Diyarbakır, Van ve Mardin'de HDP'li belediyelere kayyım atanmasının siyasi değil, hukuki bir karar olduğunu savunan AKP'lilerin tezi, Diyarbakır Valiliği'nin 1 Nisan tarihli yazısıyla çöktü. Kayyım hazırlığının, daha seçimler sonuçlanmadan, 31 Mart'tan bir gün sonra 1 Nisan'dan itibaren yapılmaya başlandığı ortaya çıktı.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'nun 19 Ağustos tarihli kararıyla, Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Adnan Selçuk Mızraklı, Mardin Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Ahmet Türk ve Van Büyükşehir Belediyesi Eş Başkanı Bedia Özgökçe Ertan, görevden alındı. Bölgede bir anda tansiyonu artıran gelişme ile ilgili olarak AKP sözcüleri, kararın siyasi değil, hukuki olduğunu savundu. Ancak, Diyarbakır Valiliği'nin, İçişleri Bakanlığı Mahalli İdareler Genel Müdürlüğü'ne gönderdiği bir yazı, kayyım atanması hazırlığının 31 Mart seçimlerinin sonuçlarının ne resmi ne de gayri resmi olarak sonuçlarının belli olmadığı, dolayısıyla Mızraklı'nın henüz başkan olmadığı 1 Nisan günü başladığını ortaya çıkardı.
Cumhuriyet'ten Mahmut Oral'ın haberine göre, İçişleri Bakanlığı İller İdaresi Genel Müdürü Ali Çelik tarafından, Diyarbakır Valiliği'nin 1 Nisan ve 7 Ağustos tarihli 2 ayrı yazısına atıfta bulunulan yazıda, Mızraklı hakkındaki soruşturma ve kovuşturmalara yer verildi. Ayrıca Mızraklı yönetiminin, kayyım döneminde belediyeyle iş yapan müteahhitleri tehdit ettiği ve haraç aldığı öne sürüldü. Mızraklı'nın yerine kayyım atanması talep edilen yazının, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu'ya gönderildiği ve Soylu tarafından"olur" denilerek, onaylandığı ve imzalandığı belirlendi.
MIZRAKLI: SEÇMEN İRADESİNE SAYGILI OLMAK ZORUNDALAR
Yazının ortaya çıkmasıyla, hem HDP'de hem de görevden alınan HDP'li eşbaşkanlar çevresinde hukuki bir çalışma başlatıldı. Yazıya tepki gösteren Diyarbakır Barosu eski başkanlarından Mehmet Emin Aktar,"Tam bir utanmazlık hali. Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığına kayyum tayin edilme hazırlığı 31 Mart seçim sonuçları kesinleşmeden başlatılmış.Görevden uzaklaştırma kararı Diyarbakır Valiliğinin 1 Nisan 2019 tarihli yazısına dayandırılmıştır. Pardon milli irade mi dediniz" dedi.
Mızraklı ise yazıyla ilgili olarak "Zaten bize gönderilen tebligata baktığın zaman 1 Nisan günü gibi bir tarih görüyorsunuz. Yani İçişleri Bakanlığı yazısında bu hazırlığın 1 Nisan'da yapılığını gösteriyordu. Diğer yandan zaten o dönemde Cumhurbaşkanının yaptığı açıklamalara baktığınız zaman açık bir şekilde tehdit vardı. İçişleri Bakanının sözlerinde açık tehdit vardı. Seçmen iradesi her türlü siyasal irade anlamında her türlü durumun üzerinde olan bir mevzidir. O tarif edilmiş olan suçlamalar da siyaseten suçlamalardır. Hukukun nasıl geçmişte bir takım şeylere alet edildiğini çok net gördük. Orada terör örgütü kurma ve yönetme diyorlar. Selçuk Mızraklı elindeki neşterle sağlık taşımaya iyilik taşımaya çalışırken, hangi silah, neşteriyle mi silahlı terör örgütü kurmuş adama sorarlar. Dolayısıyla bunlar hukuki değil bunlar siyasal değerlendirmelerdir. Halk iradesine herkes saygılı olmak zorundadır. Ortaya çıkan seçmen iradesine saygılı olmak zorundadırlar. YSK gibi bir yüksek mahkeme, eğer hukuk diyorlarsa bizlerin seçime girme yeterliliğimizin olduğunu tescilleyerek biz seçime girdik. Dolayısıyla onun dışındaki bütün her türden karar, siyasaldır hukuksal değildir" dedi.