Hak savunuculuğu’ iddiasıyla iktidar oldular, yarım asır sonra ortada hak bırakmadılar
Toplantı ve gösteri yapma hakkı engellendi. Sadece 2023 yılında 197 barışçıl gösteriye müdahale edildi, 43 etkinlik engellendi.
’Yaşam Hakkı’ sözde kaldı, toplu ve sistematik ölümler coğrafyasına dönüştük. Deprem paraları depreme hazırlık için harcanmadı on binlerce insanımız enkazın altında can verdi; geçen yıl 438 kadın erkeler tarafından öldürüldü.
2023 yılında ‘Ben işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldım’ diyerek başvuruda bulunan kişi sayısı 739.
Cezaevleri doldu taştı, mahkumlar yatacak yatak bulamadı; AYM ve AİHM’e hak ihlali başvurularında patlama yaşandı; kayyumlarla seçme ve seçilme hakkımız gasp edildi.
CHP İstanbul Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Zeynel Emre, AKP’nin 2002 yılında iktidara gelirken en fazla gündeme getirdiği konuların başında insan hakları ve bu hakların savunuculuğu olduğunu anımsatırken, aradan geçen 22 yılda her türlü hakkın ihlal edildiği bir Türkiye’ye neden olduğunu kaydetti. İktidarın zamanında almadığı önlemlerden kaynaklı on binlerce insanın hayatını kaybettiği, yine iktidarın yanlış politikalarının her gün birden fazla kadının ölümüne sebebiyet verdiği, gazetecilerin ve aydınların düşüncelerini açıkladığı için cezalara çarptırıldığı, çocuk yaştakiler de dahil olmak üzere binlerce vatandaşın ‘Cumhurbaşkanına hakaret’ten soruşturulduğu ve ceza aldığı, gösteri ve toplantı yapma hakkının engellendiği, hak ihlali nedeniyle Anayasa Mahkemesi ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde dava dosya yığınları oluştuğunu belirten Zeynel Emre, “Türkiye açısından asıl beka meselesi nedir derseniz, işte tam da budur” dedi.
CHP’li Emre, her ay bir konuyu esas alarak hazırladığı ve sosyal medya mecrası Youtube üzerinden yayınladığı videolarının bu aya ilişkin olanında, 10 Aralık İnsan Hakları Günü kapsamında Türkiye’nin insan hakları bilançosunu anlattı. Yaşam hakkından düşünce ve ifade özgürlüğü hakkına, toplantı ve gösteri yapma hakkından seçme ve seçilme hakkına kadar birçok hakka ilişkin, güncel rakamlarla değerlendirmelerde bulunan Zeynel Emre’nin ‘10 Aralık İnsan Hakları Günü’ videosunun öne çıkan bölümleri şöyle:
Video linki: https://youtu.be/JfkurXYV1Wo
Gazeteciler tutuklanıyor, haberler engelleniyor, gösterilere izin verilmiyor...
Bundan 76 yıl önce, 1948’de Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda okunan İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi kapsamındaki ilkeler gerçek anlamıyla eşitliğin ve refah devletinin olduğu ülkelerde uygulanmıştır ama siyasi erkin tek elde toplandığı bizim gibi ülkelerde ise çok sayıda ihlal vakası yaşanmıştır.
Ülkemize düşünce ve ifade özgürlüğü hakkı açısından baktığımızda gerek Türk Ceza Kanunu gerekse de Terörle Mücadele Kanunu kapsamında, aslında bu bahaneyle çok sayıda insan, gazeteci gözaltına alınıyor, tutuklanıyor ve cezaevlerinde kalıyor. 2002 yılından bugüne kadar 848 gazetecinin, yani gazeteci kimliğine sahip kimselerin tutuklandığını görüyoruz. Bugüne geldiğimizde, mesela 2023 yılı itibariyle Türkiye Gazeteciler Sendikası'nın verilerine göre, 282 gazeteci soruşturma geçirmiş ve davalarla karşılaşmıştır. Şu anda da hâlâ 12 gazeteci cezaevinde tutuklu olarak bulunmaktadır.
Bir başka bilgiye geçecek olursak, FreeWeb 2023 Türkiye Raporu'na baktığımız zaman toplam 219 bin erişim engeli kararı verildiği görülüyor. İfade Özgürlüğü Derneği’nin Engelli Web 2023 Raporu'na göre, 2014-2022 tarihleri arasında 543 farklı sulh ceza mahkemesi hakimliği tarafından toplam 6 bin 509 erişim engeli kararı alınmış, 35 bin 23 haber kaldırılmış ve 29 bin 253 haber silinmiştir.
İfade özgürlüğü açısından bir başka tartışmalı mesele de bugün Türkiye’de açıkçası yüz binlerce insanı mağdur eden Türk Ceza Kanunu’nun 299. maddesi kapsamında düzenlenen ‘Cumhurbaşkanına hakaret suçu’. Bir yıldan dört yıla kadar hapis cezası, suçun alenen işlenmesi durumunda da artırılması söz konusu. 2014 yılında, henüz sistem değişmeden Cumhurbaşkanı olarak göreve başlayan Sayın Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanına hakaret suçundan sadece 132 kişiye dava açılmıştı. Gelinen süreçte, her yıl on binlerce dava açılmaktadır. Gerçekten inanılır gibi değil. 2014’ten bugüne kadar yüz binlerce insan soruşturma geçirmiş, on binlerce dava açılmıştır.
Düşünce ve ifade özgürlüğünü kullanma yöntemlerinden bir diğeri de toplantı ve gösteri yürüyüşü hakkıdır. Bu bizim Anayasamızda var mı? Var. Peki, fiilen Türkiye'de böyle bir hak var mı? Maalesef yok. Bakın sadece 2023 yılında 197 barışçıl gösteriye müdahale edilmiş, 43 etkinlik ise engellenmiştir. Bu müdahaleler sonucu, maalesef 58’i çocuk olmak üzere 3 bin 679 kişi gözaltına alınmış, bunların bir kısmı da tutuklanmıştır.
‘Yaşam Hakkı’ sadece yazılı metinlerde kaldı
Düşünce ve ifade özgürlüğüyle ilgili durum böyleyken, yaşam hakkıyla ilgili durum nasıl olabilir! Maalesef onda da durum çok kötü. Niye? Çünkü biz 6 Şubat 2023 yılında, Maraş merkezli çok büyük bir depremle uyandık ve resmi rakamlara göre 50 binin üzerinde yurttaşımız yaşamını kaybetti, 107 binin üzerinde vatandaşımız da yaralandı ve sakat kaldı. Halbuki Türkiye’de, bu iktidar döneminde uzunca bir süredir Özel İletişim Vergisi adı altında insanlardan vergi toplanıyordu. Bu vergi kanunlaşırken gerekçesi, Türkiye’yi depreme hazırlamaktı. Bu alanda toplanan milyarlarca dolarlık paranın hiçbirini deprem hazırlığına harcamadılar. Ne oldu biliyor musunuz? Başka alanlara harcandı ve imar rantı düşünülerek ‘imar barışı’ adı altında, böyle de süslenerek, çok sayıda imara aykırı yapıya izin verdiler. İnsanlar bu yapılarda oturdu ve maalesef depremde hayatını kaybetti.
Maalesef kadın cinayetleri her yıl artıyor. Geçtiğimiz yıl, Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu’nun açıkladığı rakamlara göre Türkiye’de maalesef 438 kadın öldürüldü. Kadınların başta olmak üzere aile içi şiddetin önlenmesiyle ilgili çıkartılan İstanbul Sözleşmesi -Türkiye’de, İstanbul’da imza altına alınan- o uluslararası sözleşmeden de bir gece ansızın ve hukuksuzca ayrıldık.
Yüzlere insan işkence gördüğü iddiasıyla başvuruyor
Ulusal ve uluslararası kamuoyu açısından en hassas başlıklardan biri ne dersek? İşkence ve kötü muamele. Bu alanda, İnsan Hakları Vakfı’na yapılan başvurular çok yüksek. Ancak ben size başka bir rakam vereceğim. Mesela Türkiye'deki rehabilitasyon merkezlerine, ‘Ben işkenceye ve kötü muameleye maruz kaldım.’ diye başvuran kişi sayısı 739. ‘Bir yakınım işkence gördü.’ diyerek kapısını çalanların sayısı ise 43. Bu ne demek? İnsanlar, ‘Bana tedavi uygulayın, rehabilite edin çünkü böyle bir süreç yaşadım.’ diyerek başvuru yapıyor ve oralarda tedavi görüyor. Demek ki bu rakamlar, en azından başvuranlar açısından doğru. Ve bu alandaki iddiaları da ciddiye almak lazım.
Cezaevlerinde yatacak yer yok
Bir diğer önemli başlık ise ülkemizdeki cezaevlerinin durumu. Bu iktidar döneminde, yani bu çeyrek asırlık dönemde, onlarca yeni büyük cezaevi yapıldı. Maalesef bu cezaevlerindeki kapasitenin büyüklüğüne rağmen o kadar çok insan tutuklu ve hükümlü ki ve her yıl buna büyük sayılar ekleniyor. Cezaevlerinde yer yok. 2024 yılı itibariyle Türkiye'deki cezaevlerinin kapasitesi 299 bin. Toplam 406 cezaevi var ve 299 bin kapasite var. AKP iktidara geldiğinde Türkiye'deki tutuklu hükümlü sayısı 52 bindi. Bugün itibariyle Türkiye'deki tutuklu ve hükümlü sayısı kaç, biliyor musunuz? 378.676. Yani, neredeyse 100 bin kapasitenin üzerinde. Hal böyleyken, fiilen durum nedir derseniz, cezaevlerinde mahkûmlar sırayla yatıyor, dönüşümlü yatıyorlar, yerlerde yatıyorlar. 28 kişilik bir koğuşta 50 kişi kalıyor. Ve bakın, burası çok kritik: Türkiye'de sadece son 1 yılda 70 binin üzerinde insan tutuklandı. Çünkü çeyrek asırlık AKP iktidarı döneminde ülkede bir sosyal patlama oluştu. Orta sınıf eridi ve suç oranlarında maalesef inanılmaz bir artış var. Türkiye açısından asıl beka meselesi nedir derseniz, işte tam da budur.
Kayyumlarla seçme ve seçilme hakkımız gasp ediliyor
Demokratik toplumlardaki en önemli haklardan biri de seçme ve seçilme hakkıdır. Bu aynı zamanda milli iradenin oluşmasıdır. Türkiye'de en son yerel seçimde partimiz, birinci parti oldu ve Türkiye genelinde 418 belediyede iktidar oldu. O günden bugüne yaklaşık bir yıl geçti, ancak iktidar bunu bir türlü sindiremedi. Ama yapılan öyle bir şey var ki, bu, seçme ve seçilme hakkını tanımayan, halkın iradesine saygı gösterilmeyen kayyım atanması. Türkiye'de uygulanan kayyım uygulaması gerek Anayasa’ya gerekse uluslararası birçok sözleşmeye açık bir şekilde aykırıdır.
AYM ve AİHM, hak ihlali dosyalarıyla doldu taştı
Birçok rakam saydık, bunun sonucunda ne oluyor biliyor musunuz? Bu iktidar döneminde, Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuru imkanı tanındı. 2012 yılından bugüne kadar, ne kadar insan Anayasa Mahkemesi’ne başvurmuş ve ‘Benim hakkımı ihlal ettiniz’ demiş? Anayasa Mahkemesi’ne başvuran kişi sayısı, 633 bin 425! Peki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) ne kadar kişi başvurmuş? Sadece geçen yıl, Türkiye’den giden başvuru sayısı 23 bin 500. Ve bu alanda birinciyiz. Bizden sonra ikinci ülke Rusya, üçüncü ülke Ukrayna. Bu savaşan ülkelerdeki başvuru sayısı ne? Rusya'dan başvuru 12 bin 450, Ukrayna'dan başvuru da 8 bin 200. Yani bu savaş ortamındaki iki ülkedeki insan hakkı ihlali, bizim ülkemizden nasıl daha az olabilir? Ya da biz nasıl olur da daha fazla insan hakkı ihlali yapabiliriz? Yani bunu bir karar olarak görseniz, belki politik bazı şeyler yine bahaneler bulunabilirdi ama ortada yapılan başvuru söz konusu ki Rusya’nın nüfusu bizden daha fazla.”
“Güzel bir iktidarı birlikte kuracağız”
CHP’li Emre videosunun son bölümünde, aktardığı rakamların Türkiye’nin gerçeği olduğunu ve bu gerçekleri anlatmayı sorumluluk bildiğini ifade ederek “İyi rakamlar vermek isterdim ancak ülkemizdeki haksızlıkları, hukuksuzlukları sayılarla ifade etmek istedim. Ama şu sözü de unutmayalım: Ünlü filozof Syrus’un dediği gibi, ‘Mum yakmayanlar, ışığı söndürenler kadar suçludur.’ Biz, size gerçekleri anlatmaya devam edeceğiz, mum yakmaya devam edeceğiz. Ve umuyorum ki; tez zamanda çok güzel bir iktidarı birlikte kuracağız.”