"Ormanlar da doğanın parlamentosudur!"
"Ormanlar da doğanın parlamentosudur!"
Gerçek Muhabir Gerçek Muhabir
GENEL
"Ormanlar da doğanın parlamentosudur!"
CHP Balıkesir Milletvekili ve PM üyesi Mehmet Tüm, bütçe görüşmelerinde Hükümetin orman politikasını ilginç benzetmelerle eleştirdi. TBMM ‘de Orman ve Su İşleri Bakanlığının bütçesi üzerinde partisi adına konuşan Tüm, Atatürk’ün “Ormansız yurt vatan değildir” öz değişini hatırlatarak başladığı konuşmasında, ”AKP "yurt" deyince Karaman'daki Ensar yurtlarını, Aladağ'daki Süleymancı yurdunu ya da TÜRGEV'in yurtlarını anlamaktadır. İşte bu anlayışın sonucu yurt ormanlarımız 2/B yasalarıyla kentleşme bahane edilerek inşaat şirketlerine kurban edilmiştir” dedi. Doğanın insanlar için nefes alacakları bir özgürlük alanı olduğunu,ormanlar, doğanın parlamentosu gibidir; içinde her türlü çiçeği, böceği, bitkiyi barındırır, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet gibi ,sözleri ile dile getiren Mehmet Tüm, ”Dağlarına çıkamadığımız, ovasına inemediğimiz, ormanına giremediğimiz bir ülkede özgürlükten söz edilemez. Dağları, dereleri ve ormanları tutsak edilmiş bir toplum asla özgür olamaz" ifadesini kullandı. Mehmet Tüm ,TBMM Genel Kurulunda yaptığı konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Öncelikle, bir insanlık suçu olan terörü şiddet ve nefretle kınıyorum. Tüm şehitlerimize ve yaşamını yitiren tüm yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralı yurttaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Değerli milletvekilleri, Erdal Eren otuz altı yıl önce bugün yaşı büyütülerek idam edildi. Onu bir kez daha burada saygıyla anıyorum. Onu asanları şiddetle, nefretle kınıyorum. Mustafa Kemal Atatürk diyor ki: "Ormansız bir yurt vatan değildir. Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden yoksundur." AKP yeşilden sadece doların yeşilini anlamaktadır. On dört yıllık AKP iktidarının en büyük başarısı, ormanlarımızı, derelerimizi yandaşlara peşkeş çekmiş olmasıdır. Cumhuriyetimizin temel politikası olan "Ormansız yurt vatan değildir." anlayışı ne yazık ki AKP döneminde ayaklar altına alınmıştır. AKP "yurt" deyince Karaman'daki Ensar yurtlarını, Aladağ'daki Süleymancı yurdunu ya da TÜRGEV'in yurtlarını anlamaktadır.İşte bu anlayışın sonucu yurt ormanlarımız 2/B yasalarıyla kentleşme bahane edilerek inşaat şirketlerine kurban edilmiştir. orman ve su, yaşamın ayrılmaz iki temel kaynağıdır. AKP bu iki temel kaynağı rant uğruna yok saymaktadır. Sürekli, ormanlarla ilgili rant yasaları çıkarmaktadır. Değerli milletvekilleri, buradan Hükûmete sesleniyorum: Hangi kanunu çıkarırsanız çıkarın, doğanın kanunlarını hiçe sayarak yapacağınız her iş olumsuz bir şekilde size geri dönecektir. Bunun örneklerini her gün yaşayarak görüyoruz. Bakınız, Artvin'de ormanlarla, çevreyle oynadınız, bedelini Artvinliler çok ağır bir şekilde ödediler. Çamur deryaları içinde kaybolan canları asla unutmadık. Bizim halkımız dağı, ormanı, yani doğayı tarihi boyunca bir özgürlük alanı olarak görmüştür. Biz yaylalara türkü yakan, dağlara deyiş söyleyen, daha da önemlisi, sevgisini, öfkesini doğayla paylaşan bir toplumuz. Hiç kimseye söylemediğimiz dertlerimizi doğayla paylaşırız. Yani doğa bizim nefes alacağımız bir özgürlük alanıdır. Şimdi iktidar olarak siz halkımızın bu değerlerini yok sayıyorsunuz. Termik santraller kurmak adına, rant adına tüm doğamızı, ormanlarımızı yok ediyorsunuz. Dünyanın en büyük oksijen deposu olan Kaz Dağlarını "altın arama" adı altında delik deşik ediyorsunuz. Aslında tüm bunları yaparken özgürlüğümüzü, kardeşliğimizi ve yaşam alanlarımızı yok ediyorsunuz. Dağlarına çıkamadığımız, ovasına inemediğimiz, ormanına giremediğimiz bir ülkede özgürlükten söz edilemez. Dağları, dereleri ve ormanları tutsak edilmiş bir toplum asla özgür olamaz. Eğer toplumsal barışımızı ve kardeşliğimizi istiyorsanız; ayrımsız, tüm insanlarla barışın, onların yaşam alanlarına dokunmayın, saygı gösterin. Kaz Dağlarını, Munzur Çayı'nı, Cerattepe'yi, Sinop'un yeşilini altın için, nükleer için, termik santral için yok etmeyiniz. Bakınız, doğa bize haykırıyor: "Ey insanoğlu, dokunma bana; dokunursan dokunurum sana." diyor. İşte, Gezi'de koşarak ağaca sarılan gençler, bu haykırışa kulak verenlerdir. Onlara biber gazı sıkmamış olsaydınız, onları coplayıp TOMA'yla ezip öldürmeseydiniz, o genç beyinleri dinleseydiniz, Bergama köylülerinin direnişini çevre politikamız yapmış olsaydınız, Kaz Dağlarının üstünün altından daha zengin olduğunu anlasaydınız, zeytin ağacının beton yapıdan, fındık ağacının asfalt yoldan daha önemli olduğunu bilseydiniz, her savaşın aynı zamanda doğaya karşı açılmış bir savaş olduğunu bilseydiniz, çocuklarımızdan ödünç aldığımız doğayı bu kadar yok etmeseydiniz, bugün çevre konusunda ülkemiz çok ileri bir yerde olacaktı. Sayın Bakan; uzun zamandır bu Bakanlıkta görev yapıyorsunuz. Şimdi size sormak istiyorum: Ülkede her gün sulak alanlar yok edilirken sesiniz neden çıkmıyor? Her gün sanayi atıkları, su havzalarına bırakılırken neden önlem almıyorsunuz? Uluslararası Ramsar Sözleşmesi'ne göre, koruma altında olan sulak alanlardan otoyol geçirirken neden hiçbir tepki göstermiyorsunuz? ormanlar, doğanın parlamentosu gibidir; içinde her türlü çiçeği, böceği, bitkiyi barındırır, tıpkı Mustafa Kemal Atatürk'ün kurduğu cumhuriyet gibi. Şimdi, başkanlığı getirerek ülkeyi tek renkli hâle getirmek istiyorsunuz, tıpkı ormanları yok ederek doğayı tek renkli yapmak istediğiniz gibi; tıpkı özgür medyayı susturup tek sesli, yandaş medya yarattığınız gibi; tıpkı bağımsız yargıyı yok ettiğiniz gibi; tıpkı tüm okulları imam hatip okullarına çevirdiğiniz gibi; tıpkı üniversitelerde bilimsel eğitimi yok ettiğiniz gibi; tıpkı Meclisi devre dışı bırakıp ülkeyi kanun hükmünde kararnamelerle idare ettiğiniz gibi; tıpkı ülkede her şeyi tek adam diktatörlüğüne bıraktığınız gibi. Siz bu tekçi ve faşizan anlayışınızla ülkeyi nereye götürdüğünüzün gerçekten farkında mısınız? Gelin, ülkeyi götürdüğünüz bu karanlık anlayıştan bir an önce vazgeçin; içeride ve dışarıda düşmanlık üzerine kurduğunuz politikaları terk edin; ülkemizde yaşayan tüm yurttaşları kucaklayın. Gelin, çağdaş, demokratik, laik, çevreye önem veren bir Türkiye'yi yeniden birlikte kuralım. Değerli arkadaşlar, bizler dağlarımızın, ovalarımızın, ormanlarımızın rant uğruna yok edilmesini asla istemiyoruz çünkü biz ülkemizi çok seviyoruz. Bırakınız, doğa kendi yasalarıyla yoluna devam etsin. Bakınız, Nazım Hikmet hepimize bir davet gönderiyor, diyor ki: "Dörtnala gelip Uzak Asya'dan Akdeniz'e bir kısrak başı gibi uzanan Bu memleket bizim. Bilekler kan içinde, dişler kenetli, ayaklar çıplak Ve ipek bir halıya benzeyen toprak, Bu cehennem, bu cennet bizim. Kapansın el kapıları, bir daha açılmasın, Yok edin insanın insana kulluğunu, Bu davet bizim. Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür Ve bir orman gibi kardeşçesine, Bu hasret bizim."
Paylaş: