İŞTE YALOVA MİLLETVEKİLİ MUHARREM İNCE’NİN 8 MART DÜNYA KADINLAR GÜNÜ DOLAYISIYLA YAYINLADIĞI O MESAJ:

"Türkiye 16 Nisan’da yapacağı oylamayla ya demokrasiyle, onun, hukukun üstünlüğü, insan hakları, adalet, özgürlük, birlik, dayanışma gibi temel kavramlarıyla kurmaya çalıştığı toplumsal düzenle devam edecek ya da bunların olmadığı hukukun, temel hakların, adaletin, özgürlüğün, birlik ve bütünlüğümüzün tek bir kişinin iradesine bağlı olduğu bir düzende yaşamayı seçecektir.
Bugün 8 Mart ve Dünya Kadınlar Günü’nü kutluyoruz. 
Bu kutlamalar için 8 Mart tarihi durup dururken seçilmemiştir. 
Arkasında bir tarih, bir mücadele var. 
Hak ve özgürlükler için haykırış var. 
Kendini feda etme var. 
8 Mart belki bugün bu tarihi bağından koparılmış biçimde kutlanıyor. Ama Türkiye’nin içinde bulunduğu durum açısından ben bu tarihi arka planı hatırlatmak istiyorum.
Anayasa olarak önümüze getirilen evet ya da hayır diyerek tercihte bulunmamız istenen bu metin, temel hakların en önemli güvencesi olan Kuvvetler Ayrılığı İlkesini ortadan kaldırmakta. 
Yürütme ve yargı tümüyle yasama ise en önemli yönleriyle (Cumhurbaşkanının aynı zamanda parti başkanı sıfatı taşıması nedeniyle) artık meşruiyetini seçime katılan ve geçerli oy kullananların %50+1 oy alan, adına halkımız bu unvanı seviyor diye Cumhurbaşkanı denilen gerçekte Başkan olan kişiden, onun temsil gücünden alacaktır.
Bugün hayatın her alanında yer alan kadınlar kendilerine sormalılar:
Bu düzeni isteyenler kimlerdir? 
Kimin için, kimler için bu düzen kurulmak isteniyor?
Bu düzeni canla başla isteyenler arasında kadın, erkekle eşit haklara sahip olamaz diyenler var mı?
Kadın hamileyse sokağa çıkamaz diyenler var mı?
Kadına şiddeti savunanlar var mı?
Sor kendine, bu insanlar neden 16 Nisan’da oylanacak sözde anayasa önerisine sahip çıkıyorlar?
Kadın, erkek bu ülkenin insanlarının Cumhuriyete borcu var. 
Cumhuriyeti kuran, onun demokrasiyle buluşturanlara borcumuz var. 
Kurtuluş Savaşında bu ülkeyi kurtarmak ve kurmak için şehit olanlara borcumuz var.
Önce bunu unutmayacağız!
Sonra da onların bize görev olarak verdiği ileri uygarlık seviyesine ulaşmak ve onu aşmak gibi hedefimiz olduğunu!
Bu anayasa değişikliği Türkiye’nin o büyük demokratikleşme davasına son verecek hükümler içermektedir.
Kadın, erkek, genç yaşlı, herkese çağrımdır: 
Duygularımızla değil aklımızla karar verelim! 
Her yurttaşımıza bu tehlike karşısında büyük görevler, sorumluluklar düşüyor. Ama kadınlarımıza düşen görevin biraz daha fazla olduğunu düşünüyorum. 
8 Mart ruhuna bu ülkenin ihtiyacı var.
Bu büyük tehlikeye 16 Nisan’da birlikte geçit vermeyeceğiz. 
Yaşasın 8 Mart!
Yaşasın özgürlük mücadelemiz!"