“KIRSAL BÖLGELERDE YERLİ ÜRETİCİ PERİŞAN” Polat, “Burada bulunan milletvekillerinin mutlaka kırsalla bir bağı var. Ya oradan geldi, ya da kökenleri orada. Meclis tatil olduğunda seçim bölgemizde, kırsalda çalışmalar yaptık. Ancak karşılaştığımız manzara; kırsalda ne ekenin ne ırgat olarak çalışanın ne de tarım ürünleri ticareti yapan insanların mutlu olduğuydu. Seçim bölgem olan Beydağı ilçemizin Ovakent Mahallesi; eski Ovakent Köyü, burada insanlar geleneksel olarak, atadan, dededen bugüne kuru baklagil ekerler, meşhur bıçakçı barbunyası burada ekilir. Oraya gittiğimizde yaşlı bir çiftçimizin evine konuk olduk. On sekiz yıl önceki defterlerini çıkardığında, on sekiz yıl önce barbunyayı 3 buçuk liraya satan köylü bugün 5 buçuk liraya satıyor. On sekiz yılda en azından suyun, elektriğin bu kadar büyük bir maliyeti yoktu. Gel de bu çiftçiye "Ek, üret" diyorsunuz. Maalesef çiftçinin bu zararla sürdürülebilir bir üretimi mümkün değil” dedi.
“VENEZUELA’DAN SIFIR VERGİ İLE PEYNİR İTHALATI SÜT ÜRETİCİSİNE HAKARETTİR” Polat ayrıca, “Ödemiş ilçemizin Adagüme Süt Koooperatifine gittik. Bir süt ineğinin günlük maliyeti ve getirisi, barınma maliyeti ve süt primi hariç olmak kaydıyla; günlük 61 lira gideri var. Geliri ise 45 lira. Bir süt ineğinin günlük zararı 16 lira. Gel de bu süt inekçisine ‘bu hayvanları besle ve sütçülük yap’ de. Mümkün değil. Bu hayvanlar kesilme tehlikesi ile karşı karşıya. Bir de ne yaptınız bu yaz? Bu süt ineği besleyicilerine en büyük hakareti yaptınız; Venezuela'dan sıfır vergi ve tarife kontenjanıyla peynir ithal ettirdiniz. Tarımın bu şekilde devam etmesi mümkün değil. Büyükşehir ve ilçe belediyelerimizin destekleri ile kooperatifçilikle tarımı, üretimi can suyu vererek ayakta tutmaya çalışıyoruz. Başka bir tarım mümkün diyoruz” dedi.
“DOLARLA MAAŞ ALMIYORUZ AMA GİRDİLERİMİZ DOLARLA”
Polat, “Dolarla maaş almıyoruz fakat dolarla girdilerimiz var, maliyetler dolarla. Gübremiz dolarla, ithal ettiğimiz mazot dolarla ve ektiğimiz tohum dolarla. Dolayısıyla dolar baskısı altında çiftçiye "ek, üret" diyoruz. Çiftçiye uyguladığınız başka bir baskı da ithalat baskısı. Çiftçiye ‘ek, üret, her şeyini alacağız’ derken aynı zamanda kuru baklagiller konusunda 100 bin ton tarife kontenjanı açmışsınız. Buğday ve mahlutta 1 buçuk milyon ton, arpa ve mısırda 700 bin ton, pirinçte 100 bin ton. Tarife kontenjanı, sıfır vergili Türkiye'ye ithalat yapmak demektir. Eğer bunu yaparsanız çiftçinin ürünü tarlada kaldığı gibi samanı da ithal etmek zorunda kalırsınız. Avrupa Birliğinden ithal edilecek tarım ürünleriyle ilgili bir tarife kontenjanı var. Bu kontenjan da Ticaret Bakanlığımız ve Ekonomi Bakanlığımızca çıkarılıyor; canlı hayvandan tutun da Trabzon hurmasına kadar %30-50 aşağısına vergi indirimiyle ithal etmek zorunda bırakıyorsunuz. İnsanları ithalat baskısı altında bırakıyorsunuz. Böyle bir tarımı sürdürmek mümkün değil. İnsanlar hayatta kalabilmek için, bu zararı tolere edebilmek için kredilerle yaşamak zorundalar. Yıllık kredi alıyorlar, bir sene o krediyi kapatabilmek için daha fazla kredi alıyorlar. Halk ağzıyla krediye takla attırıyorlar. Attıramadıkları gün Türk çiftçisi takla atacak. Canları pahasına savundukları topraklar, ata-dede toprakları el değiştirmek zorunda kalacak” diyerek sözlerini noktaladı.