Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, Milli Tarım Projesi toplantısında konuşuyor. Erdoğan, "Peygamberlerin mesleği olan çiftçilik ve çobanlığı ülkemizde hak ettiği konuma getirmeliyiz. Çobanlık deyip hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, psikolojisini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım" dedi.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan, idam tartışmaları üzerinden AB'yle gerilen ilişkilere ilişkin olarak da, "Teröre her türlü desteği vereceksiniz. Ondan sonra kalkıp Türkiye’ye de AB müzakereleri durdurabilecek diyeceksin. Geç kaldınız ya, hemen kararınızı verin. Yıl sonuna kadar bekleyelim, ondan sonra millete gidelim" dedi.
Milli Tarım Projesi toplantısında Yıldırım'dan sonra konuşan Erdoğan'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
Çiftçi kardeşlerim. Milletin evine sığmayıp şu anda dışarıda megaboardlarda toplantımızı izleyen değerli kardeşlerim. Değerli misafirler, kıymetli dostlarım, sizleri en kalbi duygularımla, hasretle, selamlıyorum.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından geliştirilerek uygulamaya sokulan milli tarım projesinin ülkemize, milletimize, özellikle de çiftçilerimize hayırlı olmasını Allah’tan temin ediyorum.
Rahmetli Aşık Veysel ne güzel söylemiş. “Dost dost diye nicesine sarıldım. Benim sadık yârim kara topraktır. Beyhude dolandım, boşa yoruldum. Benim sadık yârim kara topraktır.” Evet, sadık yârimiz olan toprağa hak ettiği değeri vermezsek, sadece kendi neslimizin değil, topyekun insanlığın geleceğini tehdit altına sokmuş oluruz. Toprağa sırtını dönen insan en büyük ihaneti kendine yapmış olur. Rabbimiz bize topraktan geldiğimizi ve toprağa döneceğimizi haber veriyor. Hz. Adem’den bu yana insanoğlunun hayatta kalmasını sağlayan hususların başında tarım ve hayvancılık geliyor. İnsanlar bunların endüstriyel üretimini beceremiyor olsaydı, medeniyetler kuramazdık.
Hayatımızı sürdürmek için ihtiyaç duyduğumuz hizmetlerin belli meslek grupları tarafından yürütülmesi oralarda derinleşme imkanı sağlar. Tarım konusu diğer tüm işlerden farklı olarak insanın varlığını sürdürmesinin olmazsa olmasıdır.
"Sayın Başbakan’ın sizlerle paylaştığı milli tarım projesi gerçekten de her türlü takdiri ve desteği hak ediyor. Havza bazlı üretimi destekleme adıyla iki başlık altında hayata geçirilen bu projeye hep birlikte sahip çıkmalıyız. Anadolu dünyanın en kadim tarım ve hayvancılık coğrafyası olmasına rağmen maalesef bugün her iki konuda da olmamız gereken yerin epeyce uzağındayız. Toprağımız var ama doğru planlama ve teknik destekle değerlendiremiyoruz. Meralarımız var ama et fiyatları almış başını gidiyor, ithalat yapmak zorunda kalıyoruz.
"Özellikle topraklarımız noktasında şu azotlu gübreyle toprağımızı mahvetmeyelim. Topraklarımız suyla buluşunca çamur olarak akıp gidiyor. Şimdi bu reformla biz doğal gübreye durumundayız.
Türkiye 2003-2015 arasında yılda ortalama yüzde 4,7 büyürken tarımda bu oran yüzde 2,3 olarak gerçekleşmiştir. Bölgesini, hatta tüm dünyayı beslemesi gereken Türkiye’nin ithalat yapıyor olması, ortada bir sorun olduğunu göstermektedir.
"İnşallah milli tarım projesiyle bu sorunların çözümünde önemli bir adım atıyoruz. Enflasyon oranları açıklandığında, domates, biber denince ağırıma gidiyor. Bunu rahatlıkla aşmamız gerekir. Bu topraklar bu kadar verimli, bereketli olacak. Biz hala enflasyonda domates, biber bunların fiyatından dolayı enflasyonda sıkıntı yaşayacağız. Olmaz, bunu aşacağız. Ve bizim sebzede çeşitlerimizin çok artması lazım. 19 sebze çeşidi nedir ya. Bunu artıracağız.
"Adamlara gidiyorsun, envai çeşit peynir çıkarıyorlar. Bunların çeşidini artıracağız. Osmanlı’yı yıllarca güçlü bir şekilde ayakta tutmasının bir nedeni de halkın ucuz ve doğal gıdaya ulaşmasını sağlayacak iaşecilik sistemiydi. Az önce başbakanımız teşvikleri açıkladı. Bundan sonra geriye çalışmak.
"Peygamberlerin mesleği olan çiftçilik ve çobanlığı ülkemizde hak ettiği konuma getirmeliyiz. Çobanlık deyip hafife almayın. Çobanlığın felsefesini anlamayan, psikolojisini anlamayan insan yönetemez. Ben de bir çobanım.
Yıldırım'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
"Patatesi Niğde’de, Aksaray’da, Ödemiş’te ekiyoruz. Bu sefer fiyatlar düşüyor. Onun içi bu havzalara göre tarım 941 havzaya göre ekimlerin yapılması, ürünlerin belirlenmesi aslında tarım sektöründe köklü bir değişikliği işaret ediyor. Kafana göre değil, havzana göre... Böylece bir bölgede pamuk ekildiyse öbür bölgede buğday ekilecek, pirinç ekilecek ve Türkiye’nin her köşesinde dengeli bir tarım politikası yerleşmiş olacak.
"Bu önemli bir şey. Bütün illerimizi, ilçelerimizi kapsayan, Gıda ve Tarım Bakanlığımız bir çalışma yaptı ve bugün çiftçinin elinde bir rehber var. Nereye hangi ürünü ekersek destek alacağız, teşvik alacağız, belirlendi. Mağduriyetler önlenmiş olacak, kaynak israfına son verilmiş olacak. Yani çiftçi yaptığı işten mutlu olmuyorsa. Onca alın teri, el emeği boşa gidiyorsa o zaman bir yerde yanlış var demektir.
"Sayın Cumhurbaşkanım, değerli çiftçi kardeşlerim. Burada bakanımız projenin bütün detaylarını anlattı. Tekrara düşmemek için bunların hepsine değinmeyeceğim, sadece şunu söylemek istiyorum. Biz AK Parti iktidarında geçtiğimiz 14 yılda, tarım sektörüne tam 90 milyar lira destek verdik. Helal-i hoş olsun. Tarım sektörü bunu hak ediyor. Daha fazla da destek vermeliyiz. Bu destekler daha fazla olmalı çünkü tarım sektörü kaynak tüketen değil, Türkiye’nin büyümesine, gelişmesine katkı sağlayan sektörlerin başında olmaya devam ediyor.
Şimdi değişikliğe gidiyoruz. Parça pinçik vermek yerine, nisan mayısta bir destek, eylül ekimde topluca bir destek vermek suretiyle bu işi sadeleştirelim. Böyle yapınca tabii, aldığından da bir şey anlasın insanlar. Para geliyor, hiçbir işine yaramıyor. Faizle kredi alıyor vesaire, destek arada yok olup gidiyor. Bir yılda 14-15 milyar destek yapacağız, yarısını nisanda, mayısta vereceğiz, diğer yarısını eylül, ekimde vereceğiz. Ne alacağınızı, ne ekeceğinizi bileceksiniz. İşinizi ona göre yapacaksınız.
Tarım sektörümüzün tabii birçok ihtiyacı var, birçok sorunu var ama tarım sektörünün çiftçilik yapan kardeşlerimiz bilir, iki girdisi var. Mazot ve gübre. Bunlara destekler içerisinde bunlara ağırlık vereceğiz. Özellikle gübreye ve yakıta yoğunlaşacağız. 2017’den itibaren gübrede KDV’yi kaldırdık, gübrede mesafe aldık. Mazot için de deponun yarısı sizden, yarısı bizden. Hayırlı uğurlu olsun.
Bir de sulamayla ilgili problemimiz var. Sulama ve toprağımızı daha etkin kullanmak için iki şeye ihtiyacımız var. Toplulaşmayı hızlandırmamız lazım. Mevzuat var ama ağır işliyor. Maalesef miras nedeniyle büyük büyük tarlalar bölüne bölüne bir evreye düştü. Dolayısıyla hiç kimsenin işine yaramıyor, toprakları kullanamıyoruz. Onun için zaten bu miras yoluyla bölünmeye yönelik kanuni düzenleme de yaptık. 2023’e kadar 7 milyon hektar yeni tarım arazisi toplulaştırması gerçekleştireceğiz.
Ayrıca Bakanlar Kurulu olarak aldığımız bir kararla sulamada tarlanın başından itibaren sorumluluğu Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’na veriyoruz. Barajların yapımı, suyun tarlaya kadar getirilmesi Orman ve Su İşleri Bakanlığımızın ama kapalı sulama, her türlü sulama işinin sorumluluğunu Tarım Bakanlığı yönetecek. Böylece koordinasyon sorunu, önceliklerin giderilmesi meselesi hallolacak.
Bir de hayvancılık tarafı. Onu da bakanımız bütün detaylarıyla anlattı. Hayvansal varlığımız 12 milyondan 23,5 milyon tona yükseldi. Hayvancılığımız her ne kadar istediğimiz hızda gelişmiyorsa da önemli mesafe kat ettik.
Kısaca milli tarım projesiyle ilgili anlatacaklarımız bundan ibaret. Şunu yapmamız lazım, hayvancılıkta açığımızı et ithal ederek sürdürülebilir hale getiremeyiz. Mutlaka, damızlık hayvancılığı teşvik edeceğiz. Bir süre daha ithalat yapacağız ama daha sonra kendi kendimize yetmek istiyoruz. Tarım alanlarımızın korunmasına yönelik 184 ovamızı özel koruma altına alıyoruz. Buralara fabrika, bina yapılmayacak.
Son Güncelleme: 14.11.2016 16:10