,5’a düşürdü. Bu indirimle tek haneye gelecek ay geçileceği mesajını verdi. 1 trilyon 443 milyar liraya ulaşan KKM miktarını düşününce, 150 baz puanlık faiz indiriminin bankalar açısından ne kadar yarar sağladığı ortada. İktidar, kasımda politika faizini yüzde 9’a çekerek tek haneye indirdikten sonra aralık ayında, geçen yılın aynı ayında yüzde 13’ün üzerinde olan aylık enflasyonun baz etkisiyle düşecek olmasını, ‘faizi indirdik, enflasyon da düştü’ diyebilmek uğruna ülke ekonomisini riske atmaktan çekinmiyor. TL’yi itibarsızlaştırılıp vatandaşları TL’den uzaklaştırmayı umursamıyor.
KISA VADELİ BORÇ STOKU 185,9 MİLYAR DOLARA TIRMANDI: Vadesine bir yıl ve daha az süre kalan kısa vadeli dış borç stoku hızla yükselişe devam ediyor. Ağustos itibarıyla geri ödeme süresi bir yıl olan borçlar 138,1 milyar dolara ulaşırken orijinal vadesine bir yıl ve daha az süre kalan kısa vadeli borç stoku ise 185,9 milyar dolara tırmandı. Özel sektörün (bankalar, reel sektör, sanayiciler vb.) kısa vadeli dış borçların yüzde 63’üne sahip olması, yükselen döviz kurlarına paralel olarak bu borçların kapatılması, vadesinde ödenmesi, yerine yeni borç alınabilmesi konularında bir darboğazın yaşanabileceğini işaret ediyor. Döviz borçlarını geri ödemekte zorlanan özel sektör şirketlerinin temerrüde düşmesi, borçlarını zamanında kapatamayarak tazminat veya maddi cezayla karşı karşıya kalması halinde bunun çok daha ağır sonuçları olabilir. MB ve BDDK, bu riskli tabloyu göz ardı edemez. Özel sektörün, şirketlerin döviz varlıklarıyla ilgili yükümlülüklerinin hafifletilmesi bu olumsuzlukların aşılmasına olanak sağlayacaktır.
RUSYA’YI ÇÖKERTME PLANLARI İÇİN TÜRKİYE’NİN DE TARAF OLMAYA ZORLANMASI KABUL EDİLEMEZ: AB’nin Finansal Hizmetler ve Sermaye Piyasaları Komiseri’nin Ankara ziyaretinde iktidara ve özel sektöre Rusya yaptırımlarının delinmemesi uyarısının ardından ABD Dışişleri Müsteşar Yardımcısı ve Hazine Bakan Yardımcısı’nın yaptıkları ziyaretlerde aynı uyarıların daha ileri düzeyde iletilmesi, Türkiye-Rusya ekonomik ilişkilerinin ABD-AB tarafından mercek altına alındığını sergiliyor. Rusya-Ukrayna savaşında Ukrayna’nın yanında taraf olan ABD-AB’nin, kendi politikaları, çıkarları ve Rusya’yı çökertme planları için Türkiye’yi de taraf olmaya zorlaması, bunun için yaptırım tehditlerini gündeme getirmesi kabul edilemez.
TÜRKİYE, TERÖR ÖRGÜTÜ HEYET TAHRİR EL ŞAM’IN AFRİN’E GİRMESİNE SESSİZ KALIYOR: İktidarın Suriye ile diyalog ve Esad ile görüşmenin olabileceği yönündeki açıklamalarına karşılık, TSK’nın ve Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) kontrolündeki Afrin ve diğer bazı yerleşimlerdeki çatışmalar yeni bir süreci işaret ediyor. Türkiye, terör örgütü Heyet Tahrir el Şam’ın (HTŞ) Afrin’e girmesine sessiz kalıyor. Afrin’de silahlı gruplar yer değiştirirken, HTŞ güç kazanırken yakın dönemde Suriye’nin kuzeyinde de yeni ve sıcak gelişmeler yaşanması beklenmeli. Şam ile diyalog öncesinde bölgeyi yeniden dizayn ederek, TSK’nın çekilmesine sorunsuz şekilde zemin hazırlayacak bazı adımların atılması için HTŞ ile yürütülen 14 Ekim müzakereleriyle sağlanan ateşkes sonrasında ortaya çıkacak tablonun önemli olacağını, dikkatle izlenmesi gerektiğini öngörmekteyim.
Lübnan hükümetinin aldığı Suriyelileri ülkesine gönderme kararı ve bu doğrultuda başlatacağı uygulama, Türkiye açısından emsal niteliğinde olabilir. Suriyelilerin ülkelerine dönmesi konusunda ortak bir tutum, politika ve strateji belirlenmesi, konunun siyasi istismar ve ırkçı amaçlarla kullanılmaması, insani boyutun göz ardı edilmemesi gereklidir.”