1980 ülkemiz tarihinde önemli bir kırılma yılı olmuştur. Gerek demokratik sistemimize ara verilmesi gerek uygulanan ekonomik politikalar yaşantımızı oldukça değiştirmiş, bugünlerde yaşanılan sorunların da temelinin atılmasına neden olmuştur.
Sıkça belirtilen ve oldukça fazla yayını, bildirisi ve akademik değerlendirmeleri yapılan neoliberal politikalar özellikle eğitim sisteminde kendini göstermiştir. Özel okul kavramının toplumda aranmadığı hatta toplumsal bir talep oluşturmadığı yıllardan, özel okullarla birlikte oluşan çok sayıda sektöre ulaşmamızın da bir serüveni bu yolculuk. O yıllarda “özel” kavramının ilk ve en önemli ivmesi “dershane” kavramıyla Anadolu’ya açılmasıydı. Bu süreç özellikle dinsel argümanları kullanarak halkımızın kutsal ve tertemiz inanç ve duygularını istismar eden yapılar izledi ve acı sonucunu ülke olarak hep birlikte 15 Temmuz 2016’da yaşadık.
Geleneksel olarak eğitimle ilgilenen kişi ve kurumlarca açılan ve işletebilen özel okul ve dershanelerin eğitimsel çizgilerini fazlaca bozmadan bugünlere gelebildiklerini söyleyebiliriz. Ancak özellikle 2002 yılından bu yana özel okulların kamu tarafından ısrarla desteklenmesi çabaları özel okulculuğu artırmış, eğitimsel kimlikleri olmayan kişiler piyasada tüccar zihniyetiyle yer bulmuşlardır. Son 18 yılın iktidarının en büyük söylemlerinden birisi …. kadar derslik yaptık, ….. kadar öğretmen atadık cümlesidir. Üstelik son 20 yılda nüfus artış hızımız düşmüş, talep eskisi gibi yoğun bir şekilde artmamıştır. Buna karşın iktidar ilk yıllarından itibaren eğitimde kamunun yükünü azaltmak için türlü denemeler gerçekleştirmiştir. Toplumsal hafızamızın çok güçlü olduğu söylenemez. Bu girişimlerinden sadece ikisini kısaca hatırlarsak özelleştirme mantığının anlamsızlığını görebiliriz.
- Dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin ÇELİK 31.7.2003 tarihli TBMM 114. Birleşiminde “Hizmet satın alma modeliyle özel okulların geliştirilmesine özel bir önem verilecektir." Ben bizzat kendim yazdım da onun için biliyorum, daha iyi biliyorum. Bizim programımızda bunların hepsi vardır arkadaşlar. Biz, Türkiye'nin önünü açmak zorundayız” diyerek her yıl 10 000 öğrencinin özel okullarda kamu kaynakları ile öğrenim görmesini savunmuştu. Milli Eğitim Bakanı olan Hüseyin Çelik, 2006 yılında Türkiye Özel Okullar Birliği’nin düzenlediği bir sempozyumda konuşurken, Türkiye tarihinde AKP kadar hiçbir hükümetin özel okullara sempatiyle bakmadığını ve destek olmadığını dile getirmiştir
Kamuoyunda “10 bin yoksul öğrenciyi özel okullara göndermek” diye başlatılan bu girişim önce Danıştay ve TBMM’de kabulünden sonra da dönemin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in vetosuyla sonuçsuz kalmıştır.
- 2012 yılına geldiğimizde ise yepyeni bir eğitim düzenlemesiyle karşı karşıya kaldık. Kamuoyunda 4+4+4 olarak bilinen, eğitimi 12 yıla çıkaran ve kademelendiren sistem en çok özel okulların önünü açan bir düzenleme olmuştur. Akabinde 1.3.2014 tarih ve 6528 sayılı yasayla özel okullara öğrenci başına teşvik verilmesi kabul edilmiştir. Bu sistemle birlikte özel okul sayısı normal artış hızının üstünde seyrederek artmıştır. 5 yıllık bir süreçte hangi kademelere ne kadar teşvik verildiği aşağıdaki tabloda yer almaktadır.
Özel Okullara Öğrenci Başına Verilen Teşvik Miktarı ( TL)
KADEMESİ |
2014-2015 |
2015-2016 |
2016-2017 |
2017-2018 |
2018-2019 |
OKULÖNCESİ |
2500 |
2680 |
2860 |
3060 |
3290 |
İLKOKUL |
3000 |
3220 |
3440 |
3680 |
3960 |
ORTAOKUL |
3500 |
3750 |
4000 |
4280 |
4610 |
ORTAÖĞRETİM |
3500 |
3750 |
4000 |
4280 |
4610 |
TEMEL LİSE |
3000 |
3220 |
3440 |
3680 |
3960 |
Kaynak: MEB Özel Öğretim Kurumları Genel Müdürlüğü-Öğretim Desteği Uygulama Kılavuzu
Yıllar itibariyle toplam verilen teşvik miktarı ise aşağıda yer almaktadır.
Özel Okullara Verilen Eğitim ve Öğretim Desteği
Yıl |
Tutar/Milyon TL |
2014-2015 |
528 |
2015-2016 |
1.213 |
2016-2017 |
1.251 |
2017-2018 |
1.278 |
2018-2019 |
1.181 |
2019-2020 |
329 |
Toplam |
5.780 |
Toplamda 5.780 Milyar TL özel okullara teşvik için verilmiştir. 4+4+4 öncesi 4664 olan özel okul sayısını 12 bin 809’a yükselmiş, öğrenci sayısını ise 535 binden 1 milyon 440 bine çıkmıştır. 2018-2019 eğitim öğretim yılında özel okullarda kayıtlı öğrencilerin toplam öğrenci sayısına oranının yüzde 8,72’ye örgün eğitim içerisindeki özel okul sayılarının toplam okul sayısına oranı yüzde 19,20’ye yükselmiştir. Sorgulanması gereken bu okulların niteliğidir, eğitimsel kimliğidir.
Ancak son günlerde büyük bir özel okul zincirinin yaşadığı ekonomik sorunların kamuoyunda haber olmasıyla “Özel okullara ne oluyor?” denmeye başlanmış, kısmen de olsa özel okullar sorgulanır hale gelmiştir. Eğitimsel gerekçelerle açılmayan, kamunun kaynaklarıyla piyasada yer almaya çalışan eğitimci olmayan kişi ve kuruluşların ticari kaygının ön plana çıkan bakış açıları en çok işini hakkı ile yapan özel okullara zarar vermiştir. Kamu zaten özel okullar için yeterince teşvik verirken bir de öğrenci başına ödeme yapması her şeyden önce sosyal devlet ilkesiyle de çelişmektedir. Çünkü oraya aktarılan kaynak, vergi gelirleridir ve herkesin hakkıdır. Felaket tellallığı gibi algılanmasın ama bu zihniyetle açılan okulların haberlerini daha sık duyacağımız günler uzakta görünmüyor. Çünkü kimi özel okullar ve dönüşüme tabi temel liseler apartman okul mantığından kurutulamamıştır. Eğitimi değil öğretimi öncelemiştir. Çünkü kâr başat olmuştur.
Böyle bir gerçeklik yaşanırken vakıf adıyla kurulan üniversitelerin de özel üniversiteye dönüştürülmesinin gündeme gelmesi manidardır. Özel öğretim, okul öncesi eğitimden yükseköğretime kadar bir planlama dahilinde ve kesin kriterlerle yeniden ele alınmalıdır.
Aristoteles eğitimi, “refah anında bir süs, felaket sırasında bir sığınak” olarak tanımlamıştır. Sığınaklarımız ne derece güçlü ise geleceğimizde o kadar güçlü olacaktır.
- - - -