Gök, parlamentoda düzenlediği basın toplantısında, Türkiye'nin15 Temmuz gecesi, demokrasi, insan hakları, parlamenter rejim, Meclis iradesi ve millet egemenliğine yönelmiş büyük bir tehdit atlattığını anımsattı.
Parlamento çatısı altında bulunan milletvekilleri ve caddelerde, sokaklarda kendini tanklara siper eden vatandaşlar sayesinde demokrasinin, büyük bir travmanın, onarılamaz yaranın etkisinden kurtulduğunu ifade eden Gök, o gün bir darbenin önlendiğini söyledi.
Gök, aradan geçen 3 aylık süre içinde iktidar partisi sözcülerinin, her defasında darbe tehdidinin henüz geçmediğini açıkladığına işaret ederek, Türkiye'nin OHAL ile yönetildiğini, derin çatışmaların içinde her gün şehit haberleriyle sarsıldıklarını, terör olaylarının tüm ülkeyi sardığı atmosferde ölen asker, polis, sivil vatandaşlara ağladıklarını anlattı.
Bir yandan terör belası, bir yandan da dış politikadaki çarpıklığın Türkiye'yi dünyada yalnızlığa iterken, ekonominin de bundan etkilendiğini savunan Gök, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Demokrasimiz darbe teşebbüsüyle yara aldı, ekonomimiz kötü, terör ülkeyi sıkıştırıyor, dış politikada yalnız bir ülkeyiz. Dış politikayı yönetenler, alay konusu olacak ifadelerde bulunuyorlar. Örneğin Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi'nde idam cezasıyla ilgili soruya, 'Ben idam cezasına karşıyım ama karşı olduğum için eşim de bana karşı. Eşim benimle ilişkisini kesecek.' diyerek, alaycı tebessümlerle muhatap olacak konuşma yapıyor. Devlet böyle mi yönetilir? Dış politikadaki sefalete bakın, hükümetin görüşü bu mu? Böyle bir dış politika yapılabilir mi? Dış dünya bizi niye anlamıyor; böyle liyakatsız kişilerle yönetilersek kimsenin bizi anlama şansı da yoktur.
OHAL uygulamaları ciddi sorunlar içeriyor. Venedik Komisyonu harekete geçecek, OHAL ile ilgili şikayetleri ciddiye alıp Türkiye'ye gelecek. BM açıklama yapıyor. Böyle bir ortamda, sıkışan Türkiye içinde, bir anda Türkiye, kendisini başkanlık tartışmalarının içinde buldu. Sorunumuz bu mu? Başkanlık sistemi geldiğinde bütün bu sorunlar giderilecek mi?"
Gök, başkanlık sistemi tartışmaları kapandı derken, MHP'nin açıklamasıyla yeniden alevlendiğini, bu açıklamalara AK Parti'nin can simidi gibi atladığını öne sürdü.
"Türkiye'nin yaşadığı sıkıntılar unutuldu, varsa yoksa başkanlık, varsa yoksa Recep Tayyip Erdoğan'ın hayali." görüşünü savunan Gök, Türkiye'nin böyle bir tartışmayı hak etmediğini söyledi.
Gök, derin tartışmaları aşmaları, partiler arası tam bir uzlaşmayı sağlamaları gerekirken, darbeyi yaşadıkları atmosferde toplumu ayrıştırmanın, kimin işine yarayacağını sorarak, bunun Türkiye'yi ayrıştırmaya dönük bir hamle olduğunu ileri sürdü.
Levent Gök, "MHP'nin yaptığı bu hamleyle başkanlık tartışmaları, terörün, dış politikanın, ekonomideki çöküntünün önüne geçmeye başladı. Bu kabul edilemez. İnsanlarımız yoksulluk, yolsuzlukla mücadele ederken Türkiye'yi başkanlık tartışmaların içine sokmak, Türkiye'ye yapılabilecek en büyük ihanettir. Bütün partilerin uzlaşma kültürü içinde darbenin yarattığı atmosferi bertaraf etmesi gerektiğini düşünüyoruz. Türkiye'nin ayrışmaya değil, buluşmaya ihtiyacı var." diye konuştu.
Yargı bağımsızlığıyla ilgili yapılan çalışmaya da işaret eden Gök, "Neden bu çalışma unutuldu? Bu çalışmayı yürütmüyor muyduk, yargı, hakim, savcıların bağımsızlığı Erdoğan'ın başkanlık hayalinden önemsiz bir konu mu?" sorusunu yöneltti.
Levent Gök, Türkiye'nin derin yapısal sorunları karşısında, CHP'nin başkanlık konusundaki görüşünün net olduğunu belirterek, Türkiye'nin 200 yıldan bu yana süren parlamenter demokrasi ile yönetilmesini, demokratik parlamenter sistemin güçlendirilmesini savunduklarını vurguladı. Gök, şöyle devam etti:
"MHP'nin başlattığı tartışmada, kendi iç dünyasında da fikir beraberliği sağlayamadığını görüyoruz. Sayın Bahçeli grup toplantısında, '330'un üzerine çıkarsa referanduma gidilir, 367'yi bulursanız zaten mesele yok' diyerek, 330'a nasıl varılacağı sorusunun cevabını vermedi. Bu tartışmayı başlatan MHP'nin, bu tartışmayı bitirmek gibi de yükümlülüğü vardır. MHP, AKP'ye can simidi gibi sunduğu başkanlık hayali çerçevesinde böyle bir teklif Meclis'e geldiğinde, AKP'nin 330 sayısı olmadığına göre 330'u tamamlayacak mı tamamlamayacak mı sorusunu net şekilde kamuoyuyla paylaşması gerekir.
MHP'nin ikircikli değil net olması gerektiğini vurgulayan Gök, sözlerini şöyle tamamladı: "CHP olarak, böyle bir teklif gelirse kabul etmeceğimizi, reddedeceğimizi ifade ediyoruz. MHP ne yapacaktır? 330'a ulaşacak sayıda destek olacak mı olmayacak mı? Hiç konuyu başka yönlere çekmesinler sadece bu konuda netleşsinler. Kamuoyu o zaman onları daha doğru anlar, laflarının ne tarafa gittiği konusunda yorum yapmaz. MHP, 'Böyle bir teklif geldiğinde kesinlikle desteklemiyorum' diyor mu demiyor mu? Ya da '330'a tamamlıyorum' diyerek AKP'yi mi umutlandırıyor? MHP yönetimi, bu soruyu muallakta bırakırsa tartışmaların da odağı olur. MHP'nin bu konuda samimi, net açıklamalarını kamuoyuyla paylaşması gerekir. Sorunu başlatan MHP'dir, bitirmek istiyorlarsa da net duruşlarını söylemek suretiyle bu tartışmayı ülke gündeminden çıkarabilirler."
CHP Genel Başkan Yardımcısı Veli Ağbaba da başkanlık sisteminin yeni darbelerin önünü açacağını iddia ederek, "Kimse demokrasiye sahip çıkmaz o zaman. Bizim Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahi başkan olsa biz başkanlığa karşıyız." dedi.
Ağbaba, Malatya'da CHP İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, başkanlık sistemi ve Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) ile mücadeleye ilişkin değerlendirmelerde bulundu.
Başkanlık sistemi konusundaki açıklamaları nedeniyle MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi eleştiren Ağbaba, devletin gelenekleri ve temel değerleri yok olduğu için 15 Temmuz darbe girişiminin yaşandığını savundu.
Darbenin panzehirinin, parlamenter demokrasi olduğu görüşünü dile getiren Ağbaba, "Başkanlık yeni darbelerin önünü açar. Kimse demokrasiye sahip çıkmaz o zaman. Bizim Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu dahi başkan olsa biz başkanlığa karşıyız." ifadesini kullandı.
(Habertürk)