05 Ağustos 2016 Cuma 10:05
DARBE girişiminin ardından gözaltına alınan eski İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, 9 gün nezarette tutulduktan sonra, bir zamanlar emrindeki polislerin arasında Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne getirildi. Mutlu çıkarıldığı mahkeme tarafından gece geç saatlerde tutuklandı.
Hüseyin Avni Mutlu, nöbetçi Sulh Ceza Hakimliğinde kendisine yöneltilen suçlamaları kabul etmeyerek, "Benim aziz devletim, şayet benim üniversite yıllarımdan itibaren duruşumu, fikriyatımı gönül bağımı tespit edememiş de 15 Temmuz gecesi tespit etmişse ve beni FETÖ terör örgütü olarak ilan etmişse söyleyeceğim şudur: 80 milyon vatan evladı, 24 saat FETÖ terör örgütü diye bağırsa başımı bir santim öne eğmem. Bu leke de benim üstümde durmaz. FETÖ terör örgütü ile diğer terör örgütlerini lanetliyorum. Ayrıca ben darbenin olduğu gece twitter hesabımdan darbeyi lanetlediğimi, hukuk önünde hesap vermeleri gerektiğini, açık ve net bir şekilde belirttim. Ben 2 milyon takipçim vardır. Bunların hepsi darbeye karşı duruşumu görmüşlerdir. Ayrıca o saatlerde hiç kimse erkenden ve darbenin en yoğun saatleriydi. Hiçbir kimse benim kadar net duruş sergilememiştir. Mukayese edilmesini istiyorum " sözleriyle kendisini savundu.
"Gülen'le telefonda görüştüm"
Habertürk'ün haberine gire Hüseyin Avni Mutlu, Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) elebaşılığından gıyabi tutuklu Fetullah Gülen ile telefonda bir kez görüştüğünü söyleyip, "FETÖ silahlı terör örgütü elebaşı Fetullah Gülen ile yüz yüze görüşmem yoktur. Bir telefon görüşmemiz vardır. İstanbul Valiliğim döneminde ziyarete gelen pek çok kişi kurum kuruluşlar oluyor. Bu ziyarete gelen şimdi tam hatırlayamadığım bir sivil toplum kuruluşu bu ziyaretleri sırasında ABD'ye yakında gideceklerini ve orada bir geçmiş olsun dileğinde bulunacaklarını
ifade ettiler. O günlerde önemli bir rahatsızlık geçirdiği hatta hastaneye kaldırıldığı konusunda çok yoğun bilgi paylaşılmıştı. Tarihini tam hatırlamayorum. 2011 ya da 2012 yılları olabilir. Beni ziyarete gelen kişilere hastalık konusunda konuşuldu ve bu maksatla ziyaret yapılacağından geleneklerimizden gelen bizim de geçmiş olsun dileklerimizi iletiniz şeklinde çok doğal, her ölünün arkasından başsağlığı, her hasta olan kişiye geçmiş olsun dileğinde bulunmak örf ve adetlerimizde var olan bir uygulamadır. Ben bu gaye ile hareket ettim. Bir müddet sonra telefonumdan Zaman Gazetesi Genel Müdürü Ekrem Dumanlı direk olarak kendisi çıkarak Amerika'dan aradığını ifade ettiler. Sizin geçmiş olsun dilekleriniz iletilmiş bu vesile ile Fetullah Gülen de size bir teşekkür etmek isterler diyerek telefonu Fetullah Gülen'e vereceğini söyleyerek bir görüşme yaptırdılar. Fetullah Gülen ile tek görüşmemiz budur. Çok kısadır. "Bana göndermiş olduğunuz geçmiş olsun dilekleriniz aldım. Teşekkür ederim" dedi. Ben de tekrar geçmiş olsun dileğimi ilettim. Bunun dışında görüşmede, başkaca bir husus olmamıştır. Benim de bir talebim olmamıştır" dedi.
"Akın Öztürk'ü Diyarbakır'da tanıdım"
Cep telefonunda "Paşa Akın Öztürk" olarak kayıtlı bulunan Orgeneral Akın Öztürk'ü nasıl tanıdığını Mutlu şöyle anlattı: "Diyarbakır Valisi olarak 2007-2010 yılında görev yaptım. Görev yaptığım bu sürede Akın Öztürk de Diyarbakır'da 2. Ana Jet Üst Komutanlığını yürütüyordu. Bu vesile ile kendisini tanırım. Bunun dışında kendisi ile bir bu soruşturma evrakı içerisinde bahsolduğu şekilde cunta girişimi, ihtilal teşebbüs konusunda hiçbir temas, ilgi, irtibat söz konusu değildir. Bendeki kaydı 2007 yılından itibaren vali olmamdan kaynaklı bir kayıttır. Yeni bir kayıt değildir."
"Kitaplığımdaki kitap bana ait değil"
Evinde bulunan kitaplara ilişkin de Hüseyin Avni Mutlu kendini şöyle savundu: "Evimde ele geçirilin 2 adet Gülen Hareketi ve Türk Okulları kitaplarına ilişkin olarak kitaplığımda bu yapı ile ilgili bütün kitapları özellikle 17-25 Aralık hukuk darbesi sonrasında kaldırdım. Bu yapının fikrini düşüncelerini ifade eden kitaplarımı kitaplığımdan çıkarttım. Ben evimde aynı zamanda baldızım ile kalıyorum. Kendisi iki çocuğu ile birlikte bizim yanımızda kalırlar. Eşinden ayrıdırlar. 4 yıla yakan bir süredir yanımdadırlar. Gerek kendisi gerekse üniversite de okuyan çocuğu kitaba düşkündürler. Okumaya meraklıdırlar. Kitaplığımızı da evimizi de paylaşıyoruz. Muhtemelen baldızımı veyahut oğluna ait olabilir. Bana ait değildir. Ben bu tarz kitapları kitaplığımdan çıkarttım."
Son Güncelleme: 05.08.2016 10:06