CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı Erdoğan Toprak, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD’yi son teknolojiyi yerinde görmek için ziyaret ettiğine dikkat çekerek, “Sayın Kılıçdaroğlu’nun eğitimi, sanayisi gelişmiş bir dünya ülkesini ziyaret etmesinden daha doğal ne olabilir? Sanki Hawaii Adalarına tatile mi gitti?” dedi.
CHP Genel Başkan Koordinatör Başdanışmanı ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, Sivas’ta CHP’nin belediye başkanları çalıştayında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun ABD ziyaretine yönelik eleştirilere yanıt verdi. Toprak, çalıştayda basınla yaptığı sohbette, Kılıçdaroğlu’nun ABD’ye son teknolojiyi incelemek için gittiğine dikkat çekerek, şunları söyledi:
“Sayın Genel Başkan bilim ve yüksek teknolojideki son gelişmeleri yerinde görüp incelemek, yüksek teknolojiyle ülkenin geleceğine nasıl yön verilebileceğini gözlemlemek üzere bu ziyareti planladı. Türkiye’nin en temel sorunlarından birisi dış ticaret açığı. İthalat-ihracat makasının hızla büyümesi. İhraç mallarımızın çok ucuza satılmak zorunda kalınması. Türkiye’nin yüksek teknolojili, katma değeri yüksek ürün üretir hale gelmesi. Bunu tersine çevirmeliyiz. Türkiye’nin dünyayla rekabet için yeni sanayi modeline geçmesi lazım. Yeni sanayi modeline geçerken de siyah ile beyaz gibi değil, onun bir plan-programla öngörülebilir bir süreçte gerçekleştirilmesi lazım. Kemal Bey’in o ülkelere gidip bunu birebir yerinde görmesi kadar doğal bir şey yoktur. Türkiye ekonomisini ağırlıkla KOBİ’ler ayakta tutuyor. KOBİ’leri güçlendirip, yüksek teknolojili ürün, imalat üretir hale getirmemiz gerek. Bu dönüşümü başardığımızda dış ticaret açığı da bütçe açığı da borç bulma ihtiyacı da ortadan kalkacaktır. Sayın Kılıçdaroğlu’nun eğitimi, sanayisi gelişmiş bir dünya ülkesini ziyaret etmesinden daha doğal ne olabilir? Sanki Hawaii Adalarına tatile mi gitti? İhracatın ithalatı karşılama oranı yüzde 65’e düşmüş. İhracat rekorlar kırıyor dedikleri modelin ülkeyi getirdiği nokta burası. O farkı kapatamadığımız müddetçe bu ülke kara paraya mahkum olur! Biz, dünyayı en akılcı ve doğru şekilde takip edeceğiz. Her ülkede yetişmiş değerli vatandaşlarımızı takip edeceğiz ve iktidarımızda onların ülkemize katkı sunmasına imkan sağlayacağız.”
“DÜNYA LİDERİ ÜLKENİN ÇIKARLARINI KORUMAKLA OLUNUR”
CHP’li Toprak, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a “Dünya lideri” denilmesini de eleştirerek, “Dünya lideri lafla olunmuyor. Dünya lideri ülkenin çıkarlarını korumakla, ülkede onurlu bir dış politika yapmakla, komşuları ile adam gibi geçinmekle olunur” dedi.
“KAMUOYUNUN NABZINI TUTMADAN KARAR VERMENİN HATA OLDUĞUNU DÜŞÜNÜYORUM”
Toprak, Millet İttifakı’nın Cumhurbaşkanı adayının kim olacağına yönelik tartışmalara da değindi. Toprak, iktidarın seçimlerin zamanında yapılacağı açıkladığını ve bu şartlarda seçime 7 ay olduğunu hatırlatarak, altılı masanın Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi için işleyecek süreci şöyle anlattı:
“Aday konusundan önce hastayı masaya yatırmamız, muayene etmemiz ve o hastanın sorunlarını tespit etmemiz lazım. Hangi ilaçları vereceğimizi belirleyip, tedaviyi kim yapacaksa onu ortaya koymamız lazım. Yani dahiliyeci midir, yoksa şu mudur? Tek adamın iki dudağı arasındaki yönetim Türkiye’yi bu noktaya getirmiş, bize deniyor ki ‘Tek adamla bu işi çözmeye çalış’. Hayır, biz bunu ortak akılla çözeceğiz. Tek adamlar ülkelerini hep felakete götürmüştür. Tek adamlar ortak aklı reddeder. Öyle bir noktaya gelir ki tüm kerameti kendisinden menkul bilir. Kimse de bir sonraki adımda fikrini söyleyemez. Benim deneyimim, ki kendimi de iyi bir ustanın Sayın Ecevit’in yanında yetiştirdiğimi düşünüyorum. Biz ortak akıl ve duruşla, koltuk ve aile çıkar hırsı olmadan rahatlıkla bu süreci tamamlayıp, koltuğu ortak akılla parlamenter sisteme teslim edeceğiz. Şimdi adayınızı açıklayın diyorlar. Tamam da bu adayı altı parti projelerini ortaya koymadan, altına imza atmadan, ben bu kadar büyük bir gücü, yetkiyi bir adama niye teslim edeyim? Biz önce sorunları masaya yatıracağız, çözüm önerilerini koyacağız. Sonra altına altı parti imza atacağız, sonra birine teslim edeceğiz. En son bir seçim bildirgesi hazırlanacak. O seçim bildirgesinde sorunlar, çözüm önerileri, geçiş süreçleri olacak. Seçim kararını alsınlar, zaten YSK seçim takvimini ilan edecek. İlan edilir edilmez adaylar ortaya çıkacak. Şu anda kendilerinin ifadesiyle seçime 7 ay var. Seçim kararı almadan, bize adayınızı açıklayın diyorlar. Ya kardeşim konu oraya gelmedi ki daha, konu başka bir yerde. Bunu kamuoyu ile paylaşmadan, kamuoyunun nabzını tutmadan karar vermenin hata olduğunu düşünüyorum. Millet masasının doğru karar vereceğine inanıyorum. Dünya görüşlerimiz aynı olmayabilir ama ülke çıkarlarımız, bu ülkeyi demokrasiye, huzura, özgürlüğe kavuşturma düşüncemiz aynı.”
“MİLLET İTTİFAKI ÖYLE SAĞLAM DURUYOR Kİ HÜSRAN ÜSTÜNE HÜSRAN YAŞIYORLAR”
Toprak, altılı masa ile ilgili soruya ise şu yanıtı verdi:
“Benim gördüğüm Millet İttifakı adım adım iktidara gidiyor. Cumhur İttifakı da burayı nasıl karıştırırım, nasıl sorun yaratırım, buna çalışıyor. Devlet imkanları ellerinde, kendilerine bağladıkları medyayı da alabildiğine kullanıyorlar. Bazı köşe yazarları kulis adı altında yalanları piyasaya sürüyor, Erdoğan’ın dublörü, sahibinin sesi rolünü üstleniyorlar. İktidar erkinin, devlet olanaklarının sağladığı alanları dibine kadar kullanıyorlar. Yine de umdukları olmuyor. Millet İttifakı öylesine sağlam duruyor ki, hüsran üstüne hüsran yaşıyorlar.”
“MENŞEİ BELLİ OLMAYAN PARA DÜNYANIN DİKKATİNİ ÇEKİYOR”
Toprak, iktidarın ekonomi ve para politikalarının şeffaf olmadığını, Türkiye’nin uluslararası risklerini büyüttüğünü öne sürerek, ödemeler dengesi net hata noksan kaleminin 28 milyar dolarla rekor düzeye gelmesinin izah edilmesi gerektiğini söyledi. Toprak açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Net hata noksandaki döviz girişleri belki iktidarın bugününü kurtarabilir. Menşei belli olmayan bu milyar dolarlar tüm dünyanın dikkatini çekiyor. Kara paranın, kaynağı belirsiz dövizlerin Türkiye’ye akmasını dünya görmüyor mu? Buna göz yumarlar mı? Yummuyorlar ve ne yapıyorlar? Türklere vizeyi ağırlaştırıyorlar. ABD-AB yetkililerini Ankara’ya gönderip uyarıyorlar. Belki bir sonraki adımda ekonomik yaptırımlar yasaklar getirecekler. İhracat pazarlarımızı kısıtlayacaklar. İhracatımız gerileyecek. Kambiyo sistemine ambargo koyacaklar. Gelinen süreçte ülkenin ihtiyacı olan doğrudan yatırım sermayesi girişi tümüyle durdu. Biz iktidara geldiğimizde, dış açığı kapatacağız. İddialıyız. Yatırım sermayesini ülkemize çekeceğiz. Türkiye’ye yatırımcı gelecek. Bu iktidar başa geldiği 2002’den bu yana bu ülkenin önünü açacak tarım, sanayi vs. hiçbir yatırım yapılmadı.
Volkswagen 4 milyar Euroluk yatırım yapacaktı. Ürünü satın alma garantisi veriyorsunuz, arazisini veriyorsunuz, yine de vazgeçip gidiyor. Volkswagen niye gitti? ‘Hukuk devleti değilsiniz, paramın, yatırımımın, malımın hukuki güvencesi yok’ dedi. Biz, hukuk devletini güçlendireceğiz. Dünya teknolojisini, liyakati getireceğiz. Bugün bu ülkenin başında olanlar liyakatli olmadığı için tek adama bakarak karar veriyorlar.”
“TÜRKİYE, BORCUNU ÖDEMEME RİSKİYLE ANILAN ÜLKELER KATEGORİSİNDE”
Toprak, uygulanan ekonomi modelinin, para-döviz-faiz politikalarının ülke ekonomisini ‘felakete sürüklediğini ve bir avuç tefeci ve faizciyi zengin ettiğini’ savunarak halkın feryatlarının ‘duyulmadığını’ belirtti. Yeni ekonomi modelinin ülke risk puanını rekor düzeylere yükselterek, Türkiye’yi dışarıdan ‘kredi alamaz noktaya getirdiğini’ söyleyen Toprak, bu durumu şöyle anlattı:
“Ben buraya gelirken Kelkit Vadisi’nde bir kadın kalktı ‘Açım, aç’ dedi. Niye aç o kadın? Çünkü sen bu ülkenin bütçesinin 330 milyar lirasını bir avuç tefeciye faiz olarak veriyorsun. Yoksullukla mücadeleye, çiftçiye ayırdığın pay 40-50 milyar. 330 milyarı niye faiz olarak tefeciye ayırıyorsun? Ülkeyi kötü yönettiğiniz için ülke risk puanı 850 puana gelmiş. Bu risk puanıyla borçlanırsan senden tefeci faizi isterler. Daha önce 200- 300 puanlardaydı. Kaynak ve kredi bulabiliyorduk. Peki niye yükseldi, yanlış basiretsiz, liyakatsiz yönetimden dolayı. Hukuk devleti olmadığı için parasını getirecek olan geri alamamaktan korkuyor. Biz, hukuk devletini tüm kurumlarıyla ayağa kaldırdığımızda risk puanını batık-müflis ülkeler seviyesinden çıkartacağız. G20 ülkeleri arasına tekrar gireceğiz. Dünyanın en gelişmemiş 10 batak ekonomisiyle, yoksul Afrika ülkeleriyle, borcunu ödememe riskiyle anılan ülkeler kategorisinden Türkiye’yi çıkaracağız.”
“TEFECİYE DÜŞMÜŞ HİÇBİR DEVLET YÖNETİMİ DE AYAKTA KALAMAZ”
Türkiye ekonomisinin kötü yönetildiğine dikkat çeken Toprak, Türkiye’nin “tefecilerin eline düştüğüne” dikkat çekerek, şunları kaydetti:
“Ekonominin doğru düzgün yönetildiği fikrinde değilim. Yönetilmediği için ekonomi savruluyor. Bakan var mı bilmiyorum, olduğunu sanmıyorum. Dört Merkez Bankası Başkanı değiştirildi, kura bakın. 6 liradan 18 liraya çıktı. Bir çivi çakmadan, bu ülkenin borcu üçe katlandı! Şu anda ekonomi yönetimi yok. Bu ülke, gerçek bir ekonomi yönetimine kavuşturulursa bu tefeci faizine de gerek kalmayacak. Kur korumalı mevduat bir işletmenin tefeciye düşmesidir. Tefeciye düşen işletmelerin hiçbiri kurtulamamıştır, en sonunda malları haciz ile satılmıştır. Ben esnaf çocuğuyum, tefeciye düşmüş hiçbir esnaf ayakta kalamaz. Tefeciye düşmüş hiçbir devlet yönetimi de ayakta kalamaz. Ama Türkiye küllerinden doğabilir.
“HANİ ALLAH’IN VERDİĞİ CAN, KADER DİYORDUN”
Biz iktidara geldiğimizde, liyakati getireceğiz. İster CHP’li olsun ister olmasın. Bizim iktidarımızda bir insan namusuyla çalışıyorsa, liyakat sahibiyse onu başa getireceğiz. Bu saltanata son vereceğiz. Bir kere savurganlık var, görmemişlik var. 16 uçak. Bu kadar saltanat olur mu? Mercedesler. 3 bin adam koruma! Ben Ecevit ile çalıştım, seyahat ettim, 2-3 kişi güvenlik memuru arkadaşımız vardı. VIP’e gidin, VIP’lerde koruma ordusundan geçilmiyor. Nedir bu ya? Böyle bir şey olabilir mi? Niye korkuyorsun? Hani Allah’ın verdiği can, kader diyordun?”
“DEVLETİN İSTİHBARATI GÖRÜŞÜYORSA, DEVLETİN BAKANI DA GÖRÜŞMELİ”
Türkiye’nin Suriye yönetimi ile diyaloga girmesi gerektiğine dikkat çeken Toprak, ‘CHP’nin Esad ile teması olup olmadığı’ sorusuna şöyle yanıt verdi:
“Bizim Esad’la oturmamız bir şey ifade etmiyor. Ama devletin istihbaratı görüşüyorsa, devletin bakanı da görüşmeli. Bu ülkede yaşayan insanlar olarak söylüyorum. Ne ABD ne Rusya’nın bize hiçbir faydası yok. Biz devletler ilişki kurarız, kimseye karşı değilim. Ama fırsat gelmiş kapıya o fırsatı değerlendirmemiz lazım. Suriye’nin toprak bütünlüğünü çözdüğümüz anda ABD de Rusya da benim gediğimden çıkmış olacak. Şu anda Esad’la diyalog olsaydı, terörle mücadelede daha başarılı olmaz mıydık? 33 askerimiz şehit edildiğinde Rusya hava sahasını kapattığı için cenazelerini, yaralıları gidip oradan alamadık. Yaralılarımız kan kaybından öldü. Bundan daha ağır bir şey olabilir mi? Dünya lideri icraatla olur, sözünün geçmesiyle olur. Evladını koruyamıyor, kendi zenginlik kaynaklarına, doğalgazına sahip çıkamıyorsun, oradan aldığın doğalgazla, ben dünya lideriyim, olmaz. Doğu Akdeniz’de denizin altı boru hattı döşemeye elverişli değil. Zemin çok dalgalı. Boru hattını Akdeniz’in altından geçirip Avrupa’ya taşıdığınız zaman proje maliyeti 18,5 milyar dolar. Türkiye üzerinden geçtiği zaman 5,5 milyar dolar. Rakamlardaki farka bakın. Türkiye’nin bu yönetimle bir yere gitmesi mümkün değil. Sadece bir cilalama devri var, o cilalama da Türkiye’yi bir yere götüremez. Türkiye hızla batağa sürüklenir.”
“AKP’NİN SURİYE POLİTİKASI HATAYDI, HATADAN DÖNMEK ERDEMDİR”
CHP’li Toprak, Suriye politikasının bu noktaya gelmesinde dönemin Başbakanı ve AKP Genel Başkanı Ahmet Davutoğlu’nun birinci derecede sorumlu olduğunu düşünüp, düşünmediği ve 6’lı masada bu konunun gündeme gelip gelmediği sorusunu da yanıtladı. O gün ülkeyi yöneten iktidarın hâlâ iş başında olduğuna dikkat çeken Toprak, İdlib’de cihatçıların depolanmasından da yine aynı iktidarın sorumlu olduğunu dile getirerek, şunları söyledi:
“Ben kimsenin politikasını savunmuyorum. O gün bu ülkeyi yöneten Başbakan var, o iktidar hala işin başında. AKP’nin Suriye Politikası bir hataydı, o hatadan dönmek bir erdemdir, geri dönün, tam zamanı diyorum. Bu dönüşle beraber Türkiye iki süper devleti kıyısında beslemeye son verecek. Şu anda iki süper devlet benim gediğimde. Hem askeri olarak hem ekonomik olarak beni kontrol ediyor. Ben Suriye üzerinden 11 ülkeye ihracat yapacağım. Suriye’deki o savaş ortamı Türkiye’yi öyle bir noktaya getiriyor ki 11 ülke ile ekonomik-ticari bağını koparıyor. 2010’da 106 bin 300 TIR, Türk ihraç mallarını Suriye üzerinden taşımış. 11,5 milyar dolar ihraç geliri elde edilmiş. Diyorum ki tekrar ona geri dönelim. Orada sanayiyi yeşertelim, güvensiz ortamı ortadan kaldıralım. Bize öyle bir tuzak kurdular ki, Doğu Guta’dan, Halep’ten, her yerden cihatçıları, IŞİD’lileri, El Nusracıları teröristleri hepsini getirip İdlib’e yerleştirdiler. 3 milyon 600 bin kişi İdlib’te. Kim getirdi İdlib’e bunları? Doğu Guta’ya, Halep’e bu cihatçıları İdlib’e taşımak için otobüsler kimin talimatıyla gönderildi? Erdoğan’ın ve AKP iktidarının talimatıyla. Her taraftaki, Suriye’nin içindeki cihatçıları temizlediler getirip İdlib’e yerleştirdiler. Doğu Guta’daki, Halep’teki, Hama’daki adamı, cihatçıları niye getirip benim gediğime koydun? En ufak bir şey olsa, benim sınırıma yürüse ben 3 milyon insanı mı tarayıp öldüreceğim?”
“YÜZDE 1 RİSKİ BİLE GÖZ ÖNÜNDE BULUNDURMAK ZORUNDAYIM”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD Başkanı Joe Biden ile 14 Haziran 2021 tarihindeki görüşmenin tutanaklarını açıklanması ve Biden verilen sözleri yurttaşların bilmesi gerektiğini vurgulayan Toprak, bu görüşmeden Afganistan’dan Türkiye’ye göç eden Afganlara şöyle dikkat çekti:
“Türkiye’nin dış politikası çöktü. Mülteci sorunu giderek boyut değiştiriyor. Mülteciler bir süre sonra güvenlik sorunu haline gelecek. Yarın ABD’nin Afganistan’dan getirdiği adamların benim ülkemde ne yapacağını bilmiyorum ve bu unutuldu. Böyle bir şey unutulabilir mi? ABD bir anda Afganistan’ı Taliban’a bırakıp çekildi. Ardından NATO zirvesinde Biden ile Erdoğan baş başa görüştüğünde neden dışişlerinden kimse yoktu, neden bir not tutulmadı? Biden, karşılığında ne verdi ki Biden’e bu ödülü verdik biz? Ben gelen Afganlar için 1 milyon veya 900 bin demiştim, Tayyip Erdoğan 350-400 bin dedi. Zaten 350-400 bin kişi bir ordu. Eli silah tutan, 20 yaşında Afgan gençlerden bahsediyoruz. Bu gençlerin Türkiye’de kullanılmayacağının garantisi yok. Bu gençleri yarın öbür gün Türkiye’ye karşı kullanılabilecek bir iç güvenlik tehdidi, ciddi bir tehlike olarak görüyorum. Ben 85 milyonun kaderini tayin ediyorsam yönetim olarak yüzde 1 riski bile göz önünde bulundurmak zorundayım.”
Toprak, Türkiye’deki Suriyelilere milyarlarca dolar harcanırken, Kuzey Suriye’de Türkiye kontrolündeki bölgelerin elektrik faturalarının da Türk halkına ödetildiğini kaydederek, şunları açıkladı:
“Bu ülkede hepimiz, pahalı elektrik faturası ödüyor muyuz? Ödüyoruz. Benim pahalı elektrik faturamın en önemli sebeplerinden birisi; AKP iktidarının El Bab’da, Afrin’de, Suriye’de Türkiye’nin elektriğini bedava dağıtmasıdır. Bedava verdiği elektriğin faturasını benim çiftçim ödüyor. Benim garibanım, emeklim ödüyor. Bugün onların faturası benim evlatlarımın ısınamamasına sebep oluyor. Söylesinler briket evlerden ne kadarlık fatura topluyorlar?”