Ödevin Tanımı Değişmez, Değerlendirme Şekli Değişir.
Bu konuyu sağlıklı tartışabilmek için öncelikle ödev nedir, tarihsel gelişimi nasıl bir süreç izlemiştir, ödev çeşitleri nelerdir, ödevin etkileri nelerdir ve ödevde kişilere düşen sorumluluk konularını ele almak gerekiyor. Ödev bütün öğretim sistemlerinin değerlendirme aşamasında kendine yer bulmaktadır. Sistemlerde ödevin tanımı değişmez, değerlendirme şekli değişir. Ödev en genel anlamıyla öğretici tarafından öğrencilerin ders dışı zamanlarda da hazırlanmaları için verilen çoğu zaman derste öğrenilenleri pekiştirme, genişletme ve tamamlamayı amaçlayan, bazen de derse hazırlanılması için verilen çalışmalardır.
Ödev Nasıl Bir Tarihsel Gelişim Geçirmiştir?
Bilim insanları yirminci yüzyılın başlarında aklı bazı zihinsel faaliyetlerle güçlendirmek için ödevin okullarda yaygınlaştırılması gerektiği üzerinde durmuşlardır. Zaten ilk ödev kavramıyla beraber, ödev evde yapılacak bir iş olarak görülmüştür. 1950’li yıllarda Profesör H.J. Otto tarafından ödevin zorunlu verilip verilmemesi tartışılmaya başlanmıştır. 1960’lı yıllar itibariyle ödev karşıtı görüşler de çıkmıştır. Ev ödevinin öğrencinin sosyal zamanını çaldığı ve baskıcı bir unsur olduğu savunulmuştur. 1980-1990’larda tekrar gündeme gelen ödeve Birleşmiş Milletlerin “Ülke Risk Altında” raporunda yer verilmiştir. Bunun üstüne eğitimciler ödevin olması için ciddi çalışmalar başlatmışlardır. Yüzyılımızın başında ise ödev eğitimcilerin ana stratejilerinden biri olmaya devam etmiştir. Ödevlerin doğru verilip yapılması halinde öğrenme hedeflerini desteklediği görüşü hakimdir.
Ödevler Olmalı mı Olmamalı mı?
Ödevler bir kısım veli tarafından gereksiz ve sıkıcı bulunmaktadır. Ödev yerine özel ders, kişisel ilgi faaliyetleri ve ilave ders aktivitelerini savunmaktadırlar. Veliler çocukların ödev yaparken çok zorluk çektiklerini, kendilerinin de zaman kaybına uğradıklarını ifade etmektedirler. Diğer taraftan öğrenciler ödevlerini internet üzerinden hazır yapmalarına rağmen ödevlerini yapıyormuş gibi yapıp ödev kalitesini düşürmektedirler. Ödeve tarihsel gelişimi içinde baktığımızda, ödev bireysel farklılıklar göz önüne alınarak ve miktarının iyi belirlenerek verilmesi halinde, eğitim sistemlerinin olmazsa olmazı durumundadır.
Öğrenciler Ödev Yaparak Problem Çözme Becerisi Kazanır
Ön hazırlık, alıştırma ve ev ödevleri ders dışı etkinlikler olarak öğrenme sürecinin en önemli aşamalarıdır. Öğrencinin ön hazırlık süreci yeterli düzeyde ise derste öğrenme süreci daha kolay ve başarılı olacaktır. Ayrıca ödev ile çevre ve aile faktörü de devreye girerek öğrenme etkili bir hale getirilir. Öğrenci ödev yaparak problem çözme becerisi kazanır, bilgi kaynaklarına ulaşmayı öğrenir, girişimcilik özelliklerini arttırır. Diğer taraftan ödevin grupla yapılması sosyal becerileri de arttırır. Ama ödevin en önemli akademik getirisi öğrencinin sınıf içinde öğrendiklerini tekrar edip pekiştirmesini sağlamasıdır. İşte bu kadar önemli olan ödevin işlevini yerine getirebilmesi için öğretmenlerin ne zaman, nasıl ödev vereceklerini bilmeleri gerekmektedir. Pratik, hazırlık, kapsamlı, ev ve sınıf ödevlerinden hangisinin verileceği iyi belirlenmelidir.
Ödev Nasıl Bir Etkiye Yol Açar?
Öncelikle öğrenme psikolojisi açısından yaklaştığımızda öğrenme önemli bir oranda öğrenci ile öğrenme materyali arasında gerçekleşir. Yani ödevler aracılığıyla öğrenci öğrenmenin sadece okulda değil her yerde olduğunu anlar. Öğrencilerin çalışma alışkanlıkları geliştiği gibi ödev aracılığıyla aileler de eğitimin içine çekilmiş olur. Öğrenci ödevlerle başarısını arttırdığı gibi derse de güdülenmektedir. Öğrenci okulda öğrendiklerini ödev sayesinde daha iyi anlar ve hatırlar. Diğer taraftan ödev yapmak öğrencide sorumluluk ve bağımsızlık gibi kişilik özelliklerini olumlu yönde geliştirir. Zaman yönetimi yapmayı ve araştırma yapma becerileri kazanmayı da ödevle öğrenir.
Ödevin olumsuz etkilerinin başında uzun süren ödevlerin öğrenciyi sıkabileceği düşüncesi gelir. Ödevden dolayı öğrenci toplumsal aktivitelere yeterince zaman ayıramayabildiği gibi ailelerin ödeve yardım ederken kullandıkları tekniğin öğreticiden farklı olması öğrencinin kafasını karıştırabilmektedir. Bütün öğrencilerin evlerindeki çalışma ortamları ve veli eğitim düzeyleri aynı olmadığından bu eğitimde eşitsizliklere yol açabilmektedir. Verilen ödevlerin uzun olması ödeve karşı olumsuz tutum oluşturmaktadır. Ayrıca verilen ödevlerin öğretmenler tarafından gelişigüzel kontrol edilmesi de ödeve karşı negatif bir bakış açısı oluşturabilmektedir. Aslında ödevler doğrudan bir olumsuz etkiye sahip değillerdir. Öğretmenin uygun ödev vermesi ve öğrenciyle velilerin de kendi üstlerine düşen sorumlulukları yerine getirmesiyle ödevin olumsuz etkileri kendiliğinden ortadan kalkar.
Ödevin Sorumluluğunu Kim Almalıdır?
Öğrencilerin öncelikle ödevi alırken açıkta hiçbir nokta kalmayacak şekilde ödevi almaları gerekmektedir. Ödevle ilgili ne yapacağını, ne zaman teslim edeceğini tüm noktaları ile kaydetmelidirler. Kısacası öğrenci tüm süreç boyunca yeterli sorumluluğu göstermek zorundadır. Öğretmenler ise ödevi verirken öğrenci ve velilere ödevi vermedeki amacı iyi anlatmalı, beklentilerini açık açık ortaya koymalıdırlar. Ödev bitiminde ödevi dikkatli bir şekilde değerlendirmeli ve mutlaka gerekli dönütleri öğrenciye vermelidirler. Ödevler verilirken içeriği, uzunluğu, amacı iyi belirlenmeli ve öğrencinin özelliklerine göre bireyselleştirilmelidir. Ödev kesinlikle ceza olarak kullanılmamalıdır. Araştırmaya ve keşfetmeye dayalı, yaratıcı ve geliştirici ödevler verilmelidir. Veliler ise ailelerin öğrenme sürecinin önemli bir ayağı olduğunu unutmamalıdırlar. Aileler çocukları ödeve olumlu yönde motive etmelidirler. Veliler çocuklara ödevin hazırlanması için uygun bir ortam hazırlamalı ve materyallerin temininde yardımcı olmalıdırlar. Çocuğa gereğinden fazla yardım etmemelidirler. En makro anlamda MEB ise istikrarlı bir ödev politikası yürütmeli ve popülist ödev açıklamalarından kaçınmalıdır.
@sahin_aybek
Eğitimci Yazar