Konuşmasında dışpolitikaya da değinen Adıgüzel, konuşmasının sonunda Trump’ın Erdoğan’a gönderdiği mektuba değinerek şunlar söyledi: “biraz yürekli olun, o mektubu aynı şiddetle sahibini iade edin ya da o makamları bu işe yüreği yetenlere bırakın da gereğini biz yapalım.”
Konuşmanın tutanak metni ektedir.
Tutanak Metni:
MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3'üncü maddede getirilen değişiklik teklifiyle balıkçı barınaklarını kiralama hakkı Tarım ve Orman Bakanlığına devredilmiş ancak buradan elde edilen gelirin nerede ve nasıl kullanılacağına dair bir ibare yok. Ayrıca, bu teklifle kooperatif ve köy birliklerine tanınan hak ve yetkiler sınırlandırılmış görünüyor.
Bu Su Ürünleri Kanunu'na her şeyi yazmışsınız ancak bir şeyi unutmuşsunuz, Su Ürünleri Kanunu'nda su ürünleri mühendisi yok; şaka gibi. Yani burada kimler var? Polis var, bekçi var, jandarma var, muhtar var, aza var, hatta fahri görevli var, doktora, veterinere kadar var ama Su Ürünleri Kanunu'nda su ürünleri mühendisi yok, su bilimleri mühendisi yok, balıkçılık teknolojisi mühendisi yok. Hâlbuki bunların dört yıllık fakültesi var, oradan her türlü akademik eğitimi alıyorlar; bunları yetiştiriyorsunuz, diploma veriyorsunuz ama bunları Su Ürünleri Kanunu'nda ve ilgili yerlerde kullanmayacaksanız nerede kullanacaksınız, bunları neden yetiştirip neden diploma veriyorsunuz? Gerçi, sizin Hükûmet sisteminizde kimse asli işini zaten yapmıyor. Şehir Tiyatrolarına güreş hakemi, TÜBİTAK'a hayvanat bahçesi müdürü, Demiryolları Genel Müdürlüğüne de böyle mezbaha görevlisi atayan bir liyakat anlayışından, hacamatla sağlık tedavisi yapan bilimsel bir anlayıştan başka da bir şey beklenmez zaten.
Arkadaşlar, ne zaman buraya iktidar tarafından bir kanun teklifi gelse onlar kendine yontmaya, "Nereden tırtıklarım?"a bakıyor, biz de halk için, doğa için ve çevre için bunu korumaya çalışan bir durumla karşı karşıya kalıyoruz; her yerde böyle.
Size bir resim göstereceğim. Burası Ordu ili Kabadüz ilçesi Gönderiç Dağı'nın zirvesinde Pazarsuyu'nun doğduğu Kırkgöze bölgesi. Kabadüz Belediyesi ve Ordu Büyükşehir Belediyesi burayı, dereyi boydan boya bu şekilde kapatarak dereyi tamamen kapatmış durumdalar. Böyle bir teknik dünyanın neresinde görülmüş, belli değil. Peki, sonuç ne? Sonuç, bakın, buradaki gibi. Bu doğal hayatı katlettiniz, bu balıkları öldürdünüz. Bakın, gördüğünüz üzere, bu şekilde.
Şimdi, bu insanlığa sığmaz, bu Müslümanlığa sığmaz, bu vatanseverliğe de sığmaz. Bakın, Kur'an'dan örnekler verildi, ben de okuyayım bir ayet, Secde suresinin 27'nci ayeti: "Görmüyorlar mı, biz suyu çorak toprağa veriyoruz, onunla ekin çıkarıyoruz ki ondan kendileri ve hayvanları da yesin diye."
Bakın, Müslümanlığa sığmaz. Vatanseverliğe sığar mı? Öyle sadece profil resmini bayrak yapıp, Osmanlı Tuğrası yapıp vatansever olunmuyor. Doğayı korumak, sevmek de bir vatanseverlik değil mi? Vatan bazen bir dağ, bir dere, bazen bir kuş, bir balık değil mi? İşte, vatan neresi? İşte, vatan burası değerli kardeşlerim. (CHP sıralarından alkışlar) Vatan neresi? Vatan, Kaz Dağları; vatan, Cerattepe; vatan, Fatsa'da Kırazbeli değerli kardeşlerim. Vatan başka neresi? Vatan, Süleyman Şah Türbesi'nin olduğu mekân. (CHP sıralarından alkışlar) Ne yaptınız? Aldınız atamızın kemiklerini oradan kaçırdınız, sınırın bir kenarına getirdiniz, gömdünüz ama bir şeyi unuttunuz, o toprak Türk toprağıydı, orayı gittiniz, teröristlere teslim ettiniz. Orası sınıra 37 kilometre, sizin kurmayı planladığınız güvenli bölge 30-35 kilometreydi. Taa, oraya tecavüz olduğu zaman o harekâtı yapsaydınız size kim ne diyebilirdi?
Bu basiretsiz, öngörüsüz yönetim anlayışınızın ülkeyi getirdiği yer burası. Bu Süleyman Şah operasyonu nedir, biliyor musunuz? "Şam'da Cuma namazı" diye çıktığınız yolculuğun, sınırın bir kenarında kaza namazıyla sonuçlanmasıdır Süleyman Şah operasyonu.
Vatan başka neresi? Vatan, tank palet fabrikası, üç kuruşa peşkeş çektiniz.
Vatan başka neresi? Vatan, devletin en mahrem sırlarını FETÖ'ye ve ABD'ye açtığınız kozmik oda değerli arkadaşlarım.
Suriye'yle masaya oturmuyorsunuz ama bölgede ABD-İsrail çıkarlarını gözetmek için kurulan BOB eş başkanlığı koltuğuna oturuyorsunuz. Ankara'da ABD yetkilileriyle oturuyorsunuz, teröristleri muhatap almadığınızı söylüyorsunuz; oysa, Hiroşima'dan Vietnam'a, Irak'tan Suriye'ye milyonlarca insanı ve çocuğu katleden bir ülkenin, hem de FETÖ'nün hamisi, YPG/PYD'nin sözücün bir ülkenin Başkan Yardımcısını masanın eş başkanı olarak muhatap alıyorsunuz.
Başka bir ülkeden bu ülkenin Cumhurbaşkanına yapılan bir hakareti tüm Türkiye'ye yapılmış, kendimize yapılmış sayarız. ABD Temsilciler Meclisi Türkiye aleyhine karar üstüne karar alırken siz hâlâ daha Twitter manyağı bir Johny'nin küstah mektubuna cevap vermediniz. Tarih şahittir, bu ve bunun gibi bir sürü konuda biz cevabımızı verdik.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN - Sözlerinizi tamamlayın lütfen.
MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) - Siz de korkmadan cevap verin, biraz yürekli olun, o mektubu aynı şiddetle sahibini iade edin ya da o makamları bu işe yüreği yetenlere bırakın da gereğini biz yapalım.
Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)