Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan,yüz yüze eğitimin başlaması için okullardaki temizlik personeli sayısının iki üç katına çıkarılması gerektiğini, uzaktan eğitimde ise bilgisayar ve tablete erişemeyen öğrenciler için acil tedbir geliştirilmesi gerektiğini bildirdi. Salgın sürecinde öğretmenlerin emeğinin görünmediğini, hak ettiği takdiri göremediklerini söyleyen Geylan, ek ders ücretlerinin tartışmaya açılmasına da tepki gösterdi.
Türk Eğitim-Sen Genel Başkanı Talip Geylan, eğitimin gündemini ANKA’ya değerlendirdi. Öğretmenlerin ek ders ücretlerinin hesaplanması ile ilgili belirsizlik oluştuğunu söyleyen Geylan, şu değerlendirmeyi aptı:
“Bir haftadır öğretmenlerimizin ek ders ücreti ödemelerinin nasıl yapılacağı noktasında tartışmalar yürüyor. Bu konuda MEB bütün tartışmaları bitirecek, net bir açıklama yapmadığı için de öğretmenlerimiz endişeli. Ek ders ücreti öğretmenlerimiz için çok ciddi bir gelir kalemi. Şu an bu ülkede, Türkiye Kamu-Sen Ar-Ge Merkezi’nin yaptığı araştırmaya göre, Temmuz 2020 itibariyle 4 kişilik bir ailenin asgari geçim haddi yani ‘yoksulluk sınırı’ 7 bin 334 TL. Emekliliği hak etmiş, 25 yılın üzerinde çalışmış bir öğretmenimizin maaşı 5 bin 38 TL. Yani emekliliği hak etmiş bir meslektaşımız dahi şu an ülkede yoksulluk sınırının altında bir maaşa mahkum edilmiş durumda. Böyle bir durumda öğretmenlerimizin ek ders ücretleri onların aylık iaşelerini karşılayabileceği ciddi bir gelir kalemi. Bundan mahrum kalma endişesi, öğretmenlerimizi huzursuz ediyor. Biz de MEB’e şu çağrıda bulunduk: Öğretmenlerimizin gelir kaybına müsaade edilmesin. MEB bu tartışmayı bir an önce bitirmeli, illere göre hatta okullara göre farklı uygulamalara neden olan eksikleri gidermelidir.”
“EBA TV’YE AĞIRLIK VERİLMELİ”
Uzaktan eğitim sürecini de değerlendiren Geylan şunlara değindi: “Bizim gönlümüz şunu arzu ediyor. Bütün öğrencilerimizin normal koşullarda olduğu gibi yüz yüze eğitime geçmesini arzu ediyoruz. Hiçbir tedbir, hiçbir alternatif yüz yüze eğitimin karşılığı olamaz. Bir kısım öğrencilerimizin uzaktan eğitime erişememe sorunu var. Bakın bu ülkede sosyo-ekonomik koşulların getirdiği bir sonuçtur: Bir kısım ailelerimiz internet imkanına sahip değiller. Her ne kadar MEB, EBA destek noktaları üzerinden bir tedbir geliştirmeye çalışmış olsa da bunun yeterli olduğunu söylemek maalesef mümkün değil. Bu noktada başta MEB olmak üzere öğrencilerimize, ailelerimize şu çağrıda bulunuyorum: Kişisel bilgisayar ve internet imkanından yoksun olma durumundan dolayı uzaktan eğitim sürecinde EBA TV’ye ağırlık verilmeli, çocuklarımızın, öğrencilerimizin bu süreçte olabildiğince öğrenme sürecine olan motivasyonlarını korumak anlamında olabildiğince EBA TV üzerinden takip etmelerini istirham ediyorum.”
“BİLGİSAYAR VE İNTERNET İMKANI OLMAYAN ÖĞRENCİLERİMİZ İÇİN HIZLI BİR TEDBİR GELİŞTİRİLMELİ”
Uzaktan eğitime erişemeyen öğrencilerle ilgili tek verinin Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un “yaklaşık 1 buçuk milyon çocuğun erişim sorunu var” açıklaması olduğunu da hatırlatan Geylan, "Maalesef bunun dışında yapılmış bir araştırma yok. Ancak şunu söyleyebilirim: Geçen dönem, Ankara’da Kaymakamlık bünyesinde oluşturulan Vefa Destek Gruplarının Sincan ilçesinde yapmış olduğu bir saha araştırması vardı. O saha araştırmasında Sincan’da 1.060 ailenin evinde televizyon olmadığı tespit edildi. Bakın bilgisayar demiyorum, internet imkanı demiyorum… Burası Ankara, Başkent. Sincan Başkent’in metropol ilçesi. Bu da sanırım üzerinde ciddiyetle durulması gereken bi husustur. İki üç hafta yaptığım bir açıklamada, kişisel bilgisayar imkanı, internet imkanı olmayan öğrencilerimiz için, başta MEB ve hükümet olmak üzere, hızlı bir tedbir geliştirilmeli. Hatta bu noktada gerekirse bir kampanya oluşturulmalı demiştim. Geçtiğimiz hafta içinde bazı kuruluşların bu anlamda gayretli olduğunu gördüm. Buda tabii toplum adına sevindirici” dedi.
EK BÜTÇE SADECE EĞİTİME DEĞİL, TOPLUM SAĞLIĞINA YATIRIM
Yüz yüze eğitime geçiş için okullarda yapılması gereken hazırlıklara, yeni personel ve kaynak ihtiyacına dikkat çeken Genel Başkan Geylan şu tespitleri yaptı:
“Sağlık Bakanlığı Bilim Kurulu bundan iki ay önce Covid’le mücadele rehberi hazırladı. Bu rehberin 20 sayfası okullarımızda alınacak tedbirleri ihtiva ediyordu. Buradaki sorunlardan bir tanesi de şuydu: Okullarda öğrencilerin sıklıkla temas ettiği yüzeylerin gün içerisinde çok sık şekilde hijyene tabi tutulmasını tavsiye ediyor. Biz bunu nasıl yapacağız? Bunu kiminle yapacağız? Şu anda MEB’e bağlı okullarımızda görev yapan yardımcı hizmetli sayısı 29 bin. Bir de bunun yanında Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile yapılan protokole binaen İŞKUR üzerinden yılda 10 ay çalıştırılan temizlik personellerimiz var. Bunlar bile okullardaki rutin temizlik hizmetlerimizi yürütmede yetersiz kalıyor. Kaldı ki biz bu salgın döneminde standart temizlik ve hijyen tedbirlerinin çok ötesinde tedbir almak durumundayız. Bunu şu anki yardımcı personelimizi iki katına üç katına çıkararak yapacağız ben buradan bir kez daha hükümete çağrıda bulunuyorum: ilk orta ve lise düzeyinde bizim 18 milyon öğrencimiz var. Eğitimle alakası olmayan neredeyse hiçbir toplum kesimi yok. Dolayısıyla bizim bu salgın döneminde okullarımıza yapacağımız yatırım, tahsis edeceğimiz ek bütçe sadece eğitime tahsis edilmiş değildir. Aynı zamanda toplumun sağlığına yapılan yatırım demektir. Bu süreçte MEB’e hükümet tarafından hem derslik sayısının artırmak hem öğretmen atamasını artırmak hem yardımcı hizmetli personel sayısını artırmak ve diğer yatırımlar için ek bütçe tahsis edilmelidir.”
“ÖĞRENCİ SAYISI ARTTIĞINDA TEDBİRLERDE SORUN YAŞAMAMALIYIZ BU YÜZDEN EK BÜTÇE TAHSİS EDİLMELİ DİYORUM”
Okul öncesinde pandemi nedeniyle kayıtlarında yüzde seksenlere varan kayıplar olduğuna, birinci sınıflarda ise okula devam oranlarının yüzde 76 civarında olduğuna dikkat çeken Geylan, “Şu anda öğrenci sayısı az olduğu için hijyen tedbirlerinde, maske temininde sorun yaşamadık. Ancak, ilerleyen süreçte eğer bütün öğrencilerimizi yüz yüze eğitime dahil ettiğimizde gerek maske temini gerek hijyen malzemeleri ve bunları sağlayacak personel noktasında sorun yaşamamalıyız. Bu yüzden ek bütçe tahsis edilmeli diyorum” dedi.
“HER EĞİTİM BÖLGESİNE BİR MOBİL SAĞLIK EKİBİ TAHSİS EDELİM”
Eğitim camiasının, ilk ve orta öğretimde öğrenci ve çalışanlarla yaklaşık 20 milyon kişiden oluştuğuna dikkat çeken Geylan, okullarda alınması gereken sağlık önlemleri ile ilgili de çağrıda bulundu: “Her okula bir sağlık görevlisi tahsis edilmesi en güzelidir. Ama şu an bu ülkenin bütçesi bunu kaldırır mı bilemiyorum. Bunu yapamıyorsak bile, Her eğitim bölgesine bir mobil sağlık ekibi tahsis edelim. O mobil sağlık ekibi, gün içerisinde okullarımızı gezsin. Herhangi bir vaka tespit edildiğinde, şüpheli bir duruma rastlandığında, ya da okul idaresi ihtiyaç bildirdiğinde okula gitsin, mobil sağlık hizmetini versin. Ben bu talebimi hâlâ ısrarla ortaya koyuyorum. İnşallah okullarımızı açtığımız zaman 18 milyonluk yoğun bir sirkülasyonu sağlık açısından takip etmemiz çok önemli. Salgını kontrol edeceğimiz temel zeminlerden bir tanesi okullarımız olacak. Bu çağrımı sizin vasıtanızla yineliyorum.”
“EBA TV TAKDİRİ HAK EDİYOR”
EBA TV’nin okulların 16 Mart’ta kapatılmasından bir hafta sona hayata geçirilmesinin önemli olduğunu kaydeden Geylan, uzaktan eğitim ile geçen altı aya ilişkin değerlendirmelerini şöyle aktardı: “Eksiklikleri var, aksaklıklar var, arazlar var, problemler var; yapılması gereken daha çok iş var. Ancak, bir hafta gibi kısa bir sürede 18 milyon öğrenciye hitabeden bir uzaktan eğitim faaliyetini hayata geçirmiş olmak bile bana göre takdiri hak ediyor. Bu yaşanan aksaklıkların giderilmesi noktasında tedbir almamak demek değildir. Biz sendika olarak bir taraftan bu başarıyı takdir ederken, diğer taraftan da süreç içerisinde öğrencilerimizin ve özellikle öğretmenlerimizin yaşamış olduğu sıkıntılarla alakalı hem yazılı başvurularımızda hem de kamuoyuna yapmış olduğumuz açıklamalarla ikazımızı yapıyoruz. Yapmaya da devam edeceğiz.”
“UZAKTAN EĞİTİMDEN BAŞARI BEKLEMİYORUM, BUNU BİR FANTEZİ OLARAK GÖRÜYORUM”
Uzaktan eğitimin yüz yüze eğitimin yerini dolduramayacağına vurgu yapan Geylan,“Ben uzaktan eğitimden, kendi namıma, yüksek bir akademik başarı beklemiyorum. Bunu bir fantezi olarak görüyorum. Ben uzaktan eğitimi çocuklarımızın kesintiye uğrayan eğitim sürecinde motivasyonlarını olabildiğince korumak adına aldığımız bir tedbir olarak bakıyorum” dedi.
“HİÇBİR ÖĞRETMEN BUNDAN TATMİN OLMAZ”
“Bir öğretmen olarak, uzaktan eğitim faaliyetlerinin EBA TV veya internet tabanlı canlı ders anlatımıyla içimize sinmesi mümkün değil. En ideal şekilde kurgulamış olsanız ve hayata geçirmiş olsanız dahi uzaktan eğitim yüz yüze eğitimin yerini tutamaz. Dolayısıyla hiçbir öğretmen bundan tatmin olmaz zaten. ‘Benim içime sindi, tamam ben bu işi hallettim’ hiçbir öğretmen bunu söylemez” diyen Geylan, öğretmenlerin uzaktan eğitimle ilgili hiçbir destek ve eğitim almadıklarını, uzaktan eğitim faaliyetlerinin öğretmenlerin kişisel çabalarıyla devam edebildiğini vurguladı. Geylan şunları söyledi:
“Öğretmenlerimize çok teşekkür etmek istiyorum. Hiçbir teknik, ekonomik destek almadılar. Eğitim fakültelerinde uzaktan eğitimin altyapısına ilişkin bir eğitim verilmiyor. Hiçbir öğretmenimiz uzaktan eğitimle ilgili hizmet içi eğitim almadı. 23 Mart’tan beri eğer bu süreç devam ediyorsa bundaki en büyük pay öğretmenlerimizin kendi kişisel imkanları ve gayretleriyle ortaya koydukları performanstır.”
“ÖĞRETMENLER YATIYOR DİYEN HASTALIKLI DEĞERLENDİRMELER, ÖĞRETMENLERİN EN BÜYÜK ŞİKAYET KONUSU”
Öğretmenlerin bu süreçte emeğinin ve gayretlerinin görünmediğini ve hakkının yendiğini ifade eden Geylan, öğretmenlerin mart ayından beri tatil yaptığı yönündeki suçlamalara da yanıt verdi: “Öğretmenler yatıyor diyen bazı arazlı ve hastalıklı değerlendirmeler, öğretmenlerin en büyük şikayet konusudur. Yoksa öğretmenlerimiz ne canlı dersten şikayetçi ne akşam 20.20’ye kadar öğrencisiyle hemhal olmaktan şikayetçi. Biz bunu zaten yapıyoruz. Hiçbir öğretmen 5’ten sonra arayan öğrenci veya veliye ‘mesaim bitti beni yarın ara’ demez. Öğretmenin asıl şikayeti yaptığı emeğin gayretin görülmemesi. Hak ettikleri takdiri görmemeleri.”
MEB’E SINAV ÇAĞRISI: EMEĞİMİZ BOŞA GİTMESİN
MEB tarafından ölçme değerlendirmenin yüz yüze yapılacağının duyurulmasını dağru bulduğunu belirten Geylan, yüz yüze yapılacak sınavlarda tedbirlere uyulması çağrısı yaptı: “MEB’in tedbirleri en üst düzeyde almasını özellikle istirham ediyorum. Biz elimizden geldiğince çocuklarımızı koruyoruz, bunu tedbirsiz yaptığımız sınavlarla kaybetmeyelim.”
“DİYALOG KURMAK YETMEZ, MAKUL ÖNERİLERİN HAYATA GEÇİRİLMESİ LAZIM”
Bakanlık ile salgın sürecinde iletişimi önemsediğini kaydeden Geylan, “Bizler ‘karşı mahalle’ değiliz. Bizler eğitim sürecinin bir paydaşıyız. Biz bütün faaliyetlerimizi eğitim çalışanlarının huzuru ve eğitim sisteminin hayrına olsun diye yaparız. MEB ile zaman zaman diyalog kuruyoruz ama diyalog kurmak yetmez. Yapıcı ve makul önerilerin hayata geçirilmesi lazım” dedi.
ÖZEL OKULLARA SIKI DENETİM YAPILMALI
Bazı özel okulların ara sınıflar için kurslar açarak fiilen yüz yüze eğitime geçmesi ile ilgili de konuşan Geylan, “Şu an devlet okullarında sadece 8 ve 12’nci sınıflara kurs açıyorsunuz ama özel okullar kurs adı altında ara sınıfları da adeta yüz yüze eğitime almış durumdalar bu tabii ki öğrencilerimiz açısından ciddi bir fırsat eşitsizliği doğurur. Ben bu konuda defaten MEB’i uyarmıştım. Geçen hafta içerisinde Sayın Bakan da buna müsaade etmeyeceklerini ifade etti. Bu sadece lafta kalmamalı, MEB denetimleri sıkı şekilde yapmalı. Buna müsaade etmemeli" dedi.
“BECERİ EĞİTİMİNDE PROTOKOLLERDEN TAVİZ VERİLMESİNİ DOĞRU BULMUYORUM”
Mesleki ve teknik eğitim veren liselerde son sınıf öğrencilerinin işletmelerde yapacakları beceri eğitiminin bu hafta başladığını hatırlatan Geylan, meslek eğitiminin salgın koşullarında devamı ile ilgili de konuştu: “Beceri eğitimleri uzaktan eğitim yoluyla olmaz. Dolayısıyla mutlaka bu çocuklarımızın stajlarını birebir, yüz yüze yapması gerekiyor. Biz şunu önerdik: Riskin kontrol edilebildiği ortamı sağlayabiliyorsak işletmelerde, bunu sağlayamıyorsak aynı koşulları oluşturarak okullarımızdaki atölyelerimizde çocuklarımızın beceri eğitimlerinin yüz yüze yapılmasının doğru olduğunu söyledik. Mesleki Eğitim Genel Müdürlüğü de geçen hafta bunu ihtiva eden bir genelge yayımladı. İşletmelerden birtakım sıkıntılar geliyor, çünkü bazı işletmeler protokolün gerektirdiği tedbirleri ağır buluyor. Önceliğimiz çocuklarımızın sağlığı. Bu koşulları sağlayabiliyorsa biz çocuklarımızı işletmeye göndereceğiz. Ben protokoller konusunda taviz verilmesini doğru bulmuyorum.”