Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
"Türkiye sosyal devlet gereklerini yerine getiren bir ülke olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Engellilere ve devlet korumasında yetişen gençlere sahip çıkıyor kendilerini en iyi geleceğe hazırlamaya çalışıyoruz. Tek parti döneminde millete tepeden bakan bir anlayış egemen oldu. Çok partili sisteme geçerken milletimiz değerlerine saygı duyan, kendisine hak ettiklerini sunan bir yönetim anlayışının özlemi içerisindeydi. AK Parti'nin en büyük başarısı hem demokrasiyi geliştirmesi hem de kalkınmayı sağlamıştır. Tabii ki kalkınma bu ülkenin vatandaşlarını her birini kapsayınca anlamlı hale gelir. İmkânlar sadece bir avuç. mutlu azınlığın eline verilince yapılan işin adı kalkınma değil adaletsizlik olur. "
"Sosyal yardımlar için ayırdığımız yıllık bütçeyi 2 milyar liradan 55 milyar liraya çıkardık. Son 17 yılda 339 milyar liralık sosyal yardımda bulunduk. Milli gelirimiz içindeki sosyal yardımların payını yüzde 1,2 seviyesine yükselttik."
"Engellilerimizin toplumsal hayatın her alanında olmalarını sağlamak için çok yönlü çalışmalar yürütüyoruz. Bunlardan ilki erişilebilirliktir. Sağlık ve eğitim kurumlarıyla birlikte her alandaki hizmetlerin engelli ve yaşlılarımız tarafından erişilebilir şekilde verilmesini özellikle istiyoruz. "
"Aynı şekilde bu vatandaşlarımız günümüzün vazgeçilmez araçları olarak teknolojiden yararlanmak konusunda hiçbir bariyerle karşılaşmamalıdır. Şüphesiz bunu sağlamanın yolu tüm hizmetleri engelli ve yaşlılarımız için erişilebilir olarak tasarlamaktan geçiyor. Bir şehirde hâlâ yolar, kaldırımlar, hayatın her anında ihtiyaç duyulan unsurlar erişilebilir değilse orada ciddi bir eksiklik var demektir. Ve siz medeni olmaktan da bahsedemezsiniz. Bu konuda sorumluluk sahibi her kurumun artık bu gerçeği kabul ederek buna uygun davranması şarttır. "
"Türkiye artık böyle bir ülke yeni yatırımlar erişilebilirlik esasına göre yapılmalı eski binaların bu doğrultuda da dönüşümleri tamamlanmalıdır. 100 bin konut inşa edeceğiz. Diyoruz ki gecekondu mu var, size hem destek vereceğiz hem de gelin bu yeni konutlara sizleri taşıyalım. Zira öyle konutlarımız var ki, o dar sokaklarda bir yangın çıksa itfaiye oralara giremiyor. Niye? Erişilebilir değil de onun için. Bu sürecin rastgele yürütülmesi de doğru dildir. Erişilebilir standartları belirlenmelidir. Bu amaçla 2020 yılının erişilebilirlik yılı olarak ilan edilmesinde fayda görüyorum. Hayırlı olsun."
"Aile kurumu mili varlığımızın bel kemiğidir. Bugün Batı toplumlarını bekleyen en büyük toplum budur, çöküyorlar. Niye? Aile diye bir kavram buralarda kalmamış. Ama şimdi bizi tehdit ediyor. Nüfusları da azalıyor. Ben niye en az üç çocuk diyorum. Güçlü milletler güçlü ailelerden oluşur. Yıllarca maalesef doğum politikasında kısırlaştırma politikası güttüler. Niye? Türkiye'nin nüfusu azalsın diye. Ben de tam aksini söylüyorum. Nüfusumuz çoğalmalı. Aile kurumu dağıldığında nüfus da azalmaya başlıyor. Çübnkü sadece bireylerin ve onların hayat biçimlerinin hakim olduğu yerde çocuğa yer bulunamıyor. Bu yüzden pek çok batı toplumu bir süre sonra yeryüzünden silinme tehdidiyle karşı karşıya kalacaktır. Bakın gençlerimizin evlilik yaşı giderek yukarı doğru çıkıyor. Genç yaşta maalesef evlenmiyorlar. Çoğu 30'u aşkın evleniyor ya da evde kalıyor. Böyle bir şey olabilir mi! Devlet babadan bahsediyor muyuz? Onun da başında Erdoğan var mı? Var. Ben de şu anda tavsiye ediyorum. Hiç evlenmeyenlerin sayısı da artıyor. Evlilik dışı hayat biçimi medya aracılığıyla meşrulaştırılmaya daha defa vahimi özendirilmeye çalışılıyor. Televizyonların çoğu bunun kampanyasını yapıyor. Aile kurumlarını kökünden kurutmaya amaçlayan sembollerin önü bilinçli bir şekilde açılırken aile kurumuna sahip çıkan davranışlar küçümseniyor. Bu büyük tehlikeye hep birlikte karşı koymalıyız. "
"Bir namussuz bir alçak meşru olmayan bir yaşamla maalesef bir kıza onunla beraber yaşıyor neyse ait veya kezzap yüzüne atıyor ve tabii bir göz gidiyor. Mahkemenin verdiği ceza ortalama 13 yıl. Ben soruşturuyorum, bana verilen cevap şu; kanunun diyorlar en yüksek oranı bu. şimdi ben de diyorum ki bunu da bizim getirdiğimizi söylüyorlar. Ben de diyorum ki arkadaşlar siz niye kanun diyerek bize böyle bir cevap yolunu buluyorsunuz. Ben kanundan bahsetmiyorum ben haktan bahsediyorum hukuktan adaletten bahsediyorum. Siz burada hakkı hukuku arayacaksınız. Böyle bir olay kendi kızının başına gelmiş olsa orada bu olayı nasıl değerlendirirsin? Kanunlara mı bakacaksın? Yoksa böyle bir hak olur mu böyle bir adalet olur mu buna bakacaksın. Buradan tüm yargı dünyasına sesleniyorum bu kanunların sayfaları arasındaki maddelere değil vicdanınıza kulak verin. Her zaman söylüyorum benim yolum kanun yolu değil hukuk yoludur. "