Çekmeköy'de belediye otobüsünde yolculuk yapan hemşire Ayşegül Terzi'ye şort giydiği için tekme attığı gerekçesiyle Abdullah Çakıroğlu'nun 9 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle yargılanmasına başlandı. Sanığın duruşmadaki ifadeleri dinleyenleri adeta çileden çıkardı. Ruh sağlığının bozuk olduğu iddiasını sürekli dile getiren sanık Abdullah Çakıroğlu "Ortak yaşam alanına yakışmayacak şekilde giyim kuşamı vardı. Orada herkesin ruh dünyasını etkiliyordu. Kadının örtüsünün olması gerekir. Aksi halde insanları suça teşvik ve tahrik ediyor" dedi. Saldırıya uğrayan Ayşegül Terzi'nin sık sık gözyaşı döktüğü görüldü. Terzi, yeniden saldırıya uğramaktan korkutuğu belirtti. Saldırgan Abdullah Çakıroğlu ilk duruşmada tahliye edildi.
Şort giydiği için belediye otobüsünde Ayşegül Terzi'ye tekmeyle saldıran Abdullah Çakıroğlu ilk duruşmada tahliye edildi. Mahkeme, Çakıroğlu'nun akli dengesinin yerinde olup olmadığına dair delillerin toplanmasına hükmederek duruşmayı 21 Aralık tarihine erteledi. Ayşegül Terzi kararı duyunca sinir krizi geçirdi.
Anadolu 40. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki ilk duruşmada tutuklu sanık Abdullah Çakıroğlu ve avukatı, Ayşegül Terzi ile çok sayıda kadın avukat hazır bulundu. İstanbul Barosu Kadın Hakları Merkezi, İzmir Barosu, Türkiye Barolar Birliği Kadın Hukuku Komisyonu avukatlarının da bulunduğu duruşmayı Bağımsız Ankara Milletvekili Aylin Nazlıaka da izledi. Avukatlar ve Nazlıaka davaya katılma talebinde bulundu. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu'nun yanısıra çok sayıda izleyicinin katıldığı duruşmada çevik kuvvet ekipleri de önlem aldı.
Gözyaşlarına boğuldu
Duruşma salonuna ilk olarak hemşire Ayşegül Terzi'yle annesi, babası ve avukatları alındı. Sonrasında duruşmaya sanık Abdullah Çakıroğlu getirildi. Bu sırada Terzi gözyaşlarına boğuldu. Ayşegül Terzi'nin sanığı görmemesi için müdahil avukatların onu çevrelemesiyle görüşü engellendi.
Duruşmada kimlik tespiti yapılan Abdullah Çakıroğlu 35 yaşında, bekar ve 10 yıldır özel güvenlik görevlisi olduğunu belirterek lise mezunu olduğunu söyledi. Mahkeme hakimi kimlik tespitinin ardından iddianameyi okudu.
İşte Abdullah Çakıroğlu'nun ifadesi
"Murat diye bir hoca efendi vardı. Bu hoca efendiye gitmiştim 2 yıl önce. İlaç vermişti bana iyi olmuştum. Bu hoca efendi en son hastalığım kendi kendime konuşma hallerim artmıştı. Aradım kendisini ilaçları bana göndermesini istedim. Kendime geldim çalışmaya başladım. 1,5 yıl kimseye bulaşmadım. En son çalıştığım yerde bir tartışma oldu, nüksetti hastalığım oradan çıktım. Kendimi bir süre sonra iyi hissettim ve çalışmaya başladım. Yine kendi kendime konuşma bağırma çağırma hallerim arttı. Bahsettiğim hocadan telefonda ilaçları istedim. Telefonda kendisiyle görüşme kaydı var. İki gün üst üste nöbete kalınca psikolojim bozuldu, konyşma seanslarım arttı. Otobüsteski hadise vuku buldu. Otobüste daha önceden tanımadığım bayanı gördüm. Oturuşu müstehcendi. Kendisine doğru oturmasını söyledim. Suratıuyla sanane anlamında bir işaret yaptı ben önüme döndüm. Sonra hazmedemedim bunu istem dışı reflekste bulundum. Yaptığımı doğru bulmuyorum bayanın oturşunu da doğru bulmuyorum. Benim hastalığım nüksettiği zaman yüzüm simsiyah olur. Bilgisayarımda bir tane resmim vardır, yüzümün rengi simsiyah olmuştur. Hastalığımın boyutunu gösteriyor ve burada sara hastalığım olduğunu anladım. Her zaman değil ayda yılda bir olan hastalıktır. Oturuşunu doğru bulmadım. Kendisini uyardım, hiç umursamadı. Oturuşunu düzeltmeyince bu olay vuku buldu. Bayan bayıldığını söylemiştir ama bayılmamıştır. Hem otobüste hem de hastanede tartaklandım. Hapishanede psikolojik saldırıya uğradım. Sonuçta bu olayda sara hastalığımın etkisi büyüktü. Çalıştığım ortamdaki arkadaşlarıma da sorabilirsiniz. Kendi kendime konuşmam artmıştı, saldırma eğilimim de. Erenköy'ün haricinde başka bir yerde tedavi görmedim. Hoca efendiye gittim, cinler musallat olmuş dediler. Ortak yaşam alanına yakışmayacak şekilde giyim kuşamı vardı. Orada aile var, çocuk var, herkesin ruh dünyasını etkiliyordu. Kuranı Kerim'de doğrular birinci derecede yazamaktadır. Kadının örtüsünün olması gerekir. Aksi halde insanları suça teşvik ve tahrik ediyor. İnsanın şehvet duygularını kabartıyor. Benim şehvet duygularımı kabartmadı ancak kendine yakışmadığı için istem dışı davranışta bulundum..."
Ayşegül Terzi: Korkuyorum
Karakolda söylediklerinin tam yazılmadığını söyleyen Ayşegül Terzi, sanığın hiçbir suçlamasını kabul etmedi. Sanığın eylemini dine bağlamasını doğru bulmadığını söyleyen Terzi, "sanık evime çok yakın oturuyor, serbest bırakırsanız bunu bana tekrar yapabileceğini düşünüyorum" dedi.
Terzi'nin avukatı Bahar Ünlüer Öztürk de müvekkilinin baş ve çene bölgesine ölümcül bir darbe aldığını ve darbenin etkisiyle başının cama çarptığını hatırlatarak şunları söyledi:
"Adli Tıp anabilim dalından aldığımız raporda fiziki ve psikolojik travmalar tespit edilmiştir. Hala ailesi işe getirip götürüyor. İnsanlara karşı hala kuşkulu davranmakta, dolaysıyla sanığın eylemlerinin müvekkilimin hayatına olumsuz etkisi hala devam etmektedir. Cinsiyeti ve kıyafeti yüzünden sanık tarafından şiddete uğramış, otobüsteki kişileri de tahrik etmeye çalışmıştır. Sanık fiiliyle müvekkilim nezdinde tüm kadınları aşağılamış, toplumun bir kesimine karşı diğer kesimini karşı karşıya getirmeye çalışmıştır. Ülkemizde yasamızda anayasamızda belirlendiği gibi din ve vicdan özgürlüğü bulunmaktadır ve anayasamızca da teminat altına alınmıştır. İnsanların kendi belirledikleri din ve inanç kurallarına göre yaşamaları mümkündür ama toplumu şekillendiremez. Sanığın iddianamede tanımlanan suçların niteliği ve CMK 100. maddede devam eden tutuklama koşulları aynen devam ettiğinden CMK 100 ve devamı maddelerince tutukluluk halinin devamını talep ediyoruz. "
Tanıkların ifadeleri
O sırada otobüste bulunan ve saldırgana müdahale eden tanıkların biri olayı şöyle anlattı:
"Sabah otobüse bindim arkaya doğru ilerledim, Ayşegül Terzi'nin yanı boştu, 3 durak sonra inecektim rahatsız etmek istemedim. O sırada biri elleriyle omuzumda güç alarak tutamçlara tutundı ve uçarak kadının yüzüne tekme attı. Ayşegül Terzi ağlıyordu. Neden vuruyorsun bir bayana bu yapılır mı dedim. Kendi kendine bunları öldürmek lazım, kafalarını koparmak lazım, otobüsü cünüp ve cenabet etti, otobüse şeytanları topladı diye söyleniyordu. Bacağıma sarıldı otobüsün koridoruna düştük, üzerimden aldılar, otobüs durunca atladı biz de yakalayıp etkisiz hale getirdik daha sonra bir boşluktan yararlanıp kaçtı."
Diğer tanık ise " sanık birden ayağa kalktı inecek sandım. Koridora inmeden adımını atıp üstteki demirlere tutunarak ayağının altıyla müştekiye tekme attı. Müştekinin suratına geldi. Tekmeden önce müşteki ile sanık arasında herhangi bir söz ve davranışa tanık olmadım" dedi.
Sanık Abdullah Çakıroğlu'nu hiç görmediğini söyleyen otobüs şoförü Şaban Bıyıklı polise neden haber vermediniz aorusuna "bacımdan ses çıkmadı, yolcular da ses etmediler ben de yoluma devam ettim" şeklinde cevap verdi.
Sanık: Genelkurmay Başkanı olduğumu söyledim
Müşteki ve tanıkların ifadelerine ilişkin sözü sorulan saldırgan Abdullah Çakıroğlu, "benim vuruşum orta halli bir vuruştu, ayağımda spor ayakkabılarım vardı, spor ayakkabılarım esnektir. Raporunu abartılı buluyorum. Genelkurmay Başkanı olduğumu söyledim, hasta olduğumun en büyük delili budur. şeytani bir şey olduğunu söyledim. Başka bir şey hatırlamıyorum" dedi.
İddianameden
Anadolu Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından hazırlanan iddianamede, 23 yaşındaki Ayşegül Terzi'nin Maslak'ta bir özel hastanede hemşire olduğu, olay günü olan 12 Eylül tarihinde otobüse bindiği ve Çekmeköy'de mevkiinde otobüste yolcu olarak bulunan Abdullah Çakıroğlu'nun Terzi'nin yüzüne tekme atmak suretiyle yaraladığı anlatıldı. Çakıroğlu hakkında "İnanç düşünce ve kanaat hürriyetinin kullanılmasını engelleme", "Halkı kin ve düşmanlığa tahrik veya aşağılama", "Kasten yaralama" ve "Hakaret" suçlarından toplamda 2 yıl 7 aydan 9 yıl 4 aya kadar hapis cezası istemiyle dava açıldı.
TKDF Başkanı'ndan çarpıcı tespitler
Bu davasının anayasanın yaşam hakkı ve inanç özgürlüğü açısından çok önemli olduğunu kaydeden Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) Başkanı Canan Güllü "Duruşma salonundaki sanıgın hala kendinden emin ve yaptığına olan inanci nedeniyle de önemi daha iyi algilandi" ifadelerini kullandı. CNN TÜRK'e konuşan Güllü şu sözlerle devam etti:
"Giyinme, otobüste oturma dini davranış motiflemesi açısından uyguladığı tekme bizim kabul edilemezimiz. Bu örnek bir davranış oluşturuyor. Toplumum yapı taşları din motifleri üzerinden örüluyor. Karşı çıkışımız bu yüzden . Tabi bu davanın bir yüzü. Öteki yüzünde yerel yönetimlerin tutum ve davranışını, toplumsal cinsiyet eşitliği eğitimlerinden yoksunluğunu, vaka sırasında uygulama yönetmelikler eksikligi, travma yönetememe beceriksizligi gibi konulari olayın kadın hakları açısından daha az önemsedigimiz için gündeme taşımıyoruz. Sonuç tutuklu yargılanması olmalı. Hem de yaşam hakları ihlali ve toplumda kin ve nefret duyguları olusturarak toplumu bilmeye yönelik bir suç olduğu için..."