ODTÜ'de 10 Mayıs 2019'da düzenlenen 9. ODTÜ Onur Yürüyüşü'nde 22 LGBTİ+ aktivisti gözaltına alınmıştı. 19 kişi hakkında, 2 Ağustos 2019’da; “kanuna aykırı gösteri yürüyüşüne katılarak ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta direnme” suçlamasıyla dava açılmıştı. Davanın karar duruşması bugün, Ankara 39. Asliye Ceza Mahkemesi’nde yapıldı.
Yedi sanığın katıldığı duruşmayı; TİP Milletvekili Ahmet Şık, AB Türkiye Delegasyonu temsilcisi, Uluslararası Af Örgütü, Eşit Haklar için İzleme Derneği, Kırmızı Şemsiye Derneği, Kaos GL, Medya ve Hukuk Çalışmaları Derneği, Gala Derneği temsilcileri takip etti. Fransa, Hollanda, Danimarka, Belçika, İsviçre, ABD, Almanya, Norveç büyükelçiliği temsilcileri de duruşmayı izledi.
"BİZ BURAYA BERAAT VERİN DİYE GELDİK"
Avukat Öykü Didem Aydın, duruşma salonundaki polislerin kimlik tespitinin yapılması ve salondan çıkarılması talebinde bulunuldu. Hâkimin talebi kabul etmesi üzerine üniformalı polisler salondan çıktı.
Aydın, bir önceki duruşmada açıklanan esas hakkındaki mütalaa karşısındaki savunmasında; "Biz buraya beraat verin diye geldik. İki yıl oldu umut ediyoruz temel hak ve özgürlükler kapsamındaki bir Onur Yürüyüşü'nden dolayı dava açılması zaten temel hak ihlali olan bir şey. Tekrar bir temel hak ihlaline yol açmadan sonuçlanmasını istiyoruz" dedi. Aydın, tüm sanıklar hakkında beraat kararı verilmesini istedi.
"ODTÜ'DE OLAĞAN BİR GÜNDÜ, OLAĞANDIŞI OLAN ÖĞRENCİLERE SALDIRILMASIDIR"
Avukat Mert Ekinci ise şu savunmayı yaptı:
"ODTÜ Rektörlüğü, sanki barışçıl bir toplantının yapılması için izin gerekirmiş gibi davranmakta. 2911 sayılı Kanun içinde de izin usulü yoktur. Karar hukuka aykırıdır. Sürecin başından sonuna bir hak gaspı söz konusudur. ODTÜ için sıradan bir gündü. Sıradan bir günün içerisinde 9. Onur Yürüyüşü yapılmak istenmişti. Tıpkı önceki 8 tanesinin yapılabildiği gibi. Ankara Valiliği, kendisini ifade etmek isteyen akademisyen ve öğrencilere saldırıyor. Bunların içinde olağandışı olan öğrencilere saldırılmasıdır.”
Avukatlar Erkan Çiftçi, Hazal Aydın, Candan Dumrul da sanıkların beraatini talep etti.
"TEHDİT EDİLDİK, ÜZERİMİZE YÜRÜNDÜ"
Sanık Melike Balkan, duruşmada şunları söyledi:
"Kolluk kuvveti, Özgür ve ben adımızı söylemediğimiz halde bize ismimizle hitap ediyordu. Tehdit edildik, üstümüze yüründü ve ilk gözaltına alınan kişiler olduk. Bu kadar polis şiddetine uğramış insanların iki yıl boyunca yargılanması en büyük hak ihlalidir. İki yıldır insanların hayatlarında belirsizlik var. Burada şiddet uyguladığını ismiyle bildiğimiz, mahkemeye ilettiğimiz polisler yargılanmıyor; demokratik hakkını kullanan insanlar yargılanıyor."
Sanık Özgür Gür'ün savunması ise şöyle:
"Hala neden burada olduğumu bilmiyorum. Devletin işi gücü her gün LGBTİ'lerin haklarını nasıl ihlal ederim diye düşünmekmiş. Bu dava başladığında öğrenciydim, bayağıdır değilim. Bugün nasıl burada yalnız hissetmiyorsam liseli, üniversiteli bir lubunyanın da yalnız hissetmemesini istiyorum, bunun için mücadele ediyorum. Biz yalnızca burada yargılanmıyoruz. Geçtiğimiz günlerde Hande Kader'in, Boğaziçili arkadaşlarımızın davaları vardı. Buradayım, alışsınlar, gitmeyeceğim
Onur Yürüyüşü benim hakkım, LGBTİ+’ların hakkı. Onur Yürüyüşü’nde bulunmaktan gurur duyuyorum. Bir gün bu suç olarak ifade edilse de ben tekrar aynı cümleleri söyleyeceğim. 3-5 yıl sonra insanlar neyle yargılandığımıza inanamayacak. Bize saldıranlar bu kürsüde yargılanacak."
Mahkeme, 18 öğrenci ve 1 öğretim görevlisinin "kanuna aykırı gösteri yürüyüşüne katılarak ihtara ve zor kullanmaya rağmen dağılmamakta direnmek” suçlamasından beraatlerine karar verdi. Bir kişi “hakaret” suçlamasıyla adli para cezasına çarptırıldı, ancak hükmün açıklanması geri bırakıldı.