MUÇEV: Kendin Pişir Kendin Ye
Öztunç açıklamasında, “MUÇEV, kiraladığı gayrimenkullerin değerleme raporlarını da kendi hazırlıyor. Sahiller, doğal sit alanları MUÇEV’in, tüm masraflarını karşılayarak hazırladığı raporlarda belirlenen ücret üzerinden MUÇEV’e kiralanıyor. MUÇEV tarafından hazırlanan 52 adet değerleme raporu kullanılarak yapılan kiralama ihalelerinin 25’inde kiracının MUÇEV olduğu tespit edildi.
MUÇEV’in kiraladığı Antalya Side Sorgun Kıyı Kumulu Hizmet Alanı’nının kira bedeli de eksik hesaplanmış. Netice olarak 600.000 TL+KDV olarak belirlenen alan, pazarlık usulü ihale sonucunda Muçev ile 820.000,00 +KDV bedel üzerinden kiralanmıştır. Sayıştay raporlarına göre söz konusu alanın kira bedelinin yaklaşık 1.520.871,00 TL olması gerekiyor.
Atık Yönetimi Denetimsiz
Atık yönetim sürecindeki eksikleri tespit ettiğini vurgulayan ÖZTUNÇ: “ Atık üreticilerinin atık yönetim planlarını düzenli olarak sunmadığı, bu konuda firmalara cezai işlemler uygulanmadığı tespit edilmiştir. Atık ithalatçılarına maktu ücret uygulandığı ve atık miktarı belirlenirken beyan usulü işletildiği için, gümrüklerimizden ne kadar ithal atık giriyor takip edilmiyor. Söz konusu denetimsizlikler sonucunda ithal atıkta Çin gibi ülkeleri geri de bıraktık (!).”
Bu Denetimlerle Sıfır Atık Söylemi Hayal
Sayıştay’ın Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın Sıfır Atık kampanyalarının gerçekçi olmadığını ortaya koyduğunu belirten ÖZTUNÇ, “Atık denetimi için yetki verilen kuruluşların, bu işi yapıp yapmadıkları da belirsiz. Bu disiplinsizlikle 2 tane nükleer santral kurmaya talip olan bir iktidarla karşı karşıyayız” yorumunda bulundu.
ÇED Süreçlerinde Proje Bedelleri Düşük Gösteriliyor
ÖZTUNÇ, “ÇED süreçleri kağıt üzerinde yürütülüyor dediğimizde tepki alıyoruz. Bakın, Sayıştay da aynısını söylüyor. Yatırımcılar için ÇED raporu hazırlamak bir külfet olarak görülüyor. Bu nedenle, ÇED raporu hazırlamamak için proje kapasitelerini olduğundan düşük gösteriyor, bitişik ada-parsellerdeki işletmelerin ÇED Yönetmeliği kapsamı dışında kalabilmek için ayrı ayrı muafiyet başvurusunda bulunuluyorlar. Proje bedellerini küçük göstererek, olması gerekenden daha az başvuru ücreti ödüyorlar, olması gerekenden daha az miktarda idari para cezası kesilmesine neden oluyorlar.”
Danıştay da Bu Hileye Alet Oldu ÖZTUNÇ; “Sayıştay raporunda, özellikle madencilik, balıkçılık ya da güneş enerjisi alanlarında faaliyet gösteren işletmelerin ÇED raporu hazırlamamak için; ÇED Gerekli Değildir kararı alabilmek için ya da kapsam dışı kalabilmek için kapasitelerini ya da ÇED sahalarını olduğundan farklı gösterdiğini tespit edilmiştir. Mahkemelerin, ruhsat sahası esas alınmalıdır gerekçesi ile bu hileli uygulamaların önüne geçmekteydi. Ancak, maden firmalarının lobi çalışmaları sonrasında Danıştay bu içtihadını değiştirmişti. Sayıştay’ın bu kararı sonrasında, kararlarını tekrar gözden geçirmeliler” dedi.
Bakanlık İklim Suçu İşliyor
Sera gazı izleme planları ve raporlarını sunmayan firmalara yaptırım uygulanmaması bir skandaldır diyen ÖZTUNÇ; “Hükümet açıkça yükümlülükleri aksatmaktadır. Bu aynı zamanda bir çevre suçudur. Bütün ülkelerde, iklimle ilgili yükümlülüklerin yerine getirilmediği gerekçesiyle hükümetlere dava açılıyor” değerlendirmesini yaptı.
İmar Barışı Sürecindeki Eksiklikler Kamu Zararına Yol Açmış
ÖZTUNÇ; “Sayıştay Yapı Kayıt Belgesi Verilmesine İlişkin Usul ve Esaslarda tam olarak düzenlemeler yapılmadığı için uygulamada sorunlar yaşanmış, bu nedenle açılan davalar kamu aleyhine sonuçlanmış, yargılama ücretleri ödenmek zorunda kalınmıştır. İl Müdürlükleri yapıların 31.12.2017’den önce inşa edilmiş olup olmadığı nasıl tespit edeceği konusunda tereddüt yaşamış, inşaat zamanının tespitine ilişkin olarak faydalandığı uydu görüntülerinin her bölgede günceli yansıtmadığı için, hatalı tespitler yapmıştır. Uydu görüntüleri üzerinden kaçak katlar ya da iç mekanlar için tespit yapılamamış, bu konudaki başvurularda belirsizlik oluşmuştur” dedi.