İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, Sultanahmet’teki Tunuslu Hayreddin Paşa Konağı’nda, İstanbul’da görev yapan yabancı ekonomi gazetecileriyle ve Türk basınıyla bir araya geldi. Son dönemde Paris, Kopenhag, Strasburg, Berlin ve Londra’ya ziyaretlerde bulunduğunu belirten İmamoğlu, toplantıya, “Öncelikle Türk büyükelçilerimize teşekkür etmek istiyorum. Paris, Berlin, Londra, Kopenhag büyükelçilerimize ve Strasbourg daimi temsilcimize gösterdikleri yakınlık ve ilgi için çok teşekkür ediyorum” sözleriyle başladı. Yurt dışında katıldığı toplantılar, bir araya geldiği siyasiler ve finans çevreleriyle yaptığı görüşmelerle ilgili detaylı bilgiler veren İmamoğlu, Danimarka’nın başkenti Kopenhag’da gerçekleştirilen C-40 İklim Zirvesi’ne ayrı bir paragraf ayırdı.
“İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ANA GÜNDEM MADDESİ” İmamoğlu, “Zirvenin başlığı, ‘Ulusal Liderlerin Yardımı Olmaksızın İklim Eylemini Gerçekleştirmek’ti. Burada 2020 belgesine İstanbul adına imza attık. Hem Avrupa kentlerinin yerel yöneticileri hem de ABD’nin çok önemli kentlerinin yerel yöneticileri iklim değişikliğine dikkat çekme ve önleme çalışmalarında tekrar İstanbul’u aralarında görmekten büyük memnuniyet duyduklarını ifade ettiler. Dahası, Kopenhag dışında da yaptığım tüm ziyaretlerde iklim değişikliği konusunun Avrupa’nın gündem konusu olduğunu tespit ettim. Öyle ki iklim konusu artık bir ekonomi sorunu kadar, siyasi seçimleri etkileyecek ana gündem maddesi olmuş durumda. Ülkemizin de içinde yer aldığı Akdeniz havzası küresel iklim değişikliği konusunda yeryüzünün en hassas noktalarından biri. Özellikle kış aylarında yağışların azalması, kuraklık ve su kaynaklarında yaşanan problemler ciddi bir tehdit olarak gelecek perspektifinde karşımızda duruyor” dedi.
“İSTANBUL’U DÜNYAYA AÇACAĞIZ” İstanbul’u adil, yeşil ve yaratıcı bir şehir haline getirme vizyonuyla hareket ettiklerini belirten İmamoğlu, nihai hedeflerinin kenti dünyaya açmak olduğunu vurguladı. İmamoğlu, “İstanbul’un son dönemde, uluslararası ilişkilerle ilgili biraz kapalı bir kente dönüştüğünü ve bu ilişkilerde sorun yaşandığını, katıldığım zirvelerde diğer belediye başkanlarından dinledim. Farklı kurum ve kuruluşlarla, bu kenti ileriye taşıyacak her türlü ilişkiye açık olacağımızı dile getirdim. Ekonomiden turizme, yatırımdan eğitime karşılıklı iş birliklerini geliştirecek çalışmalar adına ilk adımları da attık” diye konuştu.
“DEVLET BANKALARI İBB’YE MESAFELİ DURUYOR” Paris, Kopenhag, Strasburg, Berlin ve Londra’ya yaptığı yurt dışı gezilerinde finans çevreleriyle yaptığı temaslarla ilgili detaylı bilgiler veren İmamoğlu, “Göreve geldiğimizde gördük ki, İstanbul’da başta metro projeleri olmak üzere, çok sayıda yatırım, ne acı ki, finansman ihtiyaçları sebebiyle 2 yıldır durmuş idi. Bu durağan dönem, şehrimiz adına farklı tehditleri de ortaya koyuyor. Çünkü yer altında yapılan imalatların aynı zamanda fiziki olarak şehri tehdit ettiğini de bilmek gerekir. Türkiye’deki mevcut ekonomik kriz sebebiyle, ülkede kaynak bulma konusundaki zorluklardan ötürü yeniden başlamanın zor olduğu düşünülüyordu. Açıkça söylemem gerekir ki, devlet bankaları ne yazık ki İBB’ye, göreve başladığımız andan itibaren gördük ki, mesafeli duruyorlar. Bu üzücü. Ankara’dan finansman ihtiyacımıza dönük acil çözümler gelemeyeceğini gördük. Bunu, kurum temsilcilerine de bizzat şahsen dile getirdim” ifadelerini kullandı.
“AVRUPALI DOSTLARIMIZ MÜLTECİ KONUSUNDA TÜRKİYE’NİN YANINDA OLDUĞUNU HİSSETTİRMELİ” Geçmiş yönetim tarafından durdurulan toplam 8 metro hattından 2’sini yurt dışından temin edilen finansman kaynağıyla başlattıklarını kaydeden İmamoğlu, yurt dışında görüştüğü belediye başkanları, yatırımcılar ve fon temsilcilerinin, kendisiyle ve Türkiye ile ilgili merak ettikleri konular olduğunu paylaştı. İmamoğlu, kendisine, “Ekrem İmamoğlu’nun merkezi hükümetle ilişkileri nasıl? Önünüze engel çıkarılıyor mu? Türkiye-AB ilişkileri nereye gidiyor, Türkiye Avrupa’dan uzaklaşıyor mu?” sorularının yöneltildiğini ifade etti. İmamoğlu, bu sorulara verdiği yanıtları şu sözlerle dile getirdi:
“Yaptığım her toplantıda dile getirdiğim bir şey var. Türkiye Avrupa’nın bir parçası Avrupa’da Türkiye’nin. Eğer ortada bir sorun varsa, taraflar önce ‘Acaba bu sorunun doğmasında bende nasıl katkı yaptım mı’ diye sormalı. Eğer bugün Türkiye ve AB ilişkilerinde sıkıntılı anlar varsa bunda her iki tarafında payı olduğu bir gerçek. Ben, hayattaki olaylara da aynı böyle bakarım. Mesela, oradaki her toplantıda, özellikle Suriyeli sığınmacılar ve Suriye politikaları üzerinden Avrupa’nın Türkiye’yi yalnız bıraktığını dile getirdim. Sadece sığınmacılar değil, oradaki politikaların sadece 2 dünya devi diye düşünülen ülkelerin manevralarına bırakılmasının yanlış olduğunu dile getirdim. Ve Avrupa’nın Türkiye ile beraber çok etkin bir yol alması gerektiğinin de altını çizdim. Ortadoğu’daki mülteci sorununun sadece Türkiye’ye havale edilemez bir sorun olduğunu anlattım. Avrupalı dostlarımızın, Türkiye’nin ve İstanbul’un yanında olmalarını göstermelerine ihtiyaç duyulduğunu da dile getirdim.”
“TÜMÜYLE BU SÜREÇLER İNSANLARI MUTLU ETME GAYRETİNE DÖNÜŞMELİ” “Merkezi hükümetle ilişkilere gelince… Ankara’yla İBB olarak ya da şahsım üzerinden yorumlanan ilişkilere gelince… Elbette ki bu ilişkilerin normalleşeceğine inandığımı ve normalleşmesi gerektiğini özellikle dile getirdim. Bu siyaseten bir gereksinim. Sonuçta amacımızın ortak olduğu bir ülke çıkarı aynı zamanda. Türkiye’ye veya İstanbul’a yapılacak hizmet sürecinde birbirine engel olmanın doğru bir şey olmadığını, tümüyle bu sürecin insanlarını mutlu etme gayretine dönüşmesine gerektiğini dile getirdim. Bu amaçta el ele yürümek tüm taraflar için kazanç olacaktır. Başka türlü davranmanın da siyasi olarak kayıp olacağını, bunun da seçimlerde nasıl cereyan ettiğini, en yakın 2019 seçimlerinde halkımızın gösterdiğini dile getirdim. Şunu anlayabiliyorum: 25 yıl sonra değişen bir yönetim var. 25 yıl sonra yaşanan bu değişime henüz alışama refleksi doğaldır. Ben, bunu insani karşılıyorum ama bu sürenin çok uzamaması gerektiğini, artık bu duygulardan sıyrılması gerektiğini hükümetin de dile getirdim. Buna adapte olacaklarına olan inancımı da aynı şekilde ifade ettim. Çünkü, aklın bana gösterdiği yol haritası bu. İş yapma arzusu olan birinin önünde hiçbir engelin duramayacağını da dile getirdim. Ben, bu kentin 16 milyon insanına iş yapma arzusuyla dolu bir insanım. Hangi engel önüme konulursa konulsun, beni hiçbir tavır ve davranışın engelleyemeyeceğini de ortaya koyduğumu ifade ettim. Bugün devlet bankalarının bize soğuk tavır alması ya da direnç göstermesi… Hangi motivasyonla onu da bilemiyorum. Bankacılık motivasyonu, ekonomik prensipler ve tanımlar üzerindendir.”
“HEDEFİM; İLHAM VEREN YEREL DEMOKRASİ MODELİ ÇIKARTMAK”
İmamoğlu, İstanbul’la ilgili hedeflerini de şöyle sıraladı: “Benim en önemli hayalim, bu kentin gelmiş geçmiş en başarılı, en demokrat belediye başkanı olmak. Bu şehirde, dünyaya ilham veren başarılı bir yerel demokrasi modelini çıkartmaktır benim hedefim. Dünyanın sadece sermayesini, yatırımını ve turistini değil, göreceksiniz bu kent dünyanın çok yetenekli insanlarını da çekecek olan bir cazibe merkezi olacak. Mutlu, adil, yaratıcı bir İstanbul’u gelecek nesle miras bırakabilmektir benim hedefim.”
İmamoğlu, konuşmasının sonunda gazeteciler tarafından adeta soru yağmuruna tutuldu. 22 farklı gazeteci, İmamoğlu’na, finans çevreleriyle yaptığı görüşmelerden Boğaziçi için yapılması tasarlanan taslağa, Haydarpaşa Garı ihalesinden kamu bankaları ile olan ilişkilerine kadar onlarca soru yöneltti. 2 saati aşkın süren toplantıda İmamoğlu, her soruya detaylı yanıtlar verdi.