Gerçek Muhabir

Abdüllatif Şener Gerçek Muhabir'e Konuştu: ''Cem Uzan'ın Muhatabı Ben Değilim!''

SİYASET

Türkiye'ye döneceği gündeme gelen Cem Uzan'ın, Ali Babacan ve Abdüllatif Şener'e yönelik suçlayıcı tweet atması üzerine, Abdüllatif Şener Gerçek Muhabir'e konuya dair önemli bilgiler verdi.

2009 yılında ülkeyi terk ederek, Fransa’da siyasi sığınma başvurusu kabul edilen ve uzun yıllardır Fransa’da yaşayan iş adamı Cem Uzan’ın birkaç ay içinde Türkiye’ye döneceği duyurulmuştu.

Geçtiğimiz günlerde kurucusu olduğu Genç Parti tarafından Ataşehir’deki bir otelde basın toplantısı düzenlendi ve Uzan’ın avukatı yeniden yargılama sürecinde olduklarını, makheme kararının ardından Cem Uzan’ın Türkiye’ye döneceğini belirtmişti. Cem Uzan Twitter hesabı üzerinden yankı uyandıran tweetler paylaşmaya başladı ve bazı isimleri hırsızlıkla suçladı. Özellikle yeni parti kurma hazırlığındaki Ali Babacan ve Eski Bakan Abdüllatif Şener hakkında yazdıkları üzerine, Twitter hesabından kendisine cevap veren Şener ile Cem Uzan hakkında konuştuk.

Gerçek Muhabir’e konuşan dönemin bakanı ve CHP Konya Milletvekili Abdüllatif Şener’in söyledikleri şu şekilde;

OLAYIN ASLINI GÖRMEK İÇİN 2003 YILINA BAKMAK GEREKİR’’

-‘’Kamuoyunun takip ettiği gibi Cem Uzan, 2003 yılında Türkiye'de kendisi hakkında açılan davalar, İmar Bankası'nın TMSF'ye devri, Çukurova ve Kepez Elektrik'te üretim, dağıtım tesislerine Enerji Bakanlığı'nın el koyması üzerine yurt dışına gitmişti. Son dönemde Türkiye'ye döneceği ile ilgili söylentiler dolaşırken, bir taraftan Cumhurbaşkanı Sayın Erdoğan'a iltifat eden açıklamalar yaparken, diğer taraftan da özellikle Sayın Erdoğan ile yolları ayrılmış olan veya Sayın Erdoğan'a karşı olduğu bilinen bir takım siyasetçi ve bürokratlar hakkında tweetler attığı görülmektedir. Şimdi bu olayın aslını görebilmek için 2003 yılına gitmek lazım. 2003 yılında Uzan'la bağlantılı olarak düğmeye ilk basılması o dönemdeki Enerji Bakanı Hilmi Güler’in 13 Haziran 2003 yılında yaptığı basın toplantısıdır. Hilmi Güler şu anda da biliyorsunuz Ordu’nun Adalet ve Kalkınma Partisi'nden belediye başkanıdır. Telekom’un da yönetim kurulunda bulunmıuştur. Hilmi Güler'in Enerji Bakanı olarak 2003 yılında yaptığı basın toplantısında Çukurova ve Kepez Elektrik’te kamuya ait olan elektrik üretim, iletim ve dağıtım tesislerine el konulduğunu söylenmiştir. Bu açıklamayla aralarında Berke Barajı'nın da bulunduğu 2 şirkete ait 11 baraj Bakanlık yönetimine geçmiştir. Hilmi Güler Enerji Bakanı olarak yaptığı basın toplantısında el koyma kararının Uzan Grubu tarafından siyasi zemine çekilmek istendiği belirtmiş, ancak ''karar siyasi değil, doğrudan doğruya hukuki bir karardır'' demiştir. Uzan'ın bu barajlarla ilgili yükümlülükleri yerine getirmediğini, defalarca yazılı ve sözlü uyarıldığı halde yükümlülükleri yerine getirmemekte ısrar ettiğini ve yasalara uygun davranmadığı ifade etmiş ve belirtilmiştir.

Uzanlarla ilgili Ak Parti hükümetleri dönemindeki bu ilk açıklamanın anlamı şudur; biliyorsunuz Kasım 2002'de yapılan seçimlerle Ak Parti iktidara gelmişti, Kasım sonunda hükümet kurulmuştu. Erdoğan Mart 2003'te Siirt seçimleriyle Milletvekili seçilip Başbakan olmuştu. Yani demek ki sayın Erdoğan’ın Başbakanlığının üçüncü ayında meydana gelen bir hadisedir bu. Uzan, Berke Barajı'yla uğraşırken, ikinci bir dalga ortaya çıkmıştır. Bu da İmar Bankası'yla ilgilidr. Özellikle Berke Barajı ve elindeki diğer barajlarla ilgili devletin el koyma kararı üzerine İmar Bankası'nda mevduatını almak için mudiler büyük yığınak yapmışlardır. Bunun üzerine bankanın durumu BDDK tarafından takip edilmeye başlanmıştır. Bankanın bankacılık faaliyetlerini sürdürmesi ve mevduat kabul etmesinin bankacılık sistemine zarar vereceği düşünülmüştür ve BDDK da 3 Temmuz 2003 tarihinde yapatığı açıklamada ‘’yükümlülüklerini vadesinde yerine getirmeyen, alınması gereken tedbirleri almayan, faaliyetlerine devamı mevduat sahiplerinin hakları ve mali sisteminin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz eden İmar Bankası'nın bankacılık faaliyetlerinin durudurulması'' kararı almıştır ve bankasının yönetiminin ve denetiminin TMSF'ye intikal ettiği açıklanmıştır. Diğer taraftan BDDK, İmar Bankası nezdinde tüm tasarruf sahiplerinin mevduatlarının ödeneceğini de belirtmişti. Süreç bu iki olayla bağlantılıdır. Bir taraftan barajlar, bir taraftan bankacılık sistemiyle, Uzanlar zora girmişti. Her ikisinde de, hem Enerji Bakanı hem BDDK’nın yaptığı açıklamlarda ''sistemi bozduğu, yasal yükümlülükleri yerine getirmediği'' ifade edilmiştir.

''UZAN’IN BENİMLE BAĞLANTILI TAKINTISI; İMAR BANKASI''

''Burada Uzan'ın benimle bağlantılı takıntısı zannediyorum İmar Bankası ile ilgili. İmar Bankası'yla ilgili kararı veren BDDK'dır. O dönemde TMSF, BDDK'nın içinde bir birimdi. Daha sonra da ayrı bir kurul haline dönüştürüldü. TMSF ve BDDK benimle ilişkili kurullardı. İlişkili olması bağlı olduğu anlamına gelmiyor, bunlar bağımsız kurullar oldukları için kendi kararlarını kendileri veriyorlar. İlgili Bakanla, aralarında verdikleri kararlarda herhangi bir ilişki olmuyor. Bağımsızlığın gereği bunu ifade ediyor. Orada tabi ben de hükümette Başbakan Yardımcısydım. Verilen kararlar nedeniyle, zaman zaman o dönemde açıklamalar yaptık. Buradan bir bağlantı kurmak suretiyle ''bankamıza el koyan sizsiniz'' anlamında doğrudan suçlamalara girmiştir.

''SÜREÇ DOĞRUDAN DOĞRUYA ERDOĞAN VE HİLMİ GÜLER’LE ALAKALIDIR''

''Bu süreç doğrudan doğruya Başbakan Erdoğan ve Enerji Bakanı Hilmi Güler'le birlikte başlamıştır. Bu kişilerin aldığı kararlarla alakalıdır. Zaten barajlara el konunca, İmar Bankası'ndaki mevduat sahipleri de telaşlanmıştır ve bankalar önünde uzun kuyruklara neden olmuştur. Buna rağmen Cem Uzan'ın, Sayın Erdoğan'a çok iltifatkar şeyler söylemesi hatta yalvarır gibi bir üslupla çağrılarda bulunması ve Hilmi Güler'i hiç görmemesi ama doğrudan doğruya hedef olarak beni ve Babacan'ı seçmesi yine Erdoğan'ın gözüne girme çabalarının bir parçası olarak görünüyor.''

''ERDOĞAN VE UZAN ARASINDA BİR ANLAŞMA MI VAR ?''

Türkiye'ye dönme kararı verdiyse Sayın Erdoğan'la arasında bir anlaşma mı var, bu konuda bir bilgim yok ama olayların gelişimine ve olup bitenlere bakınca, birileriyle mücadele edecekse doğrudan doğruya Sayın Erdoğan'la ve o günkü Enerji Bakanı Sayın Güler'le mücadele etmesi gerekir ama bunu yapmıyor, Erdoğan'a iltifatkar sözler söyleyip, Sayın Hilmi Güler'i hiç görmüyor. Babacan ve bana yöneliyor. Bu da ister istemez ''neler oluyor, Uzan'ın Erdoğan'dan bir umudu mu var?'' sorularını akıllara getiriyor. Hatta bunun ötesinde ''aralarında bir anlaşma mı var?'' diye de düşündürüyor. Bunu ben de merak ediyorum.

''CEM UZAN İLE HİÇ GÖRÜŞMEDİM''

''Cem Uzan'ı hiç görmedim, bir yerde karşılaştığımızı da hiç hatırlamıyorum. Oturup konuşmuşluğumuz yok, ancak süreçler sonrasında benden 1-2 kez randevu talep etmişti. Ben randevu vermedim ve görüşmedim. Neden görüşmedi; birinde Enerji Bakanlığı'na bağlı bir karar süreci vardı, diğerinde bağımsız bir kurul olan BDDK ile iligili bir süreç vardı. Dolayısıyla benimle görüşmesinin gerekli olduğunu düşünmedim. Eğer açıklaması gereken bir durum varsa bu yer ya Enerji Bakanlığı'dır ya da BDDK'dır diye düşündüm ve araya girmek istemedim. Randevu da vermedim. Yani ne karşılıklı ne de telefonda herhangi bir bağlantımız olmadı.''

''UZATIRSA NELER YAPTIĞINI DÖKEBİLİRİZ''

''Attığı tweetle ''bankama, barajlarıma el koydunuz, bu hırsızlıktır'' anlamında sözler söylemiş ama konunun muhatabı ben değilim. Kamuoyu, Uzan'ın ne kadar büyük yolsuzluklar yaptığı il ilgili şeyler söylememi bekliyor olabilir, bu safhada bunlara girmeyi gerekli görmüyorum ama işi uzatırsa neler yaptığını da dökebiliriz.'' dedi.

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.