Gerçek Muhabir

Rızvanoğlu Elinde Akciğer Röntgeni İle Konuştu

SİYASET

DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Rızvanoğlu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda görüşülmekte olan İklim Kanunu teklifi üzerine konuşma yaptı. Rızvanoğlu, konuşmasının başında Genel Kurul kürsüsünde Afşin-Elbistan Termik Santral Bölgesi’nde yaşayan bir yurttaşa ait ileri evre KOAH hastalığını gösteren bir akciğer röntgenini göstererek, “Bu röntgen Afşin-Elbistan’dan. Havadaki kömür kirliliği ciğerlere kazınmış durumda” diyerek İklim Kanununda kömürden kademeli çıkış planı olmamasını eleştirdi.

İstanbul Milletvekili Rızvanoğlu TBMM’de görüşülen İklim Kanunu değerlendirdi: “İklim kriziyle mücadelenin en etkili politika belgesinde kömürden kademeli çıkışa dair en ufak plan bir plan yok”

Rızvanoğlu, “Bugün, iklim kriziyle mücadelenin en etkili politika belgesini konuşuyoruz, ancak bu taslak, kömürden kademeli çıkışa dair en ufak bir plan dahi içermiyor.” ifadesini kullandı.

“Rızvanoğlu Elinde Akciğer Röntgeni İle Konuştu”

Rızvanoğlu kömürün kirliliğinin vatandaşların ciğerine kazındığını belirterek şu ifadeleri kullandı, “Size önce bir röntgen göstermek istiyorum. Bunlardan ilki sağlıklı akciğer röntgeni. İkincisi ise ileri derece koah hastasına ait. Bu hastamız nerde yaşıyor biliyor musunuz? Afşin-Elbistan Termik Santral bölgesinde. Bu bölgede böyle röntgenlere rastlamak maalesef çok olağan. Ve maalesef bölge hastanelerinde bu röntgenlerden çok daha kötüsüne sahip olan yüzlerce vatandaşımız var. Bu bölgede yaşayan vatandaşlarımız doktora gittiğinde, doktorlar onların nerden geldiğini, ciğerlerine bakarak anlıyorlar. Çünkü havadaki kömür kirliliği onların ciğerlerine kazınmış durumda! Afşin-Elbistan termik santrali ile ilgili uzmanlar yıllardır uyarıyor. Diyorlar ki, burası kurulduğu günden bugüne sadece elektrik üretmiyor, aynı zamanda ölüm saçıyor.” dedi.

“İklim kriziyle mücadelenin en etkili politika belgesinde kömürden kademeli çıkış planı yok”

Rızvanoğlu Afşin-Elbistan Termik Santrali’nin halk sağlığı üzerindeki maliyeti paylaştı. Milletvekili şu açıklamada bulundu, “Çünkü bugüne kadar: Yaklaşık 16 bin insan, erken hayatını kaybetti. 9 bin bebek, gelişimini tamamlayamadan dünyaya geldi. 22 kuruyla, 380 milyar TL sağlık maliyeti oluştu. Ve şimdi, santralin daha da genişletilmesine izin çıktı! En iyi filtreleme sistemleri bile kullanılsa, yeni ünitelerin 2 bin erken ölüme ve 95 milyar TL sağlık maliyetine yol açacağı hesaplanıyor. Ama burda daha vahim bir gerçek var. Bugün, iklim kriziyle mücadelenin en etkili politika belgesini konuşuyoruz, ancak bu taslak, kömürden kademeli çıkışa dair en ufak bir plan dahi içermiyor.” ifadesinde bulundu.

“Teklifte ne bir sosyal güvenlik mekanizması var , ne işçiler için adil geçil planı”

tekliftin sosyo-ekonomik boyutunu şöyle değerlendirdi, “Az önce sağlık dedik ama bu işin bir de sosyo-ekonomik boyutu var. Türkiye’de hâlen 50 bin kişi kömür sektöründe çalışıyor. Peki, bu insanların geleceği ne olacak, bunu hiç düşünen var mı? Kanuna ‘adil geçiş’ yazıp geçmişsiniz. Ancak adil geçiş demek, işçiyi kaderine terk etmek demek değil. O bölgede çalışan işçilerin geleceğini güvence altına almak demek. Alternatif istihdam alanları yaratmak demek. Mesleki dönüşüm programları oluşturmak demek. Ama bu kanun taslağında, ne bir sosyal güvenlik mekanizması var, ne işçiler için adil geçil planı, ne de kömürden kademeli çıkış hedefleri. Oysa birçok ülke bu dönüşümü çoktan planladı. Bakın sadece Avrupa ülkeleri değil, aynı ligde olduğumuz, G20 ülkesi olan Güney Kore, İklim Kanununda işçileri koruyacak sosyal güvenlik mekanizmalarını zorunlu hale getirebildi ve uyguluyor. Peki, biz neden hâlâ işçileri belirsizliğe mahkûm eden plansız bir süreci tartışıyoruz?” ifadelerini kullandı.

“Türkiye’nin ekonomik geliri, önlem alınmazsa 2050’ye kadar %17 azalacak”

Rızvanoğlu iklim değişikliğinin maliyetini sıralayarak, “Sıcaklıklar her geçen sene rekor kırıyor. Şiddetli yağışlar, seller, fırtınalar… Bu sene tam 1257 aşırı hava olayı yaşandı. Dünya hızla ısınıyor. Eğer karbon emisyonlarını azaltmazsak dünya 2050’ye kadar 3°C’den fazla ısınacak! Bir düşünün! hayatlar nasıl alt üst olacak! Büyük şehirlerde yaşam zorlaşacak, dışarı çıkmak bile tehlikeli hale gelecek. Gıda üretimi azalacak, fiyatlar yükselecek. Temiz suya erişim daha da zor hale gelecek. Sağlık sistemleri iklim kaynaklı hastalıklarla baş edemez bir hal alacak. Turizm sektörü olumsuz etkilenecek. Türkiye’nin ekonomik geliri, önlem alınmazsa 2050’ye kadar %17 azalacak.” dedi.

“İklim hedefleri bağlayıcı olmalı, Meclis denetimden dışlanamaz”

Rızvanoğlu teklifte TBMM’nin rolü dahil olmak üzere birçok eksik olduğunu belirterek “Gerçek bir iklim kanunu yapılacaksa, emisyonlar için net ve kademeli azaltım hedefleri belirlenmeli. Bu hedefler sadece bir temenni olarak kalmamalı, bağlayıcı olmalı. Bu mücadelede yalnızca azaltım politikalarına odaklanmak yeterli değil; uyum kapasitesini artıracak stratejiler de gerekli. Ama bakıyorsun bu kanun teklifinde ikisi de yok. Gelelim iklim politikalarının şeffaflığına ve hesap verebilirliğine. Bir İklim Kanunu hazırlıyorsunuz, ama Meclis'i sürecin tamamen dışında bırakıyorsunuz. Oysa dünyadaki başarılı iklim yasalarının ortak bir özelliği var: Bağımsız bir bilim kurulu oluşturuluyor ve bu kurul, düzenli olarak Meclis’e rapor sunuyor. Çünkü bir ülkenin iklim hedeflerine ulaşıp ulaşmadığını izlemenin, uygulanan politikaların etkisini değerlendirmenin ve gerektiğinde düzeltici adımlar atmanın tek yolu, parlamento denetimi! İşte bu nedenle yapılması gereken çok açık: Meclis süreci aktif bir biçimde izlemeli ve bu rol yasal güvence altına alınmalı.” dedi.

“İktidar İklim Kanunu fırsatını kaçırılmış fırsata dönüştürüyor”

Rızvanoğlu “Üzerine konuştuğumuz taslak, Türkiye’yi iklim krizine karşı korumuyor, var olan iklim kanunu literatürüne uyum sağlamıyor, bağlayıcı bir net sıfır emisyon hedefi içermiyor, adil geçişi ve uyum politikalarını güvence altına almıyor, Türkiye’nin kalkınması ve küresel rekabetteki yerini korumak için yeterli stratejileri de barındırmıyor. Bu taslak, Türkiye’nin ilk iklim kanunu olması bakımından önemli. Buna itirazımız yok. Ama şunu açıkça söyleyeyim: Bizim ihtiyacımız olan bu değil. Türkiye’nin lafzı ve ruhuyla iklim değişikliği ile mücadele edecek bir iklim kanununa ihtiyacı var. Sürdürülebilir kalkınmayı hedefleyen hem ekonomiyi büyütecek hem de çevreyi koruyacak bir yasaya… Rekabet gücünü koruyacak ama doğayı da gözetecek bir dengeye... Sadece bazı sektörleri değil, tüm sistemi yeşil dönüşüme teşvik edecek bir iradeye ihtiyacımız var. Ve en önemlisi, iklim krizine karşı daha etkili mücadeleyi mümkün kılacak, azaltım ve uyum politikalarını güçlendirecek, sahici bir iklim kanununa ihtiyacımız var. Aksi halde, bu taslak, bir ilk değil; sadece kaçırılmış bir fırsat olarak anılacak.” sözleriyle konuşmasını sonlandırdı.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.