Görür, “Yerbilimciler olarak ‘İstanbul tehdit altında’ diye bağırmaya başladık. Düzce için de alarm vermiştik. Haklı çıktık. Üç ay sonra Düzce’de deprem oldu. Bu alarm sayesinde olsa gerek bu kentte afet yönetimi çok daha profesyonelce yapıldı” görüşünü savundu.
Görür, "Deprem kuşaklarında, binlerce insanın öldüğü yerlere gidin, yine aynı yapı tarzı, yine deprem güvensiz mimari, yine deprem güvensiz yapı malzemeleri kullanıldığını görürsünüz. Kendimize özgü bir toplumuz. Herhangi bir yerde büyük bir deprem olduğunda insanlar korkup dışarı çıkıyor. Televizyonlarda bilim insanlarını konuşturuyorlar; valilik, belediye bir şeyler söylüyor, teskin oluyor, üç gün sonra evlerine giriyorlar. Ondan sonra yine unutuyorlar." ifadesini kullandı.
Görür, "Benim için ‘depremi nokta atışı söyleyen’ diye yazıyorlar ama bu doğru değil. Bütün yerbilimciler söylüyordu... Palu depreminden sonra Sivrice’yi vurguladım. Kimse umursamadı. Yine deprem oldu, 40 kişi öldü. Deprem uyarısı yapınca bize kızıyorsunuz ama ölüyoruz. Bilim insanlarının söylemlerine özen göstermek lazım." yorumunu yaptı.
Hürriyet'ten İpek İzci'nin "Beklenen deprem için sizin gözünüzden en iyi ve en kötü senaryolar neler?" sorusuna Görür, "Minimum 7.2 bekliyoruz. Ama 1766’daki gibi, üç ay arayla Marmara’nın tamamı kırılabilir. İşte bu en kötü senaryo... 1766’da, Kumburgaz ve Adalar hatları üç ay arayla kırılmış, her biri 7’nin üzerinde iki deprem olmuş. Bugün de zaten bu iki hat kilitlenmiş vaziyette. Beklediğimiz depremin 1999’dan itibaren her an olma kaydıyla, 30 yıl içinde gerçekleşme olasılığı yüzde 62 olarak hesaplandı. Artı-eksi 10-15 sene veriyoruz. İşin son demlerindeyiz." yanıtını verdi.