İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Beşiktaş Yıldız Parkı içindeki Malta Köşkü’nde basın mensuplarıyla bir araya geldi. İmamoğlu, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı. Gazetecilerin İmamoğlu’na sorduğu sorular ve İBB Başkanı’nın basın mensuplarına verdiği yanıtlar şöyle oldu:
İHTİYAÇ FAZLASI ARAÇLAR…
İhtiyaç fazlası araçların Yenikapı’da sergilenmeye başlanmasının ardından İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, Pazar günü açıklama yapacağını belirtmişti. Bu yanıta nasıl bir cevap vereceksiniz?
Yenikapı’da araçları biriktirerek hem israfın ne denli İstanbul’un bir sorunu haline geldiğini göstermek hem de ilgili firmaya araçlarını teslim etmekle ilgili yürüttüğümüz bu çaba, aslında devletin tüm yetkili kurumlarının, kişilerinin oturup düşünmesi gereken, kafasını iki elinin arasına alıp, ‘Ya biz memleketin parasını nasıl koruruz’ diye düşünmesi gereken bir konu. Hele hele devletin en yetkili ağızlarının, polemik dolu cümlelerle gündemi karıştırması çok yanlış. Bizim gibi seçilmiş insanlar, topluma hesap zorunda olan bizler, toplumun her kuruşunu mutlaka itinayla harcamalı, memleketimizin kaynaklarını en doğru yere yönlendirmeli. Bir yanlış varsa da ‘Dur’ demeliyiz. Oraya konulan fazlalık araçların, ‘Bu yanlışı mutlaka gidereceğiz’ diye verdiğimiz mesajlardan sonra, 6 Mayıs-23 Haziran arası iade edilmek zorunda kalınan araçlara bütüncül baktığınızda, bunların hepsi kayıtlı bizde, yaklaşık bin 300 araçtan bahsediyoruz. Yıllık 50 milyon TL’lik bir tasarruftan bahsediyoruz. Bunu, 5 yıllık görev süresiyle çarptığınızda, 250 milyon TL’lik bir para yapıyor. Böyle bir israfı ortaya çıkarmamızı manipüle etmeye çalışan, polemik üretmeye çalışan akla ben şaşıyorum. Ne yapmak istediğini anlamaya çalışıyordum; ama artık anlamaya çalışmayı epeydir de bıraktım.
“POLEMİKLER SİNEK VIZILTISI”
Kayyım meselesini ortaya getirmek vesaire… Pazar günü şunu diyecekmiş, bunu diyecekmiş… Bunları tümü, bir polemik. Ben, Pazar günü kimin ne diyeceğini umursamıyorum. Ben, Pazar günü, İstanbullulara, 5,5 milyon metrekarelik bir ormanı, yeşil alanı nasıl açacağımın çalışmasını yapmak üzere çalışma ve gezi yapacağım o saatte. Onun için hiç umursamıyorum. Benim işim, İstanbulluya hizmet. Gezimi de paylaşacağım. Bakalım insanlar, o polemiği mi merak edecek, benim gezdiğim ormanı mı merak edecek? Ben, insanların gerçeklerle ilgilendiğini biliyorum, görüyorum, hissediyorum. Bu akıl tutulmasıdır. Aslında, ‘Nerede yanlış yaptık’ demeleri lazım. Zaten bunu diyenler de var aslında iktidar partisinin içinde olup, ‘Evet, israf bizim için çok önemli bir sorundu. Ne yazık ki çok israf ettik’ diyenler de var. Bu bahsettiğim konu, siz değerli basın mensuplarını da ilgilendiriyor. Sizin ailelerinizi de ilgilendiriyor. 16 milyon insanın her kişisini tek tek ilgilendiriyor. Bizim derdimiz, bu ülkenin kaynaklarını doğru harcamak. Hazır kaynaklar üreten bir toplum değiliz. Dişiyle, tırnağıyla, borçlanarak yaşayan, kaynağı olmayan bir ülkeyiz. Böyle bir ülkede tasarruf, kamu yönetiminin vazgeçilmez birinci şartı olmalıdır. İsraf, haramdır arkadaşlar. Biz, israfı engelleme konusunda kararlı olacağız. Kampanya döneminde 3 kelime söylemiştim: İsrafı engelleyeceğiz. Tasarruf, bizim ekonomi yönetimimizde karakterimiz olacak. Seferberlik, bu dönemin ruhu açısından, çalışma anlayışımız açısından karakterimizi temsil edecek. Bu kadar basit. Kimin ne söylediği, bizimle bir iktidar yarışına girmesi ya da koltuğa meraklı olması, polemik üretmesi hiç umurumda değil. Sinek vızıltısı.
“FAZLALIK DEDİĞİMİZ ŞEY; İSRAF”
Biz orada yarın kaç tane araç göreceğiz?
Sayı, insanların merakı tabii ben anlıyorum. Benim baktığım pencere şu: Orada sayıdan önce, her şeyin ötesinde oradaki görüntü hepimizin canını sıkıyor. Benim de canımı sıkıyor. ‘Bu kadar olur mu olmaz mı’ söylentileri var tabii ki. Uzaktan tespitlerimiz vardı. Bin 300’e yakın aracın, ki şu anda mevcutta orada bulunan araçların dışında, özellikle söylediğim gibi Haziran döneminde teslim edilmiş tutulan tutanaklar, belgeler elimizde var. Bin 300’e yakın aracın, bu kurumda fazladan araç olduğunu, farklı yerlerde, farklı noktalarda kişilere kurumlara tahsis edildiğini biliyoruz. Biz, bu detaya girmeyeceğiz şimdilik. Biz, toplamda bin 300 aracın ne yazık ki fazlalık olarak kullanıldığını tespit ettik. Bu araçlardan yaklaşık olarak 700’den biraz fazlası, orada sergilenmiş olacak. Toplamda bin 300’e yakın aracın iade edilmiş olacağını, vatandaşlarımıza, Haziran dönemi de dahil Mayıs aynının ortalarından itibaren duyurmuş olalım. Bir de en üzüldüğüm taraf, 700 aracı israf olarak görmeyen bazı gazeteciler, bazı siyasiler var. Yani bu üzüntü verici. Ne olacaktı yani? 7 bin mi olacaktı mesela? Ne tatmin edecekti? Şu marka değil de bu marka mı olacaktı? Bizim fazlalık dediğimiz şey, israf.
“DEMOKRASİ ADINA ÖNCÜ İŞLER YAPIYORUZ”
İSMEK’lerin kapatılmasıyla ilgili bir tartışma var. Avrupa Parlamentosu Türkiye eski raportörünün bir açıklaması var. Ayrıca Süleyman Soylu’nun bir kayyım açıklaması ile ilgili değerlendirmelerinizi alabilir miyiz?
Yurt dışından gelen tepkiler, bizi iç işlerimiz ile ilgili süreçte çok ilgilendirmiyor. İlk etapta bizim vicdanımız, bizim aklımız, ülkenin vicdanı bu sorunları çözer, çözecektir de. Aynen 23 Haziran’da çözdüğü gibi. Biz, dünyaya örnek işler yapıyoruz. Demokrasinin gücünü ortaya koyarken, bu milletin vicdani derinliği bambaşkadır. Bu topraklar binlerce yıllık, sadece 300-500 yıllık değil, binlerce yıllık vicdanı taşımaktadır. Demokrasi adına da öncü işler yapıyoruz. Tüm bu sorgulamalar da aslında yenilenmenin, yeni demokrasi anlayışının olgunlaşması adına yapılan bir şeydir. Evet ,bu tepkiler olacak. Buna alışmak istemeyenler olacak ama biz alıştıracağız. Kimsenin endişesi olmasın. Evet arızalar, sıkıntılar olacak ama hep birlikte gidereceğiz.
“İSMEK’İ DAHA DA GÜÇLENDİRECEĞİZ”
İSMEK konusunda da şunu söyleyeyim: Birileri neden sıkıntı çekiyor? Ya da niye bu işi köpürtüyor? Yalan. Bunu daha iyi anlamak isteyenler İSMEK’in kime ihale edildiğini, nasıl bir sistemle yönetildiğini, aslında İSMEK’in kurum dışında bir düzenle, bir akılla nasıl zapturapt altına alındığını, topluma hizmetten ziyade orada başka akılla sürdürülen birtakım işler yapıldığını görürler. Maddi ve manevi, bunları sorgulayacağız. Ben, İSMEK’lere giren çıkan bir belediye başkanıyım. İSMEK’i kapatma falan; asla. İSMEK’i kuran akıl biziz. İSMEK, bu dönemin eseri değil. İSMEK’i daha da çok güçlendireceğiz. 9 Eylül itibariyle kayıtlarımız başlıyor. Biz daha güçlü, daha eğitici, daha İBB’nin mekanizması haline gelmiş, toplumla iç içe, kendini geliştiren ve yenileyen, hizmet üreten bir dönemi başlatacağız. İSMEK’i daha da çok güçlendireceğiz. 9 Eylül itibariyle kayıtlarımız başlıyor. İSMEK’in hizmet verdiği yapıların sadece 20’si depreme dayanıklı ve öğrenci alabilir pozisyondaydı. Diğerlerinin hiçbiri bu vasfa sahip değil. Şimdi tümünün değiştirerek yeni binalarda daha temiz, daha titiz, daha bu çağa uygun hem mesleki hem becerilere uygun hem de taleplere uygun hale getireceğiz. Bu toplumun farklı dillerine varıncaya kadar, kültürleri besleyen, becerileri besleyen yüzbinlerce insanımıza İSMEK’te hizmet edeceğiz.
“İSMEK İSTANBULLULARIN HAYATINDA VAR OLMAYA DEVAM EDECEK”
Sözleşmesi dolan öğretmenler vardı. Yeni ihale ne zaman yapılacak?
Şu an arkadaşlarım tümüyle bu süreci yönetiyor. Tabii ki geçiş döneminde sıkıntılar var. Mecburen bir dönem, belki bir miktar ihale ile başlanabilir. Ama biz, açıkçası bunu daha kuruma ait bir hale getirmek istiyoruz. Çalışanların da mesela 12 aylık sözleşmesi olan bazı eğitimcilerin ne yazık ki 6-7 ay eğitim verdiğini biliyoruz. Yani verimlilik de çok düşük. Biz, tam tersine İSMEK’i daha da aktif hale getireceğiz. Tüm yıla yaygın eğitimleri başlatacağız. Dolayısıyla eğitimciler de 6-7 ay eğitim verip kenarda durmayacaklar. Eğitimi tüm yıla yaygın şekilde vermiş olacaklar. Elbette çalışan eğitimcilerimizi önceleyeceğiz, gözeteceğiz. Ama sözleşmeleri itibari ile mağdur edilen insanlar olmayacak. Yeni dönemde İSMEK hem kaliteli eğitim veren hem çağdaş eğitim veren toplumun ihtiyacına dönük eğitim veren, aynı zamanda eğitimcisini koruyan ve daha nitelikli müfredatla 12 aya, tüm yıla yayılan bir eğitim sistemi ile İSMEK, İstanbulluların hayatında nitelikli şekilde var olmaya devam edecek.
“ARAÇLAR, FAZLALIK…”
Yenikapı’daki araçlar hizmetten çekilerek sergileniyor yorumları yapıldı. O araçlar sergilendiği için aksayan hizmet var mı?
Bizim şikayet hattımız var. Bizim şikayet hattımız gibi, bunu yazan insanlara da “Şu hizmet aksadı, eksildi” diye ihbarlar yağardı. Bunları yazarlardı. Şimdi ben bunu dedim ya, yarın yazarlar. Yok öyle şey. Bunların tümü, fazlalık araçlardır. Ve dediğim gibi zaten bir kısmı, bir kısım yerlerde görevliyken, biz, göreve gelir gelmez garajlara gelmişlerdi bir kısmı. Orada duruyorlardı, başka yerlerde kullanılıyorlardı. İBB ve İstanbul lehine olmayan yerlerde kullanılıyorlardı. Kişisel ya da bazı kurumların lehine kullanılıyordu. Bütün bunlar tespitli. Biz, şu an israfı engellemek için konuşuyoruz. Bu tarafına girmiyoruz. Birileri gibi ben polemiği meslek edinen birisi değilim. Oraya girmiyoruz. Ama şunu yapıyoruz: Hizmeler aksamamıştır, öyle bir şey yok. Bu tamamıyla uydurmadır. Bunu kendine mevzu edinen siyasilere, belediye başkanlarına diyorum ki; bizim yaptığımız işten siz de kendinize örnek alın. ‘Biz de israfı nasıl engelleriz’ diye düşünün. Böyle bakın bu olaya. Tümüyle bu araçlar fazlalık araçlardır. Burada bir kamu zararı gibi konuşulan bazı hususlar var. Bu araçlar zaten ilgili kiralayan firmaya teslim edilecek. Buraya toplanması, bir kamu zararı değildir. Toplanmıştır. Buradan gelecek ilgili firma araçları teslim alıp kendi deposuna götürecek.
“BURADAN POLİTİKA ÜRETİLMEZ”
Yeni araç ihalesi açılacak mı?
Yeni araç ihalesi açılmaz mı? Tabii ki açılacak. Ama göreceksiniz, toplam araç sayımızdan bu kadar aracın düşüldüğü şekli ile çıkılacak. Yani biz, israfı engelledik, gösterdik, hadi o kadar! Öyle bir şey yok. Bu başka bir akıl. Biz o akıldan anlamayız. Biz, burada gördüğünüz araç, hatta bunun da üzerine çıkarak, yani daha fazla aracı belki eksilterek, ihtiyaç olunan aracı net tespit ederek bir ihale şartnamesi oluşturulacak. Yani tabii ki ihaleye çıkacağız bizim aracımız yok. Bizim araçlarımızın büyük kısmı kiralık ama ihtiyaca dönük araç kiralama ihalesine çıkacağız 2020 yılı için. Bu doğal bir süreç. Buradan politika üretilmez.
“KREŞ İMALATLARIMIZI BAŞLATIYORUZ”
Buradan yapılacak tasarruf nerede kullanılacak?
Tümüyle açıkladığımız şeyler vardı. Bu aslında bizim yol haritamızın ana felsefesi. En güncel konu ne? En güncel konu fakirlik. Ne yazık ki kent yoksulluğu dolayısıyla biz sosyal politikalarımızı özellikle geçim sıkıntısı çeken ailelerimizi ve özellikle açlık sınırı altında geliri olan ailelerimize yardım konusunda uzman arkadaşlarımızla hem sistemi analiz eden hem doğru tespit yapıp, doğru insanları yardım ulaştıran bir dönemi başlatacağız. Bunu yapmak zorundayız. Elbette ki kreş imalatlarımız başlıyor. 100 binlerce kadın, anne bekliyor, biliyorum. Kreş imalatlarımızı başlatıyoruz. Elbette bu israfla hayatın önceliklerine, yani çocuğa, yani kadına, yani çevreye, yani yoksulluğu engellemeye dönük işlere ayıracağız. Kaynaklarımızı zaten onun için iyi kullanma konusunda, doğru yönlendirme konusunda, bugünün önceliği neyse ona dönük harcama yapma noktasında çok titiz davranacağız. Yani bazı işler var yapılmış. Ama yanlış yapılmış. O yanlış yapılan işler, daha doğru işler yapılsaydı… Bugün, yarın bazı yapıları, binaları gezeceğim. Yani bazı yapıların yerine doğru işler yapılsaydı gerçekten çok daha farklı eserler bu İstanbul’da çıkardı. İstanbul’un kaynakları iyi yönetildiği takdirde, Türkiye işini kolaylaştırır. Sadece İstanbul halkının değil, Türkiye’nin işini kolaylaştırır.
“BU PARALAR, BİZİM PARALARIMIZ”
Zeydan Karalar, belediyeye 3-4 milyonluk A4 kağıdı alındığını söylemişti. Siz önümüzdeki günlerde İBB’de başka ihtiyaç fazlası ürünleri sergileyecek misiniz?
Bu bir sergileme değil. İsrafı topluma gerektiği noktalarda göstermek ve açıklamak. Bir kamu yönetimi bilinci oluşturulmasına da öncülük edecek bir tavır. Biz, burada, bunları üzülerek yapıyoruz, sevinerek değil. Yüzümüz gülmüyor. Yüzümüz asılıyor. Moralİmiz bozuluyor. Çünkü bu paralar, bizim paralarımız. Bizim kıyafetle ilgili ihalemizde arkadaşlarımız bunu kısmen açıkladılar. Aynı sayıda değil, daha yüksek iş elbisesi alımında, daha yüksek sayıda almamıza rağmen, bir yıl sonra almamıza rağmen, yani Türkiye’deki fiyat artışları, özellikle tekstildeki fiyat artışlarına rağmen, yüzde 50 tasarruflu olur mu? Yani 10 lira yerine, 5 lira ödedik! Açık, net! Bu, sadece bir birimin yaptığı alışveriş. Toplamda arkadaşlarımın bana verdiği rakam, yılda 30-35 milyon civarında bir avantaj elde edeceklerine dair.
“TOPLUM KAZANACAK”
Şöyle bir milat verdim arkadaşlara. 31 Aralık itibariyle, yaklaşık olarak 6 aylık bir dönemi tamamlamış olacağız. 6 ayın sonunda, topluma, önce biz şunu göstereceğiz. Ne kadar tasarruf yaptık? Hangi işleri önceledik, hangi işlere başladık? Bir nevi aslında neyi geri çektik, elde ettiğimiz kaynağı nereye harcadık? Bunu göstereceğiz. Bütün bu kavramlarla toplumu aydınlatacağız. Bakın ihale sürecinde bir devrime hazırlanıyoruz. İhale süreci, topluma açık ve şeffaf ihale dönemine dönecek. Çağrıyla, bir firma, iki firmanın katıldığı ihalelerden değil, marifetiyle en ucuza, en kaliteli işleri yapan firmalarla ihale sürecini başlatacağız. Bugünün teknolojisinde bir işe talip olan yatırımcı, girişimci, Türkiye’nin neresinde olursa olsun analiz edebilecek, fiyatlara bakabilecek, en uygun fiyatı vermek için çaba gösterebilecek. Burada toplum kazanacak. Aynı zamanda iş dünyası kazanacak. Yani bir elin, birkaç parmağı kazanmayacak.
“İŞE ALIMLAR KONUSUNDA TOPLUMA UMUT VADEDİYORUZ”
Belediyeden çıkarılan işçiler, İBB önünde eylemdeler. Ailelerinin de katılacağı söyleniyor. AK Parti’den siyasi destek de geliyor. Bu işçileri, ilerde işe alacak mısınız?
Bizim kampanyamız yedi ay sürünce, ne zaman söylendiği, ne zaman bu işin dile getirildiğini insanlar ıskalıyor. Ben, ilk yola çıktığım zaman, bu lafı söyledim. Aralık ayı. Ben, İBB çalışanlarına, işini yapıyorsa, ahlaklıysa, bankamatik çalışanı değilse, dokunmayacağımı söyledim. Ama seçime bir gün kala, 10 gün kala, 20 gün kala işe alınmışsa bakın iki seçim arasında ben 18 gün görev yaptım bir kişiyi bile işe almadım talimat verip işe aldırabilirdim. İhtiyacım da olmasın rağmen birçok arkadaşım gönüllü destek verdi bana. Yani 6 Mayıs’la 23 Haziran arasında, bu kadar insan niye işe alınır? Seçim yatırımı! Dolayısıyla kimin olduğuna bakmayız, öyle bir şansımız yok. İşe alımlar konusunda da topluma adalet vadediyoruz. Bir bilgi bankası olacak. Arkadaşlarım bu konuda çalışıyorlar. Bir kariyer nasıl yönetilir? Bu kurumda, bu toplumda, iş, kariyer gücü nasıl tespit edilir? Alım noktasında bir çalışma yürütüyoruz. Burada da şeffaflığı başlatacağız. Bir genç bana diyor ki, ‘Başkanım, çalışarak olacak mı? Çaba gösterirsem olacak mı?’ Bu ne kadar kötü bir soru! Yani bir insan ahbap çavuş ilişkisi ile değil, çalışırsam, başarabilirim duygusuyla işe alınacağını bilecek.
“KİMİN, NASIL VİCDANSIZ OLDUĞUNU BİLİYORUM”
Ben, sözcü olarak seçtikleri arkadaşlara dedim ki: Gelin, başvurunuzu yapın. Değerlendireceğiz. Nasıl işe girdin? “AK Parti’de bir yakınım vardı. Beni aradı. Dedi ki: Seni işe sokalım!” Bu iş böyle olmaz, olmayacak da. Yapacağımız her hamle, Türkiye için örnek bir hamle olmak zorunda. Bu ülkenin lokomotif şehri, İstanbul. İnsanların umudunu kıran değil, insanların umudunu yükselten iş alım süreçleri olacak. Tabii ki siyasiler bunu bir malzeme olarak kullanacak ve o siyasilerin birçoğunu tanıyorum milletvekili yapmış ya da hala milletvekili olan, bakanlık yapmış insanların geçmişlerini de biliyorum. Nasıl acımasız olduklarını ben çok iyi biliyorum. İsim söylemeyeceğim. Ben, on yıldır bu alanı biliyorum. Kimin nasıl vicdansız davrandığını çok iyi biliyorum. Nasıl tek bir yöne hizmet ettiklerini de çok iyi biliyorum. Bana sakın aklı ve vicdani öğretmeye kalkmasınlar. Ben ne diyorum: Eş, dost, damat, akraba, kız, gelin… O iş yok artık. Oraya gelip destek verenlerin yakınları nerede çalışıyor, gelip baksınlar. Çok zorlanmazlar, soyadlarını girsinler, görürler. O bakımdan kimse bana adaleti vicdanen öğretmeye kalkmasın. Hele hele oraya gelenler.
“FIRÇA ATAN DEĞİL, YOL GÖSTERİCİ BİR TAVRIM VAR”
Sosyal medyada çok tartışıldı işten çıkarılan iki kişinin sizin odanızda oturma şekli. Siz, bunu nasıl yorumladınız? Sizi de rahatsız etti mi o pozisyon?
Rahatsız etti ama hiç dokunmadı. Niye biliyor musunuz? O gelen arkadaşlara bir laf bile etsem, 50 bin tane yorum yapacaklarını biliyorum. Onun için umursamadım. Bu tabi o arkadaşlarımıza da ders olabilir. Düşünebilirler, bir daha geldiklerinde kendilerine çeki düzen verebilirler, diye düşünüyorum. Ben, bu işleri takan ya da sorgulayan bir insan değilim. Hiç kimseye fırça atan değil, insanlara yol gösterici olmaya çalışan bir yapım var. Fırça atan, topluma fırça atarak parmak göstererek, ‘Şöyle yaparsan böyle olur, böyle yaparım’ diyerek, yetkisini toplumu cezalandırmaya dönük insanların yolu, benim yolum değil. Benim yolum gözlemek, izlemek, bakmak, tartmak, ölçmek, mümkünse yardımcı olmak, mümkünse yol gösterici olmak. Onun için sanırım bu tartışmalardan sonra o arkadaşlarım zaten oturuşlarına kalkışlarına daha dikkat edeceklerdir.