Kaos GL Derneği, LGBTİ+'ların İnsan Hakları 2021 Raporu'nu yayınladı. Rapora göre; 2021'de 8 nefret cinayeti işlendi ve 45 kişinin ifade özgürlüğü hakkı ihlal edildi. İfade özgürlüğü ihlali, ihlallerin yüzde 29,4'ünü oluşturdu.
Kaos GL Derneği, LGBTİ+'ların İnsan Hakları 2021 Raporu'nu "Her Şeye Rağmen" başlığıyla bugün yayınladı. Raporda, LGBTİ+'lara karşı yapılan insan hakları ihlallerine yer verildi. Buna göre; 8 kişinin yaşam hakkı, 45 kişinin ifade özgürlüğü hakkı ihlal edildi.
İhlallerin yüzde 29,4'ünü ifade özgürlüğü hakkı oluşturdu. İfade özgürlüğü hakkını, yüzde 11,8 ile kişisel bütünlük ihlali, yüzde 9,2 ile özgürlük ve güvenlik hakkı ihlali, yüzde 7,2 ile işkence ve kötü muamele izledi. Ardından, yüzde 5,2 ile çalışma hakkı ve yaşam hakkı ihlalleri sıralandı.
En az 7 olayda 12 kişi, işkence ve kötü muameleye maruz kaldı. Onur Yürüyüşü, İstanbul Sözleşmesi protestoları, Boğaziçi Üniversitesi eylemleri sırasında 14 ayrı vaka dosyası oluşturuldu. LGBTİ+'lar, ev hapsi, uzun sürelerle gerekçesiz ve yasadışı gözaltı işlemine maruz kaldı.
Raporda, Boğaziçi Üniversitesi eylemleri sırasında İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun sosyal medyadan yaptığı, "Boğaziçi Üniversitesi'nde Kabe-i Muazzama'ya yapılan saygısızlığı gerçekleştiren 4 LGBT sapkını gözaltına alındı" paylaşımına da yer verildi. Devlet yetkililerinin açıklamalarına ilişkin, "Devletin daha alt kademelerinde mart ayına damgasını vuran fobik söylemler, devletin üst düzey görevlileri tarafından üretilen nefret söyleminin aynı zamanda yaygınlaştığını da gösterdi" değerlendirmesinde bulunuldu.
"ÖNCEKİ YILLARA KIYASLA GERİYE GİDİŞİ İŞARET ETMİŞTİR"
Raporun sonuç bölümünde şu değerlendirmeler yapıldı:
“Önceki yıllarla karşılaştırıldığında 2021 yılının verileri, LGBTİ+’ların gerek tek tek vakalar gerekse de mevzuat ve politika oluşturma bağlamında açık ve yoğun bir geriye gidişi işaret etmiştir. Raporda ortaya konulan tablo gerek ülke ölçeğinde gerekse de küresel ölçekte izleme yapan kurumların bulgularıyla paraleldir. Bu durum, Türkiye’nin içinde olduğu insan hakları krizinin LGBTİ+’lar açısından derinleşerek hissedildiğini göstermektedir.
Devletin bütün kişi ve kurumlarıyla LGBTİ+’ları hedef tahtasına oturtarak herhangi bir hak başlığında LGBTİ+’lara erişim olanağı sağlamaması, var olan olanakları ortadan kaldırmaya çabalaması ve bundan ayrı olarak doğrudan LGBTİ+ varoluşunu hedefleyen eylem ve söylemler, bahsedilen büyük gerilemenin en önemli işaretlerinden olmuştur.
"İFADE ÖZGÜRLÜĞÜNÜ KULLANMA KONUSUNDA ISRARCILAR"
Ayrı erkler olduğu anayasada belirtilmesine rağmen görevlendirme, atama ve terfilerde Hakimler ve Savcılar Kurulu dolayısıyla Cumhurbaşkanlığı’na bağlı veya onun etkisi altındaki yargı sistemi, LGBTİ+’ların adalete erişimi zaten sınırlı bir imkan iken ortaya çıkan durumda tümü ile bir imkan olmaktan çıkmıştır. Öte yandan güvenceleri bir ölçüde daha fazla olmasına rağmen Anayasa Mahkemesi’nin de gerek bireysel başvuru gerekse de soyut/somut norm denetimi yoluyla önüne gelen başvurularda LGBTİ+’lar açısından hak alanını ve kazanımları güvence altına alan bir içtihat oluşturamadığı görülmektedir.
Bu topyekûn saldırıya rağmen LGBTİ+’ların, insan hakları alanında en dinamik kesimi oluşturduğu, bütün baskılara rağmen özellikle ifade özgürlüğünü kullanma konusunda ısrarcı olduğu da görülmektedir."