Hakkında açılan FETÖ’den soruşturması üzerindeki gizlilik kararının kaldırılması için savcılığa dilekçe veren İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener, ifadeye çağırılması halinde bildiklerinin devletin resmi kayıtlarına geçirilmesini istediğini söyledi. Erdoğan ile Gülen arasında şeyh-mürit ilişkisi olmadığını bildiğini belirten Akşener, “Peki sayın Erdoğan kim seni bu masaya oturttu. Kulağına kim ne fısıldadı da sevmediğin insanlarla masaya oturdun” diye sordu.
Cumhuriyet gazetesinin haberine göre yeni anayasa tartışmalarını da değerlendiren Akşener, “Şenol Bal hanımefendinin başkanlığında 24 Haziran seçimlerinden itibaren başlatılmış çalışmamız var. Şahıs olarak parlementer sistemden yanayım. Bizim bakışımız var olan birikimlerin eksikliklerini düzeltmesi şeklinde olacak” dedi. İYİ Parti lideri Akşener, ekonomik krizden, dış politikaya, yeni anayasa tartışmalarına ilişkin Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı:
Seçimler sonrasında Kemal Kılıçdaroğlu ile bir araya geldiniz. Bu görüşmede neler konuşuldu?
Belediyeler üzerinden görüşmemiz oldu. Bize ‘CHP olarak görmeyin’ diyerek nezaket gösterdi. Elbette ittifak yaptık ama kazanılan belediyeler hangi amblemle kazanıldı ise biz buna dikkat edeceğiz dedik. Belediye başkanlarını biz en azından kendi adımıza rahat bırakmayı karalaştırdık. Bir ihtiyaç olduğunda genel başkanlar olarak görüşeceğimizi konuştuk. Meral Akşener olarak ne Mansur beye ne de Ekrem beye ‘Şu genel müdür olsun’, ‘İştiraklere bağlı şirketlerin yönetiminde bu bulunsun’demedik. Tek bir üst düzey yönetici talebim olmadı. Çünkü 2009-2014 ve 2019 seçimlerinde çok insan birikti. Genel Sekreter yada yardımcılığı gibi konularda talepte bulunamayız. O başkanın tasarufunda bulunmalı. Asıl mesele Türkiye’de milletimiz aç ve işsizlik had safhada. Her salı grup toplantımızın ardından talepler geliyor. Sıradan talepler ve sırf evine ekmek götürmek için insanlar iş talep ediyor. Bunda da İstanbul ön sırada. Bunları görüştük.
"İFADE İÇİN ISRARLIYIM"
- Hakkınızda FETÖ soruşturması açıldı. Bunu değerlendirir misiniz?
Benim bütün siyasi hayatım haksızlık ve otoriter tavırlarla mücadeleyle geçmiştir. Bu soruşturma dosyasının inmesi ile FETÖ ile mücadele ediliyormuş gibi oynanan orta oyunun perdesini yıkacağım. İfademin alınmasında ısrarlıyım. Bu ülkede 25 yıldır aktif siyasat yapıyorum ve pek çok şey görerek şahit oldum. Benim bildiklerimin devletin resmi kayıtlarına geçilmesini istiyorum. FETÖ soruşturma komisyonuna beni tanık olarak çağırmaya karar veriyorlar sonra yazılan yazı kuryeden geri çeviriliyor. Ben Ak Parti’nin kurucuları arasındayım. Tayyip bey ile partinin kuruluş aşamasında defalarca bir araya geldik. Hiç yalnız görüşmedik insanlar vardı yanımızda. Özellikle bizim evimizde yapılan görüşmelerde bir çok şey gözden geçirildi. Ben, Tayyip bey ile o dönemin Fetullah Gülen’i ve sonrasında bu dönemin FETÖ’sü arasında şeyh mürit ilişkisi olmadığını biliyorum. Tayyip bey hiç de hoşlanmazdı. Peki sayın Erdoğan kim seni bu masaya oturttu. Bunları kayıtlara geçireceğim. Kulağına kim ne fısıldadı da sevmediğin insanlarla masaya oturdunuz. Müritlik ilişkisi başka bir şey, el sıkışıp yol yürümek başka bir şeydir. 17-25 Aralık öncesinde Fetullah Gülen terör örgütü lideri yargılanırken, bu kişinin oradan beraat edebilmesi için çalışma yapan siyasiler kim. Mesela oğlu, kızı şehir imamları ile evli arkadaşlar var. Hala aktif siyasetin içindeler. Benim hakkımda ise hepi tepi ellerinde 2006 yılında Türkçe olimpiyatlarında yaptığım bir konuşma var. Siz 2006 yılında partinizin genel başkanı sizi görevlendirmeden gideceksiniz daha sonra milletvekili olacaksınız. 2006 yılında benim il başkanı ile gönderildiğim o toplantıda sayın Ağar vardı. Ne konuşmalar yapıldı onu yayınlasınlar. Bülent Arınç, Muhsin Yazıcıoğlu ve Ak Parti’nin bütün bakanları vardı. Ankara’daki Türkçe Olimpiyatları’na MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı görevlendirildi. Daha önce de söylediğim gibi ben hayatımda Fetullah Gülen’i İçişleri Bakanı iken dönemin DYP İstanbul İl Başkanı ve şimdinin TBMM Başkanvekili Celal Adan’ın organizasyonu ile dönemin valisi ve emniyet müdürü ile birlikte Altunizade’deki evde gördüm. Türkçe Olimpiyatlarındaki konuşmada ise Türkiye’ye geldiklerinde kendilerini yabancı hissetmediklerini anlatmışım. 2006’lar problemse o zaman konuşacak çok şey var. Hangi eski bakanların hangi siyasetçileri ziyaret edip o yargıda ne yapmışlar bunları konuşa cağız.
BİRİKİMİMİZ 'MONŞER' DENİLEREK YOK EDİLDİ
31 Mart seçimleri ile “korku duvarının” yıkıldığını söyleyen Akşener, CHP lideri Kılıçdaroğlu ile görüşmelerinde belediye başkanlarını “rahat bırakmayı” kararlaştırdıklarını açıkladı.
- S-400 füzeleri ve Doğu Akdeniz’de yaşananlarla ilgili tavrınız ve düşünceleriniz?
Biz S-400 alımının nedeni ile bir bilgiye sahip değiliz. Türkiye’nin milli güvenlik konusunda tenhdit algısı değişmiş olabilir ama bilgi verilmedi. Türkiye’nin milli güvenliği gündelik siyasete bakış açısının üstündedir. Füzeler gelmiştir ve yapacak bir şey yok. Türkiye’nin egemenlik haklarına dilde başlayan bir saygısızlık var ve ona da müsade etmeyiz. Eski bir İçişleri Bakanı ve MGK’ya girmiş biri olarak şunu söyleyebilirim; İster içeride isterse dışarıda her sorun Türkiye’de iç politikanın kaldıraçı gibi kullanılıyor ve Türkiye’yi erozyona uğratıyor. Tanzimat dönemini de katarsanız 150 yıllık dış politika birikimimizi ‘monşer’ yada başka bir şey diyerek yok ettiler. Hafıza kaybı oldu. Kişisel dostluklar ülkelere fayda sağlar. Akdeniz de ise ‘Yes be annemleri’, Denktaş’a yapılanları ve herşeye evet denilenleri hatırlayın. Benim asıl korkum içeriye gürleyerek dışarda perdenin arkasında başka el sıkışmalarının olacağı. Bizi kimsenin sevmesine gerek yok. Sen devlet olarak güçlü olacak, diplomasi yapacaksın. Ekonomini güçlendirip tedbir alacaksın. Kapalı kapılar ardında yapılan her görüşme beni endişeye sevk ediyor.
- Irak’ta öldürülen Türk diplomat olayı ile Türkiye’ye bir mesaj mı var?
Bunun neye tekamül ettiğini göreceğiz. Bizde kendi imkanlarımız ölçüsünde neye tekamül ettiğini öğrenmeye çalışıyoruz. Bir sebep varsa ve bir mesajsa o ne. Barzani ile el altından görüşmeler devam ediyor. Barzani ile hiç kopmadılar. 23 Şubat’da Apo ile görüşülüyor demiştim. Bunun altında da başka bir iş olmalı.
"EL ALTINDAN GÖRÜŞMELER VAR"
- Yeni bir açılım süreci yaşanır mı?
Tayyip beyin 2023’ü yüzde 50+1 oy ile alması lazım. Adına açılım mı denir bilemem ama bu konuda çalışmalar yapıldığını ve hukuki zemin üzerinde çalışıldığını söyleyebilirim. HDP ya da başka alanlar ile görüşülebilir. Erdoğan, İstanbul’da HDP’ye oy vermemiş İstanbul’da yüzde 4 ila 6 arasında dindar Kürt seçmen olduğunu söylemişti. Bu seçmenin önemli bir kesimi 31 Mart’ta sandığa gitmedi. 23 Haziran’da ise gitti Ekrem İmamoğlu’na oy verdi. El altından konu başlıklı görüşmelerin olduğunu biliyorum.
- Canan Kaftancıoğlu hakkındaki soruşturmayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
İki ayrı vaka analizi izliyoruz. Canan hanım ile ilgili elbette bir caydırıcılık var. Onun üzerinden siyasetin çeşitli alanlarına mesaj var. Benimle ilgili ise İstanbul’u kaybetmenin hırsı var. İstanbul seçimlerinin faturasını bana kesti. Seçimleri ben kazandırdım demiyorum. Seçmeni incitirim. Ama benim üzerimden kızgınlığının dışarı vurumunu görüyoruz.
'SEÇMENİMİZ SEKÜLER'
- 31 Mart ve 23 Haziran seçimlerinin ardından Türkiye’de siyaset olarak ne değişti?
Aslında siyaseten çok şey değişti. Vatandaşlarımız hangi siyasi partiye oy verirse versin şimdi dirençle bazı şeylerin değişebileceğini gördüler. Ben böyle psikolojik etkisi olduğunu düşünüyorum. Korku duvarının çatlamasının önemli olduğunu düşünüyorum. 31 Mart ile bu korku duvarı yıkıldı. CHP ile yaptığımız iş birliğiyle da güç birliği ne derseniz ‘İsteyince oluyormuş’ mesajını verdi. 17 yıllık Ak Parti iktidarının al aşağı edilebileceği bu seçimde ortaya çıktı. Bu da insanları rahatlattı. Efsaneleri çöktü. Şehirli seçmen denilen tanım vardır. Uğraştı, uğraştı kendini hep yenilmiş hissetti. Bu sefer olabiliri gördü. İnsanlar zafer hissetmiyor. Sadece isteyince olabilirmişi gördü.
- Sizce yeni bir partiye gerek var mı? Grup kurabilirler mi ve sizden oy alır mı?
Sayın (Abdullah) Gül, (Ali) Babacan ve (Ahmet) Davutoğlu’nun kuracağı partilere içtenlikle başarılar diliyorum. Çeşitliliğe ihtiyacımız var. Tekçilikten yorulduk bıktık. Bizim partimizden oy alıp almayacağına seçmen karar verir. Benim DYP’de siyasi tanımım milliyetçi, zaman zamanda milliyetçi muhafazakar. Bizim partimizde seçmene yönelik bir değerler araştırma yaptırdım. Sonuçlar çok ilginç. Bizim seçmen seküler, Cumhuriyete bağlı ve Atatürk değerlerine saygılı onu seven, vatansever şehirli bir milliyetçiliği bize tanımlamış. Korkutucu karabasan gibi hukukun ortadan kalktığı, demokrasi denen kavramın sadece kelimesinin bulunduğu bir düzenekte çok net tavrı olan şehirli seçmen kitlemiz var. Orta sınıf ama sorgulayan bir seçmen. Kurulacak partinin nasıl konumlandırılacağını seçmen belirleyecek. Bizim seçmenimizin yüzde 7.1’i MHP’ye oy vermiş. 1,3’ü CHP’ye oy veren seçmen. 1,5’da Ak Parti’ye oy veren seçmen. Buna karşılık Ak Parti seçmenin oyu MHP’ye gitmiş. Onların gözü Ak Parti seçmeninde. Grup kurma konusunu hiç bilmiyorum. Sayın Erdoğan’ı tanıyorsam ve tehdit gibi bir algı olurda ürkerse avcı olur.
YENİ DERVİŞ'E GEREK YOK
- Yeni bir anayasa taslağına destek verir misiniz? Ekonomide yeni bir Kemal Derviş dönemi mi geliyor?
Yeni anayasaya yönelik hemen hemen Kemal Kılıçdaroğlu’nun dışında başka siyasi alanlarda çalışmanın var olduğunu biliyorum. Bizim de Şenol Bal hanımefendinin başkanlığında 24 Haziran seçimlerinden itibaren başlatılmış çalışmamız var. Şahıs olarak parlementer sistemden yanayım. Demokrasimizin ömrü uzun. 95 yıllık bir birikim var. Bizim bakışımız var olan birikimlerin eksikliklerini düzeltmek olacak şekilde. Keşke damat beyi kenara alsa ama ona mahkum. Yeni bir Kemal Derviş’e gerek yok. Bu ülkede bunu toparlayacak birikimli insanlar var. Keşke onlara şans verse.