Eğitim-Sen 2 Nolu Şubesi'nin örgütlü olduğu ilçelerden 8'inde yaptığı tespitlere göre, yüz yüze eğitimin başladığı tarihten ara tatilin başladığı 13 Kasım'a kadar geçen sürede 198 öğretmen, 899 öğrenci ve 55 eğitim personeli koranavirüse yakalandı. Bu süre zarfında, 237 öğretmen, 2 bin 580 öğrenci ve 55 eğitim personelinin de temaslı olduğu tespit edildi.
'HİÇBİR KURUM SALGINA HAZIRLIKLI DEĞİL"
Düzenlediği basın toplantısında, "Eğitimde 'yüz yüze' kaldığımız gerçekler" adlı bir açıklama yapan Eğitim-Sen İstanbul 2 No’lu Şubesi'nce "Çin’in Wuhan kentinde başlayan koronavirüs salgını kısa sürede dünyayı etkisi altına almıştır. Koronavirüs veya benzer salgın hastalıklarla ilgili koruyucu ve önleyici tedbirler yok sayılarak, yaşam hakkı göz ardı edilmiştir. Ülkemizde devletin hiçbir kurumunun salgına hazırlıklı olmadığını yaşayarak gördük ve görmekteyiz" denildi.
"BEN YAPTIM OLDU ANLAYIŞI HER DÜZEYDE KRİZ YARATIYOR"
EBA canlı ders uygulamasının altyapı ve içerik olarak yetersiz kaldığı vurgusunun yapıldığı açıklamada, 'ben yaptım oldu' anlayışının her düzeyde kriz yaratmaya devam ettiği ifade edildi. Açıklamada, şu bilgilere yer verildi:
"SELÇUK’UN YAPTIĞI AÇIKLAMALAR OKULLARIN KAPISINDAN İÇERİ GİRMEDEN ANLAMINI YİTİRDİ"
"2020-2021 eğitim öğretim yılı, yüz yüze eğitime yeterli hazırlık yapılmadan başlatıldı. 21 Eylül'de başlayan yüz yüze eğitim 12 Ekim ve 2 Kasım’da farklı kademelerin dahil edilmesiyle genişletildi. Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk’un kamuoyunu rahatlatma amacıyla yaptığı açıklamalar okulların kapısından içeri girmeden anlamını yitirdi. Eğitim emekçileri başta olmak üzere veliler ve öğrenciler bakanlığın yol haritasının ne olduğu konusunda somut bir adıma tanık olmadı. Eğitim emekçilerinin tüm hazırlıksızlıklara rağmen üretmeye çalıştığı hizmet yok sayıldı. Bu yetmemiş gibi öğretmenlerin maaşları tartışma konusu edilirken, ek ders ücretleri konusunda eğitim emekçilerinin çoğu mağdur edildi.
İstanbul Tabip Odası’nun son yaptığı değerlendirmede İstanbul’da vaka sayısının Wuhan’ı geçtiği, sadece son 2 haftada İstanbul’da Covid için ayrılan yataklar, hastaneler, yoğun bakım ünitelerinin tamamen dolduğu, İstanbul’da sağlık altyapısının bu gidişe dayanmasının mümkün olmadığı belirtilmiştir. En az 14 gün kapanma, şehre giriş-çıkış kısıtlaması gibi yayılımı azaltacak önlemlerin ivedilikle hayata geçirilmesinin elzem olduğu açıklanmıştır. Yaptığımız çalışmada okullarda yeterli önlemlerin alınmadığı; okullarda eğitim emekçileri, öğrenci ve velilerde koronavirüs sayılarının gittikçe arttığı görülmektedir. Milli eğitim bakanının herhangi bir veriye dayanmayan açıklamaları, HES kodu takibinde yaşanan gecikmeler, okul idarelerinin öğretmen, öğrenci ve velilere vaka sayısı ile ilgili şeffaf bilgi vermemesi yayılım riskini artırmaktadır.
Eğitim Sen İstanbul 2 Nolu şube olarak örgütlü olduğumuz ilçelerde yaptığımız taramalarda, okulların gerçek durumunu görmeye çalıştık. Milli Eğitim bakanlığının açıklamalarının kamuoyunu aldatmadan ibaret olduğunu, okullarda yaptığımız tarama faaliyetinden sonra elde ettiğimiz raporlarda gördük; Örgütlü olduğumuz ilçelerde kamuya ait 700 civarında eğitim kurumu bulunmaktadır. Eğitim emekçilerinden elde ettiğimiz veriler 221 eğitim kurumunu kapsamaktadır. Corona virüsün en uzun kuluçka süresi olan 14 gün baz alındığı için, 5 Ekim tarihi itibariyle ortaya çıkan veriler temel alınmış, ara tatile kadar olan süre eğitim öğretim koşulları açısından raporlandırılmıştır.
"SINIF MEVCUTLARI 15'İN ÜZERİNDE"
5 Ekim tarihinden 13 Kasım tarihine kadar, 198 öğretmen, 899 öğrenci ve 55 eğitim personeli korana virüse yakalanmış, bu süre zarfında 237 öğretmen, 2580 öğrenci ve 55 eğitim personelinin temaslı olduğu tespit edilmiştir. 221 eğitim kurumunun 63’nde sınıf mevcutları 15’in üzerinde tespit edilmiş, 75 eğitim kurumunda ise öğretmen, öğrenci ve veliye koronavirüs vaka sayılarıyla ilgili hiçbir bilgilendirme yapılmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Yüz yüze eğitim ise yüzde 68 oranında katılımla gerçekleşmekte, vaka sayısı arttıkça yüz yüze eğitime katılım azalmaktadır.
Yine bu taramada elde ettiğimiz bilgiye göre, eğitim emekçileri mesai saatleri dışında EBA’dan ya da diğer platformlardan ders yapmaya zorlanmaktadır. Eğitim emekçilerinin ve öğrencilerin dinlenme zamanı yok sayılarak esnek çalışma dayatılmaktadır. Öğrencilerin ekran başında uzun süre geçirmeleri gelişimlerini olumsuz etkilemekte, teknoloji bağımlılığına neden olmaktadır.
Örgütlü olduğumuz ilçelerden Ataşehir’de yüz yüze eğitime katılma oranı ilkokullarda yüzde 50 iken Kadıköy’de yüzde 35’tir. Sosyo-ekonomik düzeyi düşük ilçelerimizde yüz yüze eğitime katılım oranının daha yüksek olduğunu ve yüzde 60’ın altına düşmediğini de yaptığımız çalışma ortaya çıkarmıştır. Bu veriler ışığında diyoruz ki ekonomik düzeyi düşük olan aileler dijital platformlardaki derslerden yararlanamamakta dolayısıyla çocuklarını yüz yüze eğitime yönlendirmektedirler.
“ARAŞTIRMAMIZ, MİLLİ EĞİTİM BAKANLIĞI'NIN 'OKULLARIN GÜVENLİ OLDUĞU' İDDİASINI ÇÜRÜTMEKTEDİR”
Bizim araştırmamızın ortaya koyduğu veriler, Milli Eğitim Bakanlığının 'okulların güvenli olduğu' iddiasını çürütmektedir. Toplumda oluşturulmaya çalışılan güven duygusu uzun vadede pandemiyle mücadeleyi olumsuz etkilemekte, daha ağır sonuçların ortaya çıkmasına neden olmaktadır. Ayrıca her geçen gün okullardaki vaka sayıları artmaktadır. Yine araştırmamızla ortaya çıkan ve altını çizmek istediğimiz bir diğer husus 74 kurumun şeffaf bilgileri paylaşmaktan kaçındığı ve süreci şeffaf yönetmediğidir bu da genel anlamda salgın süreci boyunca hem sağlık bakanın hem de ve milli eğitim bakanın izlediği tutumlarının izdüşümüdür. Eğitim kurumlarından aldığımız covid pozitif ve temaslı sayısına bakarak diyebiliriz ki; toplum sağlığı ciddi bir tehditle karşı karşıya bırakılmaktadır. Bu tablonun asıl sorumluları bilgileri ve verileri toplumla doğru ve şeffaf bir biçimde paylaşmayan, bilgileri gizleyerek salgının yayılımına neden olan yöneticilerdir.
"EĞİTİMDE EŞİTSİZLİK ARTMIŞTIR"
Ayrıca yaptığımız inceleme ve değerlendirmede: Eğitime ulaşım konusunda eşitsizlikler artmıştır. Sosyoekonomik düzeye göre okullar arasında farklılıklar oluşmuş, bölünmüş ve seyreltilmiş derslik uygulamasına rağmen bazı sınıf mevcutlarının pandemi şartlarına uygun olmadığı ve İlçe milli eğitim müdürlerinin ve okul müdürlerinin keyfi uygulamalarının arttığını tespit etmiş bulunmaktayız. Eğitim Sen olarak dayatmaya dönüşen her türlü uygulamanın karşısında, eğitim emekçilerinin ve öğrencilerimizin yanında durmaya ve gerçekleri söylemeye devam edeceğiz."