CHP’li Aşkın Genç’ten Milli Savunma Bakanı Güler’e: Teğmenler hakkında yürütülen
soruşturmada, komutanların olumlu kanaatlerinin olumsuz kanaate dönüştürülmesinin
istenmesinin hukuki dayanağı nedir?
Kara Harp Okulu’ndaki 30 Ağustos mezuniyet töreninin ardından “Mustafa Kemal’in
askerleriyiz” sloganı atan ve kılıç çatarak yemin eden 5 teğmen hakkında yürütülen
soruşturma tamamlanarak dosya, Yüksek Disiplin Kurulu’na (YDK) gönderilmişti.
Teğmenler birlikte sıralı amirleri Alay Komutan Vekili, Tabur Komutanı ve Bölük Komutanının
da ihracı istenmişti. İhracı istenen teğmenlerle ilgili YDK, soruşturma dosyasını yeniden sınıf
okullarına gönderdi. Teğmenlerin Tabur Komutanı Binbaşı S.İ., olumsuz kanaat vermemiş ve
görevden alınmıştı.
Teğmenlerin ihraç edilebilmesi için sıralı amirlerinin olumsuz kanaat vermesi gerekirken
görevden alınan komutanların yerine gelen isimler 3 ayı doldurmadığı için sicil veremiyor.
İhracı istenen teğmenler Ebru Eroğlu, İzzet Talip Akarsu, Serhat Gündar, Deniz Demirtaş ve
Batuhan Gazi Kılıç hakkında komutanlarının “olumsuz” kanaat yazmadığı için YDK’nın
dosyayı yeniden sınıf okullarına gönderdiği iddia edildi.
TBMM Milli Savunma Komisyonu Üyesi ve CHP Kayseri Milletvekili Aşkın Genç, konuya
ilişkin Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in yanıtlaması istemiyle TBMM’ye soru önergesi
verdi. Genç, önergesinde şunları ifade etti:
“Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK), Cumhuriyetimizin kurucu değerlerini koruma, laik, demokratik,
sosyal hukuk devleti ilkelerine sahip çıkma ve vatanın bölünmez bütünlüğünü temin etme
göreviyle ulusumuzun güven kaynağı olmuştur. Bu görev ve sorumluluk, TSK’nın her
mensubunun yemin törenlerinde vurguladığı kutsal bir bağlılıktır. Kara Harp Okulu mezuniyet
töreninde teğmenlerin hep birlikte söyledikleri ‘Mustafa Kemal’in askerleriyiz’ sloganı ve
ettikleri yemin, bu bağlılığı en saf haliyle ifade etmektedir.
“‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ifadesi, ulusal birliği temsil eden bir anlayışı
simgelemektedir”
30 Ağustos Zafer Bayramı gibi milletimizin bağımsızlık mücadelesinin simgesi olan bir tarihte
gerçekleşen bu törenin ardından, törene katılan beş teğmen hakkında başlatılan soruşturma,
kamuoyunda derin bir üzüntü ve kaygıya neden olmuştur. Söz konusu yemin metni, Türkiye
Cumhuriyeti Anayasası’nın temel ilkelerine uygun olup, ‘Ne mutlu Türk’üm diyene’ ifadesi,
ulusal birliği temsil eden bir anlayışı simgelemektedir. Bu ifadelerin herhangi bir disiplin
soruşturmasına veya cezai sürece konu edilmesi, yalnızca bireylerin değil, Cumhuriyetin
kurucu değerlerinin de tartışma konusu haline getirilmesine yol açmaktadır.
“Soruşturma yalnızca teğmenler üzerinde değil, onlara olumlu kanaat veren
komutanları üzerinde de genişletilmiş”
Bu soruşturmanın yalnızca teğmenler üzerinde değil, onlara olumlu kanaat veren komutanları
üzerinde de genişletilmiş olması, kurum içinde özgür düşüncenin, liyakatin ve vatan
sevgisinin cezalandırıldığı algısını güçlendirmektedir. Ayrıca, Yüksek Disiplin Kurulu’nun
(YDK) dosyayı sınıf okullarına geri göndermesi, karar süreçlerinin adil ve şeffaf olmadığına
dair kamuoyunda ciddi soru işaretleri doğurmuştur. Özellikle, göreve yeni atanan
komutanların ‘olumsuz kanaat’ yazması beklenirken, bu kişilerin sicil verme yetkisine sahip
olmaması, karar sürecindeki prosedürlerin ne derece hukuki ve adil olduğu konusundaki
kaygıları artırmaktadır.
“Askerlerimizin, görevden uzaklaştırılmaya çalışılması, ülkemizin laik, demokratik ve
sosyal hukuk devleti kimliğine gölge düşürmektedir”
Türk milletinin birliğini ve bağımsızlığını simgeleyen bir törende söylenen sözler nedeniyle,
genç teğmenlerin vatan sevgilerinin sorgulanması, ulusal bütünlüğe zarar verebilecek bir
durum yaratmaktadır. Cumhuriyetimizin kurucu lideri Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün çizdiği
yolda ilerleme yemini eden askerlerimizin, bu ifadeler sebebiyle görevden uzaklaştırılmaya
çalışılması, ülkemizin laik, demokratik ve sosyal hukuk devleti kimliğine gölge düşürmektedir.
“TSK’nın tarafsız, liyakate dayalı işleyişinin korunması hem kamu vicdanını hem de
milletimizin geleceğe olan güvenini güçlendirecektir”
Kamuoyu, bu sürecin adil bir şekilde yürütülmesini, bu genç teğmenlerin ve onlara destek
veren komutanların hedef alınmasını engellemek için gerekli önlemlerin alınmasını
beklemektedir. Milli değerlerimizin ve TSK’nın tarafsız, liyakate dayalı işleyişinin korunması
hem kamu vicdanını hem de milletimizin geleceğe olan güvenini güçlendirecektir.”
CHP’li Genç’in, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’e yönelttiği sorular şu şekilde:
“-Kara Harp Okulu mezuniyet töreninde “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan ve
yemin eden beş teğmen hakkında başlatılan soruşturmanın gerekçeleri nelerdir? Bu
ifadelerin hangi mevzuata aykırı olduğu düşünülmektedir?
-Teğmenler hakkında yürütülen soruşturma sürecinde, sıralı komutanlarının olumlu
kanaatlerinin olumsuz kanaate dönüştürülmesinin istenmesinin hukuki dayanağı nedir? Bu
tür bir talimatın, TSK’nın tarafsızlığı ve adalet anlayışıyla bağdaşıp bağdaşmadığı
değerlendirilmiş midir?
-Söz konusu beş teğmenin yanı sıra, olumlu kanaat veren Alay Komutan Vekili, Tabur
Komutanı ve Bölük Komutanı hakkında ihraç talebiyle işlem yapılmasının gerekçesi nedir?
Bu kişilerin görevden alınması, TSK içinde hiyerarşik düzen ve adalet ilkelerini
zedelemeyecek midir?
-Yeni atanan komutanların, üç aylık görev süresini doldurmadan “olumsuz kanaat” yazma
baskısı altında bırakıldığı iddiaları doğru mudur? Bu tür bir yaklaşım, TSK’nın profesyonel ve
hukuki işleyişine zarar vermeyecek midir?
-Mezuniyet töreninde söylenen yemin metni ve “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” ifadesinin
disiplin soruşturmasına konu edilmesi, TSK’nın tarihsel ve milli değerleriyle uyumlu mudur?
-Milli Savunma Bakanlığı, bu süreçte kamuoyunda oluşan adaletsizlik algısını gidermek için
hangi önlemleri almayı planlamaktadır?