Gerçek Muhabir

15 Mayıs 1919’da İzmir’de ne oldu? Kuvayı Milliye’nin kıvılcımı neden İzmir’de parladı?

GÜNDEM

Emperyalizm’i, 15 Mayıs 1919 sabahı İzmir’de Hasan Tahsin’in kurşunları karşıladı...

Araştırmacı gazeteci yazar Yaşar Aksoy Sözcü'de bir yazı kaleme aldı.

“Ey Bedbaht Türk!.. Wilson Prensipleri unvan-insaniyet karanesi altında senin hakkın gasp ve namusun hiçe sayılıyor..
Buralarda Rum'un çok olduğu ve Türklerin Yunan'a iltihakını memnuniyetle kabul edeceği söylendi ve bunun neticesi olarak güzel memleket Yunan'a verildi.
Şimdi sana soruyoruz:
Rum, senden daha mı çoktur?..
Yunan hakimiyetini kabule taraftar mısın?..
Artık kendini göster. Tekmil kardeşlerin Maşatlık'tadır. Oraya yüzbinlerle toplan. Ve kahir ekseriyetini orada bütün dünyaya göster. İlan ve ispat et. Burada zengin, fakir, alim, cahil yok. Fakat Yunan hakimiyetini istemeyen kütle-i kahire var.
Bu sana düşen en büyük vazifedir. Geri kalma. Hüsran ve nekbet faide vermez. Binlerle, yüzbinlerle Maşatlık'a koş ve Heyeti Milliye'nin emrine itaat et… İmza: İlhakı Red Heyeti Milliyesi..”

***

Tarih 14 Mayıs 1919'du..
İzmirli Müslüman Türklerin hazırladığı ve Türk Ocağı Matbaası'nda basılarak, Kemeraltı sokak aralarından İzmir'in kadim derinliklerine kadar Sultani öğrencileri tarafından dağıtılan bu bildiri, artık İzmir'in Yunanistan'a verildiğini net biçimde halkın yaralı vicdanına açıklıyor ve gece karanlığı çöktükten sonra Maşatlık Tepesi'nde, (yani şimdiki Bahribaba Parkı'nın bulunduğu ağaçlıklı eski Yahudi Mezarlığı'nda) işgali red edecek kitlelerin toplanmasını ve çığlıklı protestosunu yükseltmesini istiyordu…
Çünkü ertesi sabah denizin ötelerinden donanmalarla gelen Yunan ordusu, karaya çıkacaktı..

İzmirli yerli Rumlar sevinçle işgal donanmasını karşıladılar

Babıali'den, yani Osmanlı yönetiminden gönderilip, İzmir Valiliği'ne (Kambur İzzet Paşa'ya), İzmir Kolordu Komutanlığı'na (Ali Nadir Paşa'ya) ve Belediye Başkanlığı'na (Hacı Hasan Paşa'ya) ulaştırılan sert telgraflar, 15 Mayıs 1919 sabahı körfeze girecek ve karaya çıkacak olan İtilaf Devletleri orduları ile Yunan birliklerine mukavemet edilmemesi ve gayet misafirperverlikle karşılanılması gerektiğini ısrarla tebliğ ediyordu.
Yani, Yunan İzmir'e güle oynaya giriyordu..
Ve asla direniş yapılmamalıydı..

İzmir'e ayak basan ilk Yunan birliği

HASAN TAHSİN MAŞATLIK MİTİNGİ'NDE

İzmirlilerin önde gelenleri ve gözü yaşlı halk, 14 Mayıs'ı 15 Mayıs'a bağlayan gece, binlerle Maşatlık'ta toplandılar. İçlerinde Namazgah İptidai Mektebi hocası dedem Güzelyalılı Hilmi Efendi'nin de (daha sonra Namazgah Misaki Milli İlkokulu Başöğretmeni) yer aldığı müderrisler, emekli veya sivil giyinmiş zabitler, cami hocaları, esnaf liderlerinin bulunduğu yaşını başını almış kişiler, öbek öbek ateşlerin yakıldığı onlarca tepecik üzerine çıkarak heyecan içindeki halka kimi sükunet, kimi mukavemet telkin eden konuşmalar yaptılar. O esnada Körfezdeki öncü İngiliz savaş gemilerinin projektörleri, ağızlarından alev kusan ejderha nefesleri gibi tepeyi sürekli tarıyordu..

Bu konuşmacılar içinde en ateşli konuşmayı yapan İzmir'de yayınlanmakta olan “Hukuk-u Beşer” gazetesinin başyazarı Hasan Tahsin Bey'di.. Yaklaşmakta olan donanmanın vahşi bir düşman donanması olduğunu, Çanakkale'yi geçemeyen bu donanmanın şimdi İzmir'i işgal etmek için geldiğini ve bu muazzam güce karşı mutlaka silahla mukavemet edilmesi gerektiğini haykırmıştı.

Yunan askerleri İzmir Saat Kulesi önünde

Sevgili Samim Kocagöz'ün, Kalpaklılar romanı bu hadiseyi ne güzel anlatarak romana giriş yapar. Hatırlayalım.. Maşatlık Tepesi'nde miting esnasında gazeteci Hasan Tahsin Bey ile daha sonra kurtuluş savaşına katılacak olan genç Yusuf'un konuşmaları romanın ilk adımlarıdır..

HASAN TAHSİN'E VEFA

Yine Nurdoğan Taçalan “Ege'de Kurtuluş Savaşı Başlarken”, sevgili ağabeyim Zeynel Kozanoğlu “Anıt Adam”, Prof.Bilge Umar “Ege'de Yunanlıların Son Günleri”, Türkmen Parlak “Yunan Ege'ye Nasıl Geldi?” ve Aydoğan Yavaşlı “Ben Hasan Tahsin” isimli kitaplarıyla ve genç tarihçiler Ahmet Mehmetefendioğlu ve Oktay Gökdemir, son 40 yıl boyunca Hasan Tahsin'i kitlelere tanıtmakta başrolü oynadılar. Ben de sürekli araştırma ve yazılarım ile, şehit gazetecinin adına düzenlediğim yarışmalar ve sergiler ile (Hasan Tahsin Belgeseli Sergileri, Hasan Tahsin Resim Sergileri, Hasan Tahsin şiir ve resim yarışmaları) ve Hasan Tahsin'i Yaşatma Derneği başkanlıklarım ile hayran olduğum bu büyük vatansevere görevimi yerine getirmeye çalıştım.

Bu süreci yürütürken büyük katkılarından faydalandığım rahmetli dostum Ahmet Taner Kışlalı ve Emre Kongar'a teşekkürü bir borç bilirim. İzmir Gazeteciler Cemiyeti”nin merhum sevgili başkanı Sabri Süphandağlı, 15 Mayıs 1974 tarihinde muhteşem bir kampanya sonucunda İzmir'in Konak Meydanı'na Hasan Tahsin'i sembolize eden “İlk Kurşun Anıtı”nı diktirmekle yine en büyük ve kalıcı tarihi bir görevi yerine getirmiştir. Cumhurbaşkanımız Fahri Korutürk'ün törenle açtığı bu anıt, sonsuza kadar milletimizin bağımsızlık aşkını belgeleyecektir.

BİR OSMANLI YURTSEVERİ

Hasan Tahsin Bey, gerçekte “Osman Nevres” isimli Selanik doğumlu, 31 yaşında bir genç adamdı. 1887 yılında bu kentte doğduktan sonra Balkanların ihtilalci, devrimci ve ayrılıkçı akımlarının tam ortasında yetişmişti. Yüreği Türklük ve Müslümanlıktan yana, ancak halka İstibdat (zulüm içeren yönetim) uyguladığı gerekçesiyle Abdülhamit rejimine ve Türk'ü arkadan vurdukları için Osmanlı mikro milliyetçiliklerinin Balkanlarda azgınlaşmış ayrılıkçı akımlarına şiddetle karşıydı.

Hasan Tahsin bir Osmanlı milliyetçisiydi.. Gençlik ateşi onu İttihat ve Terakki saflarına savurmuştu.. Paris'te Sorbonne'da sosyoloji okurken çağdaş Batılı düşünce sistemlerini kavramış, ancak Türklük düşmanlığının Batı'nın kanında nasıl yer ettiğini yerinde incelemiş ve bazı vatani işlerin silahla sonuçlanmasından başka çare olmadığını inandığı için, fedai olmayı, mücahit olmayı gerekli görmüştü.. Bu yüzden de Osmanlı Gizli Servisi demek olan “Teşkilatı Mahsusa” saflarına gönüllü katıldı. (40-30 yıl kadar önce, 1970'lerde Hasan Tahsin'in Teşkilatı Mahsusa'dan yakın arkadaşları Hürriyet Kahramanı Tıbbıyeli Mazlum (Em.Tabib General Mazlum Boysan, Fahri Can, Osman Süavi Kökmen, Hamza Osman, Kudret Sandalcı gibi yaşı çok ilerlemiş bilge kişilere ulaşıp, yüz yüze konuşmuş, anılarını kaydetmiş hayatta olan tek kişiyim.)

O, bir Teşkilatı Mahsusa fedaisi idi.. Trablusgarp Savaşı esnasında İsviçre'de Türkler aleyhine oynatılan bir filmde sahneye kurşun yağdırması, Birinci Dünya savaşı başlarında 15 Ekim 1914 günü Bükreş'te İngiliz ajan kardeşlere, yani Noel ve Charles Buxton kardeşlere suikast gerçekleştirmesi, hatta karanlıkta kalan gizemli bir rivayete göre (Cemal Kutay'ın ısrarlı iddiaları ve İngiliz Casus Lavrens'in bu rivayeti teyit eden beyanları önemlidir) İngiliz Avam Kamarası'nı havaya uçurmaya teşebbüs etmesi bu yüzdendi. Balkan kökenli Osmanlı yurtseverliği onu, İttihat ve Terakki militanı ve Teşkilatı Mahsusa fedaisi yapmıştı.

Şimdilerde Hasan Tahsin olarak tanıdığımız Osman Nevres'e, Buxton Kardeşler'e suikast yapmak için yola çıkarken kendisine “Hasan Tahsin” isimli bir hüviyet verilmişti. Bundan sonra böyle anılacaktı. Gerçek Hasan Tahsin ise, Selanik'te “Silah” isimli bir anarşist gazete çıkaran eski bir Osmanlı Bahriye zabiti idi. Silahçı Tahsin İstanbul'a çağrılmış ve İttihatçılar tarafından öldürülerek, hüviyeti Osman Nevres isimli bir genç yurtsever gence monte edilmişti. Cephelerde boğaz boğaza savaş devam ederken, geri planda korkunç bir istihbarat ve yeraltı savaşı da sürüp gidiyordu..

İLK KURŞUN'UN ANLAMI

İşte 15 Mayıs 1919 sabahı, Yunan Ordusu İzmir'e çıktıktan sonra, yürüyüş kolu olarak en önde sancaklarıyla birlikte Konak'a geldiklerinde silahına sarılan ve kurşunlarını sancaktar ve yanındaki efzon askerlerine yönelten ve büyük bir Yunan paniğine sebep olduktan sonra kurşunları bittikten sonra yaylım ateş ile şehit edilen kişi, Hasan Tahsin ismiyle bilinen “Osman Nevres” gerçek isimli yurtseverdi.

Efzon askerleri İzmir kaldırımlarında

Hasan Tahsin şehit edildikten sonra vahşi bir katliam gerçekleşti, ilk anda Miralay Süleyman Fethi Bey, Kaymakam Doktor Şükrü Bey, Kolağası Hüseyin Necati Bey, Yüzbaşı Nazım Bey, Yüzbaşı Ahmet Bey, Doktor Fehmi Bey, Mümeyyiz Nadir Bey, Mümeyyiz Ahmet Hamdi Bey de süngülenerek şehit edildiler.. Miralay Süleyman Fethi Bey, göğsüne dayanan Yunan süngülerine baş eğmemiş, kendisine “Zito Venizelos” (Yaşa Venizelos) demesi için israr edilmesine rağmen boyun eğmediği için vahşice süngülenmiş, Konak Meydanı yakınındaki Guraba-i Müslimin Hastanesi'ne, Sarıkışla telgraf çavuşu amcam İzzet Altınkalem Efendi tarafından taşınarak doktorlara teslim edilmiş, ancak 3 gün sonra hastanede vefat etmişti.

Şimdi soralım..

Hasan Tahsin'in ilk kurşunu ne anlama gelir?

1-Hasan Tahsin'in ilk kurşunu önce bir İslam savaşçısının kurşunudur.
İzmir'i işgale gelen Haçlı Emperyalizmi'ne karşı, İslam ümmetinin bir silahlı direniş hareketi Hasan Tahsin'in ilk kurşunlarıyla ateşlenmiştir.

2-Hasan Tahsin'in ilk kurşunu, aynı zamanda bir Türklük savaşçısının kurşunudur.
Hasan Tahsin'in Paris'ten yakın oda arkadaşı ve Valdögraz Askeri Tıp Akademisi'nde Osmanlı devleti adına okuyan meşhur hürriyet mücahidi Tıbbıyeli Mazlum'un yaşlılığında dizi dibinde arkadaşı Hasan Tahsin'i bana anlattığı günlerin üzerinden tam 40 yıl geçti. Konuşmaları teybimde hala duruyor. Beynimde ise aynen yankılanıyor. Eşi Nimet teyzenin getirdiği demli çaylarımızı içtiğimiz bir gün Mazlum Boysan Paşa (Emekli Askeri Doktor Tümgeneral, Atatürk'ün doktorlarından) Paris'te hafta sonralarında Hasan Tahsin ile birlikte müzeleri gezdiklerini anlatmıştı. Bir gün Fransız Ordusunun yaptığı savaşta yenilip geri çekilen ordunun önüne doğru atılan elinde bayraklı bir Fransız gencini, bir büyük tabloda Louvre Müzesi'nde uzun uzun inceleyen Hasan Tahsin, arkadaşı Mazlum'a dönerek “Allah, bana milletim için şehit olmayı nasip etsin” demiş ve ağlamıştı.

3-Hasan Tahsin'in ilk kurşunu aynı zamanda bir insan hakları savaşçısının kurşunudur.

Onun gazetesi “Hukuk-u Beşer” ne anlama geliyor?.. Aynen gazetesinin ismi günümüze uyarlarsak “İnsan Hakları” demektir. Başlığın altında “İnsan hukukunun savunucusu, gerçeklerden ayrılmayan, hür bağımsız gazetedir. Genç idealistlere sahifeleri açıktır” yazmaktadır. Hasan Tahsin, bu gazetedeki yazılarında daima insanlığın sömürgecilere, zalimlere, despotlara karşı mücadelesini desteklemiş ve sahiplenmiştir.

Hasan Tahsin'in yayınladığı ve anlamı “İnsan Hakları” olan “Hukuk-u
Beşer” gazetesi başlığı

4-Hasan Tahsin'in ilk kurşunu son olarak, tam bir sosyalist direniş kurşunudur.
Çünkü Hasan Tahsin kendini bir “Osmanlı Sosyalisti” olarak tarif etmiş, bu yönde yazılar yazmıştır. Eşitlikçi, halkçı, haktan yana, mazlumdan yana yanardağ gibi yanan yüreğinin ateşini coşkulu yazılarında kağıda dökmemiş midir?

İşte 22 Mart 1919 tarihli “Alt Tabaka” yazısını aynen okuyalım:

“- Biz ki Osmanlı sosyalistleriyiz.. Bizim iki amalımız (emelimiz) vardır. Biri sınıfı zalimiyeyi hak vermeye icbar etmek, ötekisi sınıfı mazlumiyeyi istihsal hakkına muktedir kılmak..”
Hasan Tahsin sınıf kelimesini 1919'larda kullanmakta ve zalim sınıfların hak vermeye zorlanmasını, mazlum sınıfların ise üretim hakkına kavuşmasını arzulamaktadır. Bu yazdıkları sosyalizmin alfabesidir.

Bu yüzden, Hasan Tahsin'in ilk kurşunları;
Hem İslam için..
Hem Türklük için..
Hem insan hakları için..
Hem de sosyalizm için atılmış kurşunlardır..

Toplam olarak anti-emperyalist kurşunlardır.
Bu kurşunlar Yunan'a değil, öncelikle Yunan'ın arkasındaki “Emperyalizm”in tam alnına sıkılmış ve mazlum halkların Emperyalizme karşı dünyada zafere ulaşan ilk şanlı kurtuluş savaşının ilk kıvılcımı olmuştur. Bu bakımdan bu kurşunlar, hem milli, hem evrenseldir.. Mazlum halkların milli kurtuluş savaşları çağının ilk umut verici çığlıklarıdır..

GERÇEK DÜŞMAN EMPERYALİZM

İzmir'i, Emperyalizm işgal etmiştir..
Neden?..
Anlatalım..
İzmir'i Yunanistan'a veren “Paris Barış Konferansı”, 5 Mayıs 1919'da toplanmıştır. Masanın başına ABD Başkanı Wilson, karşısına ise İngiltere Başbakanı Lloyd George oturmuş, yanlarına ise Fransa Başbakanı Clemencau ve İtalya Başbakanı Orlando yerleşmiştir.

Birkaç gün tartıştıktan sonra 12 Mayıs günü, Yunanlılara İzmir'i verdiklerini açıklamışlardır.
Selanik ve Pire'den hareket eden 16 asker taşıma şilebi dahil olmak üzere 30 savaş gemilik, toplam 46 parçalık işgal donanmasında yer alan, 4-3 bacalı büyük zırhlı ve 2-1 bacalı muhriplerin ve dretnotların isimleri şunlardır:

Donanma İzmir açıklarında hilal şekline bürünmüş ve şu şekilde bir yerleşim oluşturmuştur:

a) En sağda, Amerikan savaş gemileri: Dyler, Manley, Arizona zırhlıları b) ABD'nin hemen yanında, İngiliz savaş gemileri: M.29, M.22, İron Duke, Adventure, Mimosa, Centour, Victoria zırhlı ve muhripleri.. c) En solda, Fransız savaş gemileri: France, Paris, Lorraine ve Ernest Renan zırhlı ve muhripleri.. d) Fransa donanmasının yanı başında, İtalyan savaş gemileri: Artigliera, Duilo, Emanuela, Vittoria zırhlı ve muhripleri. e) Tam ortada ileriye doğru, Yunan savaş gemileri: Neagenes, Thetis, Lemnos, Aeler, Leon, Kılkıs, Patris, Temistokles, Antronitos ve meşhur amiral gemisi Averoff başta olmak üzere zırhlı ve muhripler..

İzmir'i işgal eden emperyalist donanmanı en başındaki Amerikan zırhlısı
Arizona.. 1916'da New York limanında…

İşte bu Emperyalist Donanmanın desteklediği Yunan Orduları, 15 Mayıs 1919 sabahı karaya çıkmışlardır.

Bu bakımdan Yunan sancaktarı ve yanıbaşındaki iki askere Hasan Tahsin Bey tarafından sıkılan kurşunlar, gerçekte bu donanmaya, yani temsil ettiği Emperyalizm'e karşı sıkılmıştır.
Emperyalizm'e karşı zafere ulaşan ilk şanlı kurtuluş savaşı 15 Mayıs sabahı İzmir'de başlamıştır. Kuvayı Milliye'nin başlamasının tam 90. Yıldönümünde bunu vurgulamalıyız.. Biz İzmirliler, işgal edilmekle ve ilk kurşunu sıkmakla bir evrensel kurtuluş savaşını başlatmış, 9 Eylül 1922'de Emperyalizm'den kurtulmakla da o kurtuluş savaşını sona erdirmiş bir kentin çocuklarıyız..

21 Haziran 1919 tarihli İngiliz Graphic dergisi, İzmir'in işgalini kapak
yaptı. Kordon'daki tüm binalara Yunan bayrakları önceden asılmış
durumda.

İzmir olarak, “15 Mayıs” ile “9 Eylül” tarihleri kimliğimizi perçinleyen en önemli tarihi simgelerdir.

HASAN TAHSİN'İ SAVUNALIM

Hasan Tahsin böylesine anti-emperyalist ve yurtsever bir gazetecidir.

Biz, Hasan Tahsin'i şanlı bir anti-emperyalist olarak görüyoruz. Bizim yüreğimizde o, Sütçü İmamlar, Karayılan'lar, Şahinbey'ler, Yörük Ali efeler, Gökçen efeler ve Topal Osman'lar ve Mustafa Kemal'in isimsiz kahraman halk savaşçıları ile yan yanadır. Hasan Tahsin, Kuvayı Milliye'nin şanlı ve de hüzün verici bir sembolüdür..

Onu eleştirenlere sorarız..
Anti-emperyalist misiniz?..

Peki ya, “Emperyalizm'e karşı değilim!..”, derseniz ne olur?..
O zaman, İşgal Donanması'na bindiniz demektir..
İşte o zaman.. Püsküllü Kadir'siniz..
Bizler de Hasan Tahsin'in evlatlarıyız..

Yine bir kara gün, İşgal Donanması ile Anadolu'ya yeniden adım attığınızda, İzmir'in Kordonboyu'nda yeniden bir “ilk kurşun” da buluşmak üzere!.. Sözümüz söz!..

Destek Allah'tan.. İman, Kuvayı Milliye'den.. Rehber, Müdafaa-i Hukuk'tan.. Önderlik Gazi'den ve şehitlerimizden.. Dua, milletten olsun!.. (sözcü)

Sitemizden en iyi şekilde faydalanmanız için çerezler kullanılmaktadır.