TBMM Genel Kurulu’nda Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesi görüşülürken, CHP adına kürsüye gelerek öğrenci affı, öğretmen atamaları ve ÖYP’li araştırma görevlilerinin hak gaspına dikkat çeken bir konuşma yapan Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil, Milli Eğitim Bakanlığı’nın da cemaatsiz yapamadığını ifade etti.
“Cemaatlerin kök saldığı, dallanıp budaklandığı, çocuklarımıza el uzattığı bu Bakanlığın, ha deyince kendisini temize çekmesi beklenemez” diyen CHP’li İrgil şunları söyledi: “Ancak belli ki bu Bakanlık cemaatsiz ve tarikatsız yapamıyor. İmzalanan protokoller, değerler eğitimi altında okullara sokulan dernekler, hatta tıpkı 15 Temmuzu yapan terörist cemaat gibi evlerde dini sohbet projesiyle Bakanlık, eğitimden ziyade başka bir sorumluluk üstlenmiş durumda. Üstelik bütçesinin yüzde 80’ini doğrudan doğruya personel harcamaları için kullanan Millî Eğitim Bakanlığı’nın eğitimde fırsat eşitliğini yaratması, eğitim yatırımları yapması, ulaşılabilir bir eğitim hizmeti vermesi beklenemez. Olsa olsa öğretmen ataması yapmasını bekleriz ama bunu da yapmıyor.”
Aynı zamanda TBMM Eğitim Komisyonu üyesi olan CHP’li İrgil’in konuşmasından başlıklar şöyle:
EN AZ 50 BİN ATAMA GEREKİR
Bakanlığın 100 binden fazla öğretmen açığı var. Cumhurbaşkanı dâhil, Hükûmet tarafından 2017’de ek atama sözü verilmişti ama gereği yapılmadı, neden? 2018’de 20 bin atama yapılacağı söyleniyor ama bu yetmez, en az 50 bin öğretmen ataması yapılması gerekir. Zaten ekonominin de yüzde 11 büyüdüğünü, işlerin iyi gittiğini düşünüyorsunuz, o zaman parayı kısmayın, parayı Rezalara kaptırmayın, öğretmenlere verin. Ayrıca öğretmenin ücretlisi, geçicisi, sözleşmelisi olmaz. Bizim kadrolu öğretmenlere ihtiyacımız var. Kendini güvende hisseden eğitimcilere ihtiyacımız var. Ne yazık ki öğretmenler çalışma koşulları, aldıkları ücret, gelecek güvencesi ve çalışma huzuru açısından en zor yıllarını yaşıyorlar. Bu Bakanlığın öğretmenleri perişan ettiği bir gerçek. Yapılan bir araştırmaya göre; her 5 öğretmenden 4'ü mesleki veriminin düştüğünü, mesleğinin saygın bir meslek olma özelliğini kaybettiğini, iyi bir iş imkânı bulursa öğretmenliği bırakacağını ve gelecekten umutsuz olduğunu ifade ediyor.
VEBAL ALTINA GİRMEYİN
Millî Eğitim çatısı altında son derece mutsuz bir grup daha var: ÖYP’li araştırma görevlileri. Eğer burada bulunan zatlar müdahale etmezlerse on beş gün sonra bu genç akademisyenlerin geleceği belirsiz olacak. Kadroları kanun hükmünde kararnameyle ellerinden alınarak gasp edilen ÖYP’li araştırma görevlileri için geçtiğimiz ay, YÖK, eski kadrolarına dönebilmelerine yönelik onay verdi. Uygulama, rektörlerin kanaatine bırakıldı. Pek çok rektör kritersiz, koşulsuz eski kadrolarına alacağını açıklarken bazı rektörler bazı kriterlerle işi yokuşa sürdü, bazı rektörler ise kulağının üstüne yattı. Yani sizin rektörleriniz de Hazreti Ömer değil ki, onlardan Hazreti Ömer adaleti bekliyorsunuz. Özellikle, 15 Temmuz sonrası yarattığı mağduriyetlerle vicdanlarını sorgular hâle geldiğimiz bu rektörler için şunu söylemek istiyorum: Gelin, vebal altına girmeyin, kul hakkı taşınacak bir yük değildir.
Sayın Erdoğan iş dünyasına “Artı 2 kişi daha işe alın” derken; yıllarca eğitim verdiğimiz, doktora yaptırdığımız, lisan bilen, bu ülkenin bilimsel geleceği ve yetişmiş insan sermayemiz olan ÖYP’li genç akademisyenleri hiçbir gerekçe yokken işten atıyorsunuz. Hakları olan ve bizzat devlet tarafından verilen kadroları iade etmiyorsunuz; üstelik bu kadrolar 1 Ocak’ta tamamen yanacak. Üstelik, 60 üniversite bu işlemi yaparken, YÖK önerisine uyarken keyfî olarak diğerleri yapmıyor. Bunun hiçbir hukuki engeli yok, korkulacak bir şey yok. Keyfiyetiniz, insafsızlıktır. YÖK Başkanı Sayın Profesör Yekta Saraç Hoca’yla aynen 65 bin öğrencinin sorunlarının çözümündeki gibi, bu akademisyenler için insani ve vicdani bir çözüm yolu bulacağımıza hâlâ inanıyorum, umutluyum.
OHAL KOMİSYONU KARAR VERMELİ
Değerli arkadaşlar, yürek yaralayan ve vicdanları sızlatan bir konu da kanun hükmünde kararname mağduriyetleri. Hain FETÖ örgütüyle mücadele tedbirleri gerekçesiyle alelacele alınan bazı kararların yanlış olduğunu siz de biliyorsunuz. Örneğin, bir eğitim sendikasının tüm üyeleri ihraç edildi. Bu kadar toptancı bir suçlama olabilir mi? OHAL Komisyonu ise mağduriyetler için hâlâ karar vermedi. Belli ki bu Komisyonun asıl amacı, mağdurları oyalamak ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi gidiş yolunu kapamaktır.
İŞSİZ AKADEMİSYENLER TAŞ MI YESİN!
Bakın, yine başka bir mağduriyet de İzmir’de gerçekleşti. Burada İzmir Demokrasi Üniversitesi’ni ve Bakırçay Üniversitesi’ni kurduk. Kuruluş kanunu sırasında AKP iktidarı özellikle İzmir milletvekilleri, İzmir’deki KHK ile kapatılmış üniversite akademisyenlerinin bu üniversitelere öncelikle alınacağı sözünü verdi. Bari bir kez olsun sözünüzü tutun. Ayrıca, devletin kapattığı üniversitelerde çalışan ve hiçbir suçu, günahı olmamasına karşın, YÖK'ün “Sorun yok” kararına rağmen, genel olarak akademisyenlere iş verilmiyor. Haklarında hiçbir suçlama olmayan, mahkeme kararı bulunmayan, ifadesi bile alınmamış binlerce eğitimci hukuki bir gerekçe olmaksızın işsiz. Bu zulüm niye? Taş mı yiyecek bu insanlar? Hırsızlık mı yapsınlar?
ÖĞRENCİLER AF BEKLİYOR
Sizden af bekleyen ve haksızlığın giderilmesini bekleyen bir başka grup da öğrenciler. Öğrenciler af istiyorlar, duymuyorsunuz. Bu ülkede son yıllarda birçok çalkantılı olay yaşandı, birçok aile acı çekti. Başta FETÖ mobbingi olmak üzere yoksulluk, ailevi sorunlar, ölümler veya hastalıklar nedeniyle ihtisasını yarıda bırakan hatta okulunu bırakmak zorunda kalan bu gençler bizim çocuklarımız. Yetişmiş ama eğitimi yarım kalmış bu insanlara af çıkarmazsak aslında kaybeden bu ülke olacak, bu gençleri de heba edeceğiz. Bu gençler okumak istiyorlar. Hangi gerekçe ve nedenle bu gençlerin eğitimine engel oluyoruz? Eğitimlerine dönmelerinde okullarını ve ihtisaslarını tamamlamalarında ne sakınca var. Af büyüğe yakışır. Büyük Türkiye Büyük Millet Meclisi bu öğrencileri, kendi evlatlarını, ülkenin çocuklarını affetmelidir ve eğitimlerini tamamlamaları için onlara bir şans daha vermelidir.