Başkent Üniversitesi’nce düzenlenen “Suriye’den Gelen Sığınmacılar ve Türkiye-AB ilişkilerine Etkileri Projesi Ankara Çalıştayı”na CHP adına görevlendirilen ve konuşmacı olarak katılan Adana Milletvekili Türkmen, Türkiye’yi yönetenler her ne kadar ülkemizdeki mülteci sayısını bir övünç kaynağı olarak görseler de, mültecilerin sorunlarına insan hakları ve evrensel değerler çerçevesinde bir çözüm üretilemediğini kaydetti.
TBMM Başkanlık Divanı Üyesi CHP Adana Milletvekili Av. Elif Doğan Türkmen, ülkemizin Suriyeli mültecilerin akınına uğramasına neden olan en önemli etkenin AKP hükümetinin yürüttüğü dış politika olduğunu belirterek, Türkiye’nin tam bir darboğaza sokulduğunu söyledi. Türkmen, “geçici çözümlerden öte, Mülteciler konusunda bir entegrasyon stratejisi üretmeliyiz” dedi.
2011 yılından buyana Türkiye’ye gelen Suriyelilerin sayısının 3 milyona yaklaştığını ifade eden Türkmen şunları söyledi:
“Arap Baharı olarak adlandırılan süreçte Suriye’de yaşananlar ile ilgili olarak dönemin Başbakanı Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu 3 saatte Şam’a girerek Emevi caminde namaz kılarız derken, geldiğimiz süreçte ülkemizdeki 3 milyon Suriyeli ibadetlerini bizim ülkemizde yapıyorlar.
AKP, Suriyeli mültecileri dünya siyasetinde pazarlık aracı olarak kullanmayı da ihmal etmiyor. Avrupa Birliği’nin vizesiz geçiş için 72 şartın büyük bölümünü yerine getiren AKP işine gelmeyen konular için Suriyeli göçmenleri koz ve tehdit olarak kullanmaktadır. Avrupa Birliği’nin de ülkelerine gelmek isteyen Suriyeli mültecilerin Türkiye’de kalması ve Avrupa’da olanların da iadesi koşuluyla Türkiye’ye yardım 3 milyar Euro gibi komik bir rakam veriyor. Bu paranın kime, ne kadarının ödendiği, ne kadarının nerelere harcandığını bilen de yok.
Sadece yüzde 12’sinin kamplarda yaşadığı toplam üç milyon Suriyeli göçmenin önemli bir kısmı Türkiye’de yaşamaya devam edecek. CHP olarak Suriye’de savaşın bitmesinin ardından mültecilerin ülkelerine dönmesini arzu ediyoruz. Ancak, bilimsel araştırmalarda gösteriyor ki, dünya tarihinde gerçekleşen mülteci göçlerinde insanlar büyük bir oranda göç ettikleri ülkelerde kalıyorlar. O nedenle Oldukça heterojen bir topluma sahip Türkiye ile Suriyeli göçmenlerin entegrasyonu önemli bir konu olarak görüyoruz. Bu insanların topluma sorun çıkaran değil toplumumuza entegre olmasını sağlayacak, ortak akıl yürüterek, kalıcı çözümler getirebilecek uyum politikaları uygulamamız gerektiğini savunuyoruz”
Bu eksiklikleri giderebilmek için kurulan CHP Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonu’nun Eylül 2015’de çalışmalarına başladığını yaptığı çalışmaları ve geliştirdiği politikalar ve çözüm önerilerini kitaplaştırdığı bir raporla kamuoyuna sunduğunu da hatırlatan Türkmen, “ülkemizdeki milyonlarca mültecinin yaşadıkları sorunları; İnsan hakları, Hukuk, Ekonomi, Güvenlik başlıklarıyla derleyen bu rapor, çözüm çabalarımızın ürünüdür. Bu rapor, CHP’nin sosyal demokrat bir vizyonla ülkemizi doğrudan etkileyen göç hareketlerine çağdaş değerler ve uluslararası hukuk ekseninde akılcı çözümler üretmektedir” diye konuştu.
Çalıştay’a CHP İstanbul Milletvekili Seline Doğan ile MHP Osmaniye Milletvekili Ruhi Ersoy’da konuşmacı olarak katıldılar.
İşte; CHP’nin Göç ve Göçmen Sorunlarını İnceleme Komisyonunun, mülteci raporunda yer alan çözüm ve önerileri:
ÇÖZÜM VE ÖNERİLER:
Yapısal Öneriler:
Sığınmacı ve mülteciler konusu, dini referanslar ve geçici çözümler ekseninde değil, hak temelli ve kalıcı çözümleri arayan bir anlayışla ele alınmalıdır. Yapılan yardımlar lütuf değil, devletin sosyal yardımları kapsamında hak temelli yapılmalıdır. AKP iktidarının; insanlık onuru üzerinden pazarlık yapan, mültecileri iktidar alanını genişletmek için kullanan, içeride ve dışarıda yürüttüğü tehdit ve şantaj politikaları kabul edilemez ve değiştirilmelidir.
Mülteci ve sığınmacıların toplumsal yaşama uyumunu sağlayacak makro politikalar geliştirip uygulayacak Göç ve Entegrasyon Bakanlığı kurulmalıdır. Mevzuat ve kurumsal yapımız göç olgusuna uluslararası hukuka ve evrensel değerlere uygun insan kaynağına ve maddi kaynağa sahip olacak şekilde yeniden düzenlenmelidir.
Türkiye, 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi’ne koyduğu coğrafi çekinceyi kaldırmalıdır. Mülteci verileri sürekli güncellenmeli, ülkemizde bulunan ve bundan sonra ülkeye giriş yapacak olanlar kayıt altına alınmalıdır. Barınma koşulları sağlıklı bir hale getirilmeli, çadır yerine konteynerler kullanılmalıdır.
Temel Haklara İlişkin Öneriler:
Mülteciler, sahip oldukları haklar, kendilerine sağlanan hizmetler ve yardımlar konusunda bilinçlendirilmelidir. (Arapça broşürlerle olabilir) Sınırlardaki hak ihlallerine son verilmelidir.
Hizmetlere İlişkin Öneriler:
Mülteci çocuklar verilen eğitime devam edememekte, kapsamlı sağlık hizmetleri alamamaktadır. Çocuklar, kadınlar ve özel yardıma muhtaç olanlar başta olmak üzere konu bazlı mekanizmalar oluşturulmalıdır. Sağlık personeline gerekli eğitim verilerek, salık herkes için eşit, ulaşılabilir ve nitelikli olması sağlanmalıdır. Tercüman hizmeti sunulmalıdır. Temel koruyucu sağlık hizmetleri (anne-çocuk sağlığı, aşılaba gibi) başvuruya bakılmaksızın düzenli olarak sağlanmalıdır. Sığınmacıların bebeklerine mama desteği verilmelidir.
Mültecilerin yasal sisteme erişimine ilişkin, yargı sistemimizdeki tüm aktörler eğitilmelidir. Her türlü hak ihlalleri ve mağduriyetler karşısında da etkin başvuru yöntemlerinin işlemesi için mevzuatta değişiklikler yapılmalıdır. Ekonomik kriz ve göçmenlik yüzünden mağduriyeti en yüksek olan mülteci kadınların cinsel şiddete maruz kalanlarını korumak için birimler kurulmalıdır. Mülteci kadınlarla yasal olmayan ikinci eş olarak evlenilmesi konusunda gerekli hukuki işlemler yapılmalıdır. İnsan Hakları İzleme Örgütü’nün verilerine göre; 2014-2015 yıllarında toplamda 708 bin okul çağındaki Suriyeli çocuğun bulunduğu bunların 400 bininden fazlasının ise okula gitmediği belirtilmektedir. Bu çocukların okullaşma oranlarını artıracak çalışmalar yapılarak, erken ve zorla evlendirmeler, çocuk asker kullanımı, çocuk ticareti gibi suçlarla mücadele edilmelidir. Mültecilerin mesleki eğitim almaları teşvik edilmelidir.
Yerel Yönetimlere ve STK’lara İlişkin Öneriler:
Mültecilerin toplumsal yaşama katılımları ve kamusal hizmetlere düzenli erişimleri için belediyeler çalışma yapmaya teşvik edilmeli, belediyelerin daha aktif rol almaları sağlanmalıdır. Mültecilere sosyal hizmetleri sunmak için toplum merkezleri kurulmalıdır. Mülteciler ve göçmenler konusunda BM’ye bağlı ilgili kurumlar ve sivil toplum kuruluşları ile işbirliği artırılmalıdır. Geri gönderme merkezleri ve sığınmacı kampları şeffaflık ilkesi doğrultusunda sivil toplum kuruluşlarının ve siyasi parti yetkililerin ziyaret ve denetimine açık tutulmalıdır.
Mülteciler Konusundaki Söylemlere İlişkin Öneriler:
İlk aşamada misafir olarak kabul edilen ama daha sonra geçici koruma statüsü verilen Suriyeli mültecilerin büyük bir kısmının ülkemizde kalcı oldukları kabul edilmelidir. Ülkemizdeki sığınmacı ve mültecileri hedef alan ve yabancı düşmanlığına yaslanan ırkçı, ayrımcı ve dışlayıcı söylem ve uygulamalara tolerans gösterilmemelidir. Mülteciliğin ve iltica etmenin bir insan hakkı olduğu topluma anlatılmadır. Medyada mültecilere yönelik kullanılan dilin insan haklarına ve evrensel değerlere uygun olması sağlanmalıdır. Geri gönderme merkezlerinde, kamplarda ve kamp dışında kalan sığınmacılara suçlu muamelesi yapılmamalıdır.
Mülteci Meselesinin ekonomik Boyutuna İlişkin Öneriler:
Türkiye’deki mültecilerin işgücü piyasaların entegre edilmesi için gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır. Mülteciler kayıt içine alınmalı, ucuz işgücü olarak sömürülmelerinin önüne geçilmelidir. Kayıt dışı, sosyal güvenceden yoksun, düşük ücrete, uzun çalışma saatleri ve olumsuz çalışma koşullarına dayalı istismar ve sömürüye karşı korunmalıdırlar. Mültecilerle ilgili sosyal yardımlaşma ve dayanışma fonları, şeffaf, kolay izlenebilir ve hesap verilebilir olmalıdır.
Dış Politika Önerileri:
Türkiye bölgesinde barış, huzur ve istikrar arayışlarının öncüsü olmalıdır. Dış politikamız göç olgusunu içerecek şekilde yeniden yapılandırılmalı, diplomatik ilişkilerimiz çok paydaşlı istişare kanallarının yaratılması ve işletilmesi için kullanılmalıdır. Türkiye’nin tek başına idare edemeyeceği bu göç olgusu dikkate alınarak dış politikamız yeniden yapılandırılmalıdır.
*Kurumlarımızın, uluslararası STK’lar, uluslararası örgütler (BMMYK, UNECCO, IOM, ILO, AGIT, AK) AB ve göçmen örgütleri ile koordinasyonu güçlendirilmelidir. AB, Avrupa Konseyi ve BM’nin mülteciler ile ilgili birimleri ile sürekliliği esas alan çalışmalarla konu, uluslararası kamuoyunun gündeminde tutulmalıdır. Göç konusunda AB ile yürütülen ilişkilerin odak noktası yük paylaşımı olmalıdır.
Güvenliğe İlişkin Öneriler:
İnsan ticaretini önlemek ve insan kaçakçılığıyla mücadele etmek için etkili yasal alt yapı kurulmalıdır. Güvenlik kuvvetleri yabancı düşmanlığı konusunda eğitilmeli, Terörizm ve sığınmacı göçünün birbirinden farkı olgular olduğu konusunda bilinçlendirilmelidirler. Ulusal güvenlik bakımından sınır güvenliğini sağlayacak tedbirler sorumlu bir anlayışla ele alınmalıdır.
Son Güncelleme: 14.08.2016 11:51