İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Türkiye’deki Covid-19 vakalarının yüzde 50’sinin İstanbul’da yaşandığını, Dünya Sağlık Örgütü’nün verilerine bakılarak İstanbul’da 2-3 haftalık kapanmanın şart olduğunu söyledi. İmamoğlu, “Covid-19 süreci ne yazık ki ülkemizde ve İstanbul’da çok ciddi boyutlara ulaşmıştır. Hiç kimse bu konuda görmezden gelme ya da duymama konumuna ge-le-mez! Madem, 11 milyonluk Belçika’dan az veri açıklıyoruz o zaman dünyanın bu başarıyı konuşması ya da gerçek verilerin açıklanması lazım” dedi.
İmamoğlu, Ataköy İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi 2'nci kademesinin açılışı dolayısıyla düzenlenen törene katıldı. İmamoğlu, törende yaptığı konuşmada, Covid-19 sürecinin ülke genelinde ve özellikle İstanbul’da çok ciddi boyutlara ulaştığını söyledi. "Hiç kimse bu konuda görmezden gelme ya da duymama konumuna ge-le-mez!" diyen İmamoğlu, iktidara kenti 2-3 hafta süreyle kapatmaları çağrısında bulundu. İmamoğlu, şunları söyledi:
İSTANBUL’DA KONTROL DIŞI SÜREÇ YAŞIYORUZ: "Türkiye'deki hasta sayısının yüzde 50’si İstanbul’da. İstanbul’da gerçekten kontrol dışı bir süreç yaşıyoruz. Ben de bunu deneyimledim. Görüyoruz ve buradaki herkes farkında ki bu iş mart, nisan, mayıs dönemindeki gibi değil. Çünkü, çok yakın çevremizde çember gittikçe daralıyor ve herkesin hastalandığını görüyoruz.
HERKES ELİNİ TAŞIN ALTINA KOYMAK ZORUNDA: Salgın gibi seferberlik gerektiren durumlarda herkes elini taşın altına koyması gerekir. Hep beraber ortak akılla çalışmak zorundayız. Nüfusu İstanbul’dan az olan Avrupa ülkelerinden daha az sayı açıklamak salgınla mücadelede ne anlama geldiğini açıkçası ben anlayabilmiş değilim. Madem biz nüfusu 10 milyonu bile aşmayan bir kısım ülkelerden, 83 milyonluk ülke olarak, çok daha iyi durumdaysak, dünyanın gelip bunu incelemesi, bizi alkışlaması ve bizim de bunu bütün dünyaya insanlık adına anlatmamız gerekir. Eğer bu açıklamalar bu sayılar doğru değilse, ben bir faydasını çözemiyorum. Bir çözen varsa anlatsın ve ben de alkışlayayım. Düşünün, 11 milyonluk bizdeki vaka veya ölüm sayısı Belçika'dakinden 2-3 kat az ise gerçekten bunu bütün dünyaya insanlık namına öğretelim, anlatalım. Ama eğer açıklamalarda bir yanlış varsa bunun da anlamlı olmadığını, bu anlamda milletimizin yanlış bilgilerle yanıltmanın doğru olmadığının da altını çizmek zorundayım.
BİLİM DANIŞMA KURULU'NU KURDUK: Marttan beri akılla ve bilimle hareket etme konusunda doğru yönlendirilmek için, Bilim Danışma Kurulu’nu kurduk. Her daim onların ortaya koyduğu fikirleri alarak uygulamalarımıza ekledik. Ben İstanbul adına konuşmak zorundayım. Madem işin yarısı İstanbul’da, madem Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği hususlarla ancak süreci teminat altına alabiliriz, o zaman benim de bu anlamda bütün doğruları bütün vatandaşlarımızla ve yetkilileri uyararak paylaşmak zorunluluğum var.
BİLİM KURULU 2-3 HAFTALIK KAPANMAYI ÖNERDİ: Dünya Sağlık Örgütü’nün kapanma ve açılma şartları belli ve bunun da İstanbul’da uygulaması şart hale geldi. İki adet açılma kriteri var Dünya Sağlık Örgütü’nün. Birincisi şu; en az 14 gün boyunca test sayısı artacak, ama vaka sayısı da azalacak ki açılma olsun. İkincisi; en az 14 gün boyunca ölüm sayıları azalacak ve sağlık personeli hastalanması da azalacak ki açılma olsun. Bu, Dünya Sağlık Örgütü’nün söylediği. Özellikle İstanbul’umuzun şu anki verilerine baktığımızda, bu iki kriteri de önümüze koyduğumuzda, kesinlikle bir kapanmanın şartlılığı ortadadır; çok net. Bunu buradan, bütün yetkililerle, bütün İstanbul halkımızla paylaşmak zorundayım. Bilim Danışma Kurulumuz, özellikle salgının hızını düşürmek ve bulaşı hızını azaltmak için 2-3 haftalık bir kapanmanın şart olduğunu bize önermektedir. Kurulumuz, kapanma sürecinin ardından da kademeli bir açma ve güçlü bir takip sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini söylüyor. Verilerimizin, nisan- mayıstan çok daha ileride olduğunun altını tekrar kalın bir şekilde çizelim. İstanbul için kapanmanın, böylesi bir düzelmeyi ortaya koyacağını bilim bize ifade ediyorsa, bunda direnmemenin, bunu özellikle devletimizin yetkili kurullarının, hükümetin değerli yetkililerinin değerlendirmesi ve İstanbul’a dair bu konuda çok hızlı hareket etmemiz gerektiğinin altını çizelim.
VAKA VE ÖLÜM SAYISINI AŞAĞI ÇEKMEK ZORUNDAYIZ: Vaka ve ölüm sayısını aşağı çekmek zorundayız. Türkiye güçlü bir ülke. 2-3 haftalık kapanma ile vaka ve vefat sayıları aşağıya çekilebilir. Daha soğuk bir döneme giden bir dönemin başındayız. Kasım ayındayız. Dolayısıyla bilim insanlarını, hekimleri, doktorları dinlediğimde, öngörüleri aldığımda benim de bu uyarıya yapma zorunluluğum ortaya çıkıyor.
EN ÖNEMLİ TAKİP SİSTEMİ 'İSTANBULKART’TIR: Pandemi sürecinde çok defa insanların dışarıya çıkışlarındaki en önemli takip sistemi milyonlarca kullanıcısı olan İstanbulkart'tır. Bundan dolayı da hasta verilerini talep ettik. Ama bu bilgiler bize verilmedi. Ben bunu anlayabilmiş değilim. Bu talebimizi haksız bulan hiçbir devlet yetkilisine de rastlamadım. Madam haklıyız, bize hasta verisini niçin vermezsiniz. Anlayabilmiş değilim. Önemli olan yolcu araca binerken ikaz sisteminin çalışması. Bindikten sonra takip yapılsa ne olacak yapılması ne olacak? Sebepsiz yere uzatılan yanlış uygulamaları gidermeliyiz.
AÇIKLANAN ÖLÜM SAYILARI BİRBİRİ İLE ÖRTÜŞMÜYOR: İstanbul ile ilgili gerçeklerin neden paylaşılmıyor anlamak mümkün değil. Açıklanan rakamlar da birbiriyle örtüşmüyor. Bugün İstanbul’da bize sağlık kurumlarının kendi notuyla, ‘bulaşıcı hastalık’ diye gönderilen vefat sayılarımıza baktığımızda, son bir hafta için özellikle konuşuyorum, Türkiye için açıklanan vefat sayısının elli kadar fazlası sadece İstanbul’da var. Bu kadar net. Yani bu sayının bu şekilde açıklanmasıyla ilgili bir geçerli durum ya da bize yanlış bir bilgi sağlık kuruluşları tarafından Mezarlıklar Müdürlüğü’ne geliyorsa bunu gidersinler, doğruyu biz de görelim. Mutlu oluruz. O bakımdan bu doğruların vatandaşlarımızla paylaşılması lazım."
DOĞRU YATIRIMLARI DESTEKLEYECEĞİZ
İBB Başkanı İmamoğlu, kent için çevre ve su politikalarının çok kıymetli olduğunu söyledi. Özellikle son dönemlerde atılan adımlarla, yunusların, balıkların tekrar ziyaret ettiği bir Haliç olduğunu kaydeden İmamoğlu, “Kurbağlıdere’nin sonlandırılan çalışmalarıyla -çevre düzeni ve parkların çok daha nitelikle hale getirilmesiyle harika bir doğa parçasının İstanbul’umuzla buluştuğu bir bölgeye dönüşecek- orada da artık bırakın kokuyu balıklarla nasıl bir keyifli manzara verdiğini hep beraber yaşadık” ifadelerini kullandı.
İmamoğlu, doğru gördükleri yatırımları destekleyeceklerini ama; yanlış gördükleri yatırımların da karşısında olduklarını şu cümlelerle anlattı:
“İSKİ’nin geçmişten bugüne yapmış olduğu ve bundan sonra da yapacağı doğru yatırımların elbette ki yanında ve o sistemin iyi bir şekilde işlemesi için çalışacağız. Ama yanlış olan bir yatırımın ya da tariflendiği yer ile yaratacağı tahribatlar ile yanlış tasarlanmış yatırımların da karşısındayız. Bu manada Haliç kıyısında büyük tahribata sebep olacağına inandığımız, neredeyse Haliç’in yaşamını tehdit edecek olan ve iptal ettiğimiz arıtma tesisinde, aslında ne kadar doğru karar verdiğimizi çok yakın zamanda, Haliç’in yakın çevresinde yapılacak olan yeşil alan yatırımlarıyla ve Haliç’in güzelleşmesi ile ne kadar doğru bir karar verdiğimizi çevre açısından sizinle paylaşmak istiyorum. Çok yakında daha çarpıcı şekliyle sizlere göstereceğiz. Zira işin maddi boyutu başka bir taraf."
KANAL İSTANBUL’UN TAMAMIYLA KARŞISINDAYIZ
Ekrem İmamoğlu, kent genelinde yaptıkları projelerde İstanbul’un kültür ve doğasına zarar vermemeyi öncelediklerini belirterek, şunları söyledi:
“İSKİ’nin bu yatırımları çevre düzenini bozmadan, atıksu yönetiminden içme suyu yönetimine kadar, İSKİ’nin belki de damardan bütün alanlarını ilgilendiren; Kanal İstanbul gibi anlamsız ve çevreyi bertaraf edecek, heba edecek süreçlerin de tümüyle karşısında olduğumuzu ve bu mücadeleyi de en üst seviyede verdiğimiz de halkımızla tekrar paylaşmak istiyorum. Biz buraya İstanbul halkının çıkarlarını korumaya, İstanbul’un doğasını, maneviyatını, yaşamını ve tarihi varlıklarını korumaya gelmiş bir yönetimiz. Yani, doğruya da baş eğen, yanlışa da baş eğen bir yönetim değiliz. Doğruya saygı gösteren; ama yanlışa karşı da dimdik durup İstanbul’daki 20 milyon halkımızın çıkarlarını koruyan, hatta İstanbul’un geleceğini teminat altına almaya mesul olan bir yönetimiz. Bunun unutulmamasını istiyorum. Her şeye evet diyenlerin, her şeye boyun eğenlerin ülkemizin birçok konusunu ve sorununu nasıl büyük bir problem haline getirdiğini yakın günlerde aslında görmüş durumdayız.”
RAİF MERMUTLU: İKİ KADEMELİ İNŞAAT ZORUNLUĞU DOĞMUŞTUR
İSKİ Genel Müdürü Raif Mermutlu da kentin artan su ihtiyacı üzerine çalıştıklarını belirterek, ilk etabı 2010 yılında hizmete açılan tesisle ilgili bilgiler paylaştı. Mermutlu, “Ataköy 1 Tesisi ile, İstanbul’un Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar, Başakşehir, Küçükçekmece ve Sultangazi ilçelerinden yaklaşık 1 milyon 400 bin nüfusun atık suları bu tesisimizde toplanmakta ve arıtılmaktadır. Ancak, İstanbul’da artan nüfus sebebiyle tesisin 2. Kademesi inşaası zorunluluğu doğmuştur. 2. Kademe tesis ile toplam artıma kapasitemiz 240 bin metreküp artarak toplamda 600 bin metreküpe ulaşmış olacaktır” İfadelerini kullandı.
YEDİ İLÇEYE HİZMET VERECEK
Projenin hayata geçmesi ile Bakırköy, Bahçelievler, Bağcılar ilçelerinin tamamı, Başakşehir, Küçükçekmece, Sultangazi, Esenler ilçelerinin bir bölümünü kapsayacak bir şekilde çalışacak olan tesis 7 ilçeye hizmet vermiş olacak.
İş kapsamında mevcut debisi 360.000 m3/gün kapasiteli tesise ilave; 240.000 m3/gün kapasiteli 2’nci kademe tesis inşa edilerek toplam kapasite 600.000 m3/güne çıkarıldı. Nihai kapasitedeki tesis ise yaklaşık 2 milyon 400 bin eşdeğer nüfusa hizmet edecek olup mevcut tesiste yapılan revizyon imalatları ile arıtma tesisinin kalitesi de artırıldı.
Ayrıca 20.000 m3/gün kapasiteli MBR Prosesli Atık Su Geri Dönüşüm Tesisi inşa edilerek geri dönüştürülen atık sulardan peyzaj sulaması ve tesisin iç ihtiyacı olan kullanma suyu olarak da yararlanılıyor.