CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, "Devletin ilk üç günkü yokluğu ve acziyeti kabul edilebilir değil. Sayın Erdoğan, kabul edilebilir değil. Orada bir vebal var. Her vebalin de bir bedeli vardır. Ne hükümetten ne yüksek bürokrasiden bu vebalin bedelini ödeyeni görmedik" sözleriyle iktidarı eleştirdi. Altay, Credit Default Swap'ın (CDS - Kredi Risk Primi) Türkiye için gerilediğine dikkat çekerken, "Türkiye’nin bu CDS risk primi 40 puan düştü. Bu ne kadar düşerse o kadar iyi. Bunun iadeli sıfır olmasıdır. 40 puan düştü. Millet İttifakı’nın adayı Bay Kemal ilan edildi, 40 puan düştü. Daha adayken, iş başı yapmamışken. İş başı yaptığında herkes emin olsun ki Türkiye’de gerçekten ekonomi dahil her şey çok güzel olacak" diye konuştu.
CHP Grup Başkanvekili Engin Altay, TBMM'de basın toplantısı yaparak gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.
Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat'ta meydana gelen depremler üzerine Altay, "Biz, pek kısa bir süre sonra Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kuracağız. Esasen bu yaraları kimin saracağına da sanıyorum 67 gün sonra aziz milletimiz karar verecek. Bu şeffaflık burada önemli. Bir kanun geliyor, bu kanunla bir fon oluşturulacak. Fakat bu fonun şeffaflığı ile ilgili tereddütlerimiz var. Bu fonda bazı bakanlıklar olacak yönetiminde" dedi.
Depremden sonra bazı kurum ve şirketlere çadır sattığı ortaya çıkan Kızılay'a ilişkin Altay, "Kızılay, ağır disiplin cezasını hak ederek sınıfta kaldı. Kızılay deyince akla üç şey gelirdi; çadır, battaniye, barınma yani, kan ve kan stoku, seyyar mutfak ve gıda stoku. Ee biz ilk gün neden Kızılay’ın çadır stoku yok dedik. Yanlış söylemişiz, varmış ya. Çadır dağıtılmayınca ben zannettim ki Kızılay’ın depolarında çadır yok. Varmış. Aa Kızılay AHBAP’a çadır satmış. Be vicdansızlar be Allah’tan korkmazlar insanlar çadır, çadır, çadır diye inim inim inlerken deponuzda çadır varken o çadırları niye, ne uğruna beklettiniz? Çıktı ortaya, çadır var, gönderilmemiş ya. Bu Allah’tan korkmamaktır, milletten utanmamaktır, bu vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır" eleştirisini yaptı.
Engin Altay’ın konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle:
“KAHRAMAN TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ’NE VE AZİZ MİLLERİMİZE BAŞSAĞLIĞI DİLİYORUM: Dün deprem bölgesinde elim bir helikopter kazasında şehit olan Kıdemli Pilot Albay Oğuzhan Adalıoğlu’nu rahmetle anıyorum. Kederli ailesine, kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri’ne ve aziz millerimize başsağlığı diliyorum. Mekânı cennet olsun.
KADININ DEĞERİNİ, TOPLUMDAKİ YERİNİ VE STATÜSÜNÜ GÜÇLENDİRMEK MEDENİYETİN GEREĞİ: Bugün 8 Mart. Kadın muhabirler de burada. Dünya Emekçi Kadınlar Günü. Tabi biz bu 8 Mart’ı bir acı üzerine kutluyoruz. Kutlama da demeyelim anma diyelim. Kadının değerini, toplumdaki yerini ve statüsünü güçlendirmek medeniyetin gereği. Bu deprem acısı nedeniyle etkinlikler bildiğiniz gibi yapılamadı.
YAŞADIĞIMIZ DEPREMDE DE EN BÜYÜK SIKINTIYI KADINLARIMIZ ÇEKİYOR: Her zaman çileyi ve sıkıntıyı kadın çekiyor. Fedakarlığı kadınlar yapıyor. Yaşadığımız depremde de en büyük fedakarlığı kadınlarımız yapıyor, en büyük sıkıntıyı kadınlarımız çekiyor. 9 gün bölgede kalmış ve tekrar gidecek biri olarak söyleyeyim ki şimdi orada çadırlarda, yağmur başlamış, o çamurun içinde yemek yediği kabı ne kadar zor şartlarda temizlediğini kadınlarımız, diğerlerine girmiyorum bile, görüyorum.
TÜRKİYE’DE KADIN OLMAK ZORDU, BU DEPREMLE DAHA ZOR OLDU: Bölgeden hafızamızda çok şey, çok acı kaldı ama, Osmaniye’de bir betondan kurulmuş çadır, altında kilim bile yokken bir hamile kadının iki elinde de iki çocukla ‘bana yardım edin’ dediğinde, ne istiyorsun dedim. ‘Hiçbir şey yok ki’ dediği anı da doğuma 20 gün kalmıştı hafızamdan bir türlü silemiyorum. Türkiye’de kadın olmak zordu, bu depremle daha zor oldu. Deprem bölgesindeki kadınlar başta olmak üzere bütün kadınların önünde saygıyla eğiliyorum, hepsini saygıyla selamlıyorum.
DOĞAL BİR AFET, DOĞAL OLMAYAN BİR FELAKETE DÖNÜŞTÜ: Doğal bir afet maalesef. 31’inci gündeyiz. Doğal olmayan bir felakete dönüştü. Afet doğada var. Yangın, sel… Ama bu doğal olmayan bir felakete dönüştü. Sonuçların yıkıcılığı ve büyüklüğü, depremin büyüklüğü ve şiddetinden ziyade deprem öncesi ihmalin, deprem sonrası beceriksizliğin, izansızlığın, liyakatsizliğin ürünüdür. Her yerde deprem oluyor, Japonya’da 9 şiddetinde deprem oluyor kimsenin burnu kanamıyor. Ama Türkiye’de resmi rakamlarla 50 bin, ama gerçekte İnşallah öyle değildir, çok daha fazla insanımızı kaybettik. Yüzbinlerce bina yıkıldı.
BİR PARAGRAFLIK BİR ŞEY ÖNÜMÜZE GELMEDİ: Efendim, depremdir ne yapacaktık, bu binaları boşaltacak mıydık… Tam 23 yıl geçti 1999 depreminin üzerinden. Ve 21 yıldır ülkede bir partinin iktidarı var. Şimdi alınmış bir tedbir var mı? Ben iki, üç yıl önce şöyle bir söz ettim; şu hükümet depremle ilgili yaptığı işle bir paragraflık biz şunu bunu yaptık diye bir metin ortaya koyarsa sizden özür dilerim dedim. Ondan sonra da bir paragraflık bir şey önümüze gelmedi.
HER VEBALİN DE BİR BEDELİ VARDIR: Herkesin kabul edemediği, edemeyeceği ve affetmeyeceği bir ilk üç gün sorunumuz var. Kimsenin kabul etmediği, affetmeyeceği ilk üç günümüz var. Dolayısıyla bu devletin ilk üç günkü yokluğu ve acziyeti kabul edilebilir değil. Sayın Erdoğan, kabul edilebilir değil. Orada bir vebal var. Her vebalin de bir bedeli vardır.
YUNANİSTAN’DA YİNE BİR DEMOKRASİ ÖRNEĞİNE ŞAHİT OLDUK, ÜZÜCÜ BİR OLAYDAN SEBEP DE OLSA: Ne hükümetten ne yüksek bürokrasiden bu vebalin bedelini ödeyeni görmedik. Çok yakında komşumuz Yunanistan’da yine bir demokrasi örneğine şahit olduk, üzücü bir olaydan sebep de olsa. Bir tren kazası. İnsan kaynaklı bir kaza. 40, 50 civarında ölü var. Allah rahmet eylesin, geçmiş olsun diliyoruz komşumuza da çıktı bakan istifa etti. Kişisel olarak bakanın günahı yoktu elbette, ama o işin sorumlusu bakandı. 50 kişi öldü istifa etti.
BU GERÇEĞİ BİLEYECEĞİZ VE KABUL EDECEĞİZ: Efendim, depremi Allah yaptı. Ee sen tedbiri al, sonra Allah’a işi emanet et. Bu vebalin bedelini birilerinin mutlaka ödemesi lazım. Şunun için bunu diyoruz, ilk 72 saat, hatta ilk 48 saat çok önemli. 1999’da bunu yaşadık. Altıncı saatte kahraman Türk Silahlı Kuvvetleri de madenciler de oradaydı. Enkazdan kurtulma ihtimali yüksek olanların büyük çoğunluğu kurtuldu. Ama burada devlet, madenciler, ordu, kurtarma ekip ve ekipmanı 3 gün sonra sahada çalışıyor oldu. Bu gerçeği bileyeceğiz ve kabul edeceğiz. Yönetenler de bunu kabul edecek.
YÜZLEŞTİ DE YÜZSÜZCE ADIYAMANLILARDAN HELALLİK İSTEDİ: Biz ilk üç gün devlet yok dediğimizde Erdoğan’dan yemediğimiz küfür, hakaret kalmadı. Küfre yakın ağır hakarette bulundu bize, kendisine iade ediyorum. Önce devletin valisi çıktı geç geldik dedi. Ben dedim ki şimdi Erdoğan bu valiyi pat diye görevden alır. Almadı. Sonra devletin başı Erdoğan, bu gerçekle yüzleşti. Yüzleşti de yüzsüzce Adıyamanlılardan helallik istedi. Helallik isteyeceksen önce bize hakaret ve küfrettiğin muhalefetten iste. ‘Haklıymışsınız, doğru söylediniz ben de kabul ediyorum, devlet ilk üç gün yoktu’ de. Dedin de muhalefet ettiğin küfür ile kaldın.
SAKIN KURMA. 67 GÜN SONRA O KURULLARIN HEPSİ KAPANACAK: Ölenlerden helallik istenmez. Erdoğan bunu çok iyi bilir. Ölen için din görevlisi namazda kanlardan helallik ister. Erdoğan, bunları da bilmem lazım. Helal edilecek bir hak yok, ama senin mesuliyetin çok. Tutmuş beyefendi, Afet Yönetimi Politikalar Kurulu kuruyor. Sarayda var ya kurullar, bol bol maaşların alındığı, hükümete, bakanlıklara paralel yapı gibi kurulmuş kurullar var. 10’uncu kurulumuzu kuruyoruz. Ee adı, Afet Yönetimi Politikalar Kurulu. Sakın kurma. 67 gün sonra o kurulların hepsi kapanacak.
PARALEL YAPILANMAYI MAALESEF BURADA DA GÖRÜYORUZ: Senin sarayda kurduğun 9 tane kurul var Erdoğan. Güvenlik ve Dış Politika Kurulun var, Sosyal Politika Kurulu, Ekonomi Kurulu, Hukuk Politikaları Kurulu, Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu’n var. Hepsi çökmüş. Güvenliğinden hukukuna, eğitiminden sosyal politikalara kadar çökmüş. Ankara’da bakanlık binaları var, sarayda kurullar var, Maliye Bakanlığı var, sarayda Strateji ve Bütçe Başkanlığı var. Damadı çok anacağız, ‘at izi it izine karıştı.’ Bu paralel yapılanmayı maalesef burada da görüyoruz.
BU FONUN ŞEFFAFLIĞI İLE İLGİLİ TEREDDÜTLERİMİZ VAR: Biz, pek kısa bir süre sonra Şehircilik ve Afet Yönetimi Bakanlığı kuracağız. Esasen bu yaraları kimin saracağına da sanıyorum 67 gün sonra aziz milletimiz karar verecek. Bu şeffaflık burada önemli. Bir kanun geliyor, bu kanunla bir fon oluşturulacak. Fakat bu fonun şeffaflığı ile ilgili tereddütlerimiz var. Bu fonda bazı bakanlıklar olacak yönetiminde. İmar ve Yeniden Afet Fonu… Toplanan bağışlar bütçeden ayrılan para, ödenek, yurtdışından alınabilecek borçlar bir fonda toplanacak. Bu olabilir. Sonra harcamaları ilgili bakanlıklar yapacak. Fondan ilgili bakanlığa. İçişleri, Çevre, Enerji, Ulaştırma, Tarım ve Orman ve tabi saraydaki Strateji ve Bütçe Başkanı da bu fonun yönetiminde olacak. Başkan da ışıltılı Nebati.
ŞEFFAFLIK BUNLARIN FITRATINDA YOK: Kimseyi peşinen suçlamam ama şunu merak ediyoruz. Vatandaş deprem için yardım etti, pandemide yardım etti, 15 Temmuz’da şehitlerimize yardım etti, ee paraların nasıl kullanıldığına ilişkin tereddüt yaşıyor vatandaş. Beşiktaş saldırısında şehit olanların ailelerin verilmek üzere toplanan para hala verilmedi. Dolayısıyla bu kurulla ilgili çar çur edilecek endişesini taşıyorum. Elimde değil. Bunlara güvenmiyorum. Sicil bozuk. Şeffaflık bunların fıtratında yok. Şeffaf devlet gelir, gider… Gelirler, giderler yazılır. Nereye ne harcandığını bilmemiz lazım. Çocuk kumbarasını açtı 8 yaşındaki çocuk parayı yolladı. Emekli, evine et alamıyordu ama bir maaşımı vereceğim dedi. Bu fonda bu paraların harcamasını, biz gelince sorun olmaz da ilk iki ayda yapılacak harcamalarda şeffaflık bekliyoruz.
BE VİCDANSIZLAR BE ALLAH’TAN KORKMAZLAR…: Kızılay, ağır disiplin cezasını hak ederek sınıfta kaldı. Kızılay deyince akla üç şey gelirdi; çadır, battaniye, barınma yani, kan ve kan stoku, seyyar mutfak ve gıda stoku. Ee biz ilk gün neden Kızılay’ın çadır stoku yok dedik. Yanlış söylemişiz, varmış ya. Çadır dağıtılmayınca ben zannettim ki Kızılay’ın depolarında çadır yok. Varmış. Kızılay AHBAP’a çadır satmış. Be vicdansızlar be Allah’tan korkmazlar insanlar çadır, çadır, çadır diye inim inim inlerken deponuzda çadır varken o çadırları niye, ne uğruna beklettiniz? Çıktı ortaya, çadır var, gönderilmemiş ya. Bu Allah’tan korkmamaktır, milletten utanmamaktır, bu vicdansızlıktır, ahlaksızlıktır.
HUZUR HAKKI VAR HEM DE BOL BOL VAR: Kızılay Başkanı 12 şirketten huzur hakkı alıyor mu? Maaş alıyor mu? Soruldu bu. Sayın Kerem Kınık, bir kere de ben sorayım 12 şirketten maaş alıyor musun? Çık, ‘almıyorum’ de. ‘Almadım’ de. Yok. Şirket var, genel müdür var, yönetim kurulu var. Huzur hakkı var hem de bol bol var. Ama çadır, kan, seyyar mutfak yok. Battaniye yok. Böyle Kızılay olur mu?
KIZILAY BAŞKANI KEREM KINIK, ALLAH’TAN KORK, KULDAN UTAN: Adana Milletvekilimiz Müzeyyen Şevkin, bölgeden yeni geldi. Samandağ’ın mahallesinde dedi ki ‘Engin Başkanım, seralar var ya domates serasını, içindeki fideleri sökmüş, varsa kilimini sermiş, serada kalıyor. Naylon, muşamba serada. Yumuşak toprağın üzerine çekmiş, şimdi yağmur var.’ Allah onlara yardım etsin. Biz çadır yok dedikçe Erdoğan hopluyor. Kızılay Başkanı Kerem Kınık, Allah’tan kork, kuldan utan. O işte o seranın, Müzeyyen Şevkin’in çektiği fotoğraf. Çekildiği tarihi söylüyorum, 6 Mart 2023. Depremden 29 gün sonra. Bu fotoğraf iki gün önce çekilmiş. Çadır yok. Hala yok. Erdoğan, çatlasan da patlasan da küfretsen hakaret etsen de buradan söylüyorum 6 Mart bu fotoğraf, serayı bozmuşlar. Müzeyyen Hanım’ın ifadesiyle ‘burada 20’ye yakın insan kalıyor.’ Kerem Kınık, yüzüne, gözüne, dizine dursun o paralar, buraya çadır yolla kardeşim. Bu bir aile değil, Samandağ’dan Nurdağı’na, Pazarcık’a, Malatya’ya her yerde bu sorun var. Arsuz’da, Antakya’da, İskenderun’da, Defne’de, Adıyaman’da, Gölbaşı’nda var. Bu sorun var.
AK PARTİ ÇADIR YOK DİYENLERİ PROVOKATÖR İLAN ETTİ: Dün TBMM’de ilginç bir şey oldu. Sayın Elitaş (AKP Grup Başkanvekili Mustafa Elitaş) dedi ki ‘Bu çadır yok diyenler tıpkı Bursaspor Amedspor maçında pankart açanlar provokatörlerle aynı dili kullanıyor, bunlar provokatör.’ Pes. Tablo bu. İki gün önce çekilmiş fotoğraf. Ben kendim gittiğimde Adıyaman merkezde tütün iskelesini muşambayla çevirip 33 kişinin kaldığı çadırımsı yerden de seslenmiştim. Aradan 20 gün geçti. Samandağ’da da durum bu. AK Parti çadır yok diyenleri provokatör ilan etti. Hadi biz etti, provokatör, terörist ilan etti de bu ne ya. Erdoğan, sık sık bölgeye gidiyorsun, Samandağ’ın şu mahallesine gidiver. Burada insanlar nefes almaya çalışıyor. Barınmaya demiyorum, burada barınılmaz çünkü. AK Parti kafası, çadır isteyenleri Bursaspor Amedspor maçında pankart açan provokatörlerle aynı dili kullanmakla itham edecek kadar pişkinleşebiliyor. Takdiri yüce millete bırakıyorum. 67 gün sonra millet bir karar verecek.
LANET OLSUN: Depremi Türkiye’nin gündeminden düşürmememiz gerekiyor. Yaralar sarılana kadar Türkiye’nin başka bir gündemi yoktur, olamaz. Türkiye’nin gündemi depremdir. Bir garabet daha. Beyefendi bölgeye gitmiş dünya lideri. Bölgede gezerken bazı çadırları görmüş. NATO’dan gelen, Avrupa’dan gelen çadırları görmüş. Ne demiş ‘Çok kaliteli’ demiş. Bu ne demek, bizim çadırlar kalitesiz demek. Şimdi soralım, Erdoğan’ı AK Parti Türkiye’ye dünya lideri diye pazarlıyor. Dünya liderinin yönettiği ülke küçücük İsviçre’nin yaptığı kaliteli çadırı yapamıyor. Lanet olsun. Bir düşük kalitesini yapıyor, onu da depoda bekletiyor, satmak için. Yazıklar olsun.
O 5 MİLYAR DOLAR KAŞIKÇI DOSYASINI SATMANIN BENCE BEDELİDİR: Suudi Arabistan dedi ki ‘Ya Merkez Bankası’na bir 5 milyar dolar koyayım da dursun, ben de faizini alırım.’ Ne faiz alacağını bilmiyoruz, faiz hikâye tabi. O 5 milyar dolar Kaşıkçı (İstanbul’da öldürülen gazeteci Cemal Kaşıkçı) dosyasını satmanın bence bedelidir. Türkiye bu kadar alçak gösterilmemeli. Düşük gösterilmemeli. İki Maliye Bakanı, iki farklı açıklama. Bizimki diyor ki Suudi Arabistan Türkiye’ye olan bu para sebebiyle, ‘Suudi Arabistan’ın Türkiye’ye olan güveninin bir işaretidir.’ Ekonomimiz çok iyi, çok istikrarlı, Suudi Arabistan da bu istikrarlı ülkeye 5 milyar dolar taşımış. Suudi Arabistan Maliye Bakanı ne diyor peki; ‘Biz Mısır gibi Türkiye gibi Pakistan gibi kırılgan ekonomisi olan ülkelere yardım ediyoruz. Daha vahim ekonomik sorunlar çıkmasın ortaya diye.’ Bu konuda takdiri aziz milletimize bırakalım.
MİLLET İTTİFAKI’NIN ADAYI BAY KEMAL İLAN EDİLDİ, RİSK PRİMİ 40 PUAN DÜŞTÜ: Bay Kemal’in adaylığının ilan edileceği günlerle eş zamanlı güzel bir şey oldu. Türkiye ekonomisi bakımından güzel bir şey oldu. Daha seçilmedi, adaylığı bile dünyanın Türkiye’ye bakışını değiştirdi. Nasıl oldu? Bu CDS var ya risk primleri. Türkiye’nin bu CDS risk primi 40 puan düştü. Bu ne kadar düşerse o kadar iyi. Bunun iadeli sıfır olmasıdır. 40 puan düştü. Millet İttifakı’nın adayı Bay Kemal ilan edildi, 40 puan düştü. Daha adayken, iş başı yapmamışken. İş başı yaptığında herkes emin olsun ki Türkiye’de gerçekten ekonomi dahil her şey çok güzel olacak.
ELEKTRİK SOBASI YAKARLAR DİYE ÇADIRKENTE ELEKTRİK VERMEYEN BİR KAFADAN BAHSEDİYORUM: Salgın hastalık tedbirlerinin yeterince alınmadığını düşünüyoruz. Daha 67 gün olduğu için; 67 gün daha bunlar maalesef başımızda olacağı için bu konuda tedbir besliyoruz. Beslenme ve hijyen ihtiyaçları hala devam ediyor. Soğuktan korunma tedbirleri hiç yok. Soğuk çare bulmamız lazım; odunsa odun, elektrik sobasıysa elektrik sobası. Elektrik sobası yakarlar diye çadırkente elektrik vermeyen bir kafadan bahsediyorum, kendim yaşadım, gördüm. Bir sayın bakanı aradım da ondan sonra o çadırkente biraz elektrik verildi. Böyle bir kafa Türkiye’yi yönetiyor.
DERHAL DEVLET MİSAFİRHANELERİNİ KAMU MİSAFİRHANELERİNİ DEPREMZEDELERE AÇIN: Kredi Yurtlar Kurumu’nun yurtlarını boşaltıp, derhal devlet misafirhanelerini, kamu misafirhanelerini depremzedelere açın. Hâkim Ankara’da Hakimevi’ne gitmesin. Polis İstanbul’da boğazdaki Polis Evi’ne gitmeyiversin bir otelde kalsın, akrabasında kalsın. Konukevleri boş, öğrencileri yurtlarından evlerine yolluyorsun. Bölgeden ayrılanlar var. Bunları ilkokul, ortaokul, lise, okul öncesi öğrenci nakillerini bir an önce alın. Bu çocukları eğitimden mahrum etmeyin.
ÇALIYORLAR DEMEM AMA GÖSTERMEZSENİZ ÇALINMIŞ OLABİLİR DERİM: Gelen yardımların nakdi, ayni dağıtımıyla ilgili şeffaf olun görelim. Bütün millet elini cebine attı, bir şey verdi. Ne yapılıyor bilmiyoruz. Çalıyorlar demem ama göstermezseniz çalınmış olabilir derim. Şu geldi şuraya harcandı, bu geldi buraya harcandı deyin. Bölgede işten çıkarmalar yasaklanmalı, hazır OHAL’iniz de var eliniz. Bölgede sanayi tesislerinin bir an önce hayata geçmesi, üretime geçmesi lazım. Bunun içinde teşvik lazım, özendirici katkı lazım.
ÖDÜL PARA DEĞİLDİR: İlk 72 saatte ihmali olan herkesin adli ve idari hesap vermesi lazım. O bunların işi değil, bizim 2 buçuk ay sonraki işimiz. İnsanüstü gayretle, performansla çalışan arama kurtarma ekiplerinin ödüllendirilmesi lazım. Ödül para değildir. Çıkıp devletin başındaki zatın samimi, yürekten dolu dolu teşekkür ve minnet duygusunu ifade etmesi lazım. Cumhuriyet Halk Partisi ediyor, biz ediyoruz.
JAPONYA’DA OLDUĞU GİBİ 9 ŞİDDETİNDE DEPREM DE OLSA KİMSEYE BİR ŞEY OLMASIN: Konteyner fiyatlarında KDV’ler hala sıfırlanmadı. Herkes için, devlet alırken ayrı. Vatandaş alıp gönderecekse onun da ondan yararlanması lazım. Bu konutları yaparken Türkiye’nin en iyi şehir plancılarıyla, en iyi yetişmiş jeologlarıyla, mühendisleriyle; iyi bir altyapı, ölçüm, zemin etüdü yapmadan, bilimi dinlemeden bu işlere göz boyamak için girişmemek lazım. Bir an önce konut ama sıfır riskli konut. Bunun için ne lazım? Bunun için siyasi hamaset değil, bilim lazım. Bilimin emrettiğini yapmak lazım ki; Japonya’da olduğu gibi 9 şiddetinde deprem de olsa kimseye bir şey olmasın.
DAHA ÖZENLİ YAPIN BU İŞİ, DAHA İZAN İÇİNDE YAPIN: Evi yıkılanların kredi borçları hala silinmedi. Dün bir milletvekilimiz bölgeden geldi. Cumhuriyet Halk Partisi’nin her gün bölgede 65-80 arası milletvekili var. Arkadaşlar dönüşümlü gidiyor, geliyor. Genel şikayetler devam, on bin lira verilecekti lafta, yok. ‘Ben almadım, bana verilmedi, benim telefonuma mesaj da gelmedi, muhtar beni çağırıp senin hesabına şu para yattı demedi’ diyor adam. Evi yıkılmış, cenazesi olmuş, çadırda ‘ben almadım’ diyor. Erdoğan, ‘verdim’ diyor. Orada birilerine verildiğini biz de gördük; daha özenli yapın bu işi, daha izan içinde yapın. Alan var, almayan var. Niye?
GÜBRE, MAZOT, YEM, TOHUM DESTEĞİNİ NAKDEN VERİN: Bölgedeki çiftçiler zorda. Bölgedeki çiftçiler hayvan çadırı istiyor, yem istiyor. Çiftçilerle ilgili de kimi tedbirlere ihtiyaç var. Köylülerin kredilerinin silinmesi lazım. Gübre, mazot, yem, tohum desteğini nakden verin. Bunlar prosedürde veriliyor, parasını verin adam gübresini bir şekilde bulur. Siz oraya gübre getiremezsiniz çünkü. Elektrik borçlarının da derhal silinmesi lazım.”
“BU KONUDA TÜRKİYE’DE EN SON KONUŞACAK KİŞİ SAYIN BAHÇELİ’DİR”
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin Millet İttifakı’na hedef alan sözleri üzerine yöneltilen soruya Altay, “Ben yıllardır Tayyip Erdoğan’ın muhalifiyim. Kendisine çok laf ettim ama ben Tayyip Bey’le Meclis’te karşılaşırsam yüzüne, gözüne bakabiliyorum. Yani yüzüne bakamayacak laf etmedim. Ama Devlet Bey, Tayyip Bey’le ilgili öyle laflar etti ki; şimdi Tayyip Bey’in yüzüne nasıl bakıyor, merak ediyorum. Bu konuda Türkiye’de en son konuşacak kişi Sayın Bahçeli’dir. Kişi kendinden bilir işi. Sayın Bahçeli, ‘suda ateş yanmaz’ diyordu, yanıverdi. ‘Tekeden süt çıkmaz’ diyordu çıkıverdi. ‘Balda tuz bulunmaz’ diyordu bal tuzlu çıktı. Bahçeli sen önce kendine bak, bu işlere karışma. Tayyip Erdoğan’ı o postta tutmaya senin gücün yetmez. Nokta” yanıtını verdi.