TBMM Plan Bütçe Komisyonunda devam eden bütçe görüşmelerinde dün İçişleri Bakanlığının 2021 yılı bütçesi ile 2019 yılı kesin hesabı görüşüldü.
“TÜRKİYE’DE 161 AVRUPA’DA 294!”
Konuşmasında iç güvenlik personeli başına düşen nüfusa vurgu yapan Sındır: “geçen yıl toplam 542.183 iç güvenlik personeliniz varken, yüzde 16’lık bir artış yapacağınızı dile getirmiştiniz. Bu yıl bu sayı 579.446 kişi olmuş. Geçen yılki güvenlik personeli başına düşen nüfus sayısının 167’den bu yıl 161’e düştüğünü belirttiniz. Emniyet personelinde bu sayı 211 yurttaşımız için 1 iç güvenlik personeli iken, her 83 yurttaşımız için 1 jandarma personeli görev yapıyor. Bu yıl 30 bin bekçiye görev verilirken; 55.600 güvenlik korucusu, 7 bine yakın sahil güvenlik personeli alımı da yapılmış. Elbette ihtiyaç varsa daha fazlası da temin edilmeli fakat; suçun ve suçlunun önlenmesi salt emniyet tedbirleriyle sağlanmaya da çalışılmamalı, kaldı ki herhalde suçun ve suçlunun azalma eğiliminden ziyade arttığı söz konusu olsa gerek ki personel artırımına gidiyorsunuz. Ülkemizde bugün itibariyle 161 kişiye 1 iç güvenlik personeli düşerken, Avrupa Birliği’nde bu 294 kişiye 1 güvenlik personeli şeklinde, yani bizim iki katımız oranında” ifadelerini kullandı.
“GÜVENLİK GÖREVLİLERİMİZİN 3600 EK GÖSTERGELERİNİ VERELİM”
AKP tarafından güvenlik personeline verilen 3600 ek gösterge sözüne değinen Sındır, “Personel sayısının artması kadar, hatta belki de daha önce özlük haklarının da öncelikli olarak artırılması gerekirdi. Polis memurumuza, jandarmamıza, güvenlik görevlisi personelimize 3600 ek gösterge haklarını vermek hepimizin görevidir. Dışarıda görev yapan trafik polisi de, sivil polis memurlarımız da bunu size saygının gereği olarak belki söyleyemiyorlar fakat onlar adına bunu size ben söylüyorum: gelin 3600 ek göstergelerini verelim ve özlük haklarını, çalışma şartlarını iyileştirelim” diyerek İçişleri Bakanı’na çağrıda bulundu.
“İMAMOĞLU GÖREVİNİ YAPIYOR İSTANBUL’U KORUMAK ONUN ASLİ GÖREVİDİR”
CHP’li Plan ve Bütçe Üyesi Sındır yaptığı konuşmada Kanal İstanbul Projesi üzerinden hükümetin yüklendiği İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu’na da sahip çıktı. Kanal İstanbul için "devlet projesi" tanımlaması yapıldığını ve Devlet projesi ile hükûmet projesini birbirine karıştırıldığını söyleyen Sındır; “Sayın Ekrem İmamoğlu hakkında inceleme başlatmanız kabul edilemez. Zira, Kanal İstanbul Projesi bir hükûmet projesidir çünkü arkasında siyasi bir birlik yoktur, duygu birliği yoktur, akıl ve bilim temeli yoktur -birliği yoktur en azından- ve bu proje AK PARTİ'nin Hedef 2023 programında da yer alan, siyasi beklentileri olan ve bir seçim vaadi olarak ortaya çıkmış bir projedir. Bunu nasıl "devlet projesi" olarak tanımlayabiliyoruz? Oysaki 5393 sayılı Kanun'da "Belediye teşkilâtının en üst amiri olarak belediye teşkilâtını sevk ve idare etmek, belediyenin hak ve menfaatlerini korumak. Belde halkının huzur, esenlik, sağlık ve mutluluğu için gereken önlemleri almak." belediye başkanının asli görevidir. Ayrıca, 5216 sayılı Kanun'la "Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak." görevi de büyükşehir belediyesine verilmiştir. Temel mesele, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Ekrem İmamoğlu'nun Kanal İstanbul Projesi'ni beğenip beğenmeme meselesi de değildir. Her alandan değerli bilim insanlarının bu projenin İstanbul'un suyuna, ekosistemine, Marmara Denizi ekolojisine, doğaya, tarım alanlarına ve kadim İstanbul şehrimizin bütün değerlerine vereceği tahribat üzerinedir karşı duruş” diyerek hükümeti eleştirdi.
Sındır konuşmasını; İzmir depremi sonrası AFAD personelinin çabası ve emekleri için Bakan’a teşekkür ederken, Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle acele kamulaştırma yoluyla el konulan Salihli Çapaklı’ da topraklarına sahip çıkan çiftçilere ve Ordu Ünye ilçesinde ki maden şirketi istemeyen köylülere yapılan sert müdahaleyi eleştirerek sonlandırdı.