Gerçek Muhabir

Akar: F35'in Dışında Bırakılırsak Başka Arayışlara Gireceğiz...

GÜNDEM

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bakanlığın 2020 yılı Bütçesi’nin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda konuşma yaparak Bakanlık faaliyetlerini anlattı. Akar, F35'lere ilişkin olarak " F-35 projesi dışında bırakılmamız halinde ihtiyacımızı karşılamak için başka arayışlara girmek zorunda kalacağız" dedi.

Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bakanlığın 2020 yılı Bütçesi’nin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda konuşma yaparak Bakanlık faaliyetlerini anlattı.

Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar, Bakanlığın 2020 Yılı Bütçesi’nin görüşüldüğü TBMM Genel Kurulu’nda konuştu. Bakanlığın faaliyetlerini kapsamlı şekilde anlatan Akar şunları söyledi: 

"Yurt içi ve sınır ötesinde terör örgütlerine karşı aralıksız sürdürdüğümüz mücadelede, milletimizin teröre karşı dirayetli ve kararlı duruşu ile büyük başarılar elde edilmiştir. Mücadelemiz en son terörist etkisiz hale getirilinceye kadar devam edecektir. Suriye’nin kuzeyinde yuvalanan teröristlerin ülkemizin güvenlik ve istikrarına yönelik tehdidinin ve sınırımızda terör koridoru oluşturma girişimlerinin bertaraf edilmesi maksadıyla operasyonlar icra edilmiştir. 
DEAŞ terör örgütünü, “DEAŞ’la Mücadele Küresel Koalisyonu” ile birlikte etkisiz hale getirmeyi arzu etmemize rağmen, ne yazık ki bu mümkün olmamış; Fırat Kalkanı Harekâtı’nı, 15 Temmuz hain darbe girişiminden sadece bir ay sonra, TSK tek başına yapmak zorunda kalmıştır. Müteakiben hem PKK/PYD-YPG hem de DEAŞ’lı teröristlere karşı Zeytin Dalı Harekâtı icra edilmiştir. 
TSK, Fırat Kalkanı Harekâtı ile 3000 civarında radikal DEAŞ’lıyı, Zeytin Dalı Harekâtı ile de 4500 civarında PKK/PYD/YPG/DEAŞ terör örgütü mensubunu Suriye'nin kuzeyinde etkisiz hale getirmiştir. Böylece Türkiye’nin gücünü ve kararlılığını tüm dünyaya göstermiştir.

Fırat Kalkanı ve Zeytin Dalı Harekâtları sonrasında bölgede huzur ve güvenin yeniden sağlanması ile yaklaşık 380 bin Suriyeli topraklarına ve evlerine dönmüştür. Fırat’ın doğusunda ise, defalarca NATO ortaklarımıza Suriye’de birlikte bir güvenli bölge oluşturulması önerilmiş ve ABD ile bazı planlar üzerinde mutabık kalınmıştır. Ancak, bu mutabakata uyulmaması neticesinde doğrudan harekete geçmemiz bir zaruret haline gelmiştir. DEAŞ ve PKK/PYD-YPG terör örgütlerinin varlığını sonlandırmak, hudutlarımızın ve halkımızın güvenliğini sağlamak maksadıyla Sn. Cumhurbaşkanımızın talimatları doğrultusunda, 09 Ekim 2019’da Barış Pınarı Harekâtı başlatılmıştır. 
Bu harekât ile aynı zamanda tesis edilecek güvenli bölgeye; başlangıçta 1 milyon, müteakiben 2 milyona ulaşacak şekilde yerlerinden edilmiş Suriyeli kardeşlerimizin evlerine, topraklarına güvenli, gönüllü ve saygın bir şekilde dönmelerine ve özgürce yaşamalarına imkân vermek amaçlanmıştır.

PKK/YPG KÜRTLERİN TEMSİLCİSİ DEĞİL 

Şunu öncelikle ifade etmek isterim ki biz, tüm komşularımızın toprak bütünlüğüne saygılıyız. Sadece ülkemizin ve milletimizin güvenliğine değil, aynı zamanda bölgede yaşayan Kürtler, Araplar, Asuriler, Keldaniler, Aramiler, Hristiyanlar ve Yezidiler gibi diğer dini ve etnik grupların güvenliğine de büyük önem vermekteyiz. Buna rağmen “Kürtlere saldırıldığı ve sivillere zarar verildiği” şeklinde asılsız, saçma iddialarla dezenformasyon yapılmaktadır. Türkler ve Kürtler kardeştir. Et ve tırnak gibidir. Binlerce yıldır bu coğrafyayı, ekmeği, suyu birlikte paylaşmıştır ve paylaşmaya da devam edecektir. Bilinmelidir ki PKK/KCK/PYD/YPG Kürtlerin, DEAŞ da Müslümanların temsilcisi değildir, olamaz.
Yine bu caniler; masumların kanı ve canı üzerinden propaganda üretmek için saldırılarını sivil halkın da bulunduğu park, hastane ve ibadethane gibi yerlerden yapmıştır. Amaçları; Silahlı Kuvvetlerimizin bunlara karşılık vermesi ve sivil kayıpların yaşanmasıydı. Ama Mehmetçik bu oyunu gördü ve karşılık vermedi. Dünyanın da bu namertlerin gerçek yüzlerini görmesini bekliyoruz. Bu alçaklar aynı şekilde dünyanın çeşitli yerlerinde yaşanmış olaylara ait video ve fotoğrafları, harekât sırasında olmuş gibi sosyal medyada yayımladılar. Hatta kimyasal silah kullanıldı iftiralarıyla kara propaganda yaptılar. Ancak ilgili kurum ve kuruluşlar ile yapılan koordineli çalışmalarla bu alçakların sahtekârlıkları anında ortaya çıkarılmıştır.

ENVANTERİMİZDE KİMYASAL SİLAH YOK 

TSK’nın envanterinde kimyasal silahların atma vasıtaları ve mühimmatı bulunmamaktadır. TSK’da bu konuda bir konsept, doktrin, eğitim yoktur. Bugüne kadar gerçekleştirdiğimiz tüm operasyonlarda masum insanların, tarihi ve dini yapıların ve çevrenin zarar görmemesi için hiçbir ülkenin göstermediği hassasiyet gösterilmiştir. Barış Pınarı Harekâtı sırasında ABD ve RF ile birer mutabakat imzalanmıştır. Bu mutabakatların uygulanmasında ortaya çıkan aksaklıklar görüşülerek giderilmeye çalışılmaktadır. Pınar Bölgesi içerisinde; EYP ve mayın temizlik faaliyetlerine, sağlık, yiyecek, su, elektrik ve dini ihtiyaçların karşılanması ile hayatın normalleştirilmesi çalışmalarına devam edilmektedir. Bugüne kadar 2135 mayın ve EYP temizlenmiştir. 

Yurt içi ve sınır ötesinde yürütülen terörle mücadele faaliyetlerimizin yanı sıra, Kıbrıs ve çevresi dâhil, mavi vatanımız ve semalarımızdaki hak, alaka ve menfaatlerimizi de azim ve kararlılıkla korumaya devam ediyoruz. Kıbrıs’ta, deniz yetki alanlarında, eşit egemen hakların korunması ve kaynakların adil paylaşımının gerektiğini ısrarla savunmaktayız. Kıbrıs bizim millî meselemizdir. Kimse bu konuda bizden taviz beklemesin. Bu konudaki fikirlerimiz ve yaklaşımlarımız herkes tarafından bilinmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti ile Libya Devleti Ulusal Mutabakat Hükûmeti arasında iki muhtıra imzalanmıştır. Bunlardan Deniz Yetki Alanlarının Sınırlandırılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, Gazi Meclisimiz tarafından onaylanmıştır. Güvenlik ve Askeri İşbirliği Mutabakat Muhtırası da, önümüzdeki günlerde takdirlerinize sunulacaktır. Bu muhtıralar ile güvenlik ve askerî alanlarda iş birliğinin geliştirilmesi için hukuki zemin oluşturulmuş ve her iki ülkenin hak ve menfaatleri doğrultusunda tamamen uluslararası hukuka uygun bir şekilde deniz yetki alanları kayıt altına alınmış, bölgede oldubittilere izin verilmeyeceği açık bir şekilde ortaya konmuştur. 

NATO İLE İLİŞKİLER 

NATO halen önemini korumakla birlikte, son dönemlerde maalesef bazı üye ülkeler müttefiklik ruhuna uygun bir tutum sergilememişlerdir. Yeni sınamalar ve ortak güvenlik tehditleriyle kuşatıldığımız günümüzde müttefiklerimizle dayanışmayı geçmişte olduğu gibi değerli görüyoruz. NATO üyeliğimizden veya müttefiklerimizden vazgeçmek gibi bir niyetimiz söz konusu değildir. İttifakın en eski üyelerinden biri olan Türkiye, NATO içinde en büyük ikinci silahlı kuvvetlere sahip olup 2018 yılında Gayrisafi Yurtiçi Hasılanın yaklaşık yüzde 1.9’unu savunma harcamalarına ayırmış ve 2024 yılına kadar da bu oranı yüzde 2’ye çıkarma çalışmalarına devam etmektedir. Mehmetçiğimiz, 1952’den bugüne kadar, dünyanın her yerinde NATO harekât, tatbikat ve insani misyonlarında yer almakta; NATO karargâhlarına personel desteği sağlamakta, verilen diğer görevleri de başarıyla yerine getirmektedir. Bu bağlamda Türk Silahlı Kuvvetleri; NATO, BM, AB ve AGİT bünyesinde Afganistan’dan Kosova’ya ve Bosna Hersek’e, Lübnan’dan Somali’ye kadar dünyadaki pek çok barışı destekleme misyonuna katkı sağlamaktadır. İttifak tarihi boyunca, NATO’nun ruhuna ve misyonuna uygun hareket eden Türkiye’nin, müttefiklerinden de benzeri bir yaklaşım beklemesi en doğal hakkıdır.Sürekli değişen güvenlik ortamında NATO da doğal olarak vizyon ve stratejilerini sürekli geliştirmelidir. Türkiye sadece kendi sınırlarını değil, NATO sınırlarını da korumaktadır. Türkiye’nin güvenliği, NATO dâhil tüm Avrupa’nın güvenliğidir. NATO Türkiye ile çok daha güçlü ve anlamlıdır. Bunu tartışmaya açmak anlamsızdır. 

S-400 HAVA SAVUNMA SİSTEMİ 

Hava ve füze savunma sistemi ihtiyacımızın bir an evvel ve kendimize ait bir sistemle karşılanması maksadıyla, teknoloji transferi, teslimat takvimi, fiyat ve ortak üretim kriterlerine uygun olarak, Rusya Federasyonundan S-400 tedariki için başlattığımız süreç planlandığı şekilde devam etmektedir. Diğer taraftan uzun menzilli bir bölge hava ve füze savunma sisteminin millî imkânlar ile tasarlanıp üretilmesine yönelik çalışmalarımız da yoğun bir şekilde devam etmektedir. TSK, Kısa ve orta menzilli hava savunma sistemi olan HİSAR’ı inşallah önümüzdeki yıldan itibaren kullanmaya başlayacaktır. Bu başarı, geliştirme süreci devam eden uzun menzilli hava savunma sistemimiz SİPER bakımından da büyük önem arz etmektedir. 

F-35 tedariki konusunda; yatırımcısı ve üretim ortağı olduğumuz; ayrıca tüm yükümlülüklerini eksiksiz olarak yerine getirdiğimiz F-35 projesinde ABD ile yaşanan sıkıntıların diyalog yolu ile çözümü için gayret sarfediyoruz. S-400 tedariki nedeniyle, haksız bir şekilde ve stratejik ortaklık ruhuna aykırı olarak F-35 projesi dışında bırakılmamız halinde ihtiyacımızı karşılamak için başka arayışlara girmek zorunda kalacağız.

FETÖ’den temizlendikçe güçlenen, Silahlı Kuvvetlerimiz; milletimizle bütünleşerek bugün her zamankinden daha etkin, caydırıcı ve saygın bir şekilde faaliyetlerine devam etmektedir. 15 Tem’dan itibaren 18.305 personel ihraç edilmiş, 5005 personele yönelik idari işlem devam etmektedir. Elde edilecek yeni bilgi, belge ve veriler ışığında mücadeleye kararlılıkla devam edilmektedir. Amacımız, bu şanlı üniformayı tek bir hainin bile taşımasına izin vermemektir. 

YENİ ASKERLİK SİSTEMİ 

Askeralma Kanunu ile; dövizle askerlik hizmetinde yaş sınırının kaldırılması, bedelli askerlik hizmetinin sürekli hale getirilmesi ve yedek astsubaylık statüsünün ihdas edilmesi gibi uygulamalar, halkımızın teveccühü ile karşılanmıştır. Sonuç olarak, vatandaşlarımızın ihtiyaç ve beklentileri ile TSK’nın yükümlü personel ihtiyacı karşılanmış, modern, öngörülebilir ve sürdürülebilir bir sistem tesis edilmiştir. 

Yüksek teknolojiye dayalı savunma sanayiinde yerlilik ve millilik oranı; Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliği, teşviki ve desteğiyle %70’ler seviyesine ulaşmıştır. Kendi ihtiyaçlarımızı karşılamanın ötesinde her yıl artan bir rakamda savunma sanayi ürünü ihracatı da gerçekleştirilmektedir. Tedarik edilmiş olan sistemlerin bakım, onarım ve idamesi; güvenilir, sürekli ve maliyet etkin olarak Askerî Fabrikalarımızda gerçekleştirilerek lojistik sistem mümkün olduğunca dışa bağımlı olmadan sürdürülmeye çalışılmaktadır.  Öne çıkan milli projelerimiz, tersane ve fabrikalarımız ile Makine Kimya Endüstrisi Kurumunda; Milli Gemi, Havadan Bağımsız Tahrikli Denizaltı, Fırtına ve Poyraz sistemleri, Panter obüsleri, Ağır, orta ve hafif silah sistem ve mühimmatları, Vakıf şirketlerimizde, ATAK ve GÖKBEY helikopterleri, HÜRKUŞ, Milli Muharip Uçak, Atmaca, Bora, Kasırga, HİSAR füze sistemleri, çeşitli elektronik harp sistemleridir. 
Özel sektör firmalarımızda; İHA, SİHA projeleri, zırhlı araç projeleri başarıyla devam etmektedir. Önemli ve acil ihtiyaçlarımızdan biri olan milli tankımız Altay’ı da en kısa sürede, Kara Kuvvetlerimizin kullanımına sunmak üzere gerekli çalışmalar yapılmaktadır."

SORULARI CEVAPLADI 

Bakan Akar, TBMM Genel Kurulu’nda yaptığı konuşmanın ardından milletvekillerinin sorularını da cevapladı. Akar şunları söyledi: 

"SURİYE İLE İLGİLİ BM’NİN TANDIĞI BİR HÜKÜMET VAR"

"Suriye’nin mevcut hükümetinin dışarıda sürgünde bir hükümeti var. Ve bu hükümet BM tarafından tanınıyor. Abdurrahman Mustafa Beyin başkanlığında bir hükümet var ve bu hükümet kendince gerekli faaliyetleri yürütüyorlar. Bunların altında bir Milli Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanılğı ihdas edildi, Selim İdris’in emir ve komutasında faaliyetleri yürütüyor. Bizim birlikte çalıştığımız Suriye Milli Ordusu dediklerimiz de bu hiyerarşi içinde görevlerini yapmaktadırlar. 

İncirlik’te ABD ile hepinizin malumu olan Savunma Ekonomik İşbirliği Anlaşması çerçevesinde faaliyetlerimiz devam ediyor. 

"TANK PALET FABRİKASI’NDA HER TÜRLÜ DENETİM MSB’DE OLACAK"

Bütün patentler bize ait. Bakanlık bünyesinde bütün patentler koruncak. MSB her türlü denetim yetkisine sahip. 119 kişilik çok kuvvetli ekiple fabrikadaki bütün faaliyetlerin, fiyat, kalite, yapılan işler ve planlama dahil bunların denetlemesi ve takibi yapılacak. 

Aralık ve Mayıs’taki Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerile ile bu faaliyet gerçekleşti. Halkın Kurtuluş Partisi’nin yaptığı müracaat üzerine bu husus Danıştay’da incelendi ve daha sonra Dava Daireler Kurulu’na çıkarıldı ve her ikisinde de faaliyetin uygun olduğu bulundu. Faaliyetler hukuk devletinin gereklerine uygun şekilde yürütülüyor."

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.