İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, “21 yıldır ‘Güçlü Türkiye’ ile başlayan nice cümleler, nice sözler duyduk. Nice vaatler, nice sözde hedefler işittik. Nice yalanlar, nice masallar dinledik. Ancak tüm bunların sonunda sadece Türkiye’yi yönetenlerin ve etrafında kümelenen dar bir zümrenin güçlendiğini gördük. Türkiye’nin ise her geçen gün gücünden güç kaybetmesine şahit olduk. Recep Bey, ‘şahlanıyoruz’ dedikçe Türkiye dibe battı. ‘Uçuyoruz’ dedikçe Türkiye uçurumun kenarına geldi. ‘Büyüyoruz’ dedikçe krizler yumağı daha da derinleşti” dedi.
İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, bugün ATO Congresium'da düzenlenen İYİ Parti Seçim Beyannamesi ve Milletvekili Adayları Tanıtım Toplantısı'nda konuştu.
Akşener, şunları söyledi:
“NE YAZIK Kİ BUGÜN TÜRKİYE’DE KERİM DEVLET ANLAYIŞIMIZI YOK EDENLER VAR”
“Ne yazık ki bugün Türkiye’de bize geçmişimizi unutturmak isteyenler var. Bizi 20 yıllık bir kısır döngünün içine sıkıştırmak isteyenler var. Tarihimizi küçümseyerek kendini büyütmek isteyenler var. Ne yazık ki bugün Türkiye’de kerim devlet anlayışımızı yok edenler var. Kadim geleneklerimizi örfümüzü, töremizi çiğneyenler var. Cumhuriyet değerlerimizi yok sayanlar var. Ne yazık ki bugün Türkiye’de tarihin yüz karası, vicdanı kin karası, ahlakı da günah karası olan ciddiyetsiz, beceriksiz ve yüzsüz bir iktidar var.
Ancak yine de tüm bunlara rağmen bugün Türkiye’de hakkı savunan iyiler de var. Hakikati söyleyen iyiler de var, milletin sesi olan iyiler de var. Türkiye’yi sahipsiz zannedenler bu salona iyi bakın, bakın bu salonda iyiler var. Siz tarihinde kimseye boyun eğmemiş bu büyük milleti korkutarak, bastırarak, susturarak sefasını sürdüreceğini uman bol maaşlı saray danışmanları buradaki cesarete iyi bakın. Bakın burada iyiler var. Sen kurduğun harami düzenin hiç bozulamayacağını sanan rant şebekesi; bak burada iyiler var ve sen baktığı dev aynasını milletin gönül penceresi zanneden Beştepe Muhtarı asıl sen buraya çok iyi bak çünkü burada bu aziz milletin gönlünde artık bak iyiler var, iyiler var.
Derdine derman bulmaya çalışan aziz milletim sakın endişelenme. Bak iyiler var. Çalınan umutlarını arayan genç kardeşim sakın enseni karartma bak iyiler var. Hayatı hiçe, varlığı yok sayılan kendine biçilen ömrü yaşamaya zorlanan kız kardeşlerim; sakın umudunu kaybetme bak burada iyiler var. Bunalan, yorulan, sıkılan ve tüm yaşadıklarının karşısında çözüm nerede diye soran kardeşim. Sakın merak etme bak burada iyiler var.
“DEVLETİMİZ BÖYLE BİR YÖNETİMİ HAK ETMEDİĞİ İÇİN BURADAYIZ”
Devletimiz böyle bir yönetimi hak etmediği için buradayız. Milletimizi her şeyden çok sevdiğimiz için buradayız. Türkiye’nin bu yükü daha fazla kaldıramayacağını bildiğimiz için buradayız. İki kutbun arasına sıkıştırılan insanlarımıza üçüncü bir yolun mümkün olduğunu göstermek için buradayız. Yağmalanan, ranta kurban verilen, talan edilen topraklarımızın tapusunun milletimize ait olduğunu göstermek için buradayız. Bir kişinin iki dudağının arasına mahkum edilen ülkemize demokrasiyi getirmek için buradayız.
Atılan onca iftiraya rağmen biz hala buradayız. Kurulan onca tuzağa rağmen biz hala buradayız. Çevrilen onca dümene rağmen biz hala buradayız. Yalanlara, engellere, barikatlara hatta kurşunlara rağmen biz hala buradayız ve dimdik ayaktayız. Çünkü biz bu yola çıkarken milletimize bir söz verdik. Sesi çıkmayanların sesi olacağımıza, fakirin fukaranın ezilmesine engel olacağımıza söz verdik. Çaresizlerin yanında duracağımıza, çocuğunun doyuramayan anaların, evini geçindiremeyen babaların derdine derman olacağımıza söz verdik.
“KİMSE MERAK ETMESİN 14 MAYIS’TA TARİH YAZACAĞIZ”
Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytanlardan olmayacağımıza, milletimizin hakkını rant peşinde koşan yandaşlara yedirmeyeceğimize söz verdik. Verilen sözleri unutturmayacağımıza, emeklinin, öğretmenin, polisin, sağlık çalışanlarının hakkını arayacağımıza söz verdik. Ahlakı kadın bedeni üzerinden tanımlamaya kalkan kirli zihniyete son vereceğimize, her geçen gün artan tacize, tecavüze, şiddete, cinayetlere karşı kadınlarımızı yaşatacağımıza söz verdik.
Bugün de kurulduğumuz ilk günkü çelikten irademizle sözümüzün arkasındayız. Çok daha güçlü, çok daha cesur, çok daha büyük bir aile olarak sözümüzün arkasındayız. Arkamızda milletimizin desteği, kalbimizde memleket sevgisiyle sözümüzün arkasındayız. Ve eminim ki Allah’ın izniyle 14 Mayıs’ta milletimizi bu ucube düzenden kurtaracağız. 15 Mayıs sabahında sökecek demokrasi şafağını hep birlikte karşılayacağız. Zengin mutlu ve huzurlu bir Türkiye’ye hep birlikte kavuşacağız. Sözümüz söz, biz buradayız, biz hazırız. Kimse merak etmesin 14 Mayıs’ta tarih yazacağız.
“BUGÜN ÜLKEMİZİ YÖNETENLER ADALETİ ZULÜMLE SARSIYORLAR, BİLGİYİ CEHALETE KURBAN EDİYORLAR”
Medeniyet yolculuğu insan içindir ama tarih boyunca gerçekten insanı merkezine alan çok az medeniyet iddiası olmuştur. İşte biz böyle bir iddianın mirasçılarıyız. Biz kopardığı üzümün parasını asmanın dalına asan, komşusu açken evinde rahat uyumayan, ülkesi için alyanslarını satan asil bir medeniyet yolunun yolcularıyız. Biz zulmün yerine adaleti, cehaletin yerine ilmi, fitnenin yerine huzuru, istibdattın yerine hürriyeti, yağmanın yerine hakça paylaşmayı benimseyen bir anlayışın temsilcileriyiz. Biz, ‘insanı yaşat ki devlet yaşasın’ sözlerini düstur bellemiz bir kerim devlet geleneğinin bugünkü sahipleriyiz.
Sizce bugün ülkemiz böyle bir anlayışla mı yönetiliyor? Maalesef hayır. Bugün ülkemizi yönetenler adaleti zulümle sarsıyorlar. Bilgiyi cehalete kurban ediyorlar. Huzuru nifakla kaçırıyorlar. Özgürlükleri baskıyla bölüyorlar. İnsanlarımızı değil kendilerini düşünüyorlar. İnsanlarımızı değil rantlarını koruyorlar. İnsanlarımızı değil yandaşlarını yaşatıyorlar. Ne yazık ki bugün; Ak Parti iktidarının neden olduğu 20 yıllık yıkımın sonucunda insanlarımız artık yaşayamıyor.
“KADINLAR GÜLÜŞLERİYLE, MUTLULUKLARIYLA, BAŞARILARIYLA BU ÜLKEDE ARTIK YAŞAYAMIYOR”
Kadınlar gülüşleriyle, mutluluklarıyla, başarılarıyla bu ülkede artık yaşayamıyor. Gençlerimiz hayalleriyle, umutlarıyla, gelecek planlarıyla bu ülkede artık yaşayamıyor. Çocuklarımız kaliteli bir eğitim hakkıyla, neşeyle, mutlulukla, sadece yaşlarının sorumluluklarıyla hatta sadece tok karınlarla bile bu ülkede artık yaşayamıyor. Yaş almışlar emeklerinin karşılığında, hak ettikleri huzurla, torunlarının geleceği için endişelenmeden bu ülkede artık yaşayamıyor. Bu beceriksiz iktidar yüzünden artık milletimiz sadece ‘yaşıyormuş’ gibi gün geçiriyor. Aslında günü kurtarma telaşı içinde geçen bir kısır döngüde her gün can çekişiyor ama ‘yaşıyormuş’ gibi gün geçiriyor. İçini boğan dertlerden nefes bile alamıyor. Ama ‘yaşıyormuş’ gibi gün geçiriyor. Tek bir gün, tek bir hafta, tek bir ay bile huzur bulamıyor ama ‘yaşıyormuş’ gibi gün geçiriyor. Mesleğini yapıp emeğinin hakkıyla, onuruyla, itibarıyla yaşayamıyor. Tercihlerini özgürce yaşayamıyor. Hayatını dilediği gibi yaşayamıyor.
“CEREN’LERİ, ÖZGECAN’I, ŞULE’Yİ, PINAR’I, EMİNE’Yİ, RAZİYE’Yİ, DİLARA’YI VE DAHA NİCE KADINI YAŞATAMADILAR”
Üstelik Ak Parti iktidarının milletimizi içine düşürdüğü bu acı tablo maalesef ki sadece ‘yaşıyormuş’ gibi gün geçirmekle de sınırlı değil. Mesela büyük bir afetin, asrın felaketine dönüşmesini izlediler. Adıyaman’da, Hatay’da, Kahramanmaraş’ta, Adana’da, Diyarbakır’da, Gaziantep’te, Osmaniye’de, Şanlıurfa’da, Kilis’te, Malatya’da insanlarımızı yaşatamadılar. Mesela Recep Bey çıktı, ‘Kader planı dedi. ‘Ölüm bu işin fıtratında var’ dedi. Hatta daha dün, Hatay’da, daha da ileri gittiler. ‘Bu depremde rahmet var’ diyecek kadar, ölçüyü kaçırdılar. Sonuç ne oldu? Ne sellerde ne depremlerde ne maden facialarında insanlarımızı yaşatamadılar. Mesela ‘Ya davulcuya ya zurnacıya’ dediler. ‘Kadın, evininin süsüdür’ dediler. ‘O saatte orada ne işi varmış?’ diye suçladılar. ‘Kadının karnından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin’ dediler. Hem de bunu hakimler dedi. Sonuç ne oldu? Ceren’leri, Özgecan’ı, Şule’yi, Pınar’ı, Emine’yi, Raziye’yi, Dilara’yı ve daha nice kadını yaşatamadılar.
Mesela vicdanların sesini hiç duymadılar. Çaresizliği hiç tatmadılar. Ranttan, sefadan, lüksten asla vazgeçmediler. Sonuç ne oldu? Cebine 50 lira sıkıştırmaya çalıştıkları Dilek Özçelik’i, yaşatamadılar. Kanserine çare isterken cebine 50 lira koydular ve onu yaşatamadılar. Mesela umutsuzluğa hapsettiler, sesini duymadılar, yardımına koşmadılar. Sonuç ne oldu? Sözüm ona özel yurtların insafına bıraktıkları Enes Kara’yı yaşatamadılar. Mesela mülakat dediler, torpil düzeni sürdürdüler. Binlerce genç öğretmenimizi, öğrencilerinden alıkoydular. Mesleklerin en asili olan öğretmenliğin itibarını iki paralık ettiler. Sonuç ne oldu? ‘En son neyinizi kaybettiniz?’ sorusuna, ‘hayallerimi’ diye cevap veren Fedai öğretmenimizi, yaşatamadılar.
“GENCECİK BİR AKADEMİSYENİN KANINI YERDE BIRAKTILAR. YANİ SİNAN ATEŞ’İ DE YAŞATAMADILAR”
Mesela başkentin göbeğindeki alçak bir suikastı görmezden geldiler. Katilleri, azmettiricileri, alçaklığa ortak olanları bilmezden geldiler. Yargı süreçlerine müdahale ettiler gencecik bir akademisyenin kanını yerde bıraktılar. Yani Sinan Ateş’i de yaşatamadılar. İşte tam da bu nedenle bizler bugün buradayız. Dim dik, omuz omuzayız. Çünkü devletimizin beceriksiz bir iktidarın elinde içine düşürüldüğü bu acizliği reddediyoruz. Milletimizin içine düşürüldüğü bu çaresizliği reddediyoruz. Türkiye’de yaşamanın bu kadar zor olmasını reddediyoruz. Ve adaletsizliğin hüküm sürdüğü bu eğri düzene, ‘dur’ demek için; insanlarımızı yaşatamayan bu umursamazlığa, son vermek için huzur için mutluluk için, hak ettiğimiz gibi yaşamak için bugün burada hep beraber çok önemli bir adım atıyoruz.
‘Önce millet, önce memleket’ diyerek her inançtan her fikirden her hayat tarzından insanlarımıza hak ettiği hürmeti gösteren bir bakış açısıyla 14 Mayıs’tan itibaren milletimize Cumhuriyetimizin, ikinci asrında yaşatan bir Türkiye’yi ve yeni bir toplumsal sözleşmeyi vadediyoruz. Çünkü biz gerçek huzur ve refahın, gerçek bir Cumhuriyet’ten tam ve kamil bir demokrasiden geçtiğini görüyoruz. Her bir vatandaşımızın eşit fırsatları, eşit saygıyı hak ettiğine yürekten inanıyoruz. Tüm vatandaşlarımız ve gelecek nesillerimiz için daha iyi bir Türkiye’nin mümkün olduğunu, çok iyi biliyoruz.
“HER BİR VATANDAŞIMIZIN BİREYSEL ŞARTLARI İHTİYAÇLARI VE SORUNLARI ÇERÇEVESİNDE ÖZEL OLARAK DERLEDİK”
Bugün burada sizlerle milletimizin rahat bir nefes alıp uzun bir aradan sonra geleceğe umutla bakacağı baharı müjdeleyen, güneşli günler için bakış açımızı, yönetim anlayışımızı ve İYİ Parti iktidarında hayata geçireceğimiz hedeflerimizi konuşacağız. Atatürk’ümüzün o büyük vizyonuna yakışır adil, saygılı, nitelikli ve güçlü bir Türkiye’yi konuşacağız. İYİ Parti olarak milletimize sunacağımız Toplumsal Sözleşmemizi tüm dünyaya duyuracağız. Bu çerçevede Toplumsal Sözleşmemizin somut adımlarını, çözümlerimizi, projelerimizi anlattığımız yaklaşık 3 bin maddelik Seçim Beyannamemizi de hazırladık. Üstelik bu beyannamenin diğer beyannamelerden çok temel bir farkı var. Biz beyannamemizi kişiye özel olarak hazırladık. Yani İYİ Parti olarak Türkiye’de bir ilki gerçekleştirdik. Ve İYİ Parti iktidarında hayata geçireceğimiz taahhütlerimizi her bir vatandaşımızın bireysel şartları ihtiyaçları ve sorunları çerçevesinde özel olarak derledik. Milletimize, memleketimize hayırlı uğurlu olsun.
“TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN İLK UNSURU; ADALET”
Toplumsal sözleşmemizin ilk unsuru; adalet. Devletin, milleti ile kurduğu bağın temelinde adalet vardır. Çünkü adalet, devletin merhametli eli, milletine hak ettiği yaşam standartlarını sunma erdemidir. Özünde ise milletin özgürlüğü ve eşitliği vardır. Ancak bugün burada sadece adliye koridorlarındaki adaletten bahsetmiyoruz. Demokratik bir hukuk devletinde adalet anlayışı insanlara sadece yasalar önünde eşitlik sunmaz. Aynı zamanda vatandaşların hedeflerini gerçekleştirebilmeleri için karşılarına çıkan engelleri kaldırır, fırsatların kapısını açar. Yani toplumsal gelişimin de önünü açar. Ancak bugün Ak Parti eliyle ülkemizdeki adalet anlayışı sadece iktidar mensuplarının faydalandığı ve kendilerine göre yorumlayıp, uyguladığı evrensellikten uzak bir kavrama dönüştü. Çünkü onlara göre adalet kendinden olanları kayırmak demek. Çünkü onlara göre adalet milletin cebinden alıp, kendi cebine indirmek demek.
Çünkü onlara göre, adalet 5-10-15 maaş almak demek. Çünkü onlara göre adalet çocukları lüks arabalarda pudralı turlar atarken bu memleketin diğer evlatlarının aç uyuması demek. Çünkü adaleti sadece bir süs, bir kılıf, bir silah olarak kullanıyorlar. Çünkü adaleti keyiflerine göre yön verebilecekleri bir oyuncak gibi görüyorlar. Çünkü adaletin dönüp dolaşıp bir gün en çok kendilerine lazım olacağını unutuyorlar. Ama biz, İYİ Parti olarak buradan söz veriyoruz. 14 Mayıs’tan sonra milletimizin sandıkta uğurlayacağı Recep Bey ve arkadaşlarına da adil davranacağımıza, söz veriyoruz. Bu memleketin, milyonlarca mazlumu gibi onlar için de adaleti sağlayacağımıza söz veriyoruz. Ve buna çok ihtiyaçları olacağını da gayet iyi biliyoruz.
“ADİL OLMAK, ADİL DAVRANMAK, ADİL KARARLAR ALIP ADALETLE YÖNETMEK YÜREK İSTER”
Adil olmak, adil davranmak, adil kararlar alıp adaletle yönetmek yürek ister. Bunu eşini, dostunu, akrabasını kayırmaya alışkın olanlar anlayamaz. Çünkü her bir vatandaşına eşit yaklaşmak her birine fırsat eşitliği sağlamak yürek ister. Yandaş musluklarını kesip gelir dağılımındaki adaletsizliği ortadan kaldırmak, yürek ister. Rant şebekelerini durdurup milletimizin eğitime, sağlığa ve uygun fiyatlı konutlara erişimini sağlamak yürek ister. Doymak bilmeyen dostların çıkarlarını değil; adil ve sosyal bir devlet anlayışını benimsemek yürek ister. Çalanlardan, soyanlardan, haramzadelerden sıyrılıp her bir vatandaşına alın teriyle çalışıp kazandığı emeğinin hakkını teslim etmek yürek ister. Hele ki bakıp beslediği, bu kadar çok suç ortağı olan bir iktidar için hukukun üstünlüğünü tesis edip yargı bağımsızlığını güçlendirmek ise sadece yürek değil aynı zamanda çelikten bir irade ister. İşte bu yüzden biz, Recep Bey’i ve arkadaşlarını elbette anlıyoruz. Çünkü onlarda ne öyle bir yüreğin ne öyle bir iradenin olmadığını gayet iyi biliyoruz.
“ARTIK YOKSULLUK YÖNETİLMEYECEK, YOKSULLUK BİTİRİLECEK”
Hiç merak etmeyin bizde Cumhuriyetimizden miras aldığımız mangal gibi bir yürek var. Bizde şanlı tarihimizden gördüğümüz sarsılmaz bir irade var. Bizde Atamızdan öğrendiğimiz koskoca bir vizyon var. Bizde milletimizin teveccühünden aldığımız devasa bir cesaret var. İşte o nedenle 14 Mayıs’tan sonra Ak Parti iktidarının süs olarak gördüğü adalet toplumsal sözleşmemizin ilk sözü inşa edeceğimiz Türkiye’nin de temeli olacak. Artık yoksulluk yönetilmeyecek. Yoksulluk bitirilecek. Türkiye karnı aç, mutsuz çocukların ülkesi değil 21’inci yüzyılın imkânlarıyla Cumhuriyetimizin sunduğu tüm fırsat eşitliklerine kavuşan huzurlu, mutlu ve umut dolu çocukların ülkesi olacak ve emin olun İYİ Parti iktidarında adil Türkiye tarih yazacak.
“ONLARLA AYNI DÜŞÜNMEDİĞİMİZ İÇİN SÜREKLİ MAĞDUR OLUYORLAR”
Bugün ülkemizde sevginin yerine nefret, saygının yerine öfke ekiliyor. Milli birliğimiz ve beraberliğimiz gün be gün zayıflatılıyor. İnsanlarımız gün be gün ayrıştırılıyor, kamplaştırılıyor. Tarihimizin, kültürümüzün ve kerim devlet anlayışımızın aksine saygının kalmadığı, empatinin olmadığı, makulün de kaybolduğu bir ülkede milletçe yaşam mücadelesi veriyoruz. Ak Parti iktidarının keyfine göre bir gün hain ilan ediliyoruz. Bir gün terörist ilan ediliyoruz. Bir gün, şükürsüz ilan ediliyoruz. Bir gün, nankör ilan ediliyoruz. Hatta gün geliyor bu ülkenin kadınları olarak ‘sürtük’ bile, ilan edilebiliyoruz. Peki sonra? Aslında sonrası yok. Milletçe haklı olmamıza rağmen tehdit edilen bizler oluyoruz, hakarete uğrayan bizler oluyoruz, iftira atılan bizler oluyoruz ama her seferinde mağdur olan enteresan bir biçimde Recep Bey ve arkadaşları oluyor. Sürekli bir incinmişlik, bir alınmışlık, sürekli bir rencide olmuşluk gerçekten ibretlik.
Onlarla aynı düşünmediğimiz için sürekli mağdur oluyorlar. Masallarını, oyunlarını, yalanlarını ortaya çıkardığımız için her seferinde mağdur oluyorlar, yazık. Rantlarının, talanlarının, harami düzenlerinin önünü kestiğimiz için fevkalade mağdur oluyorlar. Mesela gençler fikirlerini özgürce söylemek istiyor ama nedense bu durumdan tutuklanan gençler değil, hapse atılan çocuklar değil bu ağabeyler, bu arkadaşlar, Recep Bey ve şürekası mağdur oluyor. Kadınlar çektikleri eziyete karşı haklarını savunmak istiyor ama mağdur olanlar, hep bu kereste gibi adamlar oluyorlar. Esnaflar işlerini döndüremiyor, çiftçiler tarlalarını süremiyor ama nasıl oluyorsa saraylarında büyük bir lüks içinde yaşarken bile araba sayısını sayamazken bile yine mağdur olan bunlar oluyor.
“BİR KERE MAĞDUR OLAMADIM, KERESTE GİBİ ADAMLAR ‘MAĞDURUM’ DİYE GEZİYOR”
Asgari ücretliler geçinemiyor ama onlar 5 maaş 10 maaş almalarına rağmen mağdur oluyorlar. Öğretmenler atanamıyor, emekliler üç kuruş maaşa mahkum ediliyor ama her kadroya çöküp her ihaleyi kapanlar her daim mağdur oluyor zırıl zırıl ağlıyorlar. Böyle bir insan tipini de hayretler içinde karşılamalıyım. Mesela ormanlarımız yanıyor işlerini yapıp yangını söndüremiyorlar ama bu durumda bile mağdur olan yine onlar. Deprem oluyor, yetişemiyorlar. Depremzedelerimiz enkazın içinde hayat mücadelesi veriyor ama mağdur olup defter tutanlar yine onlar oluyor. Hatta kurşun bize atılıyor mağdur olan yine onlar oluyor. Güler misin ağlar mısın? Ben bir kadınım, bir türlü mağdur olamadınız hayatınız boyunca bende sizden gördüm bende mağdur olamıyorum. Bir kerecik de biz mağdur olalım. Küfredilen benim, iftiraya uğrayan benim, namusa, şerefine laf edilen benim bir kere ağlayamadım. Sizin yüzünüzden bir kere mağdur olamadım, kereste gibi adamlar ‘mağdurum’ diye geziyor. Şu mağdur olmayı öğretin bana da.
“‘BECEREMİYORUZ’ DİYEMİYORLAR, ÇIKIP, HAKARET EDİYORLAR. TEHDİT EDİYORLAR. SOPA GÖSTERİYORLAR”
Biz, 21 yıldır bu beceriksiz kadroların, şımarık iktidarının bitmek bilmeyen, mağduriyet senfonisini dinliyoruz. ‘Yapamıyoruz’ diyemiyorlar, ‘Yönetemiyoruz’ diyemiyorlar, ‘Beceremiyoruz’ diyemiyorlar, çıkıp, hakaret ediyorlar. Tehdit ediyorlar. Sopa gösteriyorlar. Sonra bir de üstüne, utanmadan çıkıp ‘yakışıksız’ ifadelere maruz kaldıkları gerekçesiyle yine mağdur oluyorlar. Türkiye böyle bir ciddiyetsizliği, böyle bir utanmazlığı, böyle bir saygısızlığı, hak etmiyor. İşte bu yüzden İYİ Parti olarak milletimizin özünde var olan değerleri yeniden yaşatmanın sözünü veriyoruz. Eşitlenen fırsatlarla sağlayacağımız bir toplumsal kalkınmanın yanında saygının ve saygınlığın da yeniden tesisini vadediyoruz. Ancak biz saygıyı onlar gibi sadece tek bir kişinin iki dudağından çıkacak sözlere değil 85 milyonun her bir ferdinin iki dudağından çıkacak sözlere duyacağımızın sözünü veriyoruz. Hiç merak etmeyin 200 yıllık demokrasi kültürümüzden aldığımız gücümüzle farklı düşüncelere, fikirlere ve görüşlere saygılı bir Türkiye’de milletimizi bir bayram sofrasında buluşturacağız.
“AK PARTİ’NİN AYAKLAR ALTINA ALDIĞI, ‘SAYGI’ KAVRAMI TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN İKİNCİ SÖZÜ”
14 Mayıs’tan sonra Ak Parti’nin ayaklar altına aldığı, ‘saygı’ kavramı toplumsal sözleşmemizin ikinci sözü, Türkiye’yi o bayram sofrasında buluşturan harç olacak. Gençler ve kadınlar başta olmak üzere tüm vatandaşlarımızın eğlenme, rahat bir nefes alma dilediğince gülme mutlu bir yaşam sürme hakkı güvence altında olacak. Güldüğü zaman bir kadın ya da bir genç edepsiz oluyorsunuz. Güldüğünüz zaman başka şeylerde oluyorsunuz, ‘sürtük’ oluyorsunuz. Kahrolsun hepsi. İYİ Parti iktidarında kadın haklarına, çocuk haklarına, doğmamış çocukların haklarına, hayvan haklarına, çevre haklarına, siyasi ve yaşam tarzı tercihlerine ez cümle her bir vatandaşımızın nüfus cüzdanına saygı duyan bir Türkiye tarih yazacak.
Cumhuriyetimizin ilmek ilmek dokuduğu o büyük vizyonun bugün maalesef fevkalade uzağındayız. Bırakın Atamızın muasır medeniyet hedefinin ötesine geçmeyi artık neredeyse muasır medeniyetten kopmak üzereyiz. 100 yıl önce İzmir İktisat Kongresi’nden çıkan ‘Her Türk, her yerde hayatını kazanabilecek şekilde yetişir fakat her şeyden evvel, memleketi için çalışır’ kararındaki gururun yerini ne yazık ki bugün, ‘Türkiye bir doktor kaybetti, Almanya bir garson kazandı’ gerçeğinin utancı aldı. Ak Parti iktidarının artık son günlerini yaşadığımız 21 yıllık iktidarında niteliksiz bir eğitime, niteliksiz bir öğretime, niteliksiz bir sağlığa, niteliksiz bir hayata mahkum edildik.
“DEVAMLI OLARAK ‘HASTANE AÇTIK’ DİYE ANLATTIKÇA ANLATIR AMA AÇTIĞI HASTANENİN İÇİNDE DOKTOR YOK”
Mesela biliyorsunuz Recep Bey sürekli ‘Üniversite açtık’ diye övünür ama açtığı üniversitenin içinde asistanlar haricinde hoca yok. Mesela zaman zaman ‘Bizim zamanımızda sadece teksir kağıdı vardı’ diye söylenir. Ama bugün sözüm ona kuşe kağıtla okuyan çocuklarımızın öğretmeni yok. Mesela, devamlı olarak ‘Hastane açtık’ diye anlattıkça anlatır ama açtığı hastanenin içinde doktor yok. Mesela her fırsatta 21’inci yüzyılda marifetmiş gibi hala ‘Yol yaptık, köprü yaptık diye böbürlenir ama bugün gençlerimizin o yoldan, o köprüden geçmek için geçtim araba almayı, mazot almaya bile parası yok. Yani Ak Parti iktidarı için her şey sayıdan, her şey gösterişten ibaret. Nitelik ise umurlarında bile değil. Çünkü, bu arkadaşların iktidarı niteliğin, liyakatin, ehliyetin değil; aynı kendileri gibi su katılmamış bir vasatlığın iktidarı. Bu kadar açık.
Bu durumu; eğitim politikalarımızdaki vasatlıktan da anlıyoruz. Eğer bugün gençler yurt dışında yaşamanın yollarını arıyorsa, eğer bugün kadınlar kendilerini güvende hissetmiyorsa, eğer bugün çocuklar, derin bir yoksulluk ile karşı karşıya kalıyorsa sebebi Ak Parti’nin eğitim politikalarının vasatlığıdır. Ak Parti’nin devri iktidarında günü kurtarmaya yönelik sözde çözümlerin ülkemizin gerçekleri ile örtüşmeyen ciddiyetsiz adımların, vizyonsuz bir bakış açısının, eğitim politikalarımızda açtığı yaraya yıllardır hep birlikte şahit olduk. Olmaya da maalesef devam ediyoruz.
“GEÇEN 21 YILDA 8 DEFA MİLLİ EĞİTİM BAKANI 15 KERE DE EĞİTİM SİSTEMİ DEĞİŞTİ”
Geçen 21 yılda 8 defa Milli Eğitim Bakanı 15 kere de eğitim sistemi değişti. Ve maalesef böylesine büyük bir beceriksizlik ve istikrarsızlığın sonuçlarını bugün hep birlikte yaşıyoruz. İktidarın yanlış, sorumsuz ve liyakatsiz yönetim anlayışı yüzünden bugün ülkemizde özellikle çocuklarımız arasındaki fırsat eşitsizliği maalesef kronik bir hâle geldi. İşte o nedenle biz İYİ Parti olarak Türkiye’nin dört bir yanını saran bu vasatlığın önüne geçip ülkemize ve çocuklarımıza reva görülen bu eğri düzene ‘dur’ diyeceğiz. 21’inci yüzyılın gereksinimlerine ve zamanın ruhuna uygun olarak bugün sadece bazı çocukların bazı gençlerin sahip olduğu fırsatlara tüm çocuklarımızın tüm gençlerimizin sahip olduğu bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.
“AK PARTİ’NİN GÖRMEZDEN GELDİĞİ ‘NİTELİK’ KAVRAMI, TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN ÜÇÜNCÜ SÖZÜ”
Hiç merak etmeyin 14 Mayıs’tan sonra Ak Parti’nin görmezden geldiği ‘nitelik’ kavramı, toplumsal sözleşmemizin üçüncü sözü, Türkiye’nin de itici gücü olacak. Atatürk’ümüzün, ‘Yüksel Türk, senin için yüksekliğin hududu yoktur. İşte parola budur’ sözü yine ve yeniden gerçek olacak ve İYİ Parti iktidarında dünyanın her yerinde çalışabilecek, mesleğini dünya kalitesinde yapabilecek insanlar yetiştiren nitelikli Türkiye tarih yazacak. 21 yıldır ‘Güçlü Türkiye’ ile başlayan nice cümleler, nice sözler duyduk. Nice vaatler, nice sözde hedefler işittik. Nice yalanlar, nice masallar dinledik. Ancak tüm bunların sonunda sadece Türkiye’yi yönetenlerin ve etrafında kümelenen dar bir zümrenin güçlendiğini gördük. Türkiye’nin ise her geçen gün gücünden güç kaybetmesine şahit olduk. Recep Bey, ‘şahlanıyoruz’ dedikçe Türkiye dibe battı. ‘Uçuyoruz’ dedikçe Türkiye uçurumun kenarına geldi. ‘Büyüyoruz’ dedikçe krizler yumağı daha da derinleşti.
“BU ARKADAŞLAR 21 YIL BOYUNCA YAPAMADIKLARINI BU SENE Mİ YAPACAKLAR?”
Şimdi bu arkadaşlar 21 yıl boyunca yapamadıklarını bu sene mi yapacaklar? 21 yıldır beceremediklerini bundan sonra mı becerecekler? 21 yıldır tutamadıkları sözleri bu seçimden sonra mı tutacaklar? 21 yıldır dünyanın ilk 10 ekonomisi içerisine sokamadıkları Türkiye’yi hatta aksine geriye düşürdükleri Türkiye’yi şimdi mi yükseltecekler? Yapamazlar, beceremezler. Çünkü niyetleri farklı. Çünkü çıkarları farklı. Çünkü öncelikleri farklı. İşte bu yüzden biz, İYİ Parti olarak Türkiye’yi, milletimizden aldığımız destekle güçlendirmeye talibiz. Üstelik bunu 2 ayda bir atılan, ‘şahlanış’ tiratlarıyla değil hak ettiğimiz gibi dünyada sözü geçen büyük bir ekonomik güç haline gelerek sağlayacağız. Yani, Türkiye’nin gerçek potansiyelini açığa çıkartarak sağlayacağız. Altyapıya, teknolojiye ve yeniliğe yatırım yaparak ekonomik büyümeyi ve istihdamı destekleyeceğiz. Ayrıca Türkiye'nin uluslararası nüfuzunu artırmak ve dünyadaki komşularımız ve ortaklarımızla ilişkilerimizi geliştirmek için etkin ve etkili bir dış politika izleyeceğiz. Yani bizde şahsım diplomasisi olmayacak. Anlı, şanlı Türk diplomasisi olacak. Yani dış politikada ‘Arkadaşım Macron, dostum Trump, kankam Putin’ dönemi bitecek. Tüm kurumsallığıyla, Türk Hariciyesi geri gelecek.
“KRİZLERİN NORMALLEŞTİĞİ, İSTİKRARIN DA MUMLA ARANDIĞI BİR ORTAMDA TÜRKİYE GÜÇLENEMEZ”
Dünyanın en bereketli topraklarında yaşıyoruz. Avrupa’nın en büyük tarım alanlarına sahibiz. Avrupa’nın en büyük turizm potansiyeline sahibiz. Dünya ticaret yollarının tam merkezindeyiz. Avrupa’nın en genç ülkesiyiz. Ama bu zenginliği doyasıya yaşamamız gerekirken biz maalesef, işsizliği konuşuyoruz. Kapanan dükkanları, küçülen ekonomiyi konuşuyoruz. Borç batağına düşmüş emeklileri, açlıkla sınanan asgari ücretlileri konuşuyoruz. Yurtdışına kaçma hayali kuran gençlerimizi, öldürülen kadınları konuşuyoruz. Krizlerin normalleştiği, istikrarın da mumla arandığı bir ortamda Türkiye güçlenemez. İşte o nedenle biz İYİ Parti iktidarında güçlü bir Türkiye için öncelikle kendi kendine yeten bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. Bunları gerçekleştirmek Recep Bey için imkansız olabilir ama İYİ Parti için çok kolay. Çünkü onların hayallerinin bittiği yerde İYİ Parti’nin gerçekleri başlar. Onların vizyonunun bittiği yerde, İYİ Parti’nin çözümleri, projeleri başlar. Onların vakitlerinin dolduğu yerde, İYİ Parti’nin devri iktidarı başlar.
“AK PARTİ’NİN ÜLKEMİZDEN ÇALDIĞI GÜÇ, TOPLUMSAL SÖZLEŞMEMİZİN, DÖRDÜNCÜ SÖZÜ, TÜRKİYE’NİN DE MUTLAK GELECEĞİ OLACAK”
Hiç merak etmeyin 14 Mayıs’tan sonra Ak Parti’nin ülkemizden çaldığı güç, toplumsal sözleşmemizin, dördüncü sözü, Türkiye’nin de mutlak geleceği olacak. Çünkü bizim yolumuz kalkınma yolu olacak. Üstelik bu yolun yokuşu, virajı olmayacak. Bu yol, dosdoğru bolluğa, berekete, zenginliğe gidecek. Bu yolun sonu; dürüstlüğe çıkacak, liyakate çıkacak, hukuka çıkacak, adalete çıkacak, demokrasiye çıkacak. Ez cümle; bu yolun sonunda Avrupa’nın, göçmen hendeği olmayan tefeci lobileri tarafından yağmalanmayan itibarlı bir Türkiye olacak. Ekonomik coğrafyasını değerlendirerek dünyaya ilham olan istikrarsızlığın merkezi değil, istikrarın sembolü olan pırıl pırıl bir Türkiye olacak. Ve hiç şüpheniz olmasın İYİ Parti iktidarında potansiyelini gerçekleştirip, yepyeni bir başarı hikayesi yazan güçlü mü güçlü bir Türkiye tarih yazacak.”