Anayasa Profesörü ve CHP İstanbul Milletvekili İbrahim Kaboğlu, TBMM Genel Kurulu gündemindeki Yassıada yargılamalarının hukuki dayanağının kaldırılması teklifi, İçişleri Komisyonu’na gelecek olan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması uygulamasını içeren kanun teklifi ve iki gündür devam eden baro başkanlarına yönelik engellemeler hakkında değerlendirme yaptı.
“12 Mart ve 12 Eylül de kapsama alınmalı”
Kaboğlu, TBMM Başkanı Mustafa Şentop'un hazırladığı Yassıada teklifinin bütün partilerin imzası yerine iktidar gruplarının imzası ile verilmesini eleştirdi. Kaboğlu, “Bu metin içerik açısından hukuki sorunlar içermektedir. Fakat ana sorun, 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül üzerinden bu kadar yıl geçmişken, üçünü de kapsamına alan bir düzenleme olmalıydı. Fakat AKP, bunların ayrıca düzenlenmesi gerektiğini, farklı olduğunu belirterek bir tür vaatte bulundu. Dileriz ki, bu sözlerinde dururlar ve önümüzdeki haftalarda veya aylarda 12 Mart ve 12 Eylül’e ilişkin benzer bir düzenleme yapabiliriz” dedi.
“Anayasa’ya aykırı olduğunu AKP de kabul etmişti”
Anayasa Mahkemesi'nin iptal etmesine rağmen AKP’nin, güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması uygulamasının yeniden hayata geçirilmesi için kanun teklifi sunmasına ilişkin Kaboğlu, altı ay önce TBMM Genel Kurulu’nda ilgili maddelerin geri çekildiğini anımsattı. Kaboğlu, şunları söyledi:
“Torba kanunun içine sokuşturulan güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması ile ilgili maddeler; Anayasa Mahkemesi kararı, Anayasa’ya aykırılık, kişi haklarını ihlal etmesi vb. hususları dile getirerek, yoğun muhalefet etmemiz ve sabaha kadar direnmemiz sonucu geri çekilmişti. AKP de Anayasa’ya aykırı olduğunu kabul etmiş oldu. Gelin görün tam altı ay geçti, o zaman Plan ve Bütçe Komisyonu’nda görüşülen bu metin bu kez İçişleri Komisyonu’na getirildi. Anayasa Komisyonu’na bile getirilmedi. Çünkü biz ‘düzenleme yapılacaksa Anayasa Komisyonu’na getirilmelidir’ dedik. Çünkü Anayasa Mahkemesi’nin kararları ortadadır.”
İçişleri Komisyonu’nda muhalefet hakkını kullanacaklarını belirten Kaboğlu, “Neden Anayasa’ya aykırı olduğunu, liyakat yerine yandaş kişilerin kamu görevine girmesinin yolunun bu şekilde açılmak istendiğini ve bunun sakıncalarını anlatarak geri çektireceğiz ya da bu teklifin içeriğinin düzeltilmesi konusunda kararlı şekilde devam edeceğiz” dedi.
“Anayasa’ya sadakat andını hatırlasınlar”
Kaboğlu, barolarla ilgili düzenleme ve karşı çıkan baro başkanlarına iki gündür devam eden engelleme hakkında şöyle konuştu:
“Herkesin dilinde, pelesenk haline gelmiş olan çoklu baro... Bilinmesi gereken şudur: Anayasa’ya göre çoklu baro mümkün değildir. Madde 135’e göre; baroları, kamu kurum niteliğindeki meslek kuruluşlarını, kamu tüzel kişisi olarak nitelendirdiği sürece çoklu baro olamaz. Neye benzer? TBMM bir tanedir, kamu tüzel kişiliğine sahiptir. Dolayısıyla TBMM yanında ikinci bir Meclis açamazsınız. Çünkü kamu tüzel kişiliğine sahip bir kamu kurumudur. Bunun çok iyi bilinmesi gerekir. Siyaseten bir şeyi istemek başkadır. Hukuken mümkün olup olmadığını tartışmak ayrı bir şey. Buradan bazı vekillerin ‘çoklu baro istiyoruz’ açıklamaları karşısında, göreve başlarken, Anayasa’ya sadakat andı içmiş olduklarını hatırlatmak istiyorum. Anayasa’ya sadakat andı, namus ve şeref sözü. Yani haysiyeti üzerinden yemin etmiş bulunuyor. Bunu hatırlatmak gerekir.”
"Türkiye, işsizlik ve sağlık sorunlarıyla boğuşurken; baroların bu şekilde gündeme getirilmesi, Türkiye’nin barış içinde geleceği ve Anayasal düzen açısından son derece kaygı vericidir. Zira Diyanet İşleri Başkanı’nın, üç ay kadar önce, Anayasa dışı konuşma yapmasıyla Ankara Barosu’na gösterdiği tepki sonucu düğmeye basıldı. ‘Barolara çeki düzen verelim’ yaklaşımıyla, bir kişinin verdiği emirle; Meclis, Saray’ın paryası haline getirilmek isteniyor. Buna hayır.”
“Baro başkanlarına müdahale, kanunsuz emirdir”
Baro başkanlarının engellenmesine ilişkin Kaboğlu, şu ifadeleri kullandı:
“Baro başkanlarının Ankara’ya gelişi klasik bir Anayasal hak kullanması değildir. Onlar seyahat veya gösteri ve yürüyüş özgürlüğünü kullanmaları anlamına gelmiyor. Onlar madde 135’in kendilerine yüklemiş olduğu sorumluluk ve yükümlülüğün gereğini yerine getirmek için geliyorlar. Bu sıradan bir yurttaş gösterisiymiş ve bunun engellenmiş olduğu biçiminde bir algı değil. Bu kişiler, Anayasa’nın kendilerine vermiş olduğu görev, yetki ve sorumluluğun uzantısı olarak Anayasa’ya aykırı düzenlemeye ‘hayır’ demek için Ankara’ya kadar geldiler. Bu nedenle onlara müdahele, hele hele baro başkanlarına sav, savunma ve hüküm üçlüsünün savunma ayağını temsil eden bu kamu kurumu başkanlarına bu müdahalenin yapılmış olması, Anayasa madde 137 gereği 'kanunsuz emir' kısmına girer. Öyle zannediyorum ki baro başkanları yapılan müdahale, kullanılan kaba güç ve gözaltı gibi hususlara karşı başvuruda bulunacaklardır, bulunmak gerekir. Çünkü biz Türkiye’de hukuk devletini inşa etmek istediğimize göre Anayasa’nın koyduğu kurallara herkesin uymasını talep etme hakkımız vardır."
(Anka)