Akça'nın yazısı aynen şu şekilde;
Ülkemizin en önemli sorunlarının başında işsizlik geliyor. TÜİK temmuz ayı verilerine göre 15-24 yaş arası gençlerde işsizlik bir önceki yıla göre 7.2 puan yükselerek yüzde 27.1 gibi korkutucu bir düzeye ulaştı. Türkiye'de 2018 yılı itibariyle bu yaş grubunda 12 milyon 971 bin 396 genç bulunuyor. Bu durumda, yaklaşık 3.5 milyon gencimiz işsiz durumda.
Türkiye İş Kurumunun (İŞKUR) verilerine göre ülkede kayıtlı işsiz sayısı son 15 yılda 10 kat arttı. 2019’da 4 kayıtlı işsizden biri üniversite mezunu. Üniversite mezunu işsizlerin sayısı özellikle son yıllarda iyice yükselirken son 3 senede 2’ye katlandı. İŞKUR Ağustos ayında 4 milyon 44 bin kayıtlı işsiz olduğunu açıklarken bunun 1 milyon 34 bini üniversite mezunlarından oluşuyor. Üniversite mezunu işsiz oranı %25.6 gibi büyük bir orana ulaşmış durumda.
İşsizliğin çeşitli sorumluları var: kamu, özel sektör, üniversiteler, eğitim kurumları vb. Ancak yazımıza konu eğitimdeki plansızlık sonucu ortaya çıkan işsizlik. Gençlerin umuduyla oynayan yöneticiler. Bu yazı yazılırken bile ekranlarda “cumhuriyet tarihinin en fazla üniversitesini açmış bir iktidarız” diye övünenler bu işsizlikte masumlar mı?
Üniversite mezunlarının işsizliği kavramını bu ülkede 1980’li yıllarda duyduk ilk olarak. O dönemde işsiz ziraat mühendisi kavramı bolca duyuldu. Tarım toplumundan sanayi ve hizmet topluma geçmenin sancılarıydı belki bu durum belki de arz talep dengesizliğiydi. Unutulmamalı ki o dönemde yani 1980 yılında sadece 5 tane ziraat fakültemiz vardı. Bugün bu sayı 31. Aradan 40 yıl geçti ama halen işsiz ziraat mühendisimiz var ve sayıları her geçen gün artmakta.
Ancak işsizlikte toplumumuzu bekleyen daha büyük bir sorunumuz var. Öğretmen olmak için okuyan gençlerimiz. 1982-1983 eğitim öğretim yılında10 yüksek öğretmen okulu, 17 eğitim enstitüsü vardı. Yetiştirdikleri mezunlar öğretmen ihtiyacını karşılayamaz bir durumdaydı. Hatta 1996 yılında lisans mezuniyetine bakılmaksızın 4 yıllık üniversite mezunları öğretmen olarak atandı. Bu kapsamda yaklaşık 40 000 kişi öğretmen oldu ve çalışma yaşamında yeterli hizmet sürelerini bu yıl itibariyle tamamlıyorlar.
2019 yılı itibariyle 460 000 kişi öğretmen olmak için eğitim gördü ve mezun oldu. KPSS sonucuna göre atama bekliyorlar. Ne yazık ki MEB 100 000 öğretmene ihtiyacım var demesine rağmen bu arkadaşlarımızı istihdam etmiyor. Önümüzdeki yıl için 20 000 atama sözü verildi. Bu durumda ihtiyaç ücretli öğretmenlerle karşılanmaya çalışılacak.
Milli Eğitim Bakanı Ziya Selçuk, İstanbul'da 2023 Eğitim Vizyonu ile "Birlikte Bir Yıl" toplantısında "Bizim 2035’lere kadar hangi branşta ne kadar öğretmene ihtiyacımız var çalışmasını tamamlamış bulunuyoruz. Buna göre de yüksek öğretimle bağlantısını da kontenjan sınırlaması biçiminde de ele alıyoruz." açıklamasını yaptı.
Bu açıklama tabir yerinde ise biz bu sorunu ancak 15 yılın sonunda çözeriz demektir. Plansızlığın geldiği nokta umutlarla oynanmaya devam edileceğidir. Şöyle ki 2018-2019 Yükseköğretim istatistikleri sorunun büyüklüğünü ve acil önlem alınmazsa gelecekte de içinden çıkılmaz bir toplumsal yaraya dönüşeceğini gösteriyor.
Öğretmen olmak umuduyla üniversite okuyan öğrencilerimizin okudukları fakültelere göre dağılımı sorunun büyüklüğünü gösteriyor.
Tablo: Öğretmen Olmak İçin Öğrenim Gören Öğrenci ve Öğretmen Yetiştiren Okul Sayısı
OKUL TÜRÜ
OKUL SAYISI
ÖĞRENCİ SAYISI
Eğitim Fakültesi
90
216 015
Eğitim Bilimleri Fakültesi
4
3 439
Dil Tarih ve Coğrafya Fakültesi
1
7 735
Edebiyat Fakültesi
27
106 386
Fen Fakültesi
28
36 094
Fen Edebiyat Fakültesi
95
204 500
İlahiyat Fakültesi
61
96 898
İslami İlimler Fakültesi
26
15 649
Spor Bilimleri Fakültesi
37
21 878
Teknik Eğitim Fakültesi
17
2 296
Teknoloji Fakültesi
20
37 221
TOPLAM
406
748 111
Kaynak: YÖK İstatistikler 2018-2019
Tabi ki bu öğrencilerin hepsi öğretmen olmayacak ve öğretmen olmak için okumuyor ama o yaş grubundaki gençlerimizin büyük çoğunluğunun hedefinin öğretmen olmak olduğu da bir gerçek.
Bu yıl itibariyle mevcut 460 000 atama bekleyen öğretmenle birlikte önümüzdeki 4 yıl ( hiç öğrenci alınmazsa) 748 111 öğrenci daha atama bekleyecek. Toplamda 1 milyon 200 bini aşkın gencimizin gerçekleriyle karşı karşıya kalacağız.
Ya bugünden itibaren öğretmen yetiştirme politikalarımızla ilgili radikal kararlar alıp kısa-orta ve uzun vadeli planlamayla uygulamaya koyacağız ya da yazar Henry Clausen'in dediği gibi “Her başarılı insanın bir planı, her başarısız insanın bir mazereti vardır” sözünü yaşamaya devam edeceğiz.