Gerçek Muhabir

Herkesin “olağan şüpheli” haline getirilmesi engellenmeli

SİYASET

Herkesin “olağan şüpheli” haline getirilmesi engellenmeli

CHP Hatay Milletvekili ve PM Üyesi Av. Mevlüt Dudu, 15 Temmuz 2016 kanlı darbe girişiminin ardından yaşanan gelişmelere ilişkin bir basın açıklaması yaparak, darbe sonrası sürece yönelik önemli uyarılarda bulundu. "Demokrasiye karşı yapılan darbeye demokrasi dışı yöntemlerle müdahale edilmesi, şüphesiz en çok ülkemize ve toplumsal barışa zarar verecektir" tespitini yapan Dudu, "Herkesin 'olağan şüpheli' haline getirilmesi engellenerek, hiçbir cemaat ya da dini yapılanma içinde olmayan masum kamu görevlilerinin de 'Fethullahçı' damgası alarak hayat boyu tecrit edilmesi, ülkemizin çalışma ve toplumsal barışına başka türlü bir darbe vuracaktır" görüşünü savundu. Dudu'nun açıklamnasında öne çıkan başlıklar şöyle: MECLİS'E SALDIRI VİCDANLARI YARALADI: Demokrasiye yönelik her saldırı, milli egemenliğe ve milli iradeye yönelik saldırı anlamına gelmektedir. Türk Silahlı Kuvvetleri içindeki bir cuntanın parlamenter demokrasimize yönelik kanlı darbe girişimini lanetliyoruz. Kurtuluş Savaşı koşullarında bile saldırıya uğramayan TBMM’ye Türk ordusu üniforması altındaki kişilerce yapılan bombalı saldırı; her şeyden önce milli vicdanda büyük yaralar açmıştır. GEREKEN DİRENİŞ VE DUYARLILIK GÖSTERİLDİ: Bugüne kadar darbelerle demokrasi gelişiminin büyük yara aldığı Türkiye’de büyük bir sivil direniş gösterilerek, askeri vesayete geçit verilmeyeceği ortaya konmuştur. Milletvekilleri de aynı anlayışla darbe girişimine set çekmiştir. Bombalı saldırıya rağmen helikopterden üzerimize atılan ateşlere aldırmadan TBMM’ye giderek, farklı siyasi partilerden vekillerimizle demokrasiye sahip çıkma konusunda gereken direniş ve duyarlılığı göstermiş bulunuyoruz. TÜM PARTİLER TEK VÜCUT: Darbe girişimine karşı TBMM’deki tüm siyasi partilerin tek vücut olduğu bu süreçten demokrasimizin güçlenerek çıkması için hepimize, özellikle de iktidara büyük görev ve sorumluluk düşmektedir. DEMOKRASİ DIŞI YÖNTEM BARIŞA ZARAR: Darbecilerin açığa çıkarılarak, adaletin önüne çıkarılacağı bu süreçte; demokratik hukuk devleti ilkelerinden asla taviz verilmemesi gerekir. Demokrasiye karşı yapılan darbeye demokrasi dışı yöntemlerle müdahale edilmesi, şüphesiz en çok ülkemize ve toplumsal barışa zarar verecektir. TSK'NIN İTİBARI VE ONURU: Hukukun üstünlüğü ilkesi çerçevesinde yapılacak yargılamalar sırasında, TSK’nin itibarını ve onurunu zedeleyecek gelişmelere meydan verilmemelidir. Bağrımızdan çıkan TSK mensuplarını bütününü töhmet altında bırakacak şekilde “darbeci” yaftalamasına geçit vermeden bu süreci yönetmek, hepimizin görevidir. Darbeye karışan er ve erbaşlardan teslim olanlara yönelik linç girişiminde bulunanlar ile bu olayı görüntüleyen medya mensuplarına “Sizin de hesabınız görülecektir” diyerek gözdağı verenler de tespit edilerek, mahkeme önüne çıkarılmalıdır. CADI AVINA DÖNÜŞMESİN: Darbecilerin açığa çıkarılması süreci, cadı avına dönüştürülmemelidir. Herkesin “olağan şüpheli” haline getirilmesi engellenerek, hiçbir cemaat ya da dini yapılanma içinde olmayan masum kamu görevlilerinin de “Fethullahçı” damgası alarak hayat boyu tecrit edilmesi, ülkemizin çalışma ve toplumsal barışına başka türlü bir darbe vuracaktır. Yurttaşlarımızı kutuplaştırıp, birbirine düşürecek soruşturma süreçlerinin izlenmesi ülkemizi uçuruma sürükleyecektir. Darbeye karşı kenetlenen halkı ayrıştırıp ülkede yeni bir bölünme tehlikesine meydan verilmemelidir. RUHSATLI SİLAH VEHAMETTİR: Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın başdanışmanı Şeref Malkoç’un “darbelere karşı milletin kendisini savunması için milletin ruhsatlı silah almasının önünün açılacağı” gibi açıklamalar yapması, vahamettir. Toplumun büyük kesiminde derin endişeler yaratan bu tür açıklamalar; kamu güvenliği, toplumsal barış ve huzuru tehdit etmektedir. Devlet eliyle başlayacak bir silahlanmanın yeni darbe girişimlerine de zemin hazırlayabileceği akıldan çıkarılmamalıdır. İDEOLOJİK TASFİYEYE MEŞRULAŞTIRMA: Demokratikleşme, her koşulda “hukukun üstünlüğünün” esas alınması ile mümkündür. Darbe girişimine karşı yapılan mücadele, demokratik yol ve yöntemlerden saparak, ideolojik ve siyasi tasfiyeyi meşrulaştırma aracına dönüştürülmemelidir. Kimi Alevi mahallelerine yönelen provokatörlerin Mehter Marşları çalarak, mezhep çatışması çıkarmaya yönelik çabaları bertaraf edilmeli, bu konuda kolluk kuvvetlerince gerekli önlemler alınmalıdır. PROVOKASYONLARA KAPI ARALANMAMALI: IŞİD ve PKK terörü, sınırlarımızdan gelen büyük göç hareketleri, şehir meydanlarında gerçekleşen bombalı saldırılar ile yorulan ve gelecek konusunda umutsuzluğa düşen halkımıza, yeni sorun alanları üretilmemelidir. Darbe girişimine karşı gösterilen ortak tavır dikkate alınarak, ayrıştırıcı ve tahrik edici provokasyonlara kapı aralanmamalıdır. İDAM 90. MADDE İLE BAĞDAŞMIYOR: Ülkemizi tehdit eden bu kanlı darbe girişiminin etkisiyle bazı kesimlerce dile getirilen “İdam isteriz” sözlerini teşvik edecek şekilde Cumhurbaşkanı ve Başbakanlık düzeyinde yapılan açıklamalar, Anayasa’nın 90. Maddesi ile bağdaşmamaktadır. Uluslararası sözleşmelerle kaldırdığımız idam, Türkiye Anayasası’ndan AKP’nin de yer aldığı 6 partinin desteği ile çıkarılmıştır. Türkiye, tekrar eski tartışmalara esir edilmemelidir. GELECEĞİMİZ TAM DEMOKRASİDİR: Anayasa’nın ne askeri ne de sivil darbelerle delinmesini istiyoruz. Hukukun üstünlüğü, ifade ve basın özgürlüğü, yargının bağımsızlığı, güçler ayrılığı olmazsa olmazlarımızdır. Ülkemizin geleceği tam demokrasidedir. Cumhuriyet Halk Partisi Vekilleri olarak bütün siyasi partilere açık çağrımızdır: Güçlü bir parlamenter sistem ve özgürlükçü demokrasi için her türlü çabayı göstermeye hazırız. Bu bizim tarihi sorumluluğumuzdur.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.