Gerçek Muhabir

CHP’li Bülbül: "Bir Parti Örgütünün Kendi İlçe Başkanlığı Binasına Giremediği Ülkede Hak ve Özgürlüklerden Bahsedilemez”

SİYASET

CHP Aydın Milletvekili ve TBMM Adalet Komisyonu CHP Grup Sözcüsü Süleyman Bülbül, TBMM Genel Kurulu’nda görüşmeleri devam eden kamuoyunda 9. Yargı Paketi olarak bilinen “Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi”nin 5. maddesi üzerine konuştu. CHP’li Bülbül, kayyum atanan İstanbul-Esenyurt’ta belediye meclis üyelerinin Esenyurt Belediyesi’ne girişlerinin engellendiğini hatırlatarak, “Grup Başkanvekilinin, Milletvekilinin belediyeye giremediği bir ülkede, bir parti örgütünün kendi ilçe başkanlığı binasına giremediği Türkiye’de hak ve özgürlüklerden bahsedilemez” dedi.

“MASUMİYET KARİNESİ, ‘SUÇLU SAYILAMAZ’ DER”

Önerge ile ilgili konuşma yapan CHP Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül şunları
söyledi:

“Hukuk devletinde belirli kurallar bazı sözcükler vardır. Çok önemlidir. Bunlardan en
önemlilerinden birisi masumiyet karinesidir. Masumiyet karinesi için mecellede ‘Beraat-i
zimmet asıldır. Beyyine, hilaf-ı zahiri isbat içindir’ der. İspat iddia edene düşer. Buradan yola
çıkarak masumiyet karinesinin bir özelliği daha var: Evrensel bir yargı doktrini olarak öne
çıkar. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde yer alır. 11. Madde, masumiyet karinesi hiç
kimse işlendiği sırada uluslararası ve uluslararası hukuka göre cezai bir suç oluşturmayan
herhangi bir fiil, ihmalden dolayı suçlu sayılamaz der. 

“SUÇLULUĞU KANITLANMAMIŞ BİRİNİN SEÇİLME HAKKI GASP EDİLDİ”

Bir de rafa kaldırılan bir Anayasamız var. Anayasamızın 38. maddesinde de ‘Suçluluğu
hükmen sabit oluncaya dek kimse suçlu sayılamaz’ der. Buradan yola çıkıyoruz. Güncelimiz
ortada. Güncelimiz ne? Suçluluğu kanıtlamamış yani hüküm giymemiş birinin seçilme hakkı
gasp edildi. Kim? Yeşilyurt, Mardin, Urfa, Batman. Bunun dışında da halkın seçme hakkı
gasp edildi. Düşünebiliyor musunuz İstanbul’da 1 milyon nüfusa yaklaşan ilçemiz Esenyurt‘ta

belediye başkanının görevine son veriliyor, tutuklama kararı veriliyor ve belediye meclis
üyeleri ise aynı şekilde görevlerinden azlediliyor. 
“GRUP BAŞKANVEKİLLERİ BELEDİYEYE GİREMİYORSA HUKUK DEVLETİ
YOKTUR”

1 milyon nüfusu olan İstanbul’un göbeğinde Esenyurt‘ta belediye meclis üyeleri belediyeye
giremiyor. Düşünebiliyor musunuz Meclis’te ikinci parti konumunda bulunan Cumhuriyet
Halk Partisi’nin Grup Başkanvekili belediyeye sokulmuyor. Düşünebiliyor musunuz
Cumhuriyet Halk Partisi’nin Genel Başkan Yardımcısı Özgür Karabat belediyeye
sokulmuyor. Milletvekillerinin belediyeye giremediği, grup başkanvekillerinin belediyeye
giremediği bir ülkede hukuk devleti, demokrasi, özgürlük yoktur.”

“DAHA DEMOKRATİK BİR TÜRKİYE’Yİ GÖRÜYORSUNUZ”

Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan Yargı Reformu Strateji Belgesi ve İnsan
Hakları Eylem Planı’nı hatırlatan CHP’li Bülbül, burada ortaya konulan amaç ve eylemlerin
gerçekleşmediğini söyledi:

“Sayın Cumhurbaşkanı Yargı Reformu Strateji Belgesi adı altında 2019’da daha sonra İnsan
Hakları Eylem Planı adı altında dokuz amaç ve birçok hedef ortaya koydu. Bu hedef ve
amaçlardan en önemlisi şuydu: Kimse geceleyin evlere yapılan baskınlarla gözaltına
alınamaz. İnsan Hakları Eylem Planı’nın birinci cümlesi şuydu: Özgür birey, güçlü toplum,
daha demokratik bir Türkiye. Daha demokratik bir Türkiye’yi görüyorsunuz arkadaşlar.
Belediye başkanlarını, belediye meclis üyelerini görüyorsunuz. Ve milletvekillerinin
belediyeye girmediği görüntüleri görüyorsunuz ama en önemlisi şu: Toplantı ve gösteri
yürüyüş haklarını barışçıl bir biçimde kullanmak isteyen Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul İl
Örgütü’nün kendi ilçe binasına girmesine engel olunuyor. İlçe binası kuşatılıyor. 2911 sayılı
yasa ihlal ediliyor. Ama amaç ne? Daha güçlü bir insan hakları koruma sistemi. Nerede?
Yargı Reformu Strateji Belgesi‘nde. Amaç ne? Dokuz tane yargı paketi. Bugün
dokuzuncusunu görüşüyoruz. İnsan haklarının en iyi şekilde kullanılması, hak ve
özgürlüklerin anayasal ve hak ve özgürlüklerin toplumda etkin bir şekilde kullanılması.
Nerede? Türkiye’de. Peki gerçekte neler yaşıyoruz? 

“AİHM’E HER 100 BAŞVURUDAN 35’İ TÜRKİYE’DEN GİDİYOR”

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nde ifade özgürlüğü ihlallerine ilişkin en çok dava açan
ülke konumuna geldik. Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvurularda yüz binlere ulaştık.
Avrupa Konseyi üye ülkeleri arasında 350 bin kişi olan cezaevi mevcudu şu anda bugün
itibari ile 362 bin kişiye çıktı. OECD ülkeleri arasında ifade özgürlüğü bakımından 149 ülke
arasında 129. sırada yer alıyoruz. AİHM’e her 100 başvurudan 35’i Türkiye’den gidiyor. 124
emsal dava var. Nereden nereye geldik? Hukuk devletinde mi yaşıyoruz? Demokrasi ve
özgürlüklerin yaşandığı, Anayasal hak ve özgürlüklerin kullanıldığı bir ülke mi burası?

“HANGİ YARGIYA GÜVENECEĞİZ”

Milletvekilinin, grup başkanvekilinin belediyeye giremediği bir ülkede, bir parti örgütünün
kendi ilçe başkanlığı binasına giremediği Türkiye’de hak ve özgürlüklerden bahsedilemez.
Açık ve net budur. Bir de yargıdan bahsediyoruz. Nerede yargının bağımsızlığı tarafsızlığı?
Yargı siyasallaşmış. Saraydan talimatlı hakimler karar veriyor. Hakim, savcıların ‘acaba karar
verirsem ne olur’ diye düşündüğü davalar. Sonra çıkıyoruz ‘yargıya müdahale etmeyin,
yargıya güvenin’ açıklamaları duyuyoruz. Hangi yargıya güveneceğiz?”

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.